Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'la bir toplantı gerçekleştiren HDP'nin İmralı heyeti bir açıklama yaptı. Heyet adına sözcülük yapan Sırrı Süreyya Önder, "Önemli bir kriz sürecini geride bıraktık. Elimizde yeni mutabakatlar oluştu. Çok seri bir görüşme trafiği başlıyor" dedi. Önder, "Leyla Zana’nın da İmralı’ya gideceği yazıldı. Hatip Bey gitti, Leyla hanımı da görecek miyiz?" şeklindeki bir soruya da "Evet. Şimdi Leyla hanımla beraber Kandil’e gideceğiz" yanıtını verdi.
Yalçın Akdoğan'la yapılan görüşmeye, heyeti temsilen HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan ile İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder katıldı.
Geçtiğimiz çarşamba günü (17 Aralık 2014) İmralı'dan dönen heyet, çözüm sürecinde gelinen noktaya ilişkin değerlendirme yapılacağını açıklamıştı.
Heyetin açıklamalarınsan satır başları şöyle:
Bir çok sıkıntı ve kırılgan anlar yaşadık. Bunların Birçok sebebi var. Ama belki sayılması gereken en başlıca sebebi bizim siyasi tarihimizde böyle bir müzakere sicilinin olmayışı. Bu açıkçası ne devlette ne demokrasi güçlerde ne direnen güçlerde bu konuda çok fazla bir birikim söz konusu değil. Biz bu süreçte kendi içtihadımızı da oluşturarak yürümeye çalıştık. Dünyada çatışma sonrası çözüm süreçlerinin yaşadığı bütün deneyimi alarak, denenmiş ve sonuca bağlanmış yöntemleri baz alarak ilerlemeye çalışıyoruz.
Yine özellikle Kobani direnişiyle başlayan bir kırılganlık yaşamıştık. Gelinen nokta itibariyle, kriz sürecini geride bıraktığımızı söylemek istiyoruz. Bu aşamadan sonra çözüm süreci kapsamında, bununla bağlantılı ele alınabilecek ne giriyorsa bu meselelerin süratle, Sayın Öcalan’ın katkılarıyla, onun başlattığı çizginin devamı olarak, ağırlıklı olarak İmralı’da olmak üzere yeni bir sürece girdiğimizi söylemek istiyoruz.
Bu bütün meselelerin hallolduğu anlamına gelmiyor. Fakat artık süreçte diyalog kanallarının kapanmaması ve ilk defa hangi başlıkları tartışarak ilerleyeceğimiz anlamında elimizde belli mutabakatlar oluştu. Biz bunu parti yetkili kurullarımızla da tüm süreci değerlendirdikten sonra İmralı’ya geçeceğiz, KCK yetkilileriyle de meseleyi görüşeceğiz.
Daha sonra bu görüşmeler daha derinlikli nitelikli daha sonuca odaklı olarak yürüyecektir.
Takvim nasıl işleyecek?
Takvim bizim için mümkün olan en kısa süre. Yarın olabilecek işi bugün yapmak, üç ay sonra olacak olanı bir ay içinde bitirmek gibi bir ilkesel yaklaşımımız var. Birlikte deneyimledik ki süre uzadıkça yanlış anlamalara hırpalanmalara da açık vaziyete geliyor. Artık yani ayın üçü beşi gibi kavramlar bizden duymayacaksınız. Çok seri bir görüşme ve çalışma trafiği başlayacak.
Silah bırakma
Bu tarz başlıkları medya üzerinden tartışmanın sürece sıkıntı verdiğini gördük. Bunu belli bir olgunluğa getirip sizinle paylaşacağız. Basından bir şey saklamak anlamına gelmiyor. Tam tersine biraz yol alıp meseleyi tartışması gereken tarafların, müdahillerden bağımsız olarak tartışabilmesine zemin sunmak gayretinden geliyor.
Soru-cevap kısmı
İmralı’ya bir sekretarya önerisi. Hükümet yok diyor. Yeni süreçten kast ettiğiniz nedir?
Biz böyle diyoruz hükümet şöyle diyor meselesi konunun özünü ilgilendiren noktalara zaman zaman gelse de ağırlıklı olarak kavramlara bizim yüklediğimiz anlamların, sizin anladığınız anlamların birbiriyle farklılaşmasından meydana geliyor. Halkın anlamayacağı dinlemeye gerek yok. Tane tane söylemek gerekirse, biz bu meseleyi çözeceğiz. Biz yeni bir cumhuriyeti oluşturan iradeden birisiyiz. Herkesin de dahil olmasını istiyoruz. Ancak müşterek barışımız geleceğimiz ancak böyle oluşur. Her şey güllük gülistanlık değil. Müzakere dediğimiz şey de birbirinden farklı düşünen insanların bir anlayış birliğine varma, mutabakat zeminini genişletme çabasıdır. Bu mesele bugüne kadar savaştan nemalanan savaşı bir varoluş biçimi haline getiren, nefret ırkçı söylemler üzerinden siyasetini inşa eden siyasetler, bunuş üratla bir bölünme paranoyası olarak algılatmaya çalışıyorlar. Açıkçası meselenin özüyle daha çok ilgiliyiz.
Mutabakata varılan başlıklar, İmralı’daki çözüm maddeleri mi?
Mutabakata vardık demedim, düzeltelim. Üzerinde konuşacağımız şeyler ve izleyeceğimiz yöntem hakkında mutabakat oluşturduk. Ortaklaşmalar gerçekleştikçe belki ortak açıklamalarla kamuoyunu bilgilendireceğiz.
17 Aralık’ta gidildi, iki gün sonra basına yansıdı… iletişimde yeni bir süreç mi?
Karartmayı reddediyoruz. Biz halktan, halklardan hiçbir şey saklanamaması gerektiği düşüncesindeyiz. İmralı ziyareti meselesine gelince, İmralı trafiği başladığı zaman kamuoyuna yansımayan gidiş gelişler de oldu. bu bilgilendirme artık biraz netice aldıkça, sürecin ruhuna hizmet edecek şekilde yapılacak.
Sayın Leyla Zana’nın da İmralı’ya gideceği yazıldı. Hatip Bey gitti, Leyla hanımı da görecek miyiz?
Evet. Şimdi Leyla hanımla beraber Kandil’e gideceğiz.
Selahattin Bey Moskova’ya gitti. Acaba neden?
Sayın Başbakan İtalya’ya gittiği zaman soruyor musunuz neden? Bizim de ziyaret gündemimiz bütün basınla paylaşılıyor. Ülkelerdeki programı da açık. Şöyle söyleyelim. Bu ülkede yüz binlerce Kürt, dünyanın dört bir yanında bizim seçmenimiz, arkadaşlarımız var. Önümüzde de bir seçim süreci var. Bu anlamda onların da katkılarını almak, süreç hakkında bilgilendirmek, oradan yapabilecekleri diplomatik atak içerisindeyiz. Rusya’dan Avrupa’dan dünyanın bütün ülkelerinden katkılar bizim için anlamlıdır.
Özerklik kavramının HDP içini nasıl dolduruluyor?
Bizim size önerimiz şudur. Vaktinde merak etmedi basın bunu. Bunu da bir sitem olarak alın. Yeni anayasa yazım komisyonunda, bizim özerklikten ne anladığımızı da, nasıl içselleştirilebileceği, kurumsallaştırılabileceği doğrultusunda en yetkin çalışmamız orada. Kamunun kullanımına açık. Bizim parti programımızda açık.
Özerklik bu toprakların yabancısı olduğu bir şey değil. Bugün demokratik normların, bütün dünyada geldiği nokta, yetkilerin bu kadar merkezde biriktirilmemesi şeklinde. Bu bir coğrafi bölgesel etnisite tabanlı bir şey değildir. Sadece bir bölge için de değildir. Trabzon’daki HES inşaatına engel olmak isteyen nineler jandarma dayağına maruz kaldı. Trabzonlu kendi deresi hakkında kendisinin karar verebilmesidir. Biz buna merkeziyetçilik deseydik bu yine bölünme paranoyasının objesi haline getirecekti. Demokrasi talep ediyoruz. Herkesin kendini ifade edebileceği, kendini kültürel olarak sosyolojik olarak her anlamda ifade edebileceği mekanizmaların etkinleştirilmesi, bunun adına da arkadaşlar demokrasi deniyor.
HDP parti olarak seçime gidecek. Z’ye kadar planımız var, sadece B’ye kadar planımız yok. Biz partimize, çalışma gücümüze güveniyoruz. Anketlere de güveniyoruz. Bizim 11,8 bandında olduğumuzu gösteriyor. Biz yüzde 60’da alsak bu barajlar demokratik değildir, her türlü demokratik zeminde mücadelemizi sürdüreceğiz.
Kılıçdaroğlu’nun AKP ile HDP ittifakı iddiası için ne dersiniz?
Ben bu iddiasını okumadım. Bu cümlelerle mi söylemiş? E ayıp etmiş. Biz bir siyasal partiyiz. Bu partinin geldiği noktada binlerce insanımızın kanı canı emeği var. Biz bunu değil AK Parti’ye hiçbir şeye kurban etmeyiz. Kendimize güveniyoruz. Emekçilerle inançlarla kurduğumuz ve daha da geliştireceğimiz güç birliklerine ittifaklara güveniyoruz.