10 Nisan 2017

Tomahawk saldırısının anatomisi

Suriye Savaşı tüm savaşlar gibi korkunç bir kıyım demek ve her yönüyle son derece trajik boyutlarda seyreden bu kıyım bir an önce barışla son bulmalı!

Kimyasal silahla gerçekleştirildiği ileri sürülen bir saldırı olmuş, bir kısmı çocuk 80 küsur insan ölmüş! Sadece bu gerçek bile altı yıldır süren Suriye Savaşı’nın artık bir an önce sona ermesi gerektiğine işaret ederken, birileri savaş baltalarını ellerine alıp işgal tamtamlarını yeniden çalıyorlar. Yalancılıkları ile Irak Savaşı’nda 1 milyona yakın insanın ölümüne sebep olmuş birileri olayla ilgili olarak ivedilikle bir Birleşmiş Milletler soruşturması açılması ve bunun sonucunun beklenmesi için uğraşacaklarına, ellerinde hiçbir veri olmadan suçlu ilan ettikleri tarafı daha güçlü, daha ölümcül bombalarla vurmaya kalkıyorlar.

Niye?

Doğrusu bu soruya moral ve felsefi bir zeminde değil de fiziki, askeri bir cevap arıyorsanız, galiba işiniz biraz daha kolay! Amerikan Donanması’nın Akdeniz’de konuşlu USS Ross ve USS Porter isimli destroyerlerinden misilleme amaçlı olarak ateşlendiği söylenen 59 tomahawk seyir füzesinin yol açtığı sonuçlara odaklanırsınız. Bu füzelerin Suriye Hava Kuvvetleri’ne ait Şayrat Hava Üssü’ne ne hasar verdiğine ve Suriye sahnesindeki askeri dengeleri nasıl değiştirdiğine ya da değiştirme potansiyeli taşıdığına bakar, cevabı bulmaya çalışırsınız.

Şanslıyız ki, olası bir cevaba temel teşkil edecek bilgilere uluslararası basında ve sosyal medyada -az da olsa- rastlamak olası.

İsrailli ImageSat International (ISI) şirketi, tomahawkların Humus’a 40 km mesafedeki hava üssüne yönelik geçen perşembe sabahı yerel saatle 04:40’da gerçekleştirdiği saldırıdan yaklaşık 10 saat sonra yüksek çözünürlüklü uydu görüntülerini inceleyip yayınladı. ISI uzmanlarına göre, saldırıda 44 hedef vurulmuştu. Vurulan hedeflerden 15’i takviye betondan yapılma uçak hangarı, 7’si atölye, 7’si yakıt deposu, 10’u mühimmat deposu, 5’i hava savunma bataryası idi. Uzmanlar kimi hasarların büyüklüğüne bakarak bazı hedeflerin birden fazla kez vurulmuş olabileceğini söylüyorlardı.

Olabilir mi? Olabilir tabii. Zira bir tanesi yaklaşık 1,5 milyon dolar olan Tomahawk füzeleri hedefe devasa bir hasar vermek amacıyla kullanılmıyor. Tomahawk füzeleri nokta hedefleri çok uzak mesafelerden çok büyük bir hassasiyetle vurmaya ve etkisiz hale getirmeye yarayan “cerrahi” titizlikte –Amerikalıların “surgical strike” dediği saldırılar yapmaya yarıyor.

Saldırı sonrasında üsse gelerek görüntü alan ilk televizyon kanalı ise Rus devlet televizyonu VGTRK oldu. Kanalın savaş muhabiri Yevgeni Poddubny ile kameraman ekibinin aktardıkları görüntüler sayesinde, bazı hasarları ve hasarların büyüklüğünü yakından görebildik.

Önce özet: Yevgeni’ye göre, 59 füzeden sadece 23 tanesi hedefi bulmuştu. Tomahawklar 6’sı hangarda toplam 9 MIG 23 tip savaş uçağının imha etmişti. Yani Yevgeni saldırıyla kullanılamaz hale gelen uçak sayısını 9 olarak veriyordu. Hangarlarda ve açık alanlarda yer alan bazı uçaklar ile mühimmat 59 tomahawklı saldırıdan hasar almadan kurtulmuştu. Bu arada vurulan hangarların da tamamı yerle bir olmamış, onarılabilir hasarlar almıştı.

Yine Yevgeni’ye göre, saldırılarda üssün yakıt tankları ile mühimmat depoları ve bir eğitim binası da hedef alınmış ve toplam 5 bina vurulmuştu. Ancak üssün asli yönetim binaları saldırıya uğramamış ya da hasar almamıştı. 

Aktarılanlar ve video görüntülerden izlediklerimiz bunlarla sınırlı değildi. Bazı hangarlardan piste uzanan taksi yollarının da hedef alındığı görülürken, pistte ise uçakların yeniden havalanmasına engel olacak bir hasar dikkati çekmiyordu. Nitekim ABD Dışişleri Bakanı da olaydan sonra bu tespiti doğruladı ve üsse ait pistin vurulması istenen hedefler arasında olmadığını açıkladı. Saldırıdan 1-2 gün sonra da Başkan Trump, twitter’dan yaptığı açıklamada, pisti vurmadıklarını, çünkü bunun bir anlamı olmayacağını, hasar görecek kısmın kolayca onarılabileceğini açıkladı.

Olabilir mi? Olabilir tabii.

Bu arada, ISI analizi ile Rus muhabirin anlattıkları ve çeşitli kaynaklarda paylaştıkları bilgiler ilk bakışta farklı görünüyordu. Ancak yazıya da iliştirdiğim yüksek çözünürlüklü görüntülere ve içerdiği kontrastlara yakından bakıldığında, üste 7 hangarın birbirine yakın bir şekilde bulunduğu bölgede aslında 3 hangarın imha olmuş gibi durduğu dikkati çekiyordu. Vurulduğu söylenen 10 mühimmat deposundan da 3’ünün büyük hasar aldığı seziliyordu. 5 hava savunma bataryası ile 7 yakıt deposunun bulunduğu bölgede ise sadece 7 hedef imha olmuş gibi seçiliyordu. Sarı ile çerçeve içine alınmış 4 hangar ile 2 atölyenin bulunduğu yerde 1’inin büyük hasar aldığı, bir diğer 4’lü hangar grubunun bulunduğu yerde ise sadece 2 hangarın vurulduğu anlaşılıyordu. Durum buysa, muhtemelen -6’sı hangar- 16 nokta vurulmuş olabilirdi. Dolayısıyla buradaki rakamlar, Rus gazetecinin tanıklık ettiği rakamlar ile bir paralellik içeriyor denilebilirdi.

Diğer gözlemlere gelince... Üste bulunan Rusya Federasyonu Hava Kuvvetleri’ne bağlı helikopterler tamamen hedef dışı kalmıştı. Zaten Amerikalılar Rusları saldırıdan önce bilgilendirdiklerini söylüyorlardı. Ancak hal böyleyse Rusların gelişkin S-400 hava savunma sistemi tomahawkları engellemek üzere neden çalıştırılmamıştı?

Bu arada belirtelim ki, Şayrat Havaüssü Suriye ve Rus uçaklarınca Palmira yakınlarındaki DAEŞ hedeflerini vurmak için de kullanılıyor(du). Amerikan saldırısının hemen ardından DAEŞ güçlerinin Suriye Ordusunun denetimindeki Humus - Palmira yoluna saldırı düzenlediğini öğrenmiştik. Ancak bu saldırıdan bir sonuç çıkmamış olmalı ki, IŞİD Humus’u Palmira’ya bağlayan yolun denetimini Suriye rejiminden alamamıştı.

Bu gözlemleri ve analizi burada keseyim şimdilik. Eminim bu saldırının üzerine daha çok analiz yapılacak, elbette ki benim varmak istediğimden farklı hükümlere de varılabilecektir. Ancak gözlemlerin şu kadarının bile beni varmak istediğim yere ulaştırmak ya da sormak istediğim soruları ortaya koyabilmek için yeterli olduğunu düşünüyorum.

Evet, tüm bu görüntü ve analizleri de dikkate alınca, 59 tomahawk’ın atıldığı bir ve en az 90 milyon dolara mal olmuş güdümlü füze saldırısında, hasarın bu rakamla kıyaslanmayacak ölçüde düşük kalmış gibi durduğu görülüyor. Elbette ki, şu aşamada meselenin aslını bütün yönleriyle bilmemize olanak yok. Ancak eldeki veriler, “bir kerelik” yapıldığı söylenen bu saldırının Suriye sahasında stratejik bir değişim ya da üstünlük avantajı sağlamayı hedefleyen türde bir saldırı olmadığını ortaya koyuyor. Dolayısıyla akla, “acaba perşembe sabahı saat 04:40’ta arka planda farklı hedeflerin gözetildiği bir tiyatro mu oynandı” sorusu geliyor.

Öyle ya… Tiyatroyu hep Beyaz Baretliler mi oynayacak?

Nasıl bir tiyatro oynanmış olabilir?” diye soracaklara önce şunu hatırlatalım. Biliyorsunuz, Amerika’da son zamanlarda Vladimir Putin ile Donald Trump’ın Washington’un çıkarlarını zedeleyecek denli yakın oldukları yönünde bir algı kampanyası yürürlükte. Bazı kesimler, iddialarını Rus hackerların ABD seçimlerine sonucu Trump lehine etkilemek üzere müdahil olduklarına kadar vardırmış durumda. Hatta bu konuyu araştıran istihbarat raporlarında yer alan iddialara göre, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, seçimi Donald Trump’ın kazanabilmesi için doğrudan müdahil olduğu bir siber kampanya yürüttü. İkilinin yakın bir ilişki yürüteceği endişesinden (!) hareketle, Trump’ı “Putin’in kuklası” olmakla suçlayanların sayısı hiç de az değil.

Öte taraftan, füze saldırısıyla Suriye ordusunun -o meşhur tabirle- kolunun kesilmiş olmadığını, şöyle sakalının ucundan bir miktar alınmış olduğunu biliyoruz. Nitekim, füze saldırısının ertesi günü, Suriye Genelkurmay Başkanı Ali Eyüp Şayrat Hava Üssüne gelip incelemelerde bulundu ve pistin de hasar görmemesi sayesinde Suriye uçakları olaydan 24 saat sonra üsten yeniden havalanabildiler, bu görüntüleri de izledik. Nitekim, Rusya Savunma Bakanlığı televizyon kanalı Zvezda da, Suriye Hava Kuvvetleri’nin Şayrat Havaüssünden gerçekleştirdiği askeri operasyonlara cumartesi günü kaldığı yerden yeniden başladığını açıkladı.

Şimdi, bütün bunlar veri iken akla şu soru geliyor:

Donald Trump, Suriye’deki Şayrat hava üssüne Rusların sert bir dille kınayacağı bir saldırı gerçekleştirmekle, neocon’ların gönlünü yapmayı ve Amerikan derin devleti çevrelerinde “Putin’in kuklası” olduğu şeklindeki algıyı silmeyi hedeflemiş olabilir mi?

Donald Trump, savaş-severlikte gerekirse Hillary Clinton kadar mahir olabileceğini göstermiş, bir kereye mahsus olduğu söylenen bir saldırıyla da içerde zevahiri kurtarmayı hedeflemiş olabilir mi?

Daha da ileri giderek, Trump, Beşar Esad’ın Suriye Savaşı’nın şu aşamasında kendi halkına karşı kimyasal silah saldırısı yaptığı iddialarını ciddi bulmamış, bunun düzmece olduğu kokusunu almış, ama “böyle fırsat bir daha ele geçmez” deyip –bir BM soruşturumasının sonucunu beklemek yerine- içerde durumu kendi lehine çevirmek üzere, sahte savaş suçu operasyonuna sahte bir karşı saldırı ile cevap vermiş olabilir mi?

Bilemiyorum. Ama bazen cevaplar kadar tarihe doğru soruları sormak da anlamlı olabiliyor.

Her şeye rağmen, bir kez daha altını çizelim, Washington’un Körfez’deki ve NATO’daki yakın müttefikleriyle birlikte tezgâhladıkları Suriye Savaşı’na ve bu 6 yıllık savaşta yaşanan kayıtışız şartsız tüm insan hakları ihlallerine yönelik muhalefetimizi meşru kılmak için ne kimyasal silahın arkasında kimlerin olduğuna ilişkin komplo teorilerine ne de misilleme amaçlı füze saldırısının saikleriyle ilgili spekülasyonlara ihtiyacımız var. Ne de CNN’in zerre İngilizce bilmeyen küçük Bana Alamed ile geçen hafta yaptığı utanç verici (sözde) söyleşiye ve bu söyleşide küçük çocuğa söyletilenlere ihtiyacımız...

Savaş, özellikle de altı yılın ardından hâlâ can almaya devam eden Suriye Savaşı tüm savaşlar gibi korkunç bir kıyım demek ve her yönüyle son derece trajik boyutlarda seyreden bu kıyım bir an önce barışla son bulmalı! Ve bölgedeki epeyce bir aktörün ağzını sulandıran tomahawklar da dahil tüm savaş baltaları bir an önce toprağa gömülmeli!

twitter: @akdoganozkan

Yazarın Diğer Yazıları

ABD’nin savaşı kimle olacak?

Geçen hafta yeni Başkan Trump’ın ne olmadığını açıklamaya çalışmıştık. Bu hafta “yeni” ABD’nin 20 Ocak 2025’ten itibaren asıl savaşının kiminle olacağını öngörmeye çalışalım.

“Masum” liberallerin gözyaşları ve pragmatik plütokrat

Orta Doğu’nun ateşe verilebileceği, büyük bir bölgesel savaşın kapısının aralanabileceği çok kritik bir dönemeçte iken İran ile zamanında yapılmış anlaşmadan ABD’nin imzasını çekmiş, Avrupa’yı güvenlik mimarisinden uzaklaştırmış bir lider Beyaz Saray’a geliyor. Bu ateşin sönümlenmesi hiç de kolay görünmüyor. Umalım ki dünya 2025’te kürekleri biraz daha barış istikametinde çeksin!

Muhammed’in 117 cenazesi, ABD’nin B52’leri var

Gazze’de 118 kişilik bir sülalenin ayakta kalan tek üyesi Muhabbed Nebil, İsrail bombardımanlarında hayatını kaybeden 117 akrabasını aynı gün enkaz altından çıkarıp toprağa vermenin acısını yaşarken ABD’nin B52 stratejik bombardıman uçakları da İsrail’e destek için bölgeye geldi

"
"