Kültür-Sanat

Nazilerin yağmaladığı sanat eserlerini aramak

Nazilerin işgal ettikleri ülkelerde yağmaladıkları binlerce sanat eseri ya hala müze duvarlarında asılı, ya da özel koleksiyoncuların kasalarında saklı bulunuyor

14 Kasım 2014 13:27

2. Dünya Savaşı sona ereli neredeyse 70 yıl oldu. Savaş döneminde Nazilerin yağmaladığı sanat eserleri sorununun bugüne kadar çözüme kavuştuğu sanılabilir. Ama öyle olmadı.

Nazilerin işgal ettikleri ülkelerde yağmaladıkları binlerce sanat eseri ya hala müze duvarlarında asılı, ya da özel koleksiyoncuların kasalarında saklı bulunuyor. Peki birinin koleksiyonunda böyle bir eser bulunduğunda kimi suçlamak gerekir? O dönem koleksiyonları için bu eserleri satın almış kişilerin çoğu ölmüş bulunuyor ve savaştan bu yana bu eserlerin bazıları meşru yollardan birkaç kez el değiştirmiş. Burada kim suçlanacak? Ya da savaşta yağmalanmış olduğu nasıl kanıtlanacak? Sanat dedektiflerinin bu işten kimi zaman milyonları bulan paralar kazanması ne kadar etik?

BBC Türkçe'de yer verilen ve George Adam'ın bu tür soruları ele aldığı makale şöyle devam ediyor:

Bu sorular 81 yaşındaki Cornelius Gurlitt’in Mayıs 2014’te Münih’te ölümü üzerine evinde 1400 sanat eserinin bulunması üzerine yeniden gündeme geldi. Gurlitt’in babası Hildebrand Nazi döneminde sanat simsarlığı yapıyordu. İki evinde bulunan eserlerin en azından bir kısmının Yahudi evlerinden yağmalandığı biliniyor. Evde gizlenmiş eserler arasında Matisse, Picasso, Renoir ve Chagall tabloları bulunmuştu.

2. Dünya Savaşı sırasında milyonlarca sanat eseri yağmalanmıştı; fakat bu eserlere ulaşıp sahiplerine iade etme işi ancak 1990’lardan sonra hız kazandı; komünizmin çökmesiyle arşivlere ulaşıp eserlerin yasal sahiplerini bulmak mümkün hale gelince.

Sanat piyasası açısından savaş yağması önemli bir sorun teşkil ediyor. Herhangi bir eserle ilgili en ufak bir şaibeli durum onun satışını olumsuz olarak etkileyecektir. Bu nedenle müzayedeciler eserlerin geçmişlerini araştıran özel ekipler oluşturdu.

Öte yandan bir eser eski haline getirildiğinde geçmişiyle ilgili artık hiçbir sorun kalmadığından satış sorunu da ortadan kalkıyor. 2014 başlarında empresyonist ressam Camille Pissarro’nun bir tablosu 33,6 milyon dolara satılmıştı. Pissarro’nun ‘Montmarte Bulvarı’ adlı başka bir tablosu ise Yahudi bir sanat koleksiyoncusuna aitken Naziler ona zorla sattırmış, daha sonra ise varislerin eline geçmeden İsrail’de bir müzede ortaya çıkmıştı.

 

Sanat dedektifleri

 

Yağmalanmış sanat eserlerinin izini süren çok sayıda avukat ve dedektif var. Bunlardan en ünlüsü Almanya’dan Clemens Toussaint. “Bazılarının gözünde o, kendi hakları olan bir şeyin iade edilmesini sağlayacak bir peygamber iken, bazıları da onu kendi mali çıkarları için günahsız koleksiyonculardan ya da kamu müzelerinden bu eserleri söküp alan zalim olarak görüyor. Bu iş için aldığı paralar bazen eserin satış fiyatının yarısına denk geliyor,” diyordu gazeteci Marc Spiegler, 2003’te yazdığı bir makalede.

Toussaint’in en ünlü davası, 1940’ta Amsterdam’dan kaçan Hollandalı bir sanat simsarı Jacques Goudstikker ile ilgiliydi. Goudstikker’in galeri deposunda bulunan 1400 tablonun çoğunu Nazi liderlerinden Hermann Goering kaçırmıştı. Savaş sonrasında bunların birçoğu Hollanda müzelerine aktarıldı. Goudstikker’in varisleri, Toussaint ve çok sayıda başka avukata epey para döktükleri uzun bir adli mücadele yürüttü. Davaların bir kısmı hala devam ediyor ve masrafları karşılamak için, iade aldıkları tabloların bir kısmını satmak zorunda kaldılar.

Olayların üzerinden daha uzun zaman geçtikçe bazı miras iddiaları da fırsatçılığa dönüşmüyor değil. Ünlü İngiliz müzisyen Andrew Llod Webber, Picasso’nun ‘Angel Fernandez de Soto Portresi’ adlı tablosunu 2006’da New York’ta bir müzayedede satmak istemişti. 40-60 milyon dolar arasında satılması beklenen tablo, yeni varislerin çıkması üzerine son dakikada satıştan çekildi. Tablo daha sonra 2010’da Londra’da 52 milyon dolara satıldı. Ayrıntıları açıklanmamakla birlikte Webber’in paranın bir kısmını varislere vererek anlaşmaya vardığı tahmin ediliyor.

Sanat eserlerinin sahiplerine kavuşturulması işlerini yürüten Londra’daki Art Recovery International adlı kurumundan Chris Marinello, birisinin savaş yağması olduğunu bilmeden iyi niyetli bir şekilde sahip olduğu bir eserin yağma olduğunu öğrendiğinde ne yapacağına dair soruyu şöyle yanıtlıyor:

“Her olayı farklı ele almak lazım. Satış son zamanlarda gerçekleşmişse alıcının tedbirli davranıp gerekli araştırmaları yapması beklenir. Ama daha eski satışlarda bu tür veri tabanları olmadığından aynı şey beklenmiyor. En doğru şey, hak talebinde bulunanlarla konuşmak. Bazıları eserin geçmişini öğrenince onu iade ediyor. Bazıları satın aldıkları parayı geri istiyor. Bazıları ise ‘sizin müşterileriniz para elde etmeye çalışıyor’ deyip kötü davranıyor. Biz müzakere yoluyla sonuç almak istiyoruz; ama bu her zaman kolay olmuyor.”

 

Makalenin İngilizce aslına buradan ulaşabilirsiniz.