Gündem

"Savcılık 170 kişiye, Ahaber editörünün kendince özetlediği başlık nedeniyle soruşturma açmış"

"Haberde geçen 'bildiri' kelimesi, soruşturma dosyasında 'Bildirim'e dönüştü"

24 Aralık 2018 12:57

TSK’nın ocak ayında Suriye'nin Afrin bölgesine başlattığı Zeytin Dalı Harekâtı’na karşı çıkarak "Daha büyük sorunlar ve yıkım" getireceğini ifade ettikleri mektup nedeniyle 170 siyasetçi, aydın ve sanatçıya soruştuma açıldı. Karar yazarı Yıldaray Oğur, "Savcılık, soruşturmayı ahaber kanalının internet sitesinin bu mektupla ilgili yaptığı haberde kullandığı başlık üzerine açmış. Bir editörün bu mektubun içeriğini kendince özetlediği 'Savaşı durdurun, PKK ile anlaşın' başlığı, sanki mektupta böyle bir ifade varmış gibi soruşturmaya dönüşmüş" dedi.

Oğur'un "Başlığı okuyarak karar vermeyin lütfen!" başlığıyla (24 Aralık 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Neredeyse bütün hararetli fikri ve siyasi tartışmaların karakolda bittiği ülkemizde bu aralar Emniyet ve Savcılık koridorlarında yine sık sık ünlü yüzlere rastlanılabilecek.

Muhtemelen polisler ve savcıların birer selfie çektirmek isteyeceği kadar ünlü isimlerden bahsediyoruz.

12 Eylül’ün hemen ardından hala Kenan Evren iktidardayken “Yasaklar” oyununu oynamış, “Geceler” oyununda kendisini izlemeye gelen Başbakan Özal’ı “Tonton” diye yerden yere vurmuş Metin Akpınar, talihsiz denip geçilebilecek bir konuşması yüzünden dün itibarıyla hakkında soruşturma açılmış ünlüler listesine girdi. 

Ama onun öncesinde de geçen hafta 170 ünlü isim hakkında topluca başka bir soruşturma açıldı.

Listede yok yok; 92 yaşındaki eski siyasetçi Tarık Ziya Ekinci, 89 yaşındaki tiyatro oyuncusu Gülriz Sururi, 85 yaşındaki eski Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk, 80 yaşındaki tiyatro oyuncusu Genco Erkal, muhtemelen yakınlarının “ağzımızın tadı bozulmasın Ali Rıza Bey” uyarılarını dinlemeyerek listeye girmeyi başarmış sinema oyuncusu Halil Ergün,  sinema oyuncuları Lale Mansur,  Deniz Türkali, ses sanatçısı Suavi, şef Cem Mansur, eski bakanlar ve siyasetçiler Ertuğrul Günay, Fikret Ünlü, Bahattin Yücel, Tarhan Erdem, Ertuğrul Yalçınbayır, Ufuk Uras, Ziya Halis, Eşref Erdem ve Rakel Dink, Murat Belge, Zülfü Livaneli’nin aralarında bulunduğu 170 isim...

Bu 170 isme soruşturma açılmasının sebebi bir yıl önce altına imza attıkları AK Parti milletvekillerine gönderilmiş bir mektup.

Türkiye’nin Afrin’e yönelik Zeytin Dalı operasyonunun başlamasından önce kaleme alınan mektupta şöyle denmişti:

"Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekili,

Biz aşağıda imzası bulunan yurttaşlar, elinizdeki yetki ve taşıdığınız sorumluluk nedeniyle milyonlarca insanımız adına size sesleniyoruz.

Ülkemizde ve bölgemizde savaş değil sulh ve sükûn istiyoruz. Sınırlarımızı korumanın ve beka sorunu yaşamamanın en iyi yolunun karşılıklı dostluk ve iyi komşuluk bağlarını güçlendirmek olduğuna inanıyoruz. Güvenliğimizin milyarlara mâl olan silahlanmayla, gencecik insanların yaşamı pahasına ve on binlerce aileyi yersiz yurtsuz bırakacak bir savaşla değil, karşılıklı müzakere ve işbirlikleri üzerinden sağlanacağını, üstelik bunun mümkün olduğunu, tecrübe ile biliyoruz. Türkiye'ye bir tehditte bulunmayan, Suriye toprağı olan Afrin'e silahlı müdahalenin bölgemize ve ülkemize barış ve güvenlik değil, daha büyük sorunlar, yıkım ve acı getireceğini, Kürt yurttaşlarımızı da yürekten yaralayacağını biliyoruz.

Orta Doğu'yu bir vekalet savaşları cehennemine çevirmiş olan yabancı devletlerin oradaki askerî varlıkları bile uluslararası hukukun ihlaliyken, onların arasına katılmak gibi bir niyet ve bu yönde atılacak adımlar ülkemizi sadece hüsrana uğratacak, on yıllarca telafisi mümkün olmayacak toplumsal, siyasal, ekonomik ve insanî kayıplara yol açacaktır.

Yurttaş kimliğimiz ve sorumluluğumuzla, halkımızın ve tarihin önünde siz yetki sahiplerini uyarıyor, sesimize kulak vererek sağduyulu davranmaya, savaşı derhal durdurmaya ve sorunu diyalogla çözmeye davet ediyoruz.

Saygılarımızla.”

Şahsen Afrin operasyonunun doğru olduğunu düşünmüş ve yazmış biri olarak böyle bir mektuba imza atmazdım.

Ama içinde hiçbir terör ve şiddet övgüsü olmayan, sadece sınır ötesi bir askeri operasyona karşı iktidar partisi milletvekillerine saygılı bir üslupla yapılmış bir çağrıdan savcılar, bir yıl sonra soruşturacak ne bulmuş olabilirdi ki?

Hala böyle naif sorular soracak bir durumda değiliz, evet. Ama her seferinde ülkedeki adalet sistemi bizi şaşırtmayı başarıyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan ve bu 170 kişinin yaşadığı illerdeki savcılıklara gönderilen soruşturma yazısının girişini okuyalım:

“...hakkınızda www.ahaber.com.tr isimli internet sitesinde yayımlanan haber içeriğinde “170 imza ile 2. Bildirim skandalı, Savaşı Durdurun, PKK ile anlaşın” yazılı elektronik posta ile gönderilen bildiriye imza attığınız İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün 26-01-2018 tarihli araştırma raporu ile tespit edilmiştir.”

Evet yanlış okumadık.

Savcılık, soruşturmayı ahaber kanalının internet sitesinin bu mektupla ilgili yaptığı haberde kullandığı başlık üzerine açmış.

Bir editörün bu mektubun içeriğini kendince özetlediği “Savaşı durdurun, PKK ile anlaşın” başlığı, sanki mektupta böyle bir ifade varmış gibi soruşturmaya dönüşmüş.

Bunun nasıl olabildiğiyle ilgili küçük bir tahminde de bulunabiliriz.

Muhtemelen bu sitenin haberinin linki polis veya savcılara ulaştırılmış, linki tıkladıklarında da karşılarına “170 imza ile ikinci 'bildiri' skandalı: Savaşı durdurun, PKK ile anlaşın” başlığı çıkmış, iki nokta üst üsteden sonra gelen kısmı da mektuptan bir alıntı zannetmişler.  Önlerinde soruşturulacak benzer çok sayıda link, tweet ve yazı olduğu için de mektubu okuyup kontrol etmeye de vakitleri olmamış!

Zaten varsa bir yanlış ifadeye çağrılanlar geldiklerinde söylerler diye düşünmüş de olabilirler.

Tam da öyle oluyor zaten. Bu soruşturma yüzünden bu aralar ifadeye gidenler, soruşturmanın üzerine kurulduğu bu cümlenin mektupta geçmediğini söylüyorlar.

(“Haberde geçen “bildiri” kelimesinin, soruşturma dosyasında nasıl “Bildirim”e dönüştüğü üzerine de teoriler üretilebilir. Haber copy paste edilirken, başlıktaki bildiri kelimesinde istihza için kullanılan tek tırnaklar, bozuk karakter olarak çıkmış, biri de o bozuk karakteri olsa olsa böyledir diyerek “bildirim”e çevirmiş olabilir.)

Çağrıdan bir yıl sonra, yeni bir askeri operasyonun hazırlıkları sürerken bu soruşturmanın başlatılması ve imzacıların ifadeye çağrılmasının sebeb-i hikmeti hakkında da tahminlerde bulunulabilir ama o tahminlerin ucu kolluk güçlerinin siyasi kaygılar taşımasına çıkar ki, o ileri bir yorum olur.

Yoksa Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eski basın danışmanı gazeteci Ahmet Sever’e, iki yıl önce Can Dündar’ın mahkemesine gidip destek verdiği için bir vatandaş ihbarıyla açılan “terör” soruşturmasının zamanlaması da akla bu ileri yorumu getirmiyor değil!

Ama polis ve savcıların hukuk dışında başka ajandaları olmasının vahim sonuçlarını hep birlikte yaşamamızın üzerinden daha bir kaç yıl bile geçmemişken aynı hataların tekrarlanıyor olmasına inanmak öyle kolay değil tabii!

İnternetten bir siteden okuduğun habere bakıp soruşturma açmamak gerektiği, ille de açılacaksa sadece haberlerin başlıklarını okumanın yeterli olmadığı üzerine herhalde iyi bir ders olmuştur.

Bu dersi almak için aralarında 80 yaş üstü insanların da olduğu 170 kişiyi ifadeye çağırmak herhalde gerekmezdi!