17-25 Aralık soruşturması kapsamında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan operasyonların merkezindeki isim İran asıllı iş adamı Reza Zarrab'ın kuryesi Adem Karahan, İran'a altın ticaretinden bakanlara verilen rüşvetlere kadar Zarrab'la ilgili detayları anlattı. Karahan, "Bakanlara çeşitli hediyelerin dışında milyon dolarların da gittiği şirkette konuşuluyordu" dedi.
Yurt dışına çıkardıkları altınlar konusunda itiraflarda bulunan Karahan, “2012-2013 yılları arasında yurtdışına 200 ton altın çıkardık. O yıla kadar sadece para transferi yapılıyordu. 1 yılda eski para ile 18 katrilyonluk altını yurt dışına çıkardık. Bu 18 katrilyonun yüzde 4’ü siyasilere yüzde 4’ü ise Sarraf’a kalıyordu. Ama işin asıl arkasında kim var bilmiyoruz” dedi. Gümrüklerde hiç zorluk yaşamadıklarını da anlatan Karahan, “Altınların bulunduğu sandıkların üzerindeki mühürler sökülerek gümrük memurları tarafından yeni mühür vuruluyordu. Memurlar karşılığını da bizzat Sarraf’tan alıyordu. Hatta bir gümrük memurunun yakını bizim şirkette şofördü” diye konuştu. 17-25 Aralık olayının ardından tehdit aldığını belirten Adem Karahan, can güvenliği nedeniyle Gelgeç olan soyadını değiştirdiğini açıkladı.
Cumhuriyet'ten Ali Uçar'ın sorularını yanıtlayan (18 Temmuz 2015) Karahan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
'22 kişilik ekipler'
Altın ticaretinde kaç yılda ne kadar altın taşıdınız? Sizle birlikte tüm kuryeler ne kadar altın çıkardı?
ADEM KARAHAN: 2012-2013 yılları arasında yurtdışına altın taşımacılığı yapıldı. Bu işi günlük 22’şer kişiden oluşan iki ayrı grup yapıyordu. Bir grup akşam 19.30’da uçakla 500 kilo altın çıkarıyor, diğer grup da gece 24.00 ve sonrasında 500 kilo altın çıkarıyordu. Yani her gün toplamda 1 ton altın çıkışı yapılıyordu. Pazar günleri hariç hemen hemen her gün bu işler tekrarlanıyordu. 1 yıl içinde yurtdışına 200 ton altın çıkardık.
'Yüzde 92 İran’a'
Peki, paylaşım nasıl yapılıyordu?
A.K.: Bu para eski para ile 18 katrilyona denk geliyor. Türkiye’den altınlar Dubai’ye götürülüyor, orada bozdurularak para İran’a gidiyordu. Para sürekli bir çark içinde dönüyordu. Bu paranın da yüzde 4’ü siyasilere, yüzde 4’ü Sarraf’a kalıyordu. Ama malın gerçek sahibi kim bilmiyoruz. Sarraf da birilerinin malını taşıyarak paradan para kazanıyor.
'Şımarmaya başladılar'
Altınlar gümrükten nasıl geçiyordu? Hiçbir zorluk yaşamıyor muydunuz?
A.K.: Gümrük memurlarının olan bitenden haberi vardı. Havalimanı girişinde bizi karşılıyorlardı. Faturaları onlara gösteriyorduk ve onlar da altınları ilk aldığımız yerde sandıklara vurulan mühürleri söküp yeni mühür vurarak kontrollerini yapıp çıkışlarımızı gerçekleştiriyordu. Tabii gümrük memurları da verdikleri hizmetin karşılığını aldıkları için sıkıntı yapmıyorlardı. Bizzat Rıza Sarraf tarafından memurların avantaları ödeniyordu. Bu olaylara da bizzat şahit oldum. İsmini vermeyeceğim ama bir gümrük memuruna epeyce bir para verdi. Bu memur daha sonra şımarmaya başladı. Onun kayınçosu da bizzat bizim şirkette şoför olarak çalışıyordu. Bunun üzerine Sarraf, şoförü işten attı, hatta gümrük memuru ile de bir süre uğraştı...
'Hediyelerin dışında milyon dolarlar gitti'
Sarraf bu işten nasıl kurtuldu? Sorunu kimler çözüyordu?
A.K.: Sarraf’ın altın sevkıyatını yapan ve hatta benim de yakından tanıdığım Rüçhan Bayar diye bir adamı vardı. Muammer Güler’in bir yakını vasıtasıyla ona ulaşıp, Egemen Bağış ve Zafer Çağlayan ile birlikte sorunlar çözülüyordu. Bu daha önce de çok defa söylendi ancak üzerine pek gidilmedi. Hatta bu kişilere çeşitli hediyelerin dışında milyon dolarların da gittiği şirkette konuşuluyordu.
‘Sus’ talimatı geldi
Gözaltında Emniyet’te size ne soruldu? Orada bu detayları anlattınız mı?
A.K: Gözaltında bana Emniyet elindeki tapeleri dinletti. Ben barodan avukat istediğim için 2 tane avukat gelmişti. Ancak Rıza Sarraf kendi avukatı Şeyda Yıldırım’a bana avukat yönlendirmesini söylemiş. Bir tane bayan avukat geldi. Görüşme odasına gittik ve bana, bakan çocuklarının beni suçladığını söyledi. Ben de kendisine onları tanımadığımı söyledim. Polisler ifade sırasında “kime çalıştığımı” sordular. Ben de ilk başta “Vidadi Badalov’a çalışıyorum” dedim. Ancak “en sonunda şirketlerin arkasında Rıza Sarraf var” dedim. Bunun üzerine gelen avukat beni dışarı çıkarmak istedi. Polisler, “nereye” diye sorduğunda, “Bir çay içelim çocuğun ağzı kurudu” diyerek çıkardı. Bana dışarıda “Susma hakkını kullanacaksın” dedi. Ben de “adamların söylediği her şey gerçek” diye yanıt verince bu sefer “İçeri girince susacaksın” diye talimat verdi. “Seni baro mu gönderdi” deyince “Şeyda Yıldırım gönderdi” dedi. Ben Emniyet’te de aslında söylemiştim ama üzeri kapatıldı.
'Kumara geldik dersiniz'
Rusya’da gözaltına alındığınız ortaya çıktı. Ne için alınmıştınız?
A.K.: Rusya’da tam olarak hatırlamıyorum ama 2007 ya da 2008 yılında üzerimde 4 milyon dolar olduğu için gümrük muhafaza memurları tarafından gözaltına alındım. Yanımda Sabri Berk de vardı ama para bende olduğu için beni gözaltına aldılar. Rusya’ya o parayı ne için götürdüğümüzü bilmiyordum. Yakalanırsanız kumar oynamaya geldik ya da yatırım yapacağız dersiniz demişlerdi. Durum Ruslar tarafından Türkiye’ye bildirildi. Türkiye’de gümrük muhafaza memurları tek tek ifademizi aldılar. Ancak orada açılan davadan Şeyda Yıldırım bizi beraat ettirdi. Ben bu davanın da tekrar açılmasını istiyorum.
'Meclis çağırırsa anlatırım'
TBMM’de yolsuzluk ve rüşvet olayına ilişkin kurulan komisyona davet edildiniz mi?
A.K.: Hayır, davet edilmedim. Aslında beni çağırmalarını ve bütün gerçekleri anlatmayı istiyorum. Üzerime düşen ne varsa canla başla anlatmaya varım. Çünkü Rıza Sarraf gerçek bir yalancı. Türkiye’ye gram menfaati olmamıştır. Siyasiler ve kendi çıkarı dışında ülkeye hizmeti olmadı. Türkiye’nin cari açığını karşılıyor diyorlar ya, hepsi yalan. Beşiktaş kulübünden loca alana kadar kurdurduğu şirketlerin borcunu ödesin. Ben artık bunların ortaya çıkarılmasını ve ceza almalarını istiyorum. Bu ülkede garibanın, yoksulun, yetimin nafakası nasıl göz göre göre çalınıyor. Bu işlerden kimler nemalanıyor, kimler ne kazanıyor ortaya çıkarılsın. Beni Meclis’e çağırırlarsa bildiğim her şeyi anlatmaya hazırım.
'Ailemin hayatı için'
Gelgeç olan soyadınızı Karahan olarak değiştirdiğinizi öğrendik. Neden değiştirdiniz?
A.K: Soyismimi hayatımdan endişe ettiğim için değiştirdim. Çünkü 17 Aralık’ta çok tehdit edildim. Rahatsızlık duyduğum için değiştirmek zorunda kaldım. Gerçi değiştirmem de pek etki yapmadı. En azından sokaktaki insanlar bilmiyor kimliğimi. Ancak halen daha korku yaşıyorum. Kendi hayatımdan da ziyade çocuklarımın ve yakınlarımın hayatını kurtarmak için soyismimi değiştirdim.