Gündem

"Türkiye'nin kısa vadeli dış borcu için 200 milyar doları aşan dış finansmana ihtiyacı var"

Taha Akyol: Bu kadar parayı nasıl bulacağız?

12 Ocak 2018 12:26

Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Derneği'nin 2018'de Türkiye'yi oluşabilecek ekonomik sorunlarını anlattığı raporu Hürriyet yazarı Taha Akyol, köşesinde yazdı. Akyol, "2018 senesi için Türkiye’yi bekleyen temel ekonomik sorun, büyümenin ‘başkasının parasıyla’ finanse edilmesidir. Türkiye 40 milyar dolar cari açık ve 170 milyar dolar kısa vadeli dış borç ile senelik ortalama 200 milyar doları aşan bir dış finansmana ihtiyaç duymaktadır" dedi. 

Akyol'un "Gidiş nereye başlığıyla yayımlanan (12 Ocak 2018) yazısı şöyle:

Elimde bir araştırma raporu var, şöyle diyor: “2018 senesi için Türkiye’yi bekleyen temel ekonomik sorun, büyümenin ‘başkasının parasıyla’ finanse edilmesidir. Türkiye 40 milyar dolar cari açık ve 170 milyar dolar kısa vadeli dış borç ile senelik ortalama 200 milyar doları aşan bir dış finansmana ihtiyaç duymaktadır.”

EDAM adlı araştırma kuruluşunun 2018 raporunda böyle yazıyor.

Bu kadar parayı nasıl bulacağız?

Turizmi ve ihracatı daha da geliştirerek ama bu yetmez. Türkiye’ye dışarıdan para girişini artırmak lazım. Yüksek faiz verirsen dolar gelir fakat böyle gelen sıcak para faiz inerse hemen dışarı gider.

Öyleyse ne yapmalı?

Cevabı belli: Türkiye’ye daha çok yabancı yatırım sermayesi gelmeli ama bu artmıyor, azalma eğiliminde.

Reform ve diplomasi

Olsun, kendi yağımızla kavruluruz! İşte, 2017’nin üç çeyreğinde yüzde 7.1 gibi gerçekten de başarılı bir büyüme kaydettik. Hatta son çeyrekte bu oran yüzde 11.1 oldu.

Doğru, fakat enflasyon da yüzde 13’e dayandı.

TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, “Reformsuz büyümenin bedeli enflasyon oldu” diyor.

Bu tablo bize “reform” ve “dünya ile ilişkiler”in ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

İçeride “yatırım iklimi”ni cazip hale getirecek yapısal reformlar ve özellikle hukuk güvenliği... Dışarıda “kırılgan ekonomi” yerine “yükselen ülke” imajının oluşturulması.

Fakat siyasetin gündeminde bu konular var mı?

Adalet Bakanlığı bir “adalet şûrası” topladı, fakat gündeminde Türkiye’nin hukuk imajını bozan asli sorunlar yok! Uluslararası hukuk kurumlarının raporlarında da yer alan yargı bağımsızlığı, hâkim teminatı, HSK’nın siyasallaşması gibi asli sorunlar...

Dostlarımız arttırmak

Dış politikada “dostlarımızı arttırmak, düşmanlarımızı azaltmak” demiştik, doğru bir formüldü.

Ama Avrupa ve Amerika ile ilişkiler daha sorunlu hale geldi. “Batı bize düşman, büyümemizi istemiyorlar”diyerek iç kamuoyunu motive edebiliriz ama bu sorun çözmez; diplomatik ilişkilerimizi geliştirmez.

Avrupa ve Amerika çoğulcu toplumlardır; siyasi yelpazelerinde çeşitli renkler vardır. Birkaçı bize düşmansa, öbür birkaçıyla iyi ilişkiler kurmaya çalışmak, bunun dilini geliştirmek gerekmez mi?

Ortadoğu bir zamanlar çok idealize edildi ama Katar’dan başka dostumuz kim?

Bir ABD, İsrail, Suud, Mısır ekseni var... Bir de Rusya, İran, Esad ekseni var.

İdlib’de Rusya ve İran Esad’la el ele vererek Türkiye aleyhine alan hâkimiyetini genişletiyorlar.

Büyümekte olan PYD-YPG tehlikesine karşı nasıl bir politika geliştireceğiz?

2007’de nasıldı?

Bu tablo “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” duygusuna kapılmaya çok müsaittir.

Halbuki Türkiye’nin Avrupa’da ve Amerika’da büyük itibar gördüğü, yabancı yatırımların da büyük artış gösterdiği, Türkiye’nin “yükselen yıldız” olarak nitelendiği yıllar çok uzaklarda değil.

Niye hepsi birden “bize düşman”olsun?

2007 hükümet programında Başbakan Erdoğan şöyle diyordu:

“AK Parti iktidarı, ülkemizde refahın artmasına ve istikrarın güçlenmesine önemli katkısı olan Avrupa Birliği’ne katılım sürecini başlatarak Türkiye’yi uzun vadede çok daha öngörülebilir bir ülke haline getirmiştir.”