Dünya
Deutsche Welle

Trump'ın 100 günü: Kestirilemeyen dış politika

"Başkan eskiden olduğu gibi yine muhafazakâr televizyon kanallarının haberleriyle yetiniyor"

29 Nisan 2017 13:37

ABD Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray'daki ilk 100 gününü en nazik ifadelerle Cato adlı muhafazakâr düşünce kuruluşundan Eric Gomez değerlendiriyor.

Gomez Trump'ın dış politikasının selefi Barack Obama'dan farklı olmadığını ve başkanın siyasi, diplomatik ve askeri baskı karışımı bir politika uyguladığını söylüyor.

Problemin, Trump sürekli fikir değiştirdiği için politikalarını kestirmenin mümkün olmamasından kaynaklandığını belirten Eric Gomez bunun nedeninin Trump'ın dış politikadaki bağlantıları kavrayamaması olduğunu ifade ediyor.

Yalpalayan dış politika

Liberal düşünce kuruluşu 'Center for American Progress'ten Michael Werz aynı görüşü paylaşıyor ve Çin ile ilgili ilk açıklamalarında son derece nazik bir konu olan, ‘Tayvan Çin'e ait mi, değil mi?' sorusunu paylaştığını hatırlatıyor.

Werz, "Trump hazırlıklı olmadığı bir mülakat sırasında ABD'nin 40 yıllık pozisyonunu değiştirdi ve hemen ardından Çin'in baskısıyla sözlerini geri aldı”, diyor. Werz, ABD Başkanının her konuda patavatsızlık ettiğini sözlerine ekliyor.

Donald Trump son derece muhafazakâr ve aşırı sağ görüşlü danışmanlarla çalışıyor. Aralarında çok sayıda emekli asker de var. Örneğin Savunma Bakanı James Mattis. Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster'i de sayacak olursak, Trump'ın en yakın çevresindekilerin eski silahlı kuvvetler mensupları olduğu görülüyor. McMaster de tecrübeli bir komutandı.

Amerikan dış politikasının kestirilemezliği

Bu tablo karşısında Amerikan dış politikasının askerileşmesinden söz edilebilir mi? Eric Gomez başkanın Amerikan askeri gücünü kullanmaktan çekinmeyeceğini ve bunun Suriye ve Afganistan'a yapılan askeri saldırılarda da görüldüğünü söylüyor. Gomez, ABD'nin karışmaması gerektiğini düşündüğü Yemen iç savaşında Suudi Arabistan'a askeri yardımda bulunulmasını da doğru bulmuyor.

Cato Enstitüsü uzmanı Suriye ve Afganistan'da olduğu gibi, son haftalardaki krizlere ABD'nin askeri kuvvet kullanarak tepki gösterdiğini ve tutarlı dış politik stratejiden uzak olan bu davranışın "hayra alamet olmadığını” belirtiyor.

Küba kriziyle paralellikler

John Hopkins Üniversitesi bünyesindeki ‘American Institute for Contemporary German Studies' adlı araştırma enstitüsünden Jack Janes Kuzey Kore krizinin daha da tırmanmasından endişe ediyor.

Kuzey Kore nükleer silah bulundurduğu gibi uzun menzilli taşıyıcı füze de geliştiriyor. Janes Kuzey Kore krizini, ABD'nin Küba'ya Sovyet nükleer başlıklarıyla taşıyıcı füzelerinin yerleştirilmesini önlemek için harekete geçtiği 1962 yılındaki Küba krizine benzetiyor.

Jack Janes, "Başkan John Kennedy ilgili bakanlıklardaki tecrübeli uzmanların fikrini almıştı. Trump'ın danışmanları ise detaylı bilgi sahibi değil ve bakanlıklardaki birçok makam doldurulmadığı için, karar alma serbestisi de son derece sınırlı. Trump’ın karar alma yönteminin "içgüdüye dayanmasının sebebi budur” diyor.

Michael Werz, Donald Trump'ın öğrenmeye yatkın olmadığını, dikkatini uzun süre bir konu üzerinde toplayamadığını, bilgi, merak ve "dünyada olup bitenlerle ilgilenme” eksiği bulunduğunu belirtiyor. Başkanın eskiden olduğu gibi yine muhafazakâr televizyon kanallarının haberleriyle yetindiğini ifade eden Werz "Donald Trump son derece kendini beğenmiş ve devamlı takdir ve tasvip bekleyen bir kişiliğe sahip. Aslında Trump tamamen gayrı siyasi bir başkan” diyor.

Dünyanın en önemli mevkilerinden biri açısından son derece üzücü bir durum.

© Deutsche Welle Türkçe

Miodrag Soric

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle