Gündem

Ümit Boyner: ‘Dokunan yanar’ algısının sona ermesi lazım

Erdoğan’ın tepkisine şaşırdığını belirten Boyner, “28 Şubat’a TÜSİAD desteği” iddiası için “Rencide oldum” dedi.

01 Mart 2012 15:59

T24 – TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın TÜSİAD’ın 28 Şubat’ı desteklediği yönündeki iddiasını arşivlere bakarak araştırdıklarını, bu yönde bir kayıt bulunmadığını açıkladı. Erdoğan’ın tepkisine şaşırdığını belirten Boyner, “28 Şubat’a TÜSİAD desteği” iddiası için “Rencide oldum” dedi. Türkiye’de medyadan kimsenin memnun olmadığını, özgür atmosferin çok önem taşıdığını vurgulayan Boyner, Türkiye’deki “dokunan yanar” algısının sorunlu olduğunu ve sona ermesi gerektiğini söyledi. Başbakan’ın eleştirileri karşısındaki hisleri konusundaki bir soru üzerine “Benim lügatımda korku yok” diyen Boyner, Türkiye’nin kuvvetler ayrılığı konusunda beklenen yere gelemediğini anlattı. Türkiye’de nefret söyleminin arttığına işaret eden Boyner, 1915 olaylarının 100. yıldönümü olan 2015 için TÜSİAD’ın da bir çalışma yaptığını belirtirken Ermeni diasporasının diyaloğu ve tartışmayı zorlaştıran bir tutum sergilediğinin altını çizdi.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, SkyTürk360 kanalına konuk oldu. Moderatörlüğünü Murat Sabuncu’nun yaptığı “Ekonomi Manşeti” programında Radikal yazarı Uğur Gürses, Habertürk yazarı Serpil Yılmaz ve T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın’ın sorularını yanıtlayan Boyner, Türkiye’de siyasilerin demokratik standartlara biraz daha yakınlaşması gerektiğini vurguladı.

Boyner, Fethullah Gülen cemaatinin şeffaf olması gerektiği konusunda daha önceki görüşleri hatırlatıldığında “TÜSİAD olarak şeffaflığa, hesap verilebilirliğe” önem verdiklerini söyledi, şeffaflıktan uzak bir “halının altına süpürme” tavrının doğru olmadığını vurguladı.

 

‘Medyadan kimse memnun değil’

 

\Basın ve ifade özgürlüğünün kısıtlandığına ilişkin tartışma ve gelişmelerin iş dünyasını nasıl etkilediği sorusu üzerine Boyner gülümseyerek “Bir kere havada bir elektrik oluyor” dedi, özgür bir atmosferin çok önemli olduğunu söyledi.

Boyner, hükümetin medyaya tahammülsüz davrandığına ilişkin çok sayıda örnek olduğutespiti yapılarak yöneltilen “Peki medya patronlarının neden bu kadar kolay korkuyorlar” sorusunu yanıtlarken çalışanlardan kamuoyuna kadar her kesim için “Medyadan kim memnun? Kimse memnun değil” ifadesini kullandı. Boyner, “Otosansür diye bir şey varsa, algıda ‘dokunan yanar’ diye bir şey varsa bu çok sorunlu. Bunlar bitmeli” dedi. Ümit Boyner, medyadaki “hep bir niyet okuması, hep bir tarafa doğru çekme çabasını” da eleştirdi.

 

‘Nefret söyleme arttı, yasa çıkmalı’

 

Soru üzerine, Hocalı katliamını protesto için Taksim’de yapılan mitingde taşınan “Hepiniz Ermenisiniz, hepiniz piçsiniz” pankartlarını da eleştiren ve bu olayları münferit görmediğimesajını veren Boyner, “Türkiye’de nefret söyleminin, şiddet söyleminin arttığını, nefret suçlarını cezalandıran bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu” anlattı.

Boyner, “2015, 1915 katliamının 100. yılı. Bu konuda TÜSİAD’ın da bir hazırlığı var mı” sorusu üzerine, TÜSİAD Yönetim Kurulu üyesi emekli büyükelçi Volkan Vural’ın bir çalışma yürüttüğünü söyledi. Boyner, bu konuda konuşabilmenin, tarafların birbirini dinlemesinin çok önemli olduğunu söylerken “Doğrusu diaspora işimizi çok zorlaştırıyor” diye konuştu.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, başta Erdoğan’ın “TÜSİAD işine baksın” tepkisine neden olan temel eğitimin kesintili hale getirilmesine ilişkin yasa teklifi olmak üzere, diğer konularda özetle şu görüşleri dile getirdi:

 

‘Başbakan’ın tepkisine şaşırdım’

 

“Türkiye’nin en önemli üzerinde durması gereken konu beşeri semayesi, bu da eğitimden geçiyor. O açıdan TÜSİAD’ın bu konuda çalışma yapması, fikir beyan etmesi çok geçerli. Hatta gelişmiş ülkelerde bu demokrasinin bir gereğidir. Sivil toplum kuruluşları bu tür konularda paylaşımcı ve katılımcı olmak zorundalar.

(Başbakan’ın tepkisine)Biz açıkçası buna şaşırdık. Hükümet programındaolmayan bir kanun teklifi, milletvekilleri tarafından bir sabah kalktık, böyle bir değişiklik Meclis’e sevk ediliyor. O noktada görüş belirtmek zorunda olduğumuzu düşündük. Biz burada esasen üç konu üzerinde durduk:

1-Kesintisiz 12 yıl eğitim çok önemli. Burada bir takvim belirleyelim.

2- 4+4+4 dediğiniz zaman, ilk 4’ten sonra açıköğretime geçersek, Türkiye’de zaten okullaşma oranlarında sıkıntı var. 8 yıllık eğitime geçmemize rağmen hâlâortalama okuma oranında 6 yıldayız. Kızların okullaşma oranında kaygımız oldu . Burada bir sakınca doğabilir diye kaygımızı dile getirdik.

3- Mesleki eğitim ile ilgili, 10 yaşında yönlendirmenin erken olacağı konusunda kaygımız var. Bunu da hâlâ sürdürüyoruz.

Açıklamamızın içinde ne din var, ne imam hatip var. Onun için açıkçası aldığımız tepki hem bizi çok şaşırttı hem de eğitimde bu kadar köklü bir değişiklik yapılacaksa bunun daha paylaşımcı bir ortamda, daha katılımcı bir ortamda yapılmasını beklerdik. Onun için şaşırtıcı oldu... Bütün bu eğitim konularını daha önce bakanlarla aynı şekilde paylaştık.”

 

‘TÜSİAD’a vurmanın dayanılmaz bir cazibesi var’

 

TÜSİAD’a vurmanın herhalde dayanılmaz bir cazibesi var.TÜSİAD tarihine baktığınız zaman 40 yıl içerisinde siyasetçiler bunu yapıyor. TÜSİAD siyasetçilerin tam olarak hangi taraftan olduğunu kestiremediği bir kurum. Çünkü TÜSİAD belli bir taraftan değil. Siyasi anlamda demek istiyorum. Biz ilkesel bazda çalışıyoruz. Bütün çalışmalarımızı akademik gerçeklikler ve bilim üzerine dayandırmaya çalışıyoruz. Bazı söylediklerimiz hükümetlerin hoşuna gidiyor, bazıları gitmiyor. Gitmediği zaman da çok ters tepkiyle karşılaşıyoruz. Muhalefet için de keza. Siyasiler ile STK’lar arasında çok sütliman bir ilişki olması kolay değil. Ben bunu anlayışla kabul ediyorum.”

 

’28 Şubat’a destek vermedik, rencide oldum’

 

“(Erdoğan’ın TBMM Grubu’ndaki sözleri hatırlatılınca)Bu çıkış 28 Şubat günü yapılıyor ve 28 Şubat’a bağlanıyor. Şöyle bir efsane var: TÜSİAD’ın 28 Şubat’taki rolü. Bunu çok değerlendirdik, arşivlerde geriye gittik, TÜSİAD’ı temsil eden Yönetim Kurulu kararlarına, söylemlerine baktım.  28 Şubat sürecinde aslında bazı STK’lar ve meslek örgütleri tarafından 28 Şubat sürecini destekleyen girişimler olmuş. Bunlar arşivlerde var. TÜSİAD’ın buralarda hiçbir şekilde bir katılımı, katkısı olmadığı gibi, hiçbir Genelkurmay Başkanı ile TÜSİAD Yönetim Kurulu’nun görüşmesi olamaz. 28 Şubat kararlarından önce TÜSİAD çok patırtı koparan demokratikleşme raporunu yayınladı. 80’lerden itibaren bakarsanız, TÜSİAD’ın demokratikleşme çalışmalarının başlamasından itibaren MGK’nın Anayasa’daki yeri, varlığı sürekli sorgulanıyor. Hatta 97’deki raporda Genelkurmay Başkanlığı’nın Savunma Bakanlığı’na bağlanması raporda yer alıyor. Şimdi bunları ortaya atmış bir kurumun 28 Şubat sürecine destek veriyor olması hiçbir şekilde söz konusu olamaz. Burada bir yaftalama var. Ben bunun bu şekilde kullanılmasından dolayı da TÜSİAD Başkanı olarak rencide oldum. Bu gerçek değil.”

 

‘Birbirimizi hırpalamaktan vazgeçelim’

 

“Biz toplum mühendisliği yapmak derdinde değiliz.  Ama Türkiye’nin gelişme sürecinde belli noktalarda, sosyal ekonomik ve siyasi konularda kendi müktesebatımıza göre görüş beyan ediyoruz. İmam-Hatip’lere bakışımız konusunda belli raporlarda akademisyenlerin bakış açısıyla gündeme getirilmiş konular olabilir, ama bunu ‘TÜSİAD din eğitimine karşı’  gibi bir pozisyon olarak anlamak gerçekten imkânsız. İlk basın toplantımda meslek eğitimi ile ilgili şunu söyledim: İmam-Hatip’lere meslek lisesi diyoruz, ama aileler çocuklarını illa imam olsunlar diye oraya yollamıyorlar. Belli bir sosyolojik gerçektir ailelerin çocukların din eğitimi almasını istemesi. Ve buna cevap verilmesi gerekiyor. Bu gerçeği hiçkimse yadsıyamaz. Ama temel eğitim, meslek eğitimi dediğimiz zaman sadece karşıt olmak-yandaş olmak boyutu ile tartışırsak bir noktaya gidemiyoruz. Dinlemeyi kesinlikle kesiyoruz orada. Hani bir söz vardır boğayı boynundan yakalamak diye… Boğayı boynundan yakalayalım ve tartışalım. Artık ideolojik yaklaşımlardan ve saplantılardan, birbirimizi ‘aslında altında şu mu var, bu mu var’ diye düşünüp hırpalamaktan vazgeçelim istiyorum.”

 

'Çekişme varsa kayıtlı ile kayıt dışı sermaye arasında vardır’

 

“TÜSİAD 40 yıllık bir kurum.  Tam olarak oturmamış bir demokrasi kültüründe kategorize etmek olayı kolaylaştırıyor. ‘Bu bizden’ ya da ‘karşı taraftan’ dediğiniz zaman bir rahatlama yaşıyorsunuz. O zaman çok irdelemeniz, okumanız, tartışmanız gerekmiyor. Böyle bir tembellik de var diye düşünüyorum. Türkiye’de ekonomik yapıda bir çekişme varsa, bu orta ölçekli-büyük ölçekli, Anadolu-İstanbul serrmayesi değil; kayıtlı-kayıtdışı sermaye arasındadır. Bugün TÜSİAD üyeleri kayıt altındadır. Kayıtdışı işçi çalıştırmaz. Sosyal hakları vermek konusunda nispeten daha iyi durumdadır. Biz böyle bir suni tartışmanın içinde, aslında tartışmamız gereken konuları bir kenara bırakarak, ideolojik çekişmeler içinde kendimizi anlatmaya çalışıyoruz.”

 

‘Anayasa için katılım bekliyorlar, yapmayana kızıyorlar’

 

“Bugüne kadar hükümetle diyalog kurmak konusunda hiç zorluk çekmedik. Birçok bakanla çok yakın çalıştık. Hep şeffaf olmaya özellikle çok dikkat ettim. Burada birşey söylüyorsam, diğer yanda başka birşey söylemedim. Bu son olayda, bir kanun tasarısı olsaydı bu, biz son 6-7 ayda 400 küsur tasarıya yazılı olarak görüş verdik. Zaman zaman medya aracılığı ile mesaj verdiğimiz zaman bir sıkıntı doğabiliyor. Birçok TÜSİAD Başkanı’nın başına birkaç kez gelmiştir bu. Biz bir hatayı kamuoyu ile paylaştık gibi algılıyorlar. Bir hata söylemek, saldırmak, çürütmek değil maksat; bir pozisyon belirtmek. Bu katılıcı demokrasinin bir şartı. Anayasa için de bir katılım bekliyorlar ve onu yapmayanlara da kızıyorlar.”

 

 

‘Saygılı olmak bütün taraflar için geçerli, lügatimde korku yok’

 

 

“Bir fikir beyan ederken net, saygılı ve objektif olmak zorundasınız. Bu bütün taraflar için geçerli. Açıkçası demokrasilerde böyle bir eşitlik ve diyalog ortamı bulmak lazım. Yoksa demokrasi bulamayız.Korkarsanız birşey yapamazsınız, benim lügatımda öyle birşey yok.”

 

‘Üç kişinin kararı ile politika belirlemiyoruz’

 

“TÜSİAD üyelerinin birleştiği birşey var: Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, TÜSİAD’ın kurumsal görüşü ilkeler bazındadır. Yani Ak Parti’yi desteklemek ya da CHP’yi ya da MHP’yi desteklemek adına birtakım kararlar alınmaz. TÜSİAD bundan ayrılırsa zaten yok olur, varlığı buna bağlı. Yönetim Kurulu bir odada oturup, 10 kişi birşeye karar vermiyor. Bizim komisyonlarımız ve bunların altında çalışma gruplarımız var. Bu çalışma gruplarında üyelerimizin profesyonel temsilcileri yer alıyor. TÜSİAD görüşleri, kanun tasarılarına verilen görüşler veya raporlara yansıyan yönelimler hep bu çalışma gruplarında belirlenir. Burada çıkan tavsiyeler önce komisyonlarda, sonra Yönetim Kurulu’nda karara bağlanır. Yani bugünden yarına üç kişinin kararı ile politika belirleyen bir dernek değiliz biz.”

 

‘Emre Doğru’nun Stratfor için kime mail attığını bilemeyiz’

 

“Stratfor ile yaptığımız çalışmayı son derece şeffaf bir yöntemle, kamuoyuyla paylaşarak yaptık. 40. yıl etkinlikleri içinde enerji arzına yönelik bir simülasyon yapmak istedik. Stratfor’un kurucusu George Friedman’ın da bu konuda‘Önümüzdeki Yüzyıl’ diye bestseller bir kitabı ve bu konuyla ilgili çalışmaları vardı. Biz de kendisini etkinliğimize moderatör olarak çağırdık. Ayrıca enerjide yetkin ülkelerden uzmanları çağırdık. Üstelik sayın Dışişleri ve Enerji Bakanımızın da katıldığı basına açık bir etkinlik yaptık. Bizim Stratfor ile ilişkimiz budur ve gayet açıktır. Emre Doğru genç bir arkadaş, 28 yaşında. O zaman tanıdık. Bizim de Washington Temsilcimiz görevden ayrılmak istiyordu, bir arayış içindeydik. Emre ile de o zaman bir mülakat yapıldı. Gayet eğitimli, Koç Üniversitesi’nde doktora yapmış bir arkadaşımız. O görevi aldı, aralık sonunda göreve geldi. Wikileaks ile ilgili gelişmeleri biz de açıkçası sizin kadar takip ediyoruz. Tabii Emre arkadaşımızın Stratfor’da çalışırken kimlere ne e-mail attığını, kimlerle bağlantı kurduğunu sormadık, normal bir mülakat yaptık. Burada gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz.”

İlgili Haberler