25 Temmuz 2015

Edebiyat bahane, yaşlılıkta aşk şahane!...

Çok şey beklememek kaydıyla belli ölçüde eğlendirip hüzünlendiren bir film

İKİ AŞK ARASINDA  (How to Make Love Like An English Man)  X  X  X

Yönetmen: Tom Vaughan
Senaryo: Matthew Newman
Görüntü: David Tattersall
Müzik: Stephen Endelman
Oyuncular: Pierce Brosnan, Salma Hayek, Jessica Alba, Malcolm McDowell, Duncan Joiner, Ben McKenzie, Marlee Matlin/Amerikan filmi.

 

 

Ünlü İngiliz üniversitesi Cambridge’de edebiyat hocası olma ayrıcalığına kavuşmuş Prof. Richard, öğrencilerine özellikle Byron’un öncülük ettiği İngiliz romantik ekolünü büyük bir coşku ve uslup zenginliğiyle anlatırken, genç kız öğrencilerinin cazibesine de ilgisiz kalmaz. Ve bunlardan Amerikalı Kate’le evlenip ABD’ye gider, California Üniversitesi'nde ders vermeye başlar.

Orada onu sayısız sürpriz beklemektedir. Bir yandan Kate’in onu ileri yaşta baba yapan armağanı küçük Jake, başlıbaşına bir yaşama nedenidir. Ama Kate kendi yaşında birini bulup ona ihanet eder. Richard ise kimliğini bilmeden tanıştığı ve sonra baldızı olduğu ortaya çıkan çekici Olivia’da teselli bulmaya çalışır.

Ayrıca üniversitedeki sınıfı asla Cambridge’le kıyaslanabilecek gibi değildir: Öğrenciler boş boş bakar, aralarında gevezelik eder, smart-phone’larına dalar. Üstelik da profesörlükten emekli yaşlı babası kalkıp California güneşine koşmasın mı!... 

Tipik İngiliz bu film, bir yandan İngiltere’nin yüzyıllardan süzülüp gelen çeşitli kurumlarıyla – Cambridge, edebiyat eğitimi, yaşam felsefesi, aile ilişkileri- hafiften dalgasını geçerken, asıl hedefini ABD toplumu olarak alıyor. Özellikle üniversite eğitiminin yüzeyselliği, ama ayni zamanda Amerikan değerlerinin kofluğu, dünyayı tanımadaki geriliği vb. konular da gündeme getiriliyor.

Oldukça geveze bir senaryo, gerçek bir sinema tadına pek fırsat vermiyor. İyi tanınan oyuncular en tipik özellikleriyle alınıp rollerine oturtulmuş. Elbette hala yakışıklı Pierce Brosnan’ın rahat ve gevşek oyununa, Jessica Alba’nın albenisine, Salma Hayek’in dinamizmine kusur bulmak kolay değil. Ayrıca yaşlı babada kimbilir nerelerden süzülüp gelen kariyeriyle Malcolm McDowell’i, küçücük Cindy rolünde ise Başka Tanrı’nın Çocukları filminin Oscar’lı oyuncusu Marlee Matlin’i bulmak hoş birer sürpriz.

Velhasıl sinemayı yenileyen ve özgün şeyler getiren bir film sayılmaz. Ama kimi unutulmaz sahneleri de var: Kendi hesabıma, ayni ailenin üç kuşağının yanyana okyanusa işemelerine bayıldım örneğin!...

Çok şey beklememek kaydıyla belli ölçüde eğlendirip hüzünlendiren bir film.   

 

Okul sahnesinde dehşet

 

DARAĞACI  (The Gallows)  X X

Yönetim ve senaryo: Travis Cluff, Chris Lofing
Görüntü: Edd Lukas
Müzik: Zach Lemmon
Oyuncular: Reese Mishler, Pfeifer Brown, Ryan Shoos, Cassidy Gifford, Travis Cluff, Price T. Morgan/Warner Bros filmi.

 

 

Bir korku filmi daha...Warner Bros isminden beklenen düzeyde değil, hiç değil. Bu dev şirketin özellikle gençleri çeken ve ABD’de birçok gencin yönetmenlik hayali olan bu türde daha iyi bir seçim yapması beklenirdi.

Film 1993 yılında bir Amerikan lisesinde açılıyor. Gençler bir oyun sahnelemeye çalışmaktadır: Amerikan iç savaşı sırasında geçen ve suçlu bulunan bir adamın asılması sahnesini içeren...Ama o sahnede birden birşeyler olur, Charlie adlı adam kendisini sahiden ipin ucunda bulur. Ve de ölür!.. 

Yaklaşık 20 yıl sonra, o okulda yeni kuşaklar ayni oyunu sahnelemeye.kalkar. Bir Amerikan lisesi için en doğal biçimde, oyunu ve de tiyatroyu kat’iyen ciddiye almadan, hepsini çocukça numaralara alet ederek...Bu arada, galadan önceki gece, bir grup öğrenci gizlice binaya girerek dekoru tahrip etmeye, herşeyi kırıp dökmeye başlar. Ama birden tüm kapıların kilitendiğini ve okulda, eski kurbanın hayaleti olması olası bir yaratık tarafından tehdit edildiklerini görürler.

Film, vaktiyle Blair Cadısı filminin açtığı yoldan gidiyor: Ucuza çıkan, bütçeden çok yeteneğe ve buluşa dayanan bir tür yeni korku sineması. Temel özellği de elde kamerayla çekilmiş olması ve bu durumun hikayenin içine bir biçimde yerleştirilmesi.

Bu filmde de hikaye kahramanlarından biri, sözümona kamerasıyla herşeyi filme alıyor. Böylece sallantılı, flu, zıplayıp atlayan bir estetik ve sersemletici bir tempo var. Yine de belli ölçüde ürkünç olduğu söylenebilir.

Ama sonuç olarak film pek doyurmuyor. Ne hikayesi ve entrikası, ne de hayli abartılmış korku ögeleriyle...Ancak türün iflah olmaz meraklıları için...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bir kadın casusun inanılmaz marifetleri ve gerisi

Temposuyla ve kadıncıl yanıyla olduğu kadar içerdiği teknoloji, giysilerin özenli zenginliği ve teknolojisinin gücüyle göz dolduran bir film...

Roma tarihine ‘Güç ve Onur’ sloganı eşliğinde yolculuk

Film, belki çok uzun (148 dakika), çok karmaşık, aşırı dramatik gözüküyor. Ama yine de görmeye değer...  

İstanbul güzellikleri önünde özel bir motorla tanışmak

Rahat ve olgun bir kamerayla çekilmiş, müziğe başvurmayan bir film. Belki çok akışkanlığı olmayan, sakin ve özgün bir yapım. Ama bu özgünlüğün birçok sinefili çekeceğine inanıyorum

"
"