16 Ocak 2024

Son beş günde ülke futbolunda olanlar

Futbol dünyasında ne söylesek az kalacağı bir zaman diliminden geçiyoruz

Oyun kalitesi ve marka değeri eksilerde gezinen ülke futbolunun son beş gününde gerçekleşenleri derlediğim bu yazıda önce Türkiye Futbol Federasyonu'nun birbiri ardına gündem değiştirme hamlelerini ardından Halil Umut Meler’e yönelik saldırının failinin Kulüpler Birliği toplantısına helallik almak için katılımına değineceğiz. Daha sonra Erzincanspor teknik direktörünün canlı yayındaki sözlerini ve son olarak da Beşiktaş kadın futbol takımının rakibi Gaziantep ALG Spor’un "Kadın futbolcu yerine erkek futbolcu oynattılar" şeklindeki itirazını ele alacağız. Gündemin tıpkı ülkenin diğer alanlarında olduğu gibi hiç ama hiç bitmediği ve sürekli olarak yeni sorunları ürettiği futbol dünyasında ne söylesek az kalacağı bir zaman diliminden geçiyoruz. 

Süper Kupa rezaleti sonrasında gündeme getirilen TFF Başkanı ve yönetiminin istifası taleplerinin üzerinden iki hafta dahi geçmemişken TFF yönetimi ardı ardına yeni düzenlemeleri kamuoyuna duyurma yoluna gitti. İlk olarak yabancı oyuncu düzenlemesinin önümüzdeki sezondan geçerli olmak üzere tam beş yıllık süre boyunca değiştirildiğini öğrendik! Fakat işte tam bu noktada kurumlarda devamlılık denilen bir ilkenin olması gerektiği gerçeğini ve ne yazık ki içinde yaşadığımız ülkenin hemen hemen bütün kurumlarında benzer bir biçimde hafızanın sürekli olarak sıfırlanması gerçeği ile bir kez daha yüzleşmek durumunda kaldık.

1977-78 sezonunda 2, 1989-90 3, 1996-97 sezonunda 3+1, 1998-99 sezonunda ise 5 yabancı oyuncu kuralı getirildi. 2000-01 sezonunda 5+1, 2002-03 sezonunda ise 5+1+2 ve 2004-05 sezonunda da 6 yabancı oyuncuya izin veren düzenleme hayata geçirildi. 2007-08 sezonu 6+1 ile başladı ve devre arasında bu kural 6+2 şeklinde değiştirildi. 2010-11 sezonunda ise 6+2+2 uygulamasına geçiş yapıldı. Hemen ertesi sezonunun başında kural tekrar 6+2 şeklinde düzenlendi. 2013-14 sezonunda 6+0+4 şeklinde ardından gelen 2014-15 sezonunda ise 5+3 şeklinde değişikliğe gidildi. 2015-16 sezonu öncesinde büyük bir kural değişikliğine gidildi ve 28 kişilik kadronun yarısının yerli diğer yarısının da yabancı oyunculardan kurulabileceğine hükmedildi. 2017-18 yılından başlayarak 2019-20 sezonunun sonuna kadar ilk on birdeki oyuncuların tamamının yabancı olabileceği bir düzenleme uygulandı. 2021-22 sezonunda ise ilk on birde sekiz yabancı oyuncu oynatılabileceğine karar verildi. 

Peki yeni düzenleme ile durum ne şekilde değişti? TFF'den yapılan açıklamada, "2024-2025 sezonundan itibaren takip eden ilk üç sezonda (2024-2025, 2025-2026 ve 2026-2027) A takım listesinde yazılacak yabancı uyruklu futbolcu sayısı 14’ten 12'ye, takip eden sonraki iki sezonda (2027-2028 ve 2028-2029) ise 11'e düşürülmüştür. Maç günü listesinde sınırlama olmayacaktır" ifadeleri yer aldı.

Gelecek sezondan itibaren Süper Lig takımları için ilk 11'deki yabancı oyuncu sınırı da kaldırıldı. Buna göre takımlar ilk 11'in tamamını yabancı oyunculardan oluşturabilecek. Dikkatle izlediğiniz takdirde ortada herhangi bir somut kriterin yani örneğin; yaş, daha önce milli takım forması giymiş olma vb. örneklerin yine olmadığı bunun yerine suni bir gündem yaratma çabası ile tekrar 2017-18 sezonuna dönüş yapıldığı görülmektedir. O halde federasyon yetkililerine ve tabii ki siyasi parti liderlerimize şu soruyu sormamız gerekiyor: Yerli ve milli futbol anlayışınıza ne oldu? Hani ulusal marşı söyleyecek futbolcular takımlarda olmalıydı? Bu anlayıştan neden vazgeçtiniz? Düzenleme içerisinde ayrıca şu noktalara da yer verilmektedir: A takım listesine yazılacak futbolcu sayısının da kulüplerin transfer bütçelerini daha verimli kullanabilmelerini sağlamak amacıyla 30'dan 26'ya düşürüldüğü belirtildi. A Milli Futbol Takımı'nda oynamaya uygun 14 futbolcudan ilk üç sezonda en az 2'sinin, sonraki iki sezonda en az 3'ünün kulüp akademisinden yetiştirilmiş olması zorunluluğu getirildi. Kulüp akademisinden yetişmiş oyunculara ek olarak beş sezonda da A Milli Takım'da oynama uygunluğu bulunan 14 futbolcudan en az 5'inin ise yerli akademilerde yetişmiş olması kararlaştırıldı. 2024-2025 sezonundan itibaren yabancı uyruklu futbolcu transferlerinden alınacak fon bedellerinin büyük bir bölümü A Milli Futbol Takımı'nda oynama uygunluğu bulunan futbolcu oynatan kulüplere, federasyon tarafından "yerli futbolcu teşvik fonu" olarak ödenecek. Sadece bu yerli futbolcu teşvik fonunun sonunun da bir zamanlar gündeme getirilmiş olan rezerv lig gibi olup olmayacağını sormak isterim. 

Bir diğer gündem değiştiren uygulama bu kez Türkiye Kupası formatının değiştirilmesi adı altında hayata geçirildi. Zaten en başından bu yana adaletsiz bir şekilde uygulanan kupa formatının bundan sonraki yıllarda gruplara bölünme düzenlemesi adı altında daha da adaletsiz bir yapıyı hayata geçireceğini şimdiden öngörebiliriz.

1) Eleme ve final aşamaları tek maç eleme usulüne göre oynanacak. Grup müsabakaları ise 24 takımın katılımı ile 6 takımlı 4 grupta, önümüzdeki sezon Şampiyonlar Ligi'nde de uygulanacak olan Swiss Sistem'e göre oynanacak. Mevcut statüdeki eleme turlarında seri başı takımın kendi sahasında oynaması kuralı ise yeni statüde uygulanmayacak.

Grup uygulamasına geçiliyor

2) Yeni formatta, gruplara katılım hakkı elde edecek 24 takım lig ve başarı sırasına göre sıralanarak 3 torbaya ayrılacak. Her torbadan 2'şer takım olmak üzere 6 takım bir grubu oluşturacak. Grup içerisinde yer alan her takım A, B ve C torbasından 1'er takım ile olmak üzere toplam 3 maç yapacak. Grup müsabakaları sonucunda ilk 2 sırada yer alan takımlar çeyrek finale yükselecek.

3) Önümüzdeki sezon ülkemizi UEFA kupalarında temsil edecek 5 takım doğrudan grup müsabakalarına katılacak. Diğer 19 takım ise eleme turları sonrasında grupta yer alma hakkı elde edecek. Diğer detaylar sezon sonunda ilan edilecek Türkiye Kupası Statüsü ile açıklanacak.

Yeni sistemin daha en başından ayrıcalıklı takımlar ve diğerleri şeklinde bir ayrımı hayata geçireceğini görmekteyiz. Bu anlayış ile Türkiye Kupası'nın daha çok izleyici çekebileceğini zannedenlerin yanıldığını ve asıl meselenin bambaşka bir yerde olduğunu bir kez daha hatırlatmış olayım. TFF son olarak yarı otomatik ofsayt sistemini de geçtiğimiz hafta sonundan itibaren uygulamaya soktu. Fakat bu sistemin ülkemizdeki tartışmaları bitirebileceğini hiç sanmıyorum çünkü yardımcı hakem sistemi olarak adlandırılan VAR ile ilgili olarak da benzer bir yaklaşım söz konusuydu ve buna karşın geldiğimiz noktada işler hiç de beklenildiği gibi olmadı. TFF’nin bütün bu adımlarının bir anlamda "cambaza bak cambaza" anlayışının yansımaları olduğunu düşünüyorum ve bu adımların hiçbirisinin ülke futbolunun geleceğini şekillendirme adına kalıcı olabileceğini de düşünmüyorum. 

Gelelim girişte gündeme aldığımız eski Ankaragücü Başkanı Faruk Koca’nın Kulüpler Birliği toplantısına katılmış olmasına. Kulüpler Birliği Vakfı'nın İstanbul Maslak'taki merkezinde gerçekleştirilen toplantının ilk bölümünde yer alan Faruk Koca, Trendyol Süper Lig takımlarının başkanlarına veda ettikten sonra toplantıdan ayrıldı.

Vakfın merkezinden ayrılırken basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Koca, "Vedalaşmak için geldim. 1,5 yıl beraber çalıştık. Vedalaşmak, helalleşmek istedim. Çünkü teşrik-i mesaimiz oldu. Sağ olsunlar bugün gelmemi istediler, ben de bu vesileyle geldim. Sadece ben konuştum, olayı anlattım. Sağ olsunlar onlar da dikkate aldılar. Futbolda bu saatten sonra inşallah bu olay üzerine bazı hakem kararları ve futbolun marka değeri için düzelme vesilesi olur. Bekliyoruz" ifadelerini kullandı.

Kulüpler Birliği'nin toplantısına vedalaşmak, helalleşmek için katılmanın diğer kulüp başkanları tarafından da onaylanmış olması aslında içinde bulunduğumuz durumun ne kadar acınası bir görünüm arz ettiğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Saygı değer kulüp başkanları kendisi ile vedalaşmak veyahut helalleşmek için başka bir mecrada bir araya gelebilirler ve bu istekleri yerine getirebilirlerdi. Eğer bunu tüm kulüplerin temsil edildiği bir toplantıda yerine getiriyorsanız o halde sizler de yapılmış olan davranış konusunda bir taraf olduğunuzu kabul etmiş oluyorsunuz anlamına gelir bu vedalaşma töreni. Yani bir başka ifadeyle istediğiniz kadar kameralar önünde farklı sözler söyleyin, yapılanların önce sizin nezdinizde ardından da taraftarların nezdinde bir anlamda onaylanmış olmasının önünü açtınız. Bundan sonra futbol sahalarında yaşanacak her türlü şiddet olayının arkasında sizlerin de dahlinizin bulunacağını belirtmeliyim. 

Hafta sonu oynanan 24 Erzincanspor-İnegölspor karşılaşmasının ardından kamera karşısına geçen Erzincanspor teknik direktörü Bülent Akan, hakem Halil Umut Meler’in saldırıya uğramasını hatırlatarak, "Çok üzüldük ama bu hakemler hak ediyor bunları demek ki" sözlerini söyledi ve ardından bu sözlerin silinmesini talep etti. Spiker ise kendisine canlı yayında olduklarını hatırlatınca da İnegölspor’u tebrik ederek yayından ayrıldı. Neresinden tutsanız elinizde kalan bir açıklama fakat bu anlayışın Halil Umut Meler’in şiddete uğradığı andan bu yana futbolun farklı kesimlerinde bıraktığı tortunun hiç de olumlu bir şekilde olmadığını söylemeliyiz.

Son olarak da Beşiktaş kadın futbol takımının yetkilileri hafta sonu karşılaştıkları Gaziantep ALG Sporun oyuncusu Angolalı Patricia Mingas Afonso Seteco’nun "erkek" olduğunu öne sürdüler. Beşiktaş yönetim kurulu üyesi Fırat Fidan şu ifadeleri kullandı:

"Resmen oyuncunun kimliğini değiştirmişler. Erkeği kadın diye oynattılar. Çok ayıp, yazık!"

Maçın 88’inci dakikasında galibiyet golünü atan Seteco için Beşiktaş takımının idari direktörü Hasan Sarıgül ise şöyle konuştu:

"Kesin olarak erkek ya da kadın diyemiyoruz. Oyuncunun davranışlarından şüphelendik. Ondan sonra internetten araştırma yaptık, facebook sayfasını bulduk; erkek görünüyor. TFF’ye başvurup araştırmasını isteyeceğiz."

Gündem değiştirmek için ortaya atılan düzenlemelerden tutun da helalleşmek, vedalaşmak için hakemi tokatlayan kulüp eski başkanını kabul eden Kulüpler Birliği yetkililerine kadar ne isterseniz elinizde var olan bir ülke futbolu gündemini sizlerle paylaştım. Arada bir de yaptığı açıklamanın kayıtlarının silinmesini isteyen teknik direktör ile oynadıkları takımın futbolcusunun erkek olduğunu beyan eden kulüp yöneticileri var. Tüm bunların olduğu yerde ülke futbolunun marka değeri denilen kavramın içinin her daim dolacağını söylememize gerek yok herhalde. Tabii ne şekilde dolabileceğine ise siz karar verin! 

Ahmet Talimciler kimdir?

Ahmet Talimciler, 1970 yılında İzmir Karşıyaka'da dünyaya geldi. Karşıyaka spor kulübünün minik ve yıldız takımlarında, Tarişspor kulübünün genç takımında oynadı. 1988 yılında Ege Üniversitesi Coğrafya bölümüne kaydoldu ve iki yıl burada okuduktan sonra tekrar sınava girerek aynı üniversitede Sosyoloji bölümünü kazandı. 

1994 yılında "Futbolun Toplumsal İşlevi" başlıklı lisans teziyle bölümden mezun oldu. Ardından Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde 1998 yılında Türkiye'de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi başlıklı yüksek lisans tezini, 2005 yılında da Türkiye'de Futbol ve İdeoloji İlişkisi başlıklı doktora tezini tamamladı. 

2001 yılında Milliyet Gazetesi Sosyal Bilimler ödülünü kazandı. 

1996 yılında Araştırma Görevlisi olarak başladığı Ege Üniversitesi Sosyoloji bölümünden 2019 yılında ayrılarak İzmir Bakırçay Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Uygulamalı Sosyoloji ana bilim dalına profesör kadrosuyla geçiş yaptı. Halen aynı üniversitede görev yapmayı sürdürmektedir.

Son yirmi yılda yerel ve ulusal düzeyde gazetelerde, internet sitelerinde yazmıştır. Mart 2016'dan bu yana T24'te başta spor ve gündelik hayata ilişkin olmak üzere gündeme ilişkin yazılar yazmaktadır. Karşıyaka Belediyesinin çıkartmakta olduğu Gazete Karşıyaka'nın yazarlarındandır.

Bir diğer önemli tutkusu ise radyo yayıncılığıdır, üç yıl boyunca TRT İzmir Kent Radyosunda Sporun Arka Planı programını hazırlayıp sunmuştur. Halen TRT Türkiye'nin Sesi Radyosu Memleketim FM'de Spor Daima programına cuma günleri konuk olmayı sürdürmektedir. YouTube üzerinden yayınlanmakta olan Geek Futbol programının da yorumcularından birisidir. Evli ve spor tutkunu bir çocuğun babasıdır. 

Kitapları

-Türkiye'de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi (2003,2014, Bağlam Yayınları)

-Sporun Sosyolojisi Sosyolojinin Sporu (2010,2015, 2018, Bağlam Yayınları)

-Futbol Yazıları (2017, Bağlam Yayınları)

-Türkiye'de Futbol En Az Futboldur (2020, Spor Yayınevi ve Kitabevi)

-Saçmanın İktidarı (2021, Sakin Kitap)

-Beklentilerin Tersine Çıktığı Alan: Eğitim (2022, Sakin Kitap)

-İlkelerimizi Kim Yazacak? Cem Can Yazıları (Yayına Hazırlayan- 2012, Moss Spor)

-Fair Play Yemin İstemez (Yayına Hazırlayan-2012, Moss Spor) 

-Şiddet, Şike ve Medya Kıskacında Futbol ve Taraftarlık (2015, Litera Türk Academia, Müge Demir ile)

-Football in Turkey (Editör- 2016, PL Academic Research)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kupanın adı süper, geride bıraktıkları ise…

Fenerbahçe ve Galatasaray kulüplerinin, ezeli rekabet gibi bir kavramı kullanma hakları ortadan kalkmıştır. Artık kendi duruşlarının mutlak surette doğru olduğunu düşünenlerin, ortak bir paydada rekabet edebilme ihtimalleri kalmamıştır! 

Futbolda yaşananlar yeşil sahayla sınırlı değil

Ülke futbolu, bir karşılaşmada çıkan olaylar sonrasında ülkenin en büyük kulüplerinden birisi olan Fenerbahçe’nin ligden çekilmeyi tartışacağı 2 Nisan tarihindeki genel kurulu ile PFDK sevkleriyle verilecek cezalar arasında sıkışıp kalmış vaziyette

Göz göre göre bugünlere geldik

Toplumsal hayatımızdaki şiddet üreten etmenleri es geçtiğimiz sürece futbol sahalarındaki şiddeti sadece cezai tedbirlerle önleyebilmemiz mümkün değildir. Bu olay sonrasında cezai tedbirlerin arttırılması tekrar gündeme getirilecektir ancak göreceksiniz ki bu da yaraya merhem olmayacaktır