Gündem

Semih Özakça'dan mektup: Hücrelerim değişiyor, kaslarım eriyor, kemiklerim zayıflıyor...

“Her gün birbirine benzese de değişiyor günler; hücrem dünkü hücre değil"

21 Temmuz 2017 11:28

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile mesleklerinden ihraç edilen eğitimci Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın "İşimi geri istiyorum" diye başlattıkları açlık grevinde 134'üncü gününü cezaevinde tutuklu olarak geride bıraktı. Öğretmen Semih Özakça, eyleminin 125'inci gününde yazdığı mektupta kaslarının eridiğini, kemiklerinin zayıfladığı belirterek "Hücrelerim değişiyor, kaslarım eriyor, kemiklerim zayıflıyor ve beynim durmaksızın berraklaşıyor; hayatın çelişkilerini daha iyi görüp anlayabiliyorum, daha da netleşip keskinleşiyor düşüncelerim” diye yazdı.

Cumhuriyet gazetesinde yer alan habere göre, Açlık grevinin 134. gününü geride bırakan öğretmen Semih Özakça, eyleminin 125. gününde yazdığı mektupta, “Hücrelerim değişiyor, kaslarım eriyor, kemiklerim zayıflıyor ve beynim durmaksızın berraklaşıyor; hayatın çelişkilerini daha iyi görüp anlayabiliyorum, daha da netleşip keskinleşiyor düşüncelerim” dedi.

İnancının ve umudunun tam olduğunu belirten Özakça, hücresini de şöyle anlattı: “Her gün birbirine benzese de değişiyor günler; hücrem dünkü hücre değil, masa saatimin pili biraz daha azaldı, tekerlekli sandalyeyle hücreye giriş çıkış yapabilmem için, aslında idare tarafından gelecek olan denetçilerin gözünü boyamak için, kapı girişlerine beton dökülerek rampa yapıldı. Çocukluğumda abilerimin ve ablalarımın yeni dökülmüş betona isimlerini yazıp, o günün tarihini attığına tanık olmuştum. Benim böyle bir şey yapmaya hiç imkânım olmamıştı, elimdeki fırsatı değerlendirip hücremdeki yeni dökülmüş betona -iki rampa yaptılar; havalandırma girişi ve hücre girişine- “Yaşasın açlık grevi direnişimiz! / Nuriye-Semih / 10.07.17 ve “İşimizi geri istiyoruz! / Açlığın 124. Günü - 10.07.17” yazdım kocaman harflerle.” Dışarıdayken uykuyu seven biri olduğunu artık daha az uyumaya çalıştığını söyleyen Özakça, “Bir insan, her saniye katliamlar yaşanırken, geçen her saniyede onlarca çocuk doğar doğmaz, sadece besin alamadığı için ölürken, adaletsizlikler karşısında umut arayıp bulamayanlar bunalıma girerken, emperyalizm ve kapitalizm bütün yaşadığımız haksızlıkların sorumlusu olarak daha azgınca halklara saldırmaktan geri durmazken… nasıl rahatça uyunabilir? İşini isteyen, sevdasının açlığını düşünen, öğrencilerini özleyen biri nasıl rahat olabilir?” dedi.