Gündem

Sadece çadır kentlerde her gün 125 mülteci çocuk doğuyor

"Afrodizyak etkisi yarattığı dedikodusu nedeniyle mülteci kamplarında bebek maması sıkıntısı yaşanıyor"

08 Mart 2016 10:51

Suriye'deki iç savaştan kaçıp Türkiye'ye sığınan ve kayıt altına alınabilen Suriyeli sayısı 2 milyon 715 bin 789. Resmi kaynakların tahminine göre, 2 milyonu aşan Suriyeli sayısının yüzde 3-5'i Avrupa'ya kaçak gitme beklentisi içinde olduğundan ya da farklı nedenlerle kayıt altına girmek istemediği için tespit edilemiyor. Ayrıca Türkiye'de 172 bin kadar da Irak'tan gelen sığınmacı bulunuyor. Sığınmacıların cinsiyet dağılımına bakıldığında, kamuya ait kurumların verilerine göre erkek sayısı kadın sayısından yüzde 5 ila 7 oranında daha fazla. Yine AFAD ve SGK'nın yer aldığı kamu kurumlarının verilerine göre Türkiye'deki sığınmacılardan erkeklerin oranı yüzde 57'yken kadınların oranı yüzde 43.  Göç İdaresi rakamlarına göre kadın sayısı 1 milyon 271 bin 641'ken, erkek sayısı 1 milyon 444 bin 148. Habertürk Gazetesi'nden Muharrem Sarıkaya'nın Türkiye'ye sığınan mültecilerden erkeklerin sayısının kadınlardan daha fazla olduğunu ortaya koyan haberi şöyle:

 

Günde 125 doğum

 

Türkiye’nin farklı bölgelerine yayılan Suriyelilerin ancak onda biri kadarı, farklı zamanlara göre 280 ile 287 bini AFAD denetimindeki 26 kampta kalıyor. Bu işle görevli Kızılay konuya bugüne kadar dahil edilmedi. Geri kalan 2.5 milyon ise Anadolu’nun farklı yerlerinde yaşamını sürdürüyor. Birçoğunun ne yaptığı, nasıl bir hayat sürdüğü, kimlerin etkisi altında veya desteğinde yaşamlarını idame ettirdiğine ilişkin kesin verilere ulaşmak olası değil. Bütün bunların nedeni, sığınmacılar konusunda ilk başta yapılan hata ve Suriye sorununu başlangıçta doğru okuyamamanın yarattığı yanlış algı. Suriye’deki iç savaştan ilk kaçan 250 kişi Yayladağı’ndan giriş yapınca hemen gidecekleri varsayılmış. Sınırın yakınında bir yerde kurulan çadırlara yerleştirilmiş, kayıtları dahi gerçekleştirilmemiş. Sonrasında yaşanan akın, baştan önlem almamanın getirdiği organizasyonsuzluğa yakalanmış. Birçok kişi bu aşamada sorgusuz sualsiz giriş yapmış. Ankara eylemini gerçekleştiren teröristin yaptığı gibi Türk vatandaşı olanlar bile Suriye’den bir ismi herhangi bir Göç İdaresi masasına vererek kaydını yaptırabilmiş. Kimse sorgulamamış, beyanı gerçek kabul edip verdiği isim üzerine fotoğrafıyla kimlik çıkarmış. Denetimin sağlanabildiği yerler ise, sayısı 26’ya çıkan kamplar.

Aileler çadırda 16, konteynerde ise 25 metrekare olan alanda ortalama 5 kişi kalıyor. Bu bazı yerlerde kalan sayısı 7-9’a çıkıyor. Böyle bir yaşam alanında sadece çadırkentlerde günde ortalama 125 çocuk doğuyor. Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırma Merkezi (HÜGO) Müdürü Doç. Dr. Murat Erdoğan, yeni doğanların Suriye tarafından tanınmadığını, Türkiye’de de mülteci değil sığınmacı statüsünde olduğunu belirterek şu soruna dikkat çekti: “Her yıl 45 bin çocuk, kalabalık çadır veya konteyner hayatı içindeki cinsel beraberlik sonucu vatansız doğuyor. Bunlar beş yıldır çadır hayatı içinde kent yaşamını bilmeden yaşamını sürdürüyor. Unutulmasın ki beş yıl önce 13 yaşında gelen çocuk da bugün 18 yaşına ulaştı. Eğitimsiz, kimliksiz, vatansız, kenti bilmeyen. Arap olduğu için de ötelenmiş, dil öğrenemeyen, her şeye açık yüz binlerden söz ediyoruz...”

 

Afrodizyak dedikodusu çıktı bebeklere mama kalmadı

 

Kamp larda hayır için gönderilenlerin yanı sıra, kişi başına ayda 850 lira yardım yapılıyor; bu para kartlara yükleniyor ve ancak çadırkent marketinde harcanabiliyor. Ruşen Abdu isimli kadının yaptığı gibi kimi çadırının bir bölümünü, kimi de çadırkentteki tel boyunu bakkal haline getirmiş dışarıdan getirdiklerini satıyor. Kamptaki atölyelerde veya dışarıda çalışıp para kazananlar dilerse buradan alışveriş yapıyor. Nitekim Suruç’taki kampta kurulu tekstil atölyesinde çalışan 90 kişiye o hafta sonu 32 bin 500 lira dağıtılmıştı. Ayrıca en geç 2 ayda bir bedava dağıtılan ve “hijyen kiti” adı verilen, içinde tuvalet kâğıdı, deterjan, sabun, şampuan, tıraş kiti, kadın pedi, çocuk bezi, havlu, leğen bulunan paket teslim ediliyor. Suruç Çadır Kampı’na gittiğimizde hijyen kiti yeni dağıtılmıştı; Müdür Özdemir maliyeti 315 bin lirayı bulan paketlerden 7 bin aileye dağıttıklarını açıkladı. Paketlerin STK’lara maliyeti içindeki malzemeye göre 45-60 lira (15 ile 20 dolar) arasında değişiyor. Bu da kamplara ve sığınmacılara dönük yeni bir ticareti ve sektörü de üretmiş bulunuyor. Yardım organizasyonu yöneticilerinin aktardığına göre ilk başta sığınmacıların en büyük ihtiyacı ekmek, su, süt, mama olur sanılmış. Ancak karşılarına en büyük ihtiyaç olarak öngörmedikleri şekilde çocuk bezi ve kadın pedi çıkmış. Bir anda yeteri kadar malzeme bulamayınca bazı fabrikalara üretim artırmaları talebinde bulunulmuş; yeni markalar da ortaya çıkmış.

 

Kulaktan kulağa tüm kamplara yayıldı

 

Kamplarda bebekler için her gün mama ve süt; bazen de hayır olarak gönderilen meyve suyu, un, çikolata gibi gıda dağıtılıyor. Kamplarda son dönemde yaşanan en büyük sorun ise mama hakkında üretilen dedikodu... Başka kamplarda devam ettiğini duymuştum, aynı sıkıntıyı yaşayan Müdür Özdemir, büyük uğraş sonucu Suruç’ta sorunu aşabilmiş. Sorunun temelinde ise mamanın afrodizyak etkisinin olduğuna dönük dedikodu yatıyor. Ergenlik çağını aşmış gençler ile özellikle 50 yaş üstü erkekler aşırı oranda mama tüketmeye başlamış. Hatta bazı kamplarda kadınlar da aynı gerekçeyle mamaya yönelmiş. Dedikodu bebeklerin mama sıkıntısına yol açmış. Hatta kamp dışında evlerde veya STK kamplarında kalanlar da aynı dedikoduya inanınca bazı ilçe ve şehirlerde mama tükenmiş.

 

'Çadır bakkal'

 

İyi birer geçim olanağına kavuştuklarından özellikle konteyner kamplarda kalmak için çaba gösteren çok. Hatta Kilis’te konuyla ilgili sivil toplum örgütü yöneticileri ve yerel gazeteci arkadaşlarımız, yeni türeyen aracıları kullanarak kamplara girip yerleşebilmek için de her türlü fedakârlıkta bulunmaya hazır binlerce insan olduğunu söyledi. Çünkü sunulan olanaklar ve güvenlik, yaşayıp geldiği hayattan çok daha kaliteli. Örneğin en büyük kamplardan biri olan Suruç Çadır Kampı’nın girişinde ve çıkışında birçok ilçede bulunmayan su ve kanalizasyon arıtma sistemi var. Kamp Müdürü Mehmet Han Özdemir’in aktardığına göre toplam 15 mahallede kurulu 7 bin çadırdan oluşan kampta, dönemine göre 27 ile 29 bin kişi kalıyor. Aylık gideri de 7-8 milyon liraya ulaşıyor. Kobani’yi tepeden gören kampta ağırlıklı olarak Kürt kökenliler kalıyor. Çadırlarda battaniye, sünger yatağın yanı sıra birer de küçük buzdolabı ve elektrikli ısıtıcı bulunuyor. Kampta yaşayanların büyük bölümü fotoğraflarının çekilmesi ve adlarının yazılmasını istemedi. Nedenini sorduğumda, çadırın içinde yüzünün bir bölümünü yemenisi ile kapatan kadın, uzaktan görünen sınırın yanı başındaki köyünü işaret etti. Neden gitmediğini sorduğumda ise, “Burada rahatız. Okul, hastane, yardım var. Adımız çıkarsa niye oraya dönmediğimiz, gidip savaşmadığımız sorgulanır” dedi. Buna karşın HÜGO Müdürü Murat Erdoğan, kamplardaki her bir aileden bir kişinin mahalle baskısı sonucu sınırın öte yanına savaşmak için gönderildiğini söyledi.

 

Eğitimsiz 1.3 milyon çocuk

 

Türkiye açısından en büyük sorun yeni doğanların sayısındaki artış ile birlikte çocuk sayısının fazlalığı. Ayrıca bu sayıya 151 bini kamplarda olmak üzere yeni doğan 195 bin çocuk eklenmiş. Göç İdaresi verilerine göre 0-19 yaş arasındaki çocuk sayısı toplam 1 milyon 336 bin 28. Bunun 354 bin 295’i dört yaş altında, 981 bin 733’ü ise temel eğitim çağında. Kendini idare edemeyecek diye bakılan 9 yaş altındaki çocuk sayısı ise 737 bin 154. Bunların ancak 70 bin kadarı tam teşekküllü okula gidiyor, 35 bini de devlet okulunda eğitim alıyor. Geri kalanların hemen hepsi STK veya vakıfların kurduğu eğitim birimlerine atanmış bir Türk müdürün gözetiminde eğitim verilen yerlerde okuyor. Türk müdürlerin işe hangi sıklıkta gittiği sorgulanmıyor. Nitekim bunlardan birine Antakya’da bizzat şahit oldum. Okulda bir Körfez ülkesinin liderinin propagandası ülkeden gelen öğretmenler aracılığıyla yapılıyordu; Türk müdür ise saatlerce beklememize karşın görevine gelmedi. Mahalle sakinleri bunun her gün yaşandığını ileri sürdü. UCUZ İŞGÜCÜ Çocuklar açısından bir diğer sorun ise küçük yaşta çırak olarak düşük ücretle, sağlıkları açısından uygunsuz ortamda çalıştırılmaları. Sadece Gaziantep, Kilis ve Şanlıurfa’da çalıştırılan çocuk işçi sayısı 150 bine ulaşmış. Günlükleri de 15 ile 20 lira arasında değişiyor.

Göç İdaresi rakamlarına göre kayıt altındaki sığınmacılar arasında kadın sayısı 1 milyon 271 bin 641, erkek sayısı ise 1 milyon 444 bin 148. AFAD SGK’nın da yer aldığı diğer kamu kurumlarının verileri de dikkate alındığında, erkeklerin oranı yüzde 57’ye yaklaşırken kadın oranının yüzde 43’te kaldığı ortaya çıkıyor.