Gündem

TBMM’nin ‘ Hayata Dönüş’ raporundan çarpıcı ayrıntılar

11 yıldır gizlenen ayrıntılar ortaya çıkarken TBMM’nin o dönemde operasyon yapılan cezaevleriyle ilgili hazırladığı “Ulucanlar Raporu’nda çarpıcı bilgi ve be

07 Nisan 2011 03:00

HÜLYA KARABAĞLI T24/ ANKARA

 

‘Hayata Dönüş’ kanlı baskınıyla ilgili 11 yıldır gizlenen ayrıntılar ortaya çıkarken TBMM’nin o dönemde açlık grevleri, ölüm oruçları ile operasyon yapılan Ulucanlar, Bayrampaşa,  Metris ve Burdur Cezaevi’yle ilgili hazırladığı  “Ulucanlar Raporu’nda çarpıcı bilgi ve belgeler bulunuyor.

 

OPERASYONUN KOMUTANI YARBAY ÖZ      

 

Hunharca öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili davada, hakkında görevi ihmal suçlaması olan Trabzon eski İl Jandarma Komutanı, dönemin Ankara İl Jandarma Alay Komutan Yardımcısı Yarbay Ali Öz,  Ulucanlar Cezaevi operasyonuyla ilgili, “ Müdahalede gecikme, eğer çok özel şartlar oluşmamışsa, teröriste  imkan sağlar; Niye nişan almasını  sağlarsınız, mevzi yapmasını  sağlarsanız”  diyor.

 

ŞİŞLENEN, YANAN ASKER YOK

 

Yarbay Öz’ün, 10 kişinin hayatını kaybettiği operasyon sırasında, mahkumların,  ateşli silah  ve şiş kullandıkları, yumruk attıklarına ilişkin iddiaları ise  TBMM Komisyonu’nun incelemelerinde doğrulanmıyor. Raporda, Öz’ün bu iddialarına, “ Alınan raporlarda, şişle yaralı ve yanık yarası olan asker mevcut değildir” yanıtı veriliyor.

 

TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun  “ Ulucanlar Cezaevi” adlı raporu Ankara, İstanbul Bayrampaşa ve Metris ile Burdur Cezaevi’ndeki açlık grevleri,  ölüm oruçları ve  “Hayat Dönüş” operasyonlarına yer veriliyor. O dönemdeki komisyon başkanı Sema Pişkinsüt ve komisyon üyeleri Mehmet Bekaroğlu, Hasan Macit,  Mustafa Eren, Sebgatullah Seydaoğlu, Mehmet Nuri Tarhan tarafından hazırlanan rapor, bugün bir kitapçık halinde raflarda duruyor. mahkum ifadeleri, ile cezaevi ve jandarma yöneticilerinin ifadelerine yer verirken,  orantısız gücün ne kadar büyük olduğunu ortaya  koyuyor.

 

OPERASYONU KOMUTA EDEN İSİM

 

Raporda,  3 Kasım 1999 tarihinde TBMM heyetiyle görüşen İl Jandarma Alay Komutan Yardımcısı Yarbay Ali Öz, rapora, ‘güvenlik güçlerine komutan eden kişi’ tanımı yapılıyor.  Öz,  “ İl Jandarma Komutan Yardımcısıyım. Bir işte, birden fazla birlik görev alıyorsa, üst rütbeden birisi komutan olarak atanır. Polisten de takviye kuvvet var; ancak, polis, cezaevinin dışında tedbir aldı. Polis de var. Özel Harekat Grup Komutanlığımız jandarmadır; yani, aynı jandarma personelidir onlarda” diyor.

 

Öz’ün raporlara geçen ifadesi şöyle:

CEZAEVİNE GİRECEK ŞEKİLDE HAZIRLIK YAPTIK: Cezaevi savcılığı ve içeride gerekli koordine kurulduktan sonra 26'sı (26 Eylül 1999) sabahı saat 04.00'ten itibaren arama karan alındı; aramayla ilgili resmi yazı iletildi. Biz de, 04.00'ten sonra kendi ekiplerimizi oluşturarak, 04.00'ten itibaren cezaevine girecek şekilde hazırlığımızı yaptık ve 04.00'te cezaevine intikal ettik. 04.00'te cezaevine intikalden sonra, içeriden direniş olunca gardiyanlar bir noktada ikinci plana, geriye doğru çekildi.

 

 TAŞ -SOPA ELLERİNE GEÇTİYSE: Taş, sopa, bizim güvenlik kuvvetlerine içeriden ne ellerine geçirdilerse, müdahale başladı. Taktığınız lastiğin uzunluğunu saymazsam, 2 metreye kadar çok net alev atar. Aşağıda yukarı 20’ye yakın tüp vardı alev makinesi yapmak üzere hazırlanmış içeride. O kadar tüp nereden geldi? Ya da neden geldi? Alev atıyor, yatakları tutuşturuyor. Bizim 30'a yakın yangın söndürme cihazımız vardı yanımızda.

 

İÇERİDEN ŞAKIR ŞAKIR MERMİ: 4'ncü koğuşta benim özellikle gördüğüm bir konu vardı. Biz, 5'in avlusundan 4'ün avlusuna bir delik açtık. Baktık ki, kapı, alevden anamız ağlıyor, asker tutuştu, askeri zor söndürdüler, kendi askerimiz tutuştu. İçeriden şakır şakır mermi atılırken, ben, hayır, elimde kalkanımla geleceğim, bu da olacak şey değil; yani, kabul edilebilir bir hareket tarzı değil.

 

GAZLI BEZLERDEN MASKE YAPMIŞLAR: Hazırlıkları çok iyi, hepsinin gaz maskesi var, yapma gaz maskesi. Gazlı bezleri teyel dikiş dediğimiz dikmişler, gözlük yapmışlar, onu alkolle veya kolonyayla hafifçe ıslattığınız zaman çok güzel gaz maskesi görevi yapar; yani, içeride direniş için her türlü hazırlık yapılmış. Bire bir, bire iki mücadele yaşadık. Bu arada şiş yiyenimiz, yumruk yiyenimiz, onlar da cabası, demir yiyen.

 

 BEKLEMEK BİZİ SIKINTIYA SOKARDI: ( Bekleme süresi kullanılsa acaba bir tolere mi olurdu, zafiyet mi olurdu sorusuna )Bizi sıkıntıya sokardı; yani, güvenlik kuvvetlerini sıkıntıya sokardı. Şöyle; onlara daha fazla direniş için hazırlık verme imkanı sağlar. Bir kere, zaten hazırlanmışlar. Şimdi, mesela biz şunu düşündük başta, aleve su ve köpük kullanarak, nasıl olsa bunların elinde olsa olsa ikişer tane, üçer tane tüp olur; ama, alev makinesi bir türlü susmadı. Silahlı müsademe başladıktan sonra ben müsademeye ara veriyorum olayı olmaz. Silahlı müsademe başlamış, peki, benim astsubayım Allah korudu kurtuldu, binbaşım Allah korudu kurtuldu. Onlardan biri şehit olsaydı ne diyecektik.

Bir de müdahalede gecikme, eğer çok özel şartlar oluşmamışsa, teröriste imkan sağlar. Niye; nişan almasını sağlarsınız, mevzi yapmasını sağlarsınız.

 

EN AZ ZAYİATLA OLDU: En az zayiatla, bu iş, bu şekilde oldu. Bugün, Türkiye'nin başka bir cezaevine bir müdahale gündeme gelirse, çok daha vahim sonuçlan göreceğiz. Gün geçtikçe, geciktirildikçe, karşılaşılacak tablo daha acı olacaktır ve riskli olacaktır. İçerideki de ona göre hazırladığını yapacaktır.

 

DEVLET OTORİTESİNİNİ TEMİN EDİLMESİ:      Devlet otoritesinin temin edilmesi. Şimdi, cezaevinde sayım verilmiyor, koğuşlar işgal ediliyor, tünel emareleri var, içeride silah olduğuna dair duyum var. Şimdi, kontrol edemiyorsunuz, sayamıyorsunuz, tünel çıkarsa bunun sonucu ne olacak ? Ki, daha önce kadınlar bölümünden kazılmış, teröristlerin kazdığı tünel var. Bunların hepsi kaçış emaresidir, kaçma hazırlıklarının emaresidir; yani, sayım verilmemesi, koğuşun, özellikle koğuşlar arasında birbirine geçişlerin sağlanması, dışarıdaki suların bulanık akması, bunlar hep firar emareleridir

 

 

KOMİSYONUN DEĞERLENDİRMESİ

 

 

OTOPSİ ESNASINDA AVUKAT YOK: Her ne kadar yasalara uygun olduğu söylense ve Yargıtay tarafından onaylanmış olsa da, otopsi esnasında avukat bulundurulmaması da aynı kuşkulara neden olmaktadır.  Böylesine kamuoyunun hassas olduğu ve spekülasyonlara açık olan bir olayda; devlet memuru olmayan (Çünkü burada devlet bir şekilde taraftır) kişilerin, örneğin avukatların ve/veya adli tıp uzmanlarının bulundurulması bu kuşkuları önleyebilirdi. Burada ister istemez "cesetlerin durumu saklandı" izlenimi ortaya çıkmıştır.

 

OLAYLA İLGİLİ FOTOĞRAFLAR YOK: Aynı şekilde olayların da videoya kaydedildiği iddiaları mevcuttur. Yetkililer olayları kameraya almadıklarını söylemiş ve dolayısıyla herhangi bir kaset de vermemişlerdir. Komutanlar, fotoğrafların çekildiğini söylemişlerdir, ama komisyonumuza gösterilen az sayıda fotoğraf olaylarla ilgili değil olaylardan sonra çekilen fotoğraflardır. Ve olay hakkında bir bilgi vermemektedirler.

 

ŞİŞLENEN, YANAN ASKER YOK: Operasyona komuta eden Yarbay, kadın tutuklu ve hükümlülerin bazı askerleri şişlediklerini, bir askerin LPG tüpünden yapılan alev silahı ile tutuştuğunu ve zor söndürdüklerini söylüyor ama alınan raporlarda şişle yaralı ve yanık yarası olan asker mevcut değildir.

 

DEVLET OTORİTESİNİN TESİS EDİLMESİ: Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı yetkilileri olayın, yani 26 Eylül 1999 günü yapılan müdahalenin sebebini "yoğun tünel istihbaratı, firar hazırlığı vardı" olarak bildiriyorlarsa da, operasyonu yöneten Yarbay "harekatın gerekçesi nedir?" sorusuna "devlet otoritesinin tesis edilmesi" cevabmı vermektedir. Komisyonumuz bu cevabı son derece anlamlı bulmaktadır. Komisyonumuzun kanaati odur ki; 26 Eylül 1999 tarihinde Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde yaşanan ve 10 kişinin ölümü, 40'a yakın kişinin yaralanması ile sonuçlanan olayların altında"devlet otoritesinin tesis edilmesi" amacı vardır.

 

MÜDAHALE  PLANI 20 GÜN ÖNCE YAPILDI: Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde 26 Eylül 1999 günü yaşanan ve 10 kişinin ölümü ile sonuçlanan olay, resmi raporlara ve savcının hazırladığı iddianamede geçtiği gibi, cezaevi yöneticilerinin arama yapmak için jandarmadan yardım istemeleri ve koğuş işgali yapan eylemcilerin direnmesi sonucunda bir anda ortaya çıkmış değildir. Operasyona komuta eden Binbaşının ifadesine göre; 20 gün boyunca müdahale planı yapılmış, keşifler ve toplantılarda konu gardiyan ve müdürlerle ayrıntılı olarak tartışılmıştır.

 

 

ÖZEL HAREKATTAN DESTEK: Ulucanlar'da böyle olmamış müdahale için günlerce hazırlanılmış, yeterli sayıda personel getirilmiş, hatta Özel harekat birliğinden de takviye alınmıştir. Bu durumda bu kadar ağır sonuç ortaya çıkmamalıydı. Her ne kadar yasa dışı bir eylem yapıyor olsalar da cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerin can güvenliği Devlete, dolayısıyla da güvenlik güçlerine emanet edilmiştir; yani bu operasyonda ölen insanların can güvenliğinden Devlet sorumludur.

 

HEM  KURŞUN HEM DE  DARP: Alman ifadeler, gerek yaralılar üzerinde yapılan gözlemler, ve adli tıp raporları güvenlik güçlerinin şiddet kullandıklarını ortaya koymaktadır. Cesetlerde ve yaralılarda arbede ve boğuşma esnasında olması beklenenin Ötesinde darp izleri bulunmaktadır; bu darp izlerinin bir kısmının sert bir zeminde sürüklenme ile ortaya çıkabileceği rapor edilmiştir.Ayrıca yaralıların koridorlarda sürüklenerek taşındığı ifadeleri mevcuttur.Yine cesetlerde ve yaralılarda alev yanığı olmayan yanık izlerine rastlanmıştır. Adlı tıp uzmanları,bu yanık izinin alev ya da haşlanma yanığı olmadığı; dehidrate bir yanık olduğu ve sülfirik yada nitrik asitle olabileceğini bildirmişlerdir. Ayrıca cesetlerde ve yaralılarda hem kurşun yarası hem de yaygın darp izleri bulunmaktadır. Bu yaraların hangisinin önce meydana geldiğini kestirmek mümkün değildir ama bunlar yaralıların sonradan darp edilmiş olabileceğinidüşündürmektedir.

 

ORANTISIZ GÜÇ: Olayda amacını aşacak şekilde şiddetin kullanıldığı, işkence edildiği kuşkusunu doğurmaktadır. Yaralılar hastaneye kaldırılmadan önce tedavileri ile uğraşan doktorlar, yaralıların toplandığı "hamam" diye tabir edilen bölümde yaralıların kendilerini "siz buradan çıkmayın yaralarımıza basarak eziyet ediyorlar" dediklerini ifade etmişlerdir. Nitekim adli tıp uzmanları tarafından cesetlerde ve yaralılarda ray şeklinde ekimozlar, yuvarlak cisim ve dipçik izleri, genel beden ve kafa travması, çene kemiği kırığı ve oksijensiz kalma izlerinin bulunduğu belirtilmiştir.