01 Nisan 2016

Başarıya götüren bir büyük tutkunun hikayesi

Kartal Eddie: Görülmeye değer bir film...

Kartal Eddie       X X X ½
(Eddie the Eagle)
Yönetmen: Dexter Fletcher
Senaryo: Sean Macauley, Simon Kelton
Görüntü: George Richmond
Müzik: Matthew Margeson
Oyuncular. Taron Egerton, Hugh Jackman, Jo Hartley, Keith Allen, Dickon Tolson, Edvin Endre, Mark Benton
Fox filmi

 

   İşte karşınızda bir ‘spor filmi.’ Daha doğrusu bir sporcu biyografisi. Üstelik pek popüler olmayan bir spor bu; kayakla atlama… Kaç kişiyi ilgilendirir? Hele benim gibi ‘enteller’ bu tür filmlere hep yukardan bakmazlar mı?

   Ama doğrusu, iyi bir şey olunca, tüm bu önyargılar iflas ediyor. Ve karşımıza gelen, 1960 sonlarında başlayıp 1988 yılında sonuçlanan bu hikaye keyifle, hatta özel bir tad alarak izleniyor.

    Kartal Eddie aslında pek kartala benzemiyor. Michael Edwards İngiltere’de bir orta sınıf ailenin çocuğu. Çok, çok küçük yaştan itibaren ünlü bir sporcu olup olimpiyatlara katılma hayalleri beslemeye başlıyor.

   Sonra ekrandaki kış sporlarını izleyince, asıl kararını veriyor; o bir kayakçı olacak ve bu sporun da en güç ve riskli türü olan uzun mesafe atlamada zirveye tırmanacaktır.

   Aslında 6-7 yaşında başlanması gereken bu spor için çok geç kalmıştır Eddie… Nasıl olmasın ki, çevresinde onu destekleyecek hiçbir şey yoktur. Ne sıva ustası olup onu sürekli bu mesleği yapması için uyaran babası, ne bu spora aşina olmayan bir kamuoyu bu desteği vermezler.

    Hatta kayak sporunu tümüyle unutmuş gözüken devlet… Öyle ki bu, İngiltere’nin olimpiyat komitesince adeta tanınmayan bir spordur. Ve ne resmi makamlardan, ne de sponsorlardan destek bulması mümkün değildir. Hatta –biraz abartmayla- komitede bu spora karşı ilgisizliklerini bizzat Eddie’ye karşı nefrete dönüştüren hasta tipler vardır!...

  Ama Eddie yılmıyor. Tek desteği, sevgisiyle onu kuşatıp hoşgörü gösteren annesidir. Giderek yabancı ülkelerdeki yarışmalara katılacak ve 40 metre, 70 metre derken, 90 metrelik atlama zirvesine bile dalacaktır.

   Ve 1988 kış olimpiyatlarında seyirciyi, bir yandan sevimli, sakar ve komik hareketleriyle (ki bunlardan o dayanılmaz kuş taklidi ona ‘kartal’ ünvanını getirecektir), öte yandan en başta kendisini şaşırtan üstün performansıyla iyice tavlayacak ve spor tarihine geçecektir.

   Bu son derece sempatik film, evet doğrudur, tipik ‘feel good’ tarzı filmlerden… Yani son tahlilde, asıl amacı bize o tarihsel kesidi tüm gerçekliğiyle vermekten çok, seyirciyi kendisini iyi hissettirerek tavlamak olan… Aynı biçimde, duygularımızla da biraz oynadığı söylenebilir.   

   Ama ne gam!.. Tüm bunları öylesine ustalıkla yapıyor ki… O temiz ve çocuksu insanı tüm boyutlarıyla kavrıyor, yaşadığı tüm olaylara katılıyor, tüm ezikliği ve de hayli geç gelen zaferi tadıyorsunuz. Daha da önemlisi, tutkuyla bağlanılan bir şeyin, gerçek bir amaç edinilmiş bir uğraşın insanı nasıl zirveye taşıyacağını da

  Kayak sporu gibi hiç ilginizi çekmemiş olabilecek nadir ve kırılgan bir spor, bir büyük insanlık testi haline geliyor. Ulusal, ırksal ve sınıfsal farklılıklar sporun o kendine özgü potasında eriyip gidiyor. Ve en azından birkaç sahnede gözyaşlarınıza engel olamıyorsunuz. 

  Dört başı mamur bir eski sporcu/yeni antrenör portesi çizen Hugh Jackman’ın yanısıra hiç tanınmayan yeni oyuncular da çok iyi. Annede Jo Hartley’i ve özellikle başrolde Taron Egerton’u da kutlamak gerekir. İki yıl önce Kingsman - Gizli Servis filmiyle tanınan bu İngiliz oyuncusu, gerçekten şaşılacak kadar sağlam bir karakter çiziyor.

  Bence görülmeye değer bir film

Yarın: DELİORMANLI

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

İstanbul güzellikleri önünde özel bir motorla tanışmak

Rahat ve olgun bir kamerayla çekilmiş, müziğe başvurmayan bir film. Belki çok akışkanlığı olmayan, sakin ve özgün bir yapım. Ama bu özgünlüğün birçok sinefili çekeceğine inanıyorum

Din üzerine söylenebilecek ne varsa

Rüya görmek bir anlamda kelebek görmek midir? Tek gerçek varsa, o nedir? Ve sonunda acaba din bir kontrol sisteminden başka bir şey değil midir?

Bir aydın olarak İsrail suçlarına kapsayıcı bakışım

Onca yıl sonra, Yahudilerin ilk ve de son devleti nasıl oluyor da böylesine büyük bir soykırıma bizzat kendisi girişmiş bulunuyor?

"
"