Dünya

Prens Rıza Pehlevi: Bugün İran muhalefetindeki farklı grupları birleştirecek ses benim

"Türkiye empoze edilmiş dini ideolojinin İran'a 40 yıl boyunca ne yaptığını anlayacak durumda değil"

07 Ocak 2018 11:06

İran'daki protestolar devam ederken, ehine sloganlar atılan devrik İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi'nin oğlu Prens Rıza Pehlevi, ülkesinde yaşananları değerlendirdi. İran için laik parlamenter bir demokrasi istediğini söyleyen Prens Pehlevi, "Bugün İran muhalefetindeki farklı grupları birleştirecek ses benim" dedi.

"Türkiye empoze edilmiş dini ideolojinin İran’a 40 yıl boyunca ne yaptığını anlayacak durumda değil. Bölgemizdeki hiçbir ülke bunu anlayamaz" diyen Prens Pehlevi, "Bugün bizim İran için konuştuğumuz, belki de oyunda Türkiye’nin de önüne geçmesini sağlayacak değişimler" diye konuştu.

Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'in sorularını yanıtlayan Prens Rıza Pehlevi'nin açıklamaları şöyle:

Geçen haftadan beri 40’ı aşkın şehirde sokaklara dökülen İran halkı ne talep ediyor? 

- 40 yıllık teokrasinin ardından, insanlar sonunda bıktı. Yıllardır kendilerine İslami engizisyon dayatan ideolojik bir tiranlıktan kaçma çabası içindeler. Sokaktaki insanların ortak noktası özgürlük, eşitlik ve insan hakları talebi. İran halkı Müslüman dünya içinde bu tür bir süreçten geçen tek halk olduğu için, artık laikliğin, demokrasinin bir önkoşulu olduğunu biliyor. Sokaklarda gördüğünüz, bütün rejimi sorgulayan bir öfkenin tezahürü. Bu artık bir reform talebi değil; bütün sistemin baştan sona yıkılıp yeniden kurulmasına yönelik bir talep. Bu rejimin işsizlik, eşitsizlik, umutsuzluk, baskı, ayrımcılık dışında sunacağı bir şey yok. İnsanlar özgürlük istiyor ve bu rejimin bunu kendilerine veremeyeceğini biliyorlar.

Sizegöre İran halkı için özgürleşme yolu nasıl bir modelden geçiyor? 

- Benim mesajım hep şu oldu: İranlıların çıkarlarına en uygunu, laik bir parlamenter demokrasidir. Bence İran halkı kökten bir değişime hazır. Bunun gerekliliğini zor yoldan, yaşayarak öğrendiler.

Babanız siyasi bir hanedan üyesi olarak monarşiyi temsil ediyordu. Oysa siz çıkış yolunu parlamenter demokrasi olarak tarif ediyorsunuz. Önerdiğiniz metot ne? 

- İnsanların talep ettiği değişimin üç aşaması var. Birincisi, içinden geçmekte olduğumuz başkaldırı süreci. Aktivizm, sivil itaatsizlik, ayaklanma bu sürecin unsurları ve rejim çökene kadar sürmesi lazım. Gün, rejim karşıtı bütün siyasi güçlerin, ideolojilerinden bağımsız olarak, tek ses arkasında birleşmesi günü. İkinci aşama, geçiş süreci. Geçici bir hükümet, anayasa meclisinin en kısa sürede kurulmasının önünü açmalı. Ancak bunun sonucunda üçüncü ve nihai aşama, yani yeni demokrasinin ilk seçimleri gelebilir. Ben sahip olduğum siyasi sermaye üzerinden, insanlara bu süreçte ne yapılması gerektiği konusunda yol göstermeye odaklanmış durumdayım. Nasıl bir modele gidilirse gidilsin, laiklik anahtar unsur. Bu ülke bunu yaşayarak gördü.

"Baskı yüzünden dinden dönen çok"

Meseleyi ortaya koyma biçiminiz, sokaktaki İranlılardan duyduklarımızdan çok daha sofistike. Laiklik konusunda söylediklerinizi bu şekilde dile getiren protestocular var mı? Benim izlediğim görüntülerde insanlar daha ziyade ‘diktatöre ölüm’ gibi sloganlar atıyor... 

- Dikkatle incelediğinizde ‘İslam Cumhuriyeti yıkılmalı’ gibi laflar da duyuluyor. ‘Akhundi İran istemiyoruz’ diyorlar. ‘Akhundi’ din adamlarına verilen isim. Bunlar açıkça dini müesses nizama karşı tavır. Ama bu, insanlar dine karşı demek değil. Dini bir ayrımcılık aracı olarak kullanan rejime karşılar. İran’da rejimin baskısı yüzünden dinden dönen çok oldu. Bugün İran’da camiler boş. İnsanlar tepki olarak diğer inançlara dönüyor. İran’da, Kürdistan’da ya da başka bir yerde Sünni bir Müslümansanız inancınıza göre bir caminiz olamaz. Bahai iseniz dininiz yüzünden eğitim almanız bile yasak. Yahudilere ve Hıristiyanlara zulüm, rejimin başından beri devam ediyor. Ancak elbette sokakta kullanılan dil çok daha basit. Ama bana devamlı sahadan görüntü geliyor. Net olan şu; insanlar bu sistemin tamamen ortadan kaldırılmasını talep ediyor.

"Türlü kuklalar 'mış gibi' yapıyor"

Cumhurbaşkanı Ruhani halkın protesto ve eleştiri hakkı olduğunu, sokaktakilerin mesajını aldığını söyledi. Nihayetinde kendisi de değişim yanlılarının oylarıyla iktidara gelen bir lider. Onun konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

- Rejimin ana yapısında değişim olmadı ki. Temel kararlar yine dini lider tarafından alınıyor. Türlü kuklaların ‘mış gibi’ yapması durumu değiştirmiyor.

Ruhani’yi rejimin kuklası olarak mı görüyorsunuz? 

- Hükümetin başında Ruhani olmuş, Ahmedinecad olmuş, Hatemi olmuş fark etmez. Sorun kişiler değil sistem. Sistemin önerdiği, sahte bir reform. Sözde seçimlerde insanlar daha az şeytan olanı seçmeye zorlanıyor. Ama bu oyunu kimse yutmuyor artık. Artık kendileri açlıkla mücadele ederken milyarlarca doların Suriye’deki rejime, Hizbullah’a, İran Devrim Muhafızları’na aktığını biliyorlar. Bırakın Allah aşkına, reformistmiş! Bu samimiyetsizlik daha ne kadar sürebilir?

"Amerikalı teknoloji şirketleri erişim desteği versin"

Nisan 2017’de bir mülakatta “İran’ın özgürleşmesine destek kimden gelirse kabulümüz. ABD de olur, İsrail de, Suudi Arabistan da” demişsiniz. Aynı noktada mısınız? 

- İran halkı destek çağrısıyla içişlerimize müdahale arasındaki farkı anlayacak zekâya sahip. Rejim tüm iletişim kanallarını kesmeye çalışıyor; Instagram, Telegram, internet.... Destek dediğim şey, mesela bu noktada devreye girmeli. ABD Başkanı’na şu çağrıyı yapıyorum; Amerikan teknoloji firmalarına, iletişim kanallarını İran halkının kullanması için izin verin.

28 Aralık’ta Meşhed’de başlayan protestolar kısa sürede pek çok kente yayılan rejim karşıtı gösterilere dönüştü. En az 24 kişi öldü, 1000’den fazla gösterici gözaltına alındı.

"Dünya'ya 'bizi yalnız bırakmayın' diyorlar"

ABD Başkanı Donald Trump’ınki de epey çelişkili bir pozisyon olmadı mı? Hem İran halkını vuran en sert yaptırımları savunuyor hem de sokak hareketlerine destek veriyor. 

- ABD yönetimine ne yapması gerektiğini söylemek benim işim değil. Ben onlara halkın neye ihtiyacı olduğunu söylüyorum sadece. Desteklerinde ciddilerse sözlerden fazlasını görmemiz lazım. Şunu unutmasınlar; İran halkı bugün kendileri yerine rejimi tercih edenleri hatırlayacak.

Fransa mesela... Her zaman ailenizin dostu olmuş bir ülke. Ancak Cumhurbaşkanı EmmanuelMacron, bu süreçte sadece Ruhani’yle görüşmekle kalmadı, İsrail ve ABD’nin destek açıklamalarının dünyayı savaşa sürüklediğini ima etti. Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu daha da öteye giderek “İran’daki olayların arkasında iki kişi var; Trump ve Benjamin Netanyahu” dedi. Babanızın CIA darbesi sayesinde iktidarda kalabildiğine yönelik genel kanı da varken, Batı’ya yardım çağrısı yaparken endişe etmiyor musunuz? 

- Öncelikle meseleyi aktarma biçiminiz tartışmaya açık. Ayrıca insanların nasıl slogan attığına bakarsanız benim adımı, babamın adını söylediklerini görürsünüz. Yurtdışından destek isteyen onlar, ben değilim. Dünyaya ‘bizi yalnız bırakmayın’ mesajı gönderiyorlar. 2009’da Yeşil Devrim sırasında da Barack Obama’ya “Ya bizdensin ya değil” diye seslenmişlerdi. Biz İran halkı olarak gücümüzü kendimizden alıyoruz ve başkalarının bu savaşı bizim için vermesini istediğimiz yok. Ama demokrasi ve özgürlüklere inananların da tarafını ortaya koymasını bekliyoruz. İran halkının adalet talebini desteklemek kimseyi savaşa sokmaz. Öyle olsaydı Güney Afrika’da apartheid’a karşı Afrika Ulusal Konseyi’ni desteklediklerinde de savaşa sürüklenirdi Batı. Nedense hep İran söz konusu olduğunda mesele savaş söylemine bağlanıyor. İran’da kimse salak değil, bunları görüyoruz. Bugün sosyal medya sayesinde herkes ne olduğundan haberdar. 1979’dan bahsetmiyoruz.

İran halkıyla ne kadar bağınız var? 

- Sizce neden sokaklarda başka birinin adı değil de benimki söyleniyor? Çünkü şu anda protesto eden nesil, ailelerinden devrim sırasında hata yaptıklarını dinliyor. Öte yandan, benim mesajlarımı duyuyorlar. Benim siyasi hırsım da yok, bir siyasi ajandam da. Sadece insanlara doğru yolu seçmeleri için yardımcı olmaya çalışıyorum. İran halkı yeni demokrasisi için seçimlere gittiğinde, benim misyonum da bitmiş olacak.

"Devrim muhafızlarını halkın tarafına çekmek en kritik şey"

İran Devrim Muhafızları’nın varlık sebebini ortadan kaldırmaktan bahsederken, desteklerini almayı beklemek mümkün olabilir mi? 

- Devrim Muhafızları da zaman içinde başka bir güce dönüşebilir. Kurulduklarında çoğu Irak’la sekiz yıllık bir savaştan çıkmıştı. Artık bugün Devrim Muhafızları’nın bir zamanlar Irak’la savaşta kullandıkları silahlarını, kendi vatandaşlarına karşı kullanmaları bekleniyor. Onların da önlerinde vermeleri gereken bir karar var. Bu kararı verebilmeleri için karşılığında anarşi görmeyeceklerini bilmeleri lazım. Bunun için de bir stratejiye ihtiyacımız var. Ulusal bir uzlaşı ve af süreci gerekecek. Yukarıdan aldıkları talimatı uygulayan insanlara yeni sistemde yaşama alanı sağlanmalı. İktidara gelir gelmez babamın rejiminden kim varsa infaz ettiren Humeyni gibi olmamak lazım. Bizim bugünkü sorumluluğumuz, ortamın kitlesel biçimde kan gölüne dönmesini engellemek.

"Askeri müdahaleyi kategorik olarak reddediyoruz"

Dışarıdan destek deyince nedense herkesin aklına hemen askeri müdahale geliyor...

- Biz dışarıdan destek istiyoruz, müdahale değil! Her türlü askeri operasyonu kategorik olarak reddediyoruz. Zaten İran halkı, Devrim Muhafızları’nın tavrının ‘tepedeki mafyaya geçit yok’ şeklinde olduğunu bildiği an, iş değişir. Ayrıca demokratik toplumlar da destek mesajlarını açıkça ortaya koyarsa İran halkının ödeyeceği bedel azalır. Bütün dünya bugüne kadar Hamaney’lerle, Ahmedinecad’larla, Ruhani’lerle konuştu. Eğer bugün artık İran halkının yardımına gelmiyorlarsa bunu kendi vicdanlarına bırakıyorum.

"Biz tarihin bu önemli anında üzerimize düşeni yapıyoruz, siz de yapın!"

Size göre Türkiye, İran halkı için ne tür bir model? 

- Bildiğiniz gibi dedem, Kemal Atatürk’ün büyük bir hayranıydı. Modernizasyon sürecinin gerekliliği üzerinden cumhuriyet ilan edilmesi noktasına gelmişti ama din adamları izin vermedi, ancak monarşi olabileceğine hükmettiler. Bizim hanedan böyle doğdu! Aradan neredeyse 100 yıl geçti. İranlılar artık dünyadaki büyük resme bakarak bize en uygun olan model nedir diye düşünüyor. Türkiye, tarihinin büyük bölümünde çoğunluğu Müslüman bir ülke olarak, en azından laikliğin bazı unsurlarına sahip olabildi. Ama bugün bizim İran için konuştuğumuz, belki de oyunda Türkiye’nin de önüne geçmesini sağlayacak değişimler. Türkiye empoze edilmiş dini ideolojinin İran’a 40 yıl boyunca ne yaptığını anlayacak durumda değil. Bölgemizdeki hiçbir ülke bunu anlayamaz. Bugün İran’da yeni nesil, anne-babalarının yaptığı hatayı kendilerinin yapmayacağını söylüyor. Bu kritik eşikte dostlarımızın sessizliğini unutmayız. Demokratik ülkelerin liderlerine sesleniyorum; biz tarihin bu önemli anında üzerimize düşeni yapıyoruz, siz de yapın! Türkiye de bizim komşumuz. Bizde yaşananlar sizin için de önemli. İnsanların demokrasi arayışını desteklemelisiniz.

"Yeni nesil ailem üzerinden benimle bağ kurabiliyor"

Bugünü babanızın dönemiyle karşılaştırmak mümkün mü sizce? 

- Yaşadıklarımız İran’ın tarihindeki hiçbir dönemle kıyaslanamaz. Bugünü benim açımdan müstesna kılan, geçmişi hiç yaşamamış olan yeni neslin, ailem üzerinden benimle bağ kurabilmeleri. Toplumun farklı kesimleriyle sürekli iletişim halindeyim. Onlarla aynı frekansta olabilmeyi çok önemsiyorum ve olduğumuzu görüyorum da... Eğer İran için bir rolüm olacaksa bu, bugün sokaklara taşmış olan yeni nesli anlamak ve onlarla birlikte tüm farklı seslerin siyasette temsil edilmesi için çalışmaktır.

"Sürekli aileniz üzerinden yargılanmak sinir bozucu"

Siyaseten devamlı babanızla kıyaslanmaktan rahatsız olduğunuz oluyor mu? 

- Mantığı olan her insan kendi eylemleri üzerinden değerlendirilmek ya da yargılanmak ister, geçmişte ailesinin yaptıkları üzerinden değil. Bir kişi hakkında, aile bireyleri üzerinden fikir geliştirmek biraz tuhaf bir durum. Ve bu durum bazen, en hafif tabirle sinir bozucu oluyor. Ama İran’daki insanlar, artık daha akıllı. Geçmişte iyi ya da kötü olan şeylerin bizzat sizinle alakalı olmadığını görüyorlar. Ben burada monarşi adına ya da ailem adına bir dava yürütmüyorum. Benim davam, İran halkının özgürlüğüne kavuşmasıdır. Bunu onlara ilk günden söyledim.

"İran'a dönsem vururlar"

İran’a dönüp bir siyasi parti ya da hareketi yönetmek gibi bir niyetiniz var mı? 

- Ben aday değilim ama şu an yapacak bir işim var.

Bu ne demek oluyor? 

- Fırsat çıkar çıkmaz fiziki olarak İran’da olmak istiyorum. Bugünden gidersem ne olacağını tahmin edin.

Ne olur? 

- Ne olacak, vururlar! Bu, rejim muhaliflerini ortadan kaldıracak suikastlar konusundaki yetkinliğini kanıtlamış bir rejim. Ama ben bugün insanların birleştirici bir sese ihtiyacı olduğunu söylüyorum. O ses benim.