20 Şubat 2016

Gizli Dünya: Kapalı mekanda özel bir ana-oğul ilişkisi

Görülmeye değer bir dram

Gizli Dünya   X X X 
(Room)

Yönetmen:  Lenny Abrahamson
Senaryo: Emma Donoghue
Görüntü: Danny Cohen
MüzikStephen Rennicks
Oyuncular: Brie Larson, Jacob Tremblay, Sean Bridgers, Wendy Crawson, Joan Allen, William H. Macy, Justin Mader, Tom MacCamus 
Kanada- ABD yapımı.

 

Room, adı gibi bir film sanki. Yani bir tür ‘oda filmi.’ Ama bu tanımlamayı rahatça aşan bir güce sahip olduğu da yadsınamaz.

Bir kadın yazarın romanından uyarlanan filmin ne kadarının ‘gerçek öykü’ olduğu bilinmez. Ama sanki bu hikaye yaşanmadan icad edilemez gibi geldi bana…

Bir anneyle, upuzun saçları ve narin fiziğiyle kız gibi duran, ama aslında oğlu olan beş yaşına yeni basmış Jack’in ilişkisiyle açılır film… Bir küçük odada yaşamaktadırlar: Dışarıya açılan tek boşluğu bir ‘tepe penceresi’ olan… Tüm yaşamları burada geçmektedir: dışarı adım atmadan hep konuşur, yemek yapıp yer, oyunlar oynarlar.

Sonra ‘yaşlı Nick’in ilk ziyaretiyle durum yavaş yavaş açığa çıkar. Nick yıllar önce, bizim sadece Ma (anne) diye bildiğimiz genç kızı kaçırıp bu küçücük eve hapsetmiştir: kapının yalnızca dışardan özel bir anahtarla açıldığı…17 yaşında bu odaya giren genç kız, orada oğlu Jack’ı doğurmuş ve onunla, sadece onunla yaşamaya mahkum olmuştur.

Bu elbette sıradışı bir ana-oğul ilişkisi yaratmıştır. Ama kim bunun sağlıklı bir ilişki olduğunu söyleyebilir? Ma sonunda küçük oğlanı ikna ederek hasta, giderek ölü numarasına yatmasını ve evden çıkar çıkmaz kaçarak polise gitmesini sağlar. Ve macera başlar.

Ancak bu bir aksiyon filmi değildir. Çok özel bir ana-oğul ilişkisi olarak başlayan film, giderek bir kara-filme meyleder. Ama o yolu da tutmaz. Ve sonunda, yine kadınla oğlunun yeni bir hayata, gerçek bir dünyaya uyma çabalarını ana tema alan incelikli bir psikolojik drama dönüşür.

Sonunda bir ölçüde dışarı açılsa da bu, temelde bir kapalı mekan hikayesidir. Öyle ki yeni evine, ailesine ve hayatına alışamayan Jack, sonunda o odaya dönmek ister: sadece ziyaret için olsa da… Çünkü bilinir ki uzun süre içinde kalınıp yaşanan bir mekan, o kişi için (çocuk veya büyük) hep demirbaş bir hayat parçası, yeri doldurulamaz bir mekandır, bir özlem nesnesidir.

Bana biraz Amerikan ustası William Wyler’ın The Collector- Korkunç Koleksiyoncu başyapıtını hatırlatan film, özellikle ilk yarıda son derece etkileyici. Gerek yavaş yavaş çözülen düğümleri, gerekse ana-oğulda Brie Larson-Jacob Tremblay ikilisinin oyunları nefes kesici düzeyde…

İkinci yarıda film biraz gevşiyor, temposu düşüyor. Özellikle hemen alışamadığımız yeni kişilerin katılmasıyla…Ama bunlardan en azından büyükannede, çok uzun süredir özlediğimiz usta oyuncu Joan Allen’e kavuşmak az şey değil.

Sonuç olarak Kanada’dan gelen bu film, görülmeye değer bir dram. Ve sadece ödülleri üstüste yığan ve belki Oscar’larda da malı götürecek olan Brie Larson için değil…

   

Yazarın Diğer Yazıları

Altın Palmiye’li, bol seks ve ırk kavgası içeren bir film

Filmin gayet hareketli bir kamerası var. Drew Daniels’in elinden çıkma...Sean Baker yönetimle senaryoyu gayet iyi kotarmış. Son haftaların en iyi filmi bence...

Bir ustadan ölüm ve ötanazi üzerine cesur bir film

Film görkemli bir melodram tadı içeriyor. Konuşmalar oldukça edebi; yani yer yer suni (yapay) kaçıyor. Ayrıca dünyamızın gidişi üzerine de ahkam kesiliyor. Ama belki en önemli yanı, iki kadının o inanılması zor ilişkisi

Görkemli bir hayal kırıklığı

Başlarda oldukça ilginç gözüken bu film, sonunda insanı neredeyse boğar!.. Ve sanki zaman zaman yönetmen finalde kullanılan ‘ucube’ lafını üzerine giyer. Kanlı-bıçaklı, her türe el uzatmış, ama en büyük özelliği zırvalık olan bir film...

"
"