Magazin

Yeni Şafak yazarı: Yeni dizilerdeki taciz sahneleri bilinçaltının dışa vurumu

'Yerli dizilere bakınca şiddetin ve tacizin vazgeçilmez tema oldukları görülür'

Güneşin Kızları dizisinden bir kare.

25 Haziran 2015 16:41

Yeni Şafak yazarı Sema Karabıyık, yaz sezonunda yayına giren yeni dizilere ilişkin olarak, Kanal D'de başlayan Güneş'in Kızları dizisinde yer alan bir sahneye dikkat çekerek, "Güneş ile evlenmek için çabalayan Haluk'un henüz altı aydır tanışmalarına rağmen 1998 yılından beri Güneş'i takip ettiği, fotoğraflarını çektiği ilk bölümün son sahnesi ile açığa çıktığında yapılan yorumlar şaşırtıcıydı. Aşk, tutku, intikam, sebep ne olursa olsun, bir insanı gizlice fotoğraflamak tacizden başka bir şey değildir! Gerekçesi ne olursa olsun taciz takıntılı bir ruh halidir ve şiddete dönüşmesi an meselesidir" dedi. Karabıyık, "Dizi adı altında yazılan senaryolar, hikayeler bilinçaltının dışa vurumudur" yorumu yaptı. 

Karabıyık'ın Yeni Şafak'ta "Yeni dizilerdeki taciz sahneleri/ Senaryo bilinçaltının dışa vurumudur" başlığıyla yayımlanan (25 Haziran 2015) yazısı şöyle:

Hikayesini imha ederek sezon finali yapan diziler yeni ilişki kombinasyonu yeni intikam planları ile dönüş hazırlığı yapmak üzere tatile çıkarken; bir rekora imza atacak romantik aşk temalı yaz dizileri görücüye çıkmaya başladı. İmkanlı imkansız kiralık intikam üzerine inşa edilen, aşk temasının merkezde olduğu dizilerden Güneşin Kızları ve Kiralık Aşk taciz temasına yaklaşımları ile dikkatimi çekti.

Kadın cinayetlerine hayır yürüyüşleri yapılmaya devam ederken yılın ilk beş ayında 145 kadın cinayete kurban gitti. Kayıp Feride'nin bulunuşu yüreklere su serpti ama Cansu Kaya hunharca bir cinayetin kurbanı olmaktan kurtulamadı. Katil zanlısının toplumda infial yaratan Özgecan Aslan cinayetini protesto etmek için Mersin'de yürüyüşe katılmış olması kan dondurucu bir detay olarak yer aldı gazetelerde. Protesto etmek, kadına şiddete hayır demek, kadınlar öldürülmesin demek maalesef kadın cinayetlerini ve şiddetini önlemiyor. Zihniyet değişikliği şart. Öncelikle tacizin şiddetin ne olduğunu anla(t)mak, en etkili iletişim aracı olan televizyondan özellikle de dizilerden bu konuda yararlanmak gerekiyor. Yerli dizilere bakınca şiddetin ve tacizin vazgeçilmez tema oldukları görülür ama taciz bir aşk oyunu, aşkın başlangıcı olarak kullanılır.

Güneşin Kızları; zengin Haluk ile edebiyat öğretmeni Güneş'in ikinci baharı olmaya aday bir dizi izlenimi vererek başladı. Her iki tarafın çocukları da evliliğe karşıydı, yerli dizilerin vazgeçilmezi sırlar yumağına sahip karakterlerin olması beklenen bir şeydi. Güneş ile evlenmek için çabalayan Haluk'un henüz altı aydır tanışmalarına rağmen 1998 yılından beri Güneş'i takip ettiği, fotoğraflarını çektiği ilk bölümün son sahnesi ile açığa çıktığında yapılan yorumlar şaşırtıcıydı. Kadın seyirciler fotoğrafların derin bir tutkuyla ilişkili olmasını ümit ediyordu, erkek seyirciler zeka dolu bir intikam planının eseri olması temennisinde bulunuyordu. Aşk, tutku, intikam, sebep ne olursa olsun, bir insanı gizlice fotoğraflamak tacizden başka bir şey değildir! Gerekçesi ne olursa olsun taciz takıntılı bir ruh halidir ve şiddete dönüşmesi an meselesidir.

Kiralık Aşk ise gizli falan değil göstere göstere bir taciz sahnesi ile başladı ama ne yazan o sahneyi taciz olarak yazmıştı ne de seyreden öyle algıladı. Yeşilçam klişelerinden devşirilmiş bir konu ile oyundan gerçeğe dönüşecek aşkın ilk sahnesi olarak algılandı. Dedesi ile küs olan Ömer'e, amcası ve yengesi tarafından evlendirilmek üzere peş peşe kızlar gönderilmektedir. Ömer restoranda bu kızlardan biriyle buluşur, kızdan en hızlısından kurtulabilmek adına Defne isimli garsonu sevgilisiymiş gibi öper. Zengin müşterinin tacizine uğradığı yetmezmiş gibi patron tarafından müşterilerle öpüştüğü gerekçesiyle işten kovulur Defne. Abisinin tefeciye olan borcu yüzünden zor durumda kalan ve yengenin kiralık aşk teklifini kabul etmek zorunda kalacak Defne, kendisini taciz eden Ömer'i patronu olarak karşısında gördüğünde sadece adamın kendisini hatırlayıp hatırlamadığını sormak gelir aklına ama bir türlü fırsatını bulup soramaz. Dönüp arkasını gitmek seçenek dahilinde dahi değildir! Bırakın bir yabancının öpmesi, dokunması bile tacizdir ama gelin de bu durumu bizim senaristlere anlatın.

Şiddeti, tacizi önlemek için yasaların değişmesi gerekiyor ama ondan daha önce taciz ve şiddet tanımlamasının dört başı mamur bir şekilde yapılması gerekiyor ki zihinlerde yer eden anlayış değişebilsin.

Bunlar dizi, senaryo der geçer bazıları savunma makamı olarak. İnsanları aynı konu etrafında, haftalarca, iki saat ekran başında tutsak eden bu tarz dizilerin, hayatında televizyondan başka seçenek olmadığı bilinen ilk gençlik dönemine mensup kişileri hedeflediği göz önüne alınınca içeriğin ne kadar önemli olduğu anlaşılır. Ki dizi asla sadece dizi değildir! Dizilerde nitelik, içerik önemlidir; ne anlatıldığı neden anlatıldığı önemlidir. Dizi adı altında yazılan senaryolar, hikayeler bilinçaltının dışa vurumudur. Yazan/ yöneten kişinin hayata nasıl baktığı, eğer ana konumuz aşk ise aşkı nasıl algıladığı ve yorumladığı ile yakından alakalıdır. Kadın erkek ilişkilerine, şiddete, tacize bakış açısını yansıtır yazılan hikayeler. Oyuncu, senarist, yönetmenlerin twitter ile ya da protesto yürüyüşlerine katılarak değil, dahil oldukları projeler ile konu hakkında görüşlerini bildirmeleri ve seyircileri aydınlatmaları önem arz eder.