01 Haziran 2015

Bursa’da seçmen 'dut yemiş bülbül' gibi

Akdoğan Özkan, genel seçimler öncesinde Bursa'daki havayı anlatıyor

Seçimlere az bir süre kalmışken, Punto24 Bağımsız Gazetecilik Platformu’nun düzenlediği “seçim turu” kapsamında bir sabah erkenden Bursa’ya gittik. Bursa dediğim, bir yönüyle güzelim Mudanya’nın zeytinlikleri bittiğinde koca bir ovaya yayılmış trafik keşmekeşi! Oysa “eskiden buralar dutluktu!” Şaka değil, Bursa’ya 19. yüzyılda gelme şansımız olsaydı, bizi bütün Bursa ovasını kaplayan dut tarlalarının büyüklüğü hayrete düşürecekti.

Osmanlı tarihçiliğinin belki de bir numaralı ismi olan Avusturyalı Joseph von Hammer Purgstall bu tezimi doğrulayacaktır. Hammer Bursa’ya İstanbul'da tercümanlık yaptığı 1804 yılı Ağustos ayında bir seyyah olarak gelmişti. Seyahatnamesinde Bursa’da yedi dut ve kırk armut türü bulunduğunu aktaran Hammer, bunların ve ovada yetişen üzüm, kayısı, vişne ile kestanenin başka şehirlerde bile çok meşhur olduğunu yazıyordu. “Kestane şekerinin” memleketi Bursa bugün Çin’den kestane bile ithal ediyor.

Hammer kentteki lezzetlere, özellikle de “kirde kebabına” da bayılmıştı. O tarihlerde Uludağ’da otlayan ve Uludağ kekiği ile beslenen iri koyunların sulu etleri, yörenin en leziz yemeklerinden biri olarak kabul edilen “kirde kebabı” için kullanılıyordu. Bugün Bursa’nın kirde kebabı yoksa da İskender’i var. Ama onun da eti Bursa’ya dışarıdan, Balıkesir’den geliyor. Lezzet de 15-20 yıl önceki lezzet değil! 15-20 yıl sonra Bursa’nın eti nereden alacağı ise bir soru işareti.

 

Daha 15. yüzyılda bereket saçıyordu

 

İşin özü dünyanın en bereketli ovalarından birine sahip olan Bursa’nın geçen zaman içinde tarımını da hayvancılığını da kuruttuk aslında. Bununla da yetinmedik, ovanın yeraltı suyunu derin kuyu pompalarıyla çekmeye başladık. Bu suya sonradan mineral ilave edip şişeleyerek “doğal içme suyu” ve meşrubat diye satma yolunu seçtik.

Tabii şehrin otomotiv ve tekstildeki atılımlarını atlamayalım. Ama Bursa’yı bu sanayilerin katkısıyla 20. yüzyılın sonlarında globalleşebilmiş bir şehir sanıyorsanız, fena halde yanılıyorsunuz. Doğrusunu isterseniz Bursa daha 15. yüzyıldan başlayarak Osmanlı ekonomisi ve uzun mesafe ticareti açısından yükselen bir ticaret merkezi olmuştu. Şehir daha o tarihlerde İran’dan, Arabistan’dan ve Hindistan’dan gelerek Avrupa ülkelerine mal satmak isteyen tüccarlarla, ipek ve baharat gibi Doğu mallarını satın alan Venedikli, Cenevizli ve Floransalı tüccarların buluşma noktası haline gelmişti.

17. yüzyılda ticaret için İzmir limanının tercih edilmeye başlanmasıyla, Bursa’nın pabucu bir miktar dama atıldı. Takip eden dönemde kent özellikle Britanya ve Hollanda’nın Çin ile İran ipeğini doğrudan satın alma yoluna gitmesi sonucu eski ticari canlılığını kaybetti.

Ancak 19. yüzyıl başında Bursa Avrupa pazarlarına yeniden ham ipek ve iplik üreten bir merkez haline geldi. Şehir ipek ürünlerine ilgi duyan tüccarlar için yeniden bir cazibe merkezi oluyordu.

20. yüzyılı büyük ölçüde pas geçen Bursa’nın -ovalarını sulayan Uludağ sayesinde- yine de olağanüstü çeşitliliğe sahip tarımı vardı, tekstili vardı.

Türkiye’nin geç de olsa yassı çelik üreticisi bir ülke haline gelmesi sayesinde bugün Bursa otomotivde uluslararası 1-2 oyuncunun da üs tuttuğu bir şehir konumunda. Tarım ise hükümetlerin şehirlere ucuz işgücü üretme politikalarının sonucu olarak Türkiye’nin bir çok yerinde olduğu gibi giderek çözülüyor. Ovadan geçirilen İstanbul-Bursa otoyolu da bu sorunlara adeta “tüy dikmiş” bir halde. Bütün bir ova ranta açılıyor sanki. Çevre sorunları da buna paralel olarak yumak oluyor. Şehrin merkezindeki 11 sanayi tesisi Bursa’nın hava kalitesinin düşmesine katkıda bulunuyor.

23 köyün geçimine on yıllardır olanak tanıyan, kirazıyla meşhur Kozağacı Vadisi’ni yeni termik santral inşaatı tehdit ediyor. Dağlar çölleştiriliyor. 325 hektarlık orman alanının mermer ocakları tarafından yok edildiği Başköy’ü ise içme suyuna karışan zehirli maddeler tehdit ediyor. Mutlak tarım arazileri ve birinci derece mera vasıflı alanlarının bulunduğu Yenişehir Ovası’na yapılması planlanan Otomotiv Test Merkezi tarım ve hayvancılığa başka bir darbe indirmeye hazırlanıyor.

Otoyolun da yapımıyla İstanbul sanayinin belirli ölçülerde Bursa’ya taşınmasının söz konusu olacağına dikkat çeken yerel gözlemciler, şehrin 2020 yılında 6 milyon nüfusa ulaşmasının beklendiğini, bunun da sorunları katmerleştireceğini vurguluyorlar.

 

7 Haziran için ne dediler?

 

Şimdi Bursa 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri’ni bekliyor. Yıllarca merkez sağın kalesi olmuş şehir 18 milletvekili çıkarıyor. 2011 seçimleri itibarıyla  AK Parti 11, CHP 5, MHP ise 2 milletvekiline sahip.

AK Parti’de belirgin bir heyecan kaybı olduğuna, CHP’nin mitinglerde katılım itibarıyla iktidar partisini ikiye katladığını savunan yerel gözlemciler, AK Parti’nin 7 Haziran seçimleri sonrası milletvekili sayısının 8’a düşebileceğini, CHP’nin 6, MHP’nin 3, HDP’nin ise (barajı aşarsa) 1 milletvekili çıkarabileceğini ileri sürüyorlar.

Seçmenin nabzını tutmaya çalıştığımız şehirde konuştuğumuz Adalet ve Kalkınma Partisi Bursa İl Başkanı ve milletvekili adayı Cemalettin Torun AK Parti’nin seçimlerden tek başına iktidar olarak çıkacağı düşüncesinde:

“Şu anda kararsız seçmen % 10-15 bandında görünüyor. Geçen seçimlerde bu rakam % 5 idi. Dolayısıyla kararsızların ne yönde davranış alacağını kestiremiyoruz. Her durumda anketler AK Parti’nin tek başına iktidarını gösteriyor. Ama burada soru AK Parti’nin anayasayı değiştirecek ve başkanlık sitemine geçişi sağlayacak çoğunluğu elde edip edemeyeceği. Biz oy oranlarımızı koruyacağımızı ve bunun üzerine çıkabileceğimize inanıyoruz. Bursa olarak halkımız bize her seçimde artan oranda oy vermiştir. Biz yine öyle olacağına ve milletvekili sayımızı da artıracağımıza inanıyoruz.”

“Seçimlerden sonra anayasa değişikliği 367 milletvekili ile geçse bile biz bunu yine de milletimizin oyuna sunmak istiyoruz. Eğer kabul etmiyorsa milletimiz ona da saygı duyacağız.”

 

'İktidar sadece kentlerdeki yoksulluğu yönetiyor'

 

Cumhuriyet Halk Partisi Bursa 3. sıra milletvekili adayı Orhan Sarıbal ise Bursa’nın ve ülkenin temel sorununu şu şekilde özetliyor.

“2002 yılında bu ülkede 230 milyar dolar milli gelir vardı. 66 milyon insan yaşıyordu. Ve bu gelirin % 39’unu nüfusun % 1’i elde tutuyordu. 3 bin 3 bin beş yüz dolar kişi başına gelir vardı. Bugün bu ülkede 78 milyon insan yaşıyor. Ve bugün 800 milyar GSMH’miz var. Ve mili gelirin % 54’ünü yüzde 1 insan elinde tutuyor. Yani görünen yaklaşık 3 kat milli gelir artmış görünüyor. Bu ekonomik büyüklüğün kimlerin elinde olduğunu da gösteriyor. Bu ülke o zaman 3,5 -4 milyar dolar tarımsal hammadde ithal ederken 2014 yılında 18,5 milyar dolar tarımsal hammadde ithal ettk. Üstelik bu ithal ettiğimiz ürünlerin büyük bir kısmı Türkiye’de yetiştirilebiliyor. Ama köylerdeki nüfus % 24’lerden % 9’a inmiş durumda. Yoksullaşan, üretemeyen köylü kentlere göç etti. Ve siyasal iktidar sadece kentlerdeki yoksulluğu yönetmekle meşgul.”

Aynı zamanda ziraat mühendisi olan Sarıbal seçimlere ilişkin şu değerlendirmeyi yapıyor:

 “Bursa’da bu sefer de çıkacak sonuç Türkiye genelini belirleyecek. Bursa’da CHP % 30’un üzerine çıktığında, Türkiye genelinde partimize tek başına iktidar yolu açılacaktır. Ama tabii AKP, yerel güç ve imkânlarını olduğu gibi kamu olanaklarını da iyi kullanıyor. Bizim mitinglerimizi engellemek için metroları durdurdular, otobüs seferlerini azalttı. Ama tüm engellemelere rağmen, bizim öngörümüz Bursa’da minimum 7 vekil çıkarmak, bu rakam 8 ve 9’a kadar da çıkabilir.”

 

'2002 Ağustosu'nda AKP’ye yüzde 20 şans bile vermiyorlardı'

 

Milliyetçi Hareket Partisi Bursa milletvekili adayı Kadir Koçdemir ise “Cumhurbaşkanımız bugünkü parlamenter sistemin yürümediğini göstermek için ilginç yollar deniyor. Bir AKP’li geçenlerde ‘Cumhurbaşkanımız kendisinin ve mesleğinin önemini hatırlatmak için yangın çıkaran bir itfaiyeciye benziyor,’ dedi.” İnsanlar belki bunu görüyorlar da, esas soru yerine koyacakları alternatif. Yani kimle istikrarı sağlayacakları konusunda emin değiller. Unutulmasın ki MHP bütün krizlerde ön açıcı olmuştur. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de, türban krizinde de hep çözümden ve kurallardan yana tutumu olmuştur. Bunu anlatmada bir eksiğimiz varsa önümüzdeki günlerde bunu da gidermeye çalışacağız.”

Koçdemir, bir sonraki genel seçimlerin ne zaman olacağı yolundaki sorumuzu da şu şekilde yanıtladı:

“Bu biraz birine boşandıktan sonra kiminle evleneceksin diye sormak gibi bir şey... Geleceğe yönelik yorum yapmayı doğru bulmam. AKP’nin iktidara geldiği 2002 seçimlere öncesinde, ben Ağustos ayı sonunda kamuoyu araştırmalarına baktığımda AKP’ye yüzde 20 oy veren yoktu. Ama 60 günde yüzde 35-36 oy aldılar. Dolayısıyla geleceğe yönelik bir şeyler söylemek doğru olmaz.”

Halkların Demokratik Partisi milletvekili adayı Asiye Kolçak, “Vaat ettiği hiç bir iyileşmeyi sağlamayan mevcut iktidar altında tarım sektörü yok oldu, hayvancılık sektörü yok oldu. Bursa’da işçilerin yaşadığı kölece koşulları ortadan kaldırıp iyileştirmeler sağlamayı programımız gereği de önceliklerimiz arasına alacağız,” diyor.

Seçmene gelince... Bursa’da bir seçim heyecanından söz etmek neredeyse imkansız. Seçmen geçtiğimiz yılların seçim coşkusundan uzak bir görüntü içinde konuşuyor. Seçmenlerin önemli bir kısmı seçim kendi gündemlerinde yokmuş gibi yaparken, bazıları da sorularımıza ilgi göstermiyor. Seçmen bu eski dutluk alanlarda adeta “dut yemiş bülbül” gibi olmuş, sorularımızı hızla geçiştiriyor.

Bursa’da Mayıs ayı içinde üretimi durduran ilk otomotiv fabrikası Renault’da direniş halinde konuştuğumuz işçilerden biri Türk-Metal sendikasından istifa ettiklerini dile getirerek, Yeter, artık temsilcilerimizi de kendimiz seçmek istiyoruz diyordu.

İşçiler biz şehirden ayrıldıktan 1-2 gün sonra işbaşı yaptı. Ekonomik taleplerinin karşılanıp karşılanmayacağını, kendilerine işverence verilen sözlerin tutulup tutulmayacağını muhtemelen seçimlerden bir kaç hafta sonra görecekler.

Ancak Bursalı işçiler 7 Haziran’da kendi önlerine de gelecek sandık sayesinde ülke çapındaki temsilcilerini de seçme olanağına kavuşacaklar. Bursalıların bu olanağı nasıl bir meclis aritmetiğine çevireceklerini ise hemen o akşam hep birlikte göreceğiz. Şimdilik susuyor, renk vermiyorlar. Bir zamanlar dutun memleketinde, adeta “dut yemiş bülbül” misali!

 

@akdoganozkan

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

“Silahlanmayı yüzde 50 artırın” planı

NATO ülkelerinin silah harcamalarını yeterli görmeyen Trump, seçilmesi halinde, ittifak üyesi ülkelerin GSYİH’larından silah sanayine ayırdıkları payı Soğuk Savaş dönemi oranına, yani yüzde 3’e çıkarmayı planlıyor

Orta Doğu’da nükleer bir savaşın eşiğinden mi dönüldü?

İddiaya göre, İran’ın bütün altyapısını etkisiz hale getirecek bir elektromanyetik saldırı için nükleer başlıklı silahlarıyla havalanan bir İsrail jeti, Ürdün hava sahasında Rus jetleri tarafından düşürüldü. İddia teyit edilemediyse de pek çok soruyu beraberinde getirdi

Füze saldırılarının görünmeyen koridor boyutu

İsrail ile İran arasındaki karşılıklı füze saldırıları, ABD’nin Orta Doğu'da Çin'in artan nüfuzunu dengeleyecek bir ağırlık merkezinin sacayaklarının inşa sürecine de katkıda bulunuyor