Dünya

The Observer: Türkiye'nin demokrasi eksikliği, problemleri depoluyor

The Observer gazetesi editoryal kurulu: Gazete ve televizyon istasyonu sahibi girişimciler ve holdingler, bağımsız bir gücü yönetiyormuş gibi davranmadılar. Tersine, Erdoğan'ın baş parmağında sessizce kıvrandılar

05 Ağustos 2013 03:19

 

Çeviri: Varsan Çekiç/T24

İngiliz The Observer gazetesinin internet sitesinde "Türkiye'nin demokrasi eksikliği, problemleri depoluyor" başlıklı editoryal yazıda, Türkiye'de Gezi Parkı protestoları ile başlayan ve protestoları okuyucularına aktaran Sabah gazetesi ombudsmanı Yavuz Baydar'ın ve Milliyet gazetesi editörü Derya Sazak'ın kovulmaları ile medyada devam eden gelişmelere yer vererek, "Recep Tayyip Erdoğan gösterileri çözmek için çalışma kararı alıncaya kadar, Türkiye daha iyisini yapıyordu. Daha da kötüsü Erdoğan'ın televizyonu ve basını lekelemesi AKP hükümetini, kendi argümanını iddia etmesi için ihtiyacı olan inandırıcılığı bulunmaz halde bırakıyor" diye belirtti.

The Observer'ın editoryal yazısı şöyle:

Türk demokrasisi için uzun, karışık ve ispatlayan bir yaz oluyor. Gezi Parkı kaosu, hâkimlerin uygun bir şekilde oradaki inşaatı durdurmasından sonra hafiflemiş olabilir, ancak protestoların temel nedenleri bir yere gitmiş değil. Tıpkı protestoların İstanbul'un ötesine geçmesiyle paniğe kapılan turistlerin geri dönmediği gibi. Ve Türk gazeteciliğindeki kriz - pek çok muhabir hapishanede, daha da fazlası ise okuyuculara Taksim Meydanı'nda ne olduğunu anlattığı için kovuldu- daha da kötüye gidiyor. Korku ortamının içinde Sabah gazetesi Ombudsmanı Yavuz Baydar ya da Milliyet gazetesi editötü Derya Sazak gibi seçkin profesyoneller, kendilerini işten çıkarılmış olarak bulabiliyor. 

Avrupa, Türkiye'nin giriş yolundaki müzakerelerini sonbaharın sonuna kadar nazikçe ertelemiş olabilir. Ancak ne Ankara'nın Avrupa Birliği'ne kabul edilme umudunun peşini bırakmayan saygı çürümesini, ne de Başbakan Erdoğan'ın kararlı söylemiyle gelen yaygın hayal kırıklığını saklayamaz. 

Türkiye gerçekten bundan daha iyisini yapabilir; Recep Tayyip Erdoğan gösterileri çözmeye çalışma kararı alıncaya kadar, Türkiye daha iyisini yapıyordu. Daha da kötüsü Erdoğan'ın televizyonu ve basını lekelemesi AKP hükümetini, kendi argümanını iddia etmesi için ihtiyacı olan inandırıcılığı, olmayan bir halde bırakıyor.

Medya baronlukları dünyada güven yetersizliği içinde; İngiltere'de Leveson Soruşturması (ülkede Rupert Murdoch'un sahibi olduğu News of the World gazetesinin yaptığı telefon dinlemelerinin ortaya çıkmasının ardından, Lord Hâkim Brian Leveson'ın başkanlığında açılan soruşturma-T24) sonrası aylarda millitvekilleri ve bakanlar bile daha itibar sahipli çıktılar.

Ancak Türkiye'de, normallik kafasının üstünde durdu. Gazete ve televizyon istasyonu sahibi girişimciler ve holdingler, bağımsız bir gücü yönetiyormuş gibi davranmadılar. Tersine, Erdoğan'ın baş parmağında sessizce kıvrandılar. Başka iş alanlarına da sahipler; kalkınma planları, vergi uygulamaları, şatış izni ve gerisi için hükümetin lütfuna ihtiyaçları var. O yüzden ne zaman kafalarını eğeceklerini ve ne zaman editörlerini kurallara uyar halde tutacaklarını bliyorlar.

Burada ağır botların baskısı yok, daha çok gizli bir hançerin tâli kıvrılması var. Ülkeye gelen ziyaretçiler televizyonu açtığında ya da bir gazeteyi ellerine aldıklarında demokrasi çalışır durumda gözüküyor, ancak güven yok ve bu durumun ölümcül bir problem olma potansiyeli var.

Bay Erdoğan'ın hükümetine ait dağ gibi zorluklar var. Sınırlarına akan Suriyeli mülteciler ve istikrarsızlık; Kürt (ve terörist) sorununu çözmekteki sendeleyen çabalar; ekonominin yavaşlaması; İslami ya da laik bir gelecek bulup bulamayacağı kronik şekilde belirsiz olan bir ülke.  

Pek çok bakımdan AKP ve üç kere seçilmiş liderinin, böbürlenecek çok şeyi var. Erdoğan'ın İslami görüşü sık sık ideolojik olmayan ve ılımlı olarak görüldü, Avrupa'nın ve Orta Doğu'nun tam olarak ihtiyaç duyduğu umudun ve uygulamacılığın karışımı.

Ancak bu görüş, ülkesi kırılgan dikişlerde gıcırdadıkça ve Başbakan şeçmenlerine (en son %58) bel bağlayıp, herşeyin onun istediği şekilde yapılması için ısrar ettikçe hızla zayıflayacak. 

İşleyen demokrasi, seçim sandığının içindeki oylardan daha fazlasına bağlıdır. Hukukun üstünlüğüne ve bilginin özgür akışı için saygıya ihtiyacı vardır. Çok sayıda gazeteciyi hapse atmak, bu saygıyı beslemiyor.   

Taksim'den sonra 30 cesur yazarı ve köşe yazarını işten atmak sadece kinizm doğurur. Avrupa'nın demokrasi dediği bu değil, Türkiye'nin de demokrasi dediği bu olmamalıdır.