15 Temmuz Darbe Girişimi

TRT ve Digitürk'ü işgal girişimi davasında 6. duruşması

Müştekileri temsilen bir avukatın da hazır bulunduğu duruşmada, tutuklu sanıklar ifade verdi

24 Nisan 2017 14:51

15 Temmuz'daki darbe girişiminde, Vodafone Arena Stadı ile Ümraniye'deki Casper Plaza'nın pistine helikopterle asker indirip TRT'nin Ulus'taki yerleşkesi ve Digiturk binasını işgal ederek ele geçirmeye çalışan 58'i tutuklu 96 sanığın yargılanmasına devam edildi.

Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları karşısındaki binada yer alan salonda, İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan duruşmada savunma yapan tutkulu sanık Alper Soydan, hakkındaki suçlamaları reddetti.

Soydan, 15 Temmuz’daki darbe girişimiyle bir alakasının bulunmadığını öne sürerek, "Komutanımız Albay Hamdi Acar, Genelkurmay Başkanlığınca 'Yıldırım Harekatı' emrinin verildiğini ve bizim de kendilerine yardımcı olacağımızı ve Ümraniye’de bazı kişileri de alacağımızı emretmişti. Bu sivil giyimli kişileri de alarak, TRT’nin binasına gittik. Ben, aldığımız sivilleri tanımıyorum. TRT’ye helikopterle vardık. Üstteki kapının kapalı olduğunu anlaşılınca Acar Albay, ateş ederek kapıyı açtı" diye konuştu.

TRT’nin etrafında kalabalık bir grubu gördüğünü söyleyen Soydan, bu grubun öfkeli olduğunu dile getirdi.

Soydan, yanındaki arkadaşının telefonundan haberlere baktığını belirterek, "Murat Bilgen’in telefonundan bakarak, içinde bulunduğumuz durumun terör eylemi olmadığını anladık. TRT binasının Boğaz'a bakan ormanlık tarafından kaçtık. Karanlık olduğu için fazla ilerleyemedik ve havanın aydınlanmasını bekledik. Hava aydınlanınca da yola inerek, taksiye bindik ve birliğimize döndük. İki gün boyunca da mesaime devam ettim. Eğer kaçmak isteseydim, bu iki gün içinde kaçardım. Kaçmak beni suçlu durumuna düşürecekti." ifadelerini kullandı.

"Digiturk’ü basan eli silahlı kişiler bizdik"

Savunmasını yapan tutuklu sanık Mustafa Doğan da Digiturk binasına gittikleri sırada tanımadığı bazı sivil subayların da kendileriyle birlikte hareket ettiğini söyledi.

Oğuzhan Günaydın’ın Digiturk’teki kamera kayıtlarının silinmesi ve kayıt cihazlarının toplatılması emrini verdiğini anlatan Doğan, şöyle devam etti:

"Digiturk çalışanı bir kişi, kayıtların silinemeyeceğini söyledi. Bunun üzerine kayıt cihazlarının sökülmesi emri verildi. Ali Akkaş’ın da 'hangi cihazı patlatacağız' dediğini duydum. Bu sırada orada başka bir çalışan da Ali Akkaş’a 'Siz paralelci misiniz?' diye sordu. Akkaş da 'biz paralelci değiliz, vatanımızı seviyoruz' diye cevap verdi."

Kandırıldığını öne süren Doğan, "Efendim, Digiturk’ü basan eli silahlı kişiler bizdik. Güvenlik bahanesiyle bize orayı bastırdılar. Bize 'işgalci' deniliyor. Bu işin içine nasıl düştüğümüzü, Gayrettepe’de yüzüme yediğim tekmeyle öğrendim. Darbe girişimiyle ilişkilendirilmemi kabul etmiyorum. Silahımı kullanmadım, kimseye zarar vermedim. Ben, Digiturk’te kayıt silme veya cihaz sökme eylemlerinin hiçbirini gerçekleştirmedim. Ast rütbelilerin ve öğrencilerin tamamının kandırıldığını düşünüyorum." diye konuştu.

TRT ve Digiturk’teki siviller

15 Temmuz darbe girişiminde Ulus’taki TRT binası ve Digiturk’ü işgal girişimine katılan askerlere yardım ettiği gerekçesiyle yargılanan sivil tutuklu sanıklar Harun Şahin ve Niyazi Akalın da savunma yaptı.

TRT’ye gittikleri sırada sabah saatlerinde kendi çabasıyla kaçtığını anlatan tutuklu sanık Akalın, "Albay Hamdi Acar ve beraberinde bazı askerler evimize geldi. Ben böyle bir durumu, daha önce yaşamadığım için korkmuştum. Silahlı askerler evime gelmişti. Kimse bana silah doğrultmadı ama askerler 'hadi gidiyoruz' deyince bir şey yapamadık." ifadelerini kullandı.

Araya giren mahkeme heyeti başkanı Hulusi Pur’un "Bunlar seni nereden tanıyor, neden senin evine geldiler?" sorusunu Akalın, "Bilmiyorum" diye yanıtladı.

"Pasif direnişle hayatta kalmaya çalıştım"

Savunmasını yapan tutuklu sanık Harun Şahin de arkadaşı Niyazi Akalın’ın daveti üzerine evine gittiğini iddia etti.

Şahin, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan bir şirkete bağlı teknoloji firmasında, elektronik ürünler sattığını söyledi.

TRT’de yayın kesme veya yayın yapabilme bilgisinin bulunmadığını öne süren Şahin, "Niyazi’nin evinde oturuyorduk. Kapı çaldı ve askerler içeri girdi. 'Bizimle geliyorsunuz, bu devlet meselesidir' dediler. Biz de onlara zorluk çıkarmadık. Niyazi’nin adresini nasıl bulduklarını bilmiyorum. O gece arkadaşımın evinde bulunduğum için buradayım. TRT’ye helikopterle gittik. Kapının kilitli olduğu anlaşılınca Hamdi Acar, kapıya ateş açtı. Bizi orada başka bir rütbeliye teslim ettiler. Bu rütbeli asker, bizi yayınlarla alakalı sistem odasına götürerek yayınları açmamızı söylediler. TRT'ye gittiğimizde elektrikler kesilmişti. Bu yüzden yayın yapılamıyordu." diye konuştu.

Pur'un "Yayınları açıp ne yapacaklar, yoksa korsan bildiri mi yayınlayacaklardı?" sorusu üzerine Şahin, konu hakkında bilgisi olmadığını savundu.

Yayın kesme eylemine katılmadığını iddia eden Şahin, "Televizyon yayınlarından anlamadığımızı söyledik. Sanırım bizden umudu kesmişlerdi ki bu yüzden bizi makyaj odasında tutuyorlardı. Bir süre bekledikten sonra binayı terk ettik, Beşiktaş’taki iskeleye kadar ilerledik ve vapurla karşıya geçtik. Pasif direnişle hayatta kalmaya çalıştım" dedi.