09 Eylül 2016

Başpilot olmanın inanılmaz sorumluluğu

Uçma eylemiyle ve uçak yolculuğuyla birazcık da olsa ilişkisi olanlar içinse bambaşka bir anlam taşıdığı kesin!..

SULLY                     X  X  X  X 

Yönetmen: Clint Eastwood
Senaryo: Todd Comarnicki
Görüntü: Tom Stern
Müzik: Christian Jacob, Tierney Sutton Band
Oyuncular: Tom Hanks, Aaron Heckart, Laura Linney, Anna Gunn, Molly Hagan, Mike O’Malley, James Sheridan, Michael Rapaport, Autumn Reeser

 Warner Bros filmi 

 

    Mucize yine tekrarlanıyor. Ve sinemanın yaşayan devlerinden, bugün (2016 yılında) 86 yaşında olan oyuncu-yapımcı-yönetmen-besteci Clint Eastwood, son filmi Sully’yi de kolayca güzel sinemasal anılarımız arasına sokmayı başarıyor.    

   Uzun süre Hollywood’da ikinci sınıf bir oyuncu olarak kalan, ancak 60’larda İtalyan yönetmeni Sergio Leone’nin ‘spagetti-western’ türü filmleriyle uluslararası planda bir stara dönüşen Eastwood, ilk yönetmenliğini de 1971 yılında yapmıştı: Play Misty for Me- Ölümün Sesi. Aradan geçen tam 45 yılda 35 filmle bu çabayı sürdürdü. Benim hesabıma göre yılda bir filmden birazcık az: 16 ayda bir filme denk geliyor! 

   Tür sinemasının ustası, klasik Amerikan tarzı anlatımın belki en büyük mirasçısı Eastwood, bir yanıyla da ülkesinin ve çağının en önemli olaylarına ilgisiz kalmadı: Tarihi etkileyen, toplumları çalkalayan olaylar… Son filmiyle 2009 yılında gerçekten yaşanmış, ama biraz unutulmuş bir olayı perdeye getiriyor. 

    O yılın ocak ayında bir Amerikan şirketinin uçağı, New York’un La Guardia Havaalanı'ndan kalktıktan hemen sonra bir kuş sürüsünün saldırısına uğruyor. Ve iki motoru birden stop ediyor. 

  Uçağın baş pilotu, deneyimli Kaptan Chesley Sullenberger, duruma hakim oluyor, yakındaki alanlardan birine inemeyeceğini anlayınca da, dev uçağı üzerinde süzüldüğü Hudson nehrine indirmeye karar veriyor. Film sırasında öğreniyoruz ki, benzer bir şeyi deneyen uçakların hepsinde çok sayıda kayıp yaşanmış. 

   Ama Sullenberger, kısa Sully, bunu başarıyor. Nehrin yüzeyine inanılmaz bir iniş  yaparak… Ve de 155 yolcunun istisnasız hepsini kurtararak…    

    Sully anında bir medya şöhreti olup çıkıyor. Ama başarının hep bir bedeli olmuştur: her çağda, her toplumda… Onunki de, şirketin hukukçu ve teknik adamlarının bu çok riskli suya inişi hemen mercek altına almaları ve niçin alanlardan birinin kullanılmadığı sorusunu sormalarıyla başlıyor. Biri kadın son derece küstah üç sorumlu, geniş bir komisyonun önünde, adına simülasyon denen canlandırma filmleriyle diğer olasılıkları gösteriyorlar ve Sully ile yardımcı pilotunu suçluyorlar 

  Ama o işini iyi bilen, mesleğinin tüm inceliklerine vakıf biri. Teknolojiyle örtülmeye çalışılan insan gerçeklerini, bizzat yaşanan olayın tüm inceliklerini anlatıyor: Teknolojinin yanıbaşına insan psikolojisini de koyarak…     

   Karşımıza gelen, uçuş tarihinin gerçekten en ilginç olaylarından biri. Elbette sinemada savaş biryana, sivil havacılık ve uçak üzerine filmler de sayılmakla bitmez. Son yıllarda örneğin  ZAZ grubunun komedi soslu Airplane- Uçak serisi ya da çok daha yakın zamanda Robert Zemeckis’in Flight- Uçuş filmi de anılabilir.

   Eastwood aslında bu alanda çok yeni bir şeye sıvanmıyor. İlginç  bir öyküyü bize klasik, ama en etkili biçimde sunmakla yetiniyor. Ama örneğin filmin kuruluşu oldukça çarpıcı. Çünkü olaydan sonra, pilotların bir tür baskı altına alınmasıyla başlıyor film… Asıl olay –yani kurtarmanın kendisi- sonradan geliyor. Bu yapı filmi çok daha ilginç kılıyor.  

   Sonra ana temalar iyi seçilip sunulmuş. Başta kahramanlarımızın yaptıklarından sorumluluk taşıyan bilinçli kişiler olması, tipik Eastwood’vari bir konum değil mi? Gerçek anlamda kötü ve ‘düşman’ olmasalar da hırslı avukatlardan cazgır TV şöhretlerine, dedidodu basınından hukuk ukalalarına onca karşıt kişiye rağmen, zafer iyilerin oluyor: dürüst, namuslu ve vicdan sahibi oldukları için elbette…. 

  Bu düzeyli film, dediğim gibi biraz özel ve teknik bir alana dalıyor. Uçma eylemiyle ve uçak yolculuğuyla birazcık da olsa ilişkisi olanlar içinse bambaşka bir anlam taşıdığı kesin!.. 


YARIN:  BEN HUR  

Yazarın Diğer Yazıları

Roma tarihine ‘Güç ve Onur’ sloganı eşliğinde yolculuk

Film, belki çok uzun (148 dakika), çok karmaşık, aşırı dramatik gözüküyor. Ama yine de görmeye değer...  

İstanbul güzellikleri önünde özel bir motorla tanışmak

Rahat ve olgun bir kamerayla çekilmiş, müziğe başvurmayan bir film. Belki çok akışkanlığı olmayan, sakin ve özgün bir yapım. Ama bu özgünlüğün birçok sinefili çekeceğine inanıyorum

Din üzerine söylenebilecek ne varsa

Rüya görmek bir anlamda kelebek görmek midir? Tek gerçek varsa, o nedir? Ve sonunda acaba din bir kontrol sisteminden başka bir şey değil midir?

"
"