29 Temmuz 2016

Bad Moms: Mutsuz anneler derneği gibi!

Ghostbusters: Ünlü bir komedi dizisinin güldürmeyen devamı

EYVAH ANNEM DAĞITTI              X  X  X
(Bad Moms)

Yönetim ve senaryo: Jon Lucas, Scott Moore
Görüntü: Jims Denault
Müzik: Christopher Lennertz
Oyuncular: Mila Kunis, Kristen Bell, Kathryn Hahn, Christina Applegate, Jada Pinkett Smith, Annie Mumolo, Dawid Walton, Jay Hernandez, Emjay Anthony

Amerikan filmi

 

    Annelik denen zor meslek (ya da ince sanat) üzerine bir komedi. Bu tanımlamadan kadınları erkeklerden daha çok ilgilendireceği belli değil mi?

   Ana kahramanımız Amy (Mila Kunis) sanki her şeye sahip gibi gözüken bir kadındır. 32 yaşında, yakışıklı bir koca, üç güzel çocuk, Chicago banliyösünde harika bir eve sahip... Üstüne üstlük ‘part time’ çalışıp iyi para aldığı bir iş, matrak bir patron ve yakın arkadaşlar. İnsan daha ne ister?

   Ama günün birinde her şey bozulur, cilalar dökülmeye, acı gerçekler ortaya çıkmaya başlar. Öncelikle kocasını çıplak bir dilberle internette seks yaparken yakalar! (Nasıl olduğunu ancak filmi görünce anlarsınız...)

   Sonra kendini çocuklarına ne denli adadığını, buna karşılık üçünü de memnun edemediğini fark eder. Üstelik her gün onları götürdüğü okulda, okul-aile birliği başkanı olan ukala ve kendini beğenmiş Gwendolyn (Christina Appplegate) küçük kızına ve giderek kendisine takmasın mı?..

   Bir gece, sadece bir gece iki yakın dostuyla yaptığı minik bir kaçamak (tüm ev görevlerini bir yana koyup bir barda iyice kafayı bulmak!) ona yeni ufuklar açar. Elveda sorumsuz koca, elveda mükemmel anne rolü, elveda kendisini aile uğruna paralamak…

    Çünkü yaşanacak bir hayatımız vardır. Ve onu yaşamak gerekmektedir. Bedeli ne olursa olsun

   Bu sempatik güldürü hayata kadınların gözünden bakmayı deniyor. Yazar-yönetmenler, daha önce üç filme dönüşen Hangover- Felekten Bir Gece’de benzer  bir yaklaşımı erkek gözüyle veren Jon Lucas- Scott Moore ikilisi, bu kez karşı cinsin gözlüklerini ustalıkla kuşanıyor ve bize aşırı feminist olmasa da son derece kadın dostu bir film sunuyorlar.

   Filmin özellikle kadınları çok sempatik. Başta Mina Kulis, yanına aldığı Kristen Bell, Kathryn Hahn, Christina Applegate, Jada Pinkett Smith dörtlüsü. Ve de konuk oyuncular, iki TV yıldızı Martha Stewart ve Wanda Sykes… Özellikle çocuk sahibi veya olmaya hazırlanan hanımlar kaçırmasın.

   Ama ekleyeyim: Film kadın-erkek ayrımı yapmadan herkese hoşça vakit geçirtmeyi başarıyor. Haftanın öbür ve çok daha iddialı ‘komedisi’, o da tümüyle kadınlara emanet edilmiş olan Hayalet Avcıları’ndan çok daha iyi olarak…

 

Ünlü bir komedi dizisinin güldürmeyen devamı

HAYALET AVCILARI      X
(Ghostbusters)

Yönetmen: Paul Feig
Senaryo: Katie Dippold, P. Feig
Görüntü: Robert D. Yeoman
Müzik: Theodore Shapiro
Oyuncular: Melissa McCarthy, Kristen Wiig, Kate McKinnon, Leslie Jones, Chris Hemsworth, Andy Garcia, Neil Casey, Charles Dance, Ed Begley Jnr

Columbia filmi.

 

   İlk iki Hayalet Avcıları, 1984 ve 89 yıllarında çıkıp geldiler. Ve bizlere canlı bir New York fonu önünde ipe-sapa gelmez bir hayalet komedisi sundular: Büyük Elma’nın göklerinde, çatılarında ve sokaklarında boy gösteren, korkunç olmakla komik olmak arasında gidip gelen bir seri hayalet.

   Ve onlara karşı çıkmaya çalışan, hemen hepsi bu tür inançları reddeden bilim adamı kimliği taşıyan birkaç kafadar.

   Ama, ikisi de oyunculuğa ve yönetmenliğe bulaşmış Harold Ramis- Dan Aykroyd ikilisinin belli ölçüde taze mizahı, Ivan Reitman’in akıcı yönetimi, dönem için çarpıcı özel efektler.

   Ve de o ünlü kadro vardı: Bill Murray, Aykroyd, Ramis ve onlara eklenen Sigourney Weaver, Rick Moranis, Annie Potts gibi oyuncular. Öyle ki filmler çok işi iş yapmanın ötesinde 80’ler denen o çelişkili, tartışmalı, sanatsal düzeyi hala şüpheli dönemin popüler kültürüne yerleşmeyi başardılar.

   Şimdi, 30 yıldan ve onca fantastik denemeden sonra, niye bu seriye dönüş? Acaba söylenecek yeni bir şey, eklenecek buluşlar, devrim yapacak efektler ve de yepyeni bir güldürü anlayışı mı bulundu?

   Film izlenince hiç de öyle olmadığı anlaşılıyor. Evet, özel efektler zamana  uymuş. Daha vurucu, daha gösterişli. Ama işte o kadar. Gerisi, ilk filmlerin yanında başyapıt kaldığı bir yerlerde sürünme olayı.

   Öyle bir sözümona  komedi düşünün  ki... İki saat boyunca tek bir kez gülmedim, hatta gülümsemedim. Bir dehşet duygusuyla donup kaldım. Hayır, filmin korkunçluğundan değil, düzeysizliğinden gelen bir dehşet.

  Yalnız ben mi? Kalabalık basın gösteriminde de kimsenin güldüğünü duymadım. Sonradan baktım: Popüler kültürün kalelerinden IMDB sinema sitesi da benzer bir yargı vermiş.

   Oysa konu hala ilginç sayılabilir. Kadro da fena değil. Her filmi (ve TV dizisi) ile  bizi güldürebilen tombişler kraliçesi Melissa McCarthy, kahramanların bu kez tümüyle kadınlar olduğu filmde yanına aldığı diğer kadın oyuncular da fena değil. Eski kadrodan Bill Murray, Dan Aykroyd ve son jeneriklerde Sigourney Weaver da küçük konuk oyunculuklar yüklenmişler.

  Ama olmuyor, olamıyor. Özellikle Melissa’yla yaptığı Nedimeler, Ateşli Aynasızlar, Ajan gibi filmlerle ününü yapan yazar-yönetmen Paul Feig bu filmin altından kalkamıyor. Ve bu - sanırım - pahalı prodüksiyon, yapımcılarını memnun edecek gibi gözükmüyor.

   Ama Columbia gibi dev bir şirket aldırır mı? Belki de –imdb’de bir okurun belirttiği gibi- filmin her yanına yerleştirilmiş gizli reklamlar sayesinde masrafını  şimdiden  çıkartmıştır!...


YARIN:  JASON BOURNE

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Altın Palmiye’li, bol seks ve ırk kavgası içeren bir film

Filmin gayet hareketli bir kamerası var. Drew Daniels’in elinden çıkma...Sean Baker yönetimle senaryoyu gayet iyi kotarmış. Son haftaların en iyi filmi bence...

Bir ustadan ölüm ve ötanazi üzerine cesur bir film

Film görkemli bir melodram tadı içeriyor. Konuşmalar oldukça edebi; yani yer yer suni (yapay) kaçıyor. Ayrıca dünyamızın gidişi üzerine de ahkam kesiliyor. Ama belki en önemli yanı, iki kadının o inanılması zor ilişkisi

Görkemli bir hayal kırıklığı

Başlarda oldukça ilginç gözüken bu film, sonunda insanı neredeyse boğar!.. Ve sanki zaman zaman yönetmen finalde kullanılan ‘ucube’ lafını üzerine giyer. Kanlı-bıçaklı, her türe el uzatmış, ama en büyük özelliği zırvalık olan bir film...

"
"