MUCİZE X X X
(Wonder)
Yönetmen: Stephen Chbosky
Senaryo: S. Chbosky, Steve Conrad, Jack Thorne
Görüntü: Don Burgess
Müzik: Marcelo Zarvos
Oyuncular: Jacob Tremlay, Owen Wilson, Julia Roberts, İzabela Vidovic, Mandy Patinkin, Daveed Diggs, Noah Jupe, Millie Davis, Danielle Rose Russell, Sonia Braga, Ben Ratner, Bryce Gheisar
Lionsgate (ABD) filmi
|
Birkaç ilginç filme katkıda bulunmuş yazar-yönetmen Stephen Chbosky, ülkesinde çok-satan bir romandan uyarlanmış bu filmle dayanılmaz bir melodram sunarken, önemli şeyler söylemeyi de beceriyor.
Pullman ailesinin aslında mutlu olmak için her şeyi vardır. İyi anlaşan bir çift, tam Amerikan rüyası bir ev ve çevre, güzel kızları ve yeni dünyaya gelen bir oğlan bebek.
Ne var ki bu doğuştan farklı bir çocuktur. Treacher-Collins sendromu denen bir hastalıkla doğmuştur, tümüyle deforme bir yüze sahiptir. Ve August’ün (yakınları için Auggie) o ürkünç suratı, ancak 27 ameliyattan sonra erişilmiş bir ‘ehven-i şer/ kötülerin iyisi’ durumudur.
Ama ana-baba yılmazlar. Anne İsabel heves ettiği sanatsal kariyeri unutup küçük oğlunu evde eğitir: yıllar boyu...Ama on yaşına geldiğinde onu okula yollamak da onun fikridir: oğlanın inadına karşın...
Ve Auggie, kafasına geçirdiği, yüzünü saklayan garip başlığı çıkarıp yüzlerce alaycı, giderek zalim veledin cirit attığı okuluna gider. Ve beklenen her şey olur. Acaba oğlanın özellikle fen derslerindeki yeteneği, kimi anlayışlı öğretmenler ve insancıl çocukların da katkısıyla durumu biraz düzeltebilecek midir?
Film biraz yakın zamanda gördüğümüz Everything Everything- Her Şey filmi gibi, çok genç insanlara musallat olmuş onulmaz hastalık temasını işliyor. Ama oldukça inandırıcı ve sonuç olarak o film kadar etkileyici biçimde..
Bunun birçok nedeni var. Öncelikle senaryo ustalıkla yazılmış. Ve aşırı dram yükü, çok gerçekçi bir çevre tasviriyle dengelenmiş. Özellikle okul çevresi ve Amerikan tarzı eğitimin yüksek düzeyi etkileyici. Ah, biz de o bitmeyen eğitim sistemi tartışmalarımızı bir sonuca ulaştırıp bu kadarını yapabilsek!..
Ayrıca hikâyenin sınırlarını aşarak karşımıza gelen, son derece önemli bir mesajdır: Her türlü farklılığa hoşgörüyle yaklaşmak, onu anlamaya çalışmak...Modern deyimiyle empati kurmak...Siyasal bir özü de olan, hele ülkemizin şu dönemde duyması gereken bir mesaj!..
Oyunculuk ise en üst düzeyde. Ana-babada ilk kez bir araya gelen Julia Roberts ve Owen Wilson ikilisi ne kadar sempatik...Ve ikisini de ne kadar özlemişiz.
Auggie’de 11 yaşındaki (2006 doğumlu) Jacob Tremlay içburucu bir karakter çiziyor. Daha önce de Room- Gizli Dünya, Before I Wake- Kâbustan Gelen, Henry’s Book- Henry’nin Kitabı gibi filmlerde kendisini kanıtlayan Kanadalı genç oyuncu, usta işi bir makyajla oynuyor. Ve bizi hem üzüyor, hem de yer yer güldürüyor.
Filmin bir özelliği, kişilerin adını taşıyan bölümler halinde sunulması. Ama bunların hepsi o çocuklar/gençler... Böylece ana-babasının duygusal ihmaline uğramış abla İzabela, onun tek arkadaşı olup birden sırt çeviren Miranda veya Auggie’ye özellikle yakınlık gösteren bir çocuk da ilgi alanımız içine giriyor.
Ve tüm kişileriyle zenginleşen bu yaklaşım, sonuç olarak farklı durumlar ve ayrıntılı portrelerle, melodram kalıplarını aşarak belleğimize yerleşiyor. Yani bizim o tür filmlerimizde olmayan, olamayan şey...
YARIN: İlk ciddi bilim-kurgu denememiz ve bir Sufi bakışı: BUĞDAY