Politika

Tuncer Bakırhan'dan toplumsal barış açıklaması: Kürtlerin statüsünü ve tanınmasını güvence altına alan bir Türkiyelilik, çözümün anahtarıdır

"Osman Kavala’ya haksızlık yapıyorsunuz, Can Atalay’ı da HDP’li seçilmişler gibi rehin tutarak halkın iradesini hiçe sayıyorsunuz, JİTEM davalarını bir bir aklıyorsunuz"

14 Mayıs 2024 12:33

T24 Haber Merkezi

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Kürt meselesinin Türkiye'nin en büyük sorunu olduğunu ve Kürtlerin statüsünün ve tanınmasının güvence altına alınmasının çözümün anahtarı olduğunu belirtti. Bakırhan, "Etnik tekçilik, kültüre dayalı milliyetçilik sorunların esas kaynaklarından biridir. Herkesi kapsayan bir ortak kimlik tanımı bu ülkedeki birçok sorunun dermanı olacaktır," dedi.

Eş Genel Başkan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, AKP'ye kapatma davası açıldığında yapılan savunmayı hatırlatarak, "Demokrasilerde esas olan halkın seçtiği iradenin yönetmesidir," dedi. Bakırhan, kapatma davası dilekçesinde adaleti ve hukukun üstünlüğünü savunanların şimdi önlerinde bir şans olduğunu belirtti. Kobane Kumpas davası başta olmak üzere demokratik siyaset hakkını ihlal eden siyasi davalara son verilmesi gerektiğini ifade etti.

Bakırhan, "Bugün 'Yeni Anayasa yapalım, darbecilerin izini silelim' diyenlerin ilk yapması gereken şey, Kobani Kumpas davasına son vermektir," diyerek, "yumuşama ve normalleşme" diyenlerin dün hukuksuzluk ve adaletsizlik olduğunu itiraf ettiklerini söyledi. Gerçek bir normalleşme isteniyorsa, yolun belli olduğunu belirten Bakırhan, yeni anayasa konusunda samimiyetin, ülkedeki adaletsizlikleri bitirmenin önemli adımlarından biri olarak İmralı'da Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecride son verilmesi olduğunu vurguladı. Bakırhan, "Sayın Öcalan ne zaman barışa dair rolünü oynadıysa bu ülkede refahın, kardeşliğin yolu açıldı. Eğer normalleşme istiyorsanız, bir ada kadar yakınsınız," dedi.

31 Mart seçimlerinden alınan mesajların gereğini yerine getirmek için diplomasi atağını başlattıklarını da duyuran Tuncer Bakırhan, bu çerçevede, Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş ile görüşmeler yapıldığını, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel'e ziyarette bulunulduğunu ve Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu ile bir araya gelindiğini söyledi.

Bakırhan, siyasi partilerle görüşmelerin süreceğini ve mecliste temsil edilmeyen siyasi partilerle, tüm toplumsal kesimlerle ve inanç örgütleriyle kapsamlı buluşmalar yapacaklarını belirtti. Halkın artık siyasi partilerin polemik odakları olmasını değil, çözüm merkezleri olmasını istediğine dikkat çekti.

Bakırhan, kamuoyuyla paylaştığı önemli noktaları şöyle sıraladı: "Kürt meselesinin demokratik çözümü, bütün Türkiye'nin ve Ortadoğu'nun yararınadır. Müzakereye dayanan bir çözümü hep birlikte gerçekleştirelim. Kürt sorununun çözümünde yol almadan ne Türkiye yüzyılı ne de yeni anayasa olur. Demokratik siyaset hakkını güvenceye alalım ve Türkiye'yi siyasete dönük askeri ve bürokratik darbelerden koruyalım. Türkiye'de darbeler tarihine son verelim. Ekonomik krize karşı ortak akılla hareket ederek toplumu krize karşı koruyalım. Kadınların mücadeleyle kazandığı haklarına dönük saldırılara son vererek eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplumsal yaşamı inşa edelim. Toplumsal barışın sağlanması için herkesin hakkını, hukukunu koruyan; yerel demokrasiye ve güçler ayrımına dayanan yeni bir anayasa yapalım."

Bakırhan, "Gelin, 31 Mart'ta halkın verdiği mesajı alalım. Bu ülkede barışa, adalete, refaha hep birlikte katkı sağlayalım," diyerek çağrısını yineledi.

Bakırhan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Kürt Dil Bayramı

"Kürt Dil Bayramı bütün Kürt halkına kutlu olsun. Halen Kürt dili ve kültürü önünde ciddi engeller var. 21.yüzyılda Kürtçe tiyatrolar yasaklanıyor, Kürtçe konserlere izin verilmiyor. Bu utanç yüz yıldır devam ediyor. Bu ülkede inkâr ve asimilasyon var diyenler, demokrasi talep edenler ya yargılandı, ya sürgüne gönderildi ya da katledildi.

Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri olan Kürt meselesi de yıllarca yok sayıldı. Milyonlarca Kürdün varlığı dahi inkar edildi. Kürdün Kürt olmadığını ispatlamak için saçma sapan teoriler üretildi. Yüz yıllık geçmişe bakınca sadece çözümün konuşulduğu zamanlarda insanlar daha mutlu, ekonomi daha iyiydi. Ne zaman şiddet tırmandırıldıysa hukuksuzluk hakim oldu. Toplu intikam davaları devreye konuldu.

Kumpas Davası

Bakın, iki gün sonra, bir tweet atıldığı için arkadaşlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere çok sayıda HDP’li siyasetçinin yargılandığı Kobani Kumpas Davası görülecek.

Herkes biliyor ki, bu dava bir hukuk davası değildir. Siyasi intikam davasıdır. Demokratik siyaset hakkına saldırı davasıdır. 21. yüzyılda Kürdü inkâr etmenin geldiği noktadır. Yargının bir kumpas kurumu olarak çalıştığı bir davayla karşı karşıyayız. Bu davada kritik işlemlere imza atmış hâkim ve savcıların, çete ve mafya suç örgütleriyle ilişkileri bir bir açığa çıkmıştır. Her grup toplantısında halka parmak sallayan, tehdit eden, yargıya talimat verenler, bu davanın polisi, savcısı, hakimidir.

Siyasete darbe

Bu ülkede bugüne kadar darbe sadece ordu karargahlarında değil, adliye koridorlarında da hazırlanıp devreye konmuştur. Adnan Menderes’in idam edilmesi siyasete darbe değil miydi? 367 kararı siyasete darbe değil miydi? Bu darbeleri yargıç cüppesi giyenler yapmadı mı? O günün mazlumları sizlerdiniz, Kürtlerdi, devrimcilerdi, aydınlardı. Bugün siz mazlumluktan zalimliğe geçip Kürtlere, devrimcilere, aydınlara yargı yoluyla eziyet etmeye devam ediyorsunuz. İntikam almaya çalışıyorsunuz. Osman Kavala’ya haksızlık yapıyorsunuz. Can Atalay’ı da HDP’li seçilmişler gibi rehin tutarak halkın iradesini hiçe sayıyorsunuz. JİTEM davalarını bir bir aklıyorsunuz.

Kobani Davası

AKP’ye kapatma davası açıldığında savunmanızda ne dediniz? “Demokrasilerde esas olan halkın seçtiği iradenin yönetmesidir”. Siz değil miydiniz kapatma davası dilekçenizde adaleti ve hukukun üstünlüğünü savunan? Şimdi önünüzde bir şans var. Kobane Kumpas davası başta olmak üzere demokratik siyaset hakkını ihlal eden siyasi davalara son verin. Bugün “Yeni Anayasa yapalım, darbecilerin izini silelim” diyenlerin ilk yapması gereken şey, Kobani Kumpas davasına son vermektir. Bugün “yumuşama ve normalleşme” diyenler, dün hukuksuzluk ve adaletsizlik olduğunu aynı zamanda itiraf ediyor. Eğer gerçek bir normalleşme istiyorlarsa, yol belli. Gerçekten yeni anayasa konusunda samimiyseniz, bu ülkedeki adaletsizlikleri bitirmenin önemli adımlarından biri de İmralı’da Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecride son verilmesidir. Sayın Öcalan ne zaman barışa dair rolünü oynadıysa bu ülkede refahın, kardeşliğin yolu açıldı. Eğer normalleşme istiyorsanız, bir ada kadar yakınsınız.

Vekillere saldırılar

Bu ülkede ne zaman hukuksuzluk ve adaletsizlik olduysa, çeteler kol gezer, 90’ların karanlık ekipleri sahaya iner, kirli ittifaklar aktif hale gelir, paralel devlet yapılanmaları devreye girer. Seçim döneminde defalarca JİTEM ittifakıyla mücadele ettiğimizi söyledik. 31 Mart’ta halk JİTEM İttifakını sandıklara gömdü. İradesine sahip çıktı. Şimdi halkın mesajını almayan kirli ve karanlık odaklar yine yerinde durmuyor. Belediye eş başkanlarımıza yönelik kirli saldırıları tutmadı. Şimdi vekillerimize yönelik saldırılara başladılar. Utanmazlar, 2016 yılında annesini kaybetmiş vekilimiz Perihan Koca’ya çamur atıyorlar. Çiçek Otlu vekilimize iftiralarda bulunuyorlar. Burcugül Çubuk milletvekilimiz medya tetikçilerinin hedefinde. Bakın, iyi dinleyin. Belediye eş başkanlarımız, vekillerimiz partililerimiz öyle kolay lokma değildir. Bizler büyük bir mücadelenin neferleriyiz. Öyle karşınızda tehditlerinize papuç bırakacak, sus pus olacak tek bir arkadaşımızı bile göremezsiniz. Utanmadan bir de gazeteciyiz diyorlar. Sokak ortasında cinayet işleniyor. Plakalar, çakarlı araçlar ortalığa saçılıyor. Buna dair tek lafları yok. İnanın bugün bir değil onlarca Susurluk vakası var! Susurluk’a rahmet okutan çeteler her yerde dolaşıyor.

İktidara sesleniyoruz. Bu maşaları bizden uzak tutun. Kendi elinizle devlet içinde yeni paralel yapılar ürettiniz. Şimdi bu yapılar elinize ayağınıza dolandı. Yüzünüzü bu karanlık yapılara değil, hukuka ve adalete dönün. AKP Genel Başkanı Erdoğan, Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde ne diyor? “Belli bir zümrenin menfaatini gözeten, dar kadrocu anlayışın adalet teşkilatı dahil, devlet kurumlarında yuvalanmasına izin vermeyeceğiz.” Eeee Rojbaş Sayın Erdoğan rojbaş. Bu paralel yapılar sizin eseriniz. Her gün yargıya talimat verirseniz, yargıyı yolgeçen hanına dönüştürürseniz olacağı buydu. Yargıyı muhalefeti susturmanın ve iş bitirmenin adresi haline getirirseniz olacağı buydu.

Kürtlerin statüsünü ve tanınmasını güvence altına alan bir Türkiyelilik, çözümün anahtarıdır

Kürt Meselesi Türkiye’nin en büyük meselesidir. Kürtlerin statüsünü ve tanınmasını güvence altına alan bir Türkiyelilik çözümün anahtarıdır. Etnik tekçilik, kültüre dayalı milliyetçilik sorunların esas kaynaklarından biridir. Herkesi kapsayan bir ortak kimlik tanımı bu ülkedeki birçok sorunun dermanı olacaktır. Kürtler kendi dilleriyle, kimlikleriyle, statüleriyle bu ülkede yaşamak istiyor. Şimdi artık yüz yıllık cumhuriyetin muhasebe zamanıdır. Türkiye’nin iç ve dış güvenliğinin yolu büyük Türk-Kürt barışını sağlamaktan geçer. Türkiye’nin toplumsal barışının sağlanması, güvenliğinin ve refahının sağlanması demektir. Bakın! Dün kamuda tasarruf tedbirlerini açıkladılar. Bu ülkeyi kurtaracak en önemli tasarruf önlemi, savaş politikalarına son vermektir. İşçinin, yoksulun, emekçinin sofrasından tasarruf edeceğinize, tanktan, toptan, mermiden tasarruf edin. Bölgedeki çatışmaların çözümünde güç olmanın ve ekonomideki çöküşe son vermenin yolu, savaşa karşı toplumsal barışı inşa etmekten geçer. DEM Parti olarak Kürt meselesinin demokratik çözümüne dayanan toplumsal barışı sağlayacağız. Ortadoğu’da çatışmaların son bulmasında ve Türkiye ekonomisinin düzelmesinde aktif rol oynayacağız.

Diplomasi atağı

31 Mart seçimlerinde halkımızdan aldığımız mesajın gereğini yerine getirmek için DEM Parti olarak diplomasi atağını başlattık. Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş ile görüşmeler yaptık, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’e misafir olduk ve Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu'nu ziyaret ettik.

Siyasi partilerle görüşmelerimizi sürdüreceğiz. Ayrıca hem mecliste temsil edilmeyen siyasi partilerle hem de tüm toplumsal kesimlerle ve inanç örgütleriyle kapsamlı buluşmalar yapacağız. Ortak zeminler arayacağız. Halkımız artık siyasi partilerin polemik odakları olmasını değil, çözüm merkezleri olmasını istiyor.

Muhataplarımıza ilettiğimiz bazı önemli noktaları kamuoyuyla paylaşmak istiyorum:

  1. Kürt meselesinin demokratik çözümü, bütün Türkiye'nin ve Ortadoğu'nun yararınadır. Müzakereye dayanan bir çözümü hep birlikte gerçekleştirelim. Kürt sorununun çözümünde yol almadan ne Türkiye yüzyılı ne de yeni anayasa olur.
  2. Demokratik siyaset hakkını güvenceye alalım. Türkiye'yi siyasete dönük askeri ve bürokratik darbelerden koruyalım. Türkiye'de darbeler tarihine son verelim.
  3. Ekonomik krize karşı ortak akılla hareket ederek toplumu krize karşı koruyalım.
  4. Kadınların mücadeleyle kazandığı haklarına dönük saldırılara son vererek eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplumsal yaşamı inşa edelim.
  5. Toplumsal barışın sağlanması için herkesin hakkını, hukukunu koruyan; yerel demokrasiye ve güçler ayrımına dayanan yeni bir anayasa yapalım.

Gelin, 31 Mart'ta halkın verdiği mesajı alalım. Bu ülkede barışa, adalete, refaha hep birlikte katkı sağlayalım"