27 Şubat 2017

Görmezden geldiğimiz için devam ediyor

Üç maymunu oynamak futbolun hiçbir aktörüne yarar getirmez

Yıllarca dört takım arasında paylaşılan şampiyonluğu kazanarak büyük bir başarı elde eden Bursaspor kulübünün futbolcuları Cuma gecesi maç dönüşü kendi taraftarlarının saldırısına uğradılar.

Olan biteni öğrenmek için gazeteleri açtığınızda aynı cümlelerle bezenmiş haberlerden başkasını görme şansını yakalayamıyorsunuz. Milli formayı giyen kaleciniz taraftarlarca darp ediliyor hatta ‘bundan sonra bu takımda oynamam’ cümleleri kuruyor ve yaşananlar karşısında herkes üç maymunu oynamaya devam ediyor.

Futbolculara küfürler ederek saldıranlar, bıçaklarını otobüste düşürenler hakkında şikayette bulunuluyor ve ardından bu kişiler salıveriliyorlar. 6222 sayılı yasanın yaptırımlarını bir tarafa bırakalım, bu kişiler taraftar değil gündelik hayat içerisinde yaşanan bir olay sonucunda bunları gerçekleştirmiş olsalardı da aynı şekilde mi cezalandırılacaklardı? Sorusuna vereceğimiz yanıt aslında içinden geçtiğimiz tüm süreçlerde yaşamakta olduğumuz tüm tuhaflıkları ortaya koyacaktır. Giderek hayatlarımızın adeta bir cendere altında ezilmeye başladığı bir süreci yaşamakta olduğumuzu ve bunun karşısındaki asıl sıkıntı kaynağımızın öğrenilmiş çaresizlik olduğu gerçeğine ulaştığımız vakit durum çok daha umutsuz bir hal almaya başlıyor.

O kadar çok anlamlandıramadığımız örnek yaşıyoruz ki hukuk kurallarına, adalete ve hepsinden öte insanlığa olan inancımızı yitiriyoruz. Suç işleyenlerin ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşmalarının ötesinde pişkin pişkin kameralar önünde konuşmaları ve bir yerlere mesaj vermeleri hiç ama hiç bitmiyor!

Adaletin aksadığına inanılan bir yerde ise toplumsal güven ortadan kaybolmaya ve insanların birbirlerine olan bakışları giderek daha fazla şüphe dolu olmaya başlıyor. Böylesi yapılarda eyyamcılık şiddeti beslemeye devam ederken, şiddet normalleşmeye ve şiddetin hayatlarımız üzerinde yarattığı tahribatın boyutları da artıyor.

Şiddetin kapaklarının en çok açıldığı alanlardan bir tanesi hiç kuşkusuz spor sahalarıdır. Ülkemizde futbol ile hayat arasında kurmuş olduğumuz bağlantı düzeyi her geçen yıl değişmesine karşın taraftarların futbolculara ve diğer takım taraftarlarına yönelik şiddet uygulama anlayışı hususunda herhangi bir değişim yaşanmamaktadır.

Bir tarafta geçmişin sembol futbolcuları ve aynı takımın forması ile tüm oyunculuk dönemini tamamlayan isimler yer almaktadır. Buna karşın yeni dönemin futbolcularının bu kadar uzun bir süre boyunca aynı takımın formasını giyebilme imkanları kalmadığı gibi artık takımların sembol oyuncuları da birkaç istisna dışında bulunmamaktadır. Bu noktada taraftarların ‘arma için oynayın’ ifadelerinin herhangi bir karşılığı en azından futbolcular nezdinde bulunmamaktadır. Taraftarların sık sık futbolcularına yönelik milyarlık eşekler, ruhsuz i…ler, formaları çıkartın çıplak oynayın ifadelerinin de eski karşılıkları artık yoktur.

Tüm bu yoklara karşın taraftarlar hala futbolcularını ve teknik heyetlerini ya da yönetimlerini şiddet üzerinden terbiye edebilecekleri zannıyla hareket etmeye devam etmektedirler. Tam da bu noktada onların işlerini kolaylaştıran hatta tüm bu yaşananları normalleştiren bir anlayış hemen devreye girmektedir. Bu olayları çıkartanlar x takımının taraftarları değildirler, ya da bu olup bitenler x takım taraftarlarının tümüne fatura edilemez. (buradaki x takımı yerine en son örnek olarak Bursaspor taraftarlarını koyabilirsiniz. Ya da benzer aşamaları yaşayan tüm takımları sonuç fark etmeyecektir!!!)

Bu öylesine güçlü bir şablon olarak kullanılmaktadır ki ağzını her açan yönetici, medya mensubu ve federasyon yetkilisi aynı ifadeleri kullanmaktan kaçınmamaktadırlar. Hiç kimsenin aklına böylesi bir şekilde şiddeti belirsiz hale getirmekte oldukları, şiddet uygulayan kitleyi meşrulaştırdıkları ya da bu şekilde şiddetin önünü açmakta oldukları gerçeği gelmemektedir. Görmezden geldiğimiz şiddet hayatımızı her geçen gün biraz daha fazla esir almaya devam etmekte ve bu şekilde günü kurtaracak pansuman çözümler üzerinden durum geçiştirilmektedir!

Bursaspor kalecisi Harun Tekin’in yaşadığı travmanın hesabını kim verecek? Onun bundan sonra çıkacağı maçlarda nasıl bir ruh hali içerisinde bulunacağı ile kim ilgilenecektir? Fiziksel şiddetin açtığı yaraların belli bir süre sonra kapandığını ancak psikolojik açıdan maruz kaldığımız şiddetin ruhumuzda bıraktığı tahribatın çok daha derinlerde izler bıraktığı gerçeğini ne zaman anlayacağız?

Tüm bu yaşadığımız garabetlerin sonucunda tepki koymayı ne zaman öğreneceğiz? Örneğin Bursasporlu meslektaşlarının başına gelenler karşısında aynı durumda olan diğer kulüplerin futbolcularının yapabilecekleri herhangi bir açıklama yok mudur? Ya da en basitinden olan bitenler karşısında iki dakikalık maçlara geç çıkabilmeyi neden akıl edemezler? Çok değil birkaç yıl önce Trabzon’da hakemler odalara kilitlendiğinde ve kapıları tekmelenip, tehditlere maruz kaldıklarında dönemin merkez hakem teşkilatı başkanından ‘ortam gergin protesto gereksiz’ açıklaması gelmişti.

Çok değil bir yıl sonra ise yine aynı yerde maçın hakemi tribünlerden atlayan birisi tarafından saha ortasında darp edilmişti. Görmezden gelerek şiddeti ortadan kaldıramazsınız, böyle yapmak suretiyle şiddetin önünü ardına kadar açmış olursunuz. Tabii bir de yaşadıklarımızın yönetim boyutu bulunuyor ki, taraftarlara şirin gözükmek adına nezarete alınan taraftarları alıp evlerine kadar sağ salim ulaştırdıklarını sosyal medya üzerinden paylaşan bir yöneticinin takımının başına böyle bir işin gelmiş olmasını da sadece tesadüfle açıklayamayız! 

Son bir öneri de futbol medyamıza tüm bu yaşananlar karşısında sesinizi yükseltin ve eyyamcılıktan kaçının. Daha önce taraftarların saldırısına uğrayan milli futbolcularımızdan Ogün Temizkanoğlu ile Rüştü Rençber örneklerini hatırlayın hatta onlara bu yaşananları, kendi yaşamış olduklarını sorarak durumumuzu tüm çıplaklığıyla gösterin.

Üç maymunu oynamak futbolun hiçbir aktörüne yarar getirmez tam tersine bu durumdan başta taraftarlar olmak üzere herkes zarar görür. Ülkemizde futbola gönül veren taraftarlarımızın da değişen futbol ve futbolcu imgesi üzerinden olup biteni yeniden sorgulamalarının zamanı çoktan geldi de geçiyor bile. Taraftarlık sizin dışınızdaki insanların varlığını yok sayarak gerçekleştirilebilecek bir eylemlilik türü değildir! Takımlarınızın oyuncularını hakaret, şiddet eylemleri bulunmadan protesto haklarınızı sonuna kadar kullanabilirsiniz.

Buna karşın işinizi şiddetle çözdüğünüzü zannettiğiniz her noktada biraz daha fazla suça bulaştığınızı ve insanlıktan uzaklaştığınızı da aklınızdan çıkartmayın. Şiddetle terbiye edebileceğiniz ne rakip takımın taraftarları ne futbolcularınız ne de teknik heyetiniz değildir şiddetle aslında kendinizi kendiniz olmaktan çıkartırsınız. Sizin yapıp ettiklerinizi görmezden gelen ve tüm bu yaşananlar karşısında suskun kalanlar da aslında sizlerin suç ortaklarından başkası değildirler.

Ülkemiz spor tarihinin en beyefendi isimlerinden birisi olan Karşıyaka Spor Kulübü başkanlığı ve Türkiye Basketbol Federasyonu yöneticiliği görevlerinde de bulunan sevgili Tahir Türetken’e Allahtan rahmet yakınlarına baş sağlığı dilerim. Tahir Amcamız Nurlar içinde yatsın.

            

Yazarın Diğer Yazıları

Kupanın adı süper, geride bıraktıkları ise…

Fenerbahçe ve Galatasaray kulüplerinin, ezeli rekabet gibi bir kavramı kullanma hakları ortadan kalkmıştır. Artık kendi duruşlarının mutlak surette doğru olduğunu düşünenlerin, ortak bir paydada rekabet edebilme ihtimalleri kalmamıştır! 

Futbolda yaşananlar yeşil sahayla sınırlı değil

Ülke futbolu, bir karşılaşmada çıkan olaylar sonrasında ülkenin en büyük kulüplerinden birisi olan Fenerbahçe’nin ligden çekilmeyi tartışacağı 2 Nisan tarihindeki genel kurulu ile PFDK sevkleriyle verilecek cezalar arasında sıkışıp kalmış vaziyette

Göz göre göre bugünlere geldik

Toplumsal hayatımızdaki şiddet üreten etmenleri es geçtiğimiz sürece futbol sahalarındaki şiddeti sadece cezai tedbirlerle önleyebilmemiz mümkün değildir. Bu olay sonrasında cezai tedbirlerin arttırılması tekrar gündeme getirilecektir ancak göreceksiniz ki bu da yaraya merhem olmayacaktır