Farklı çevrelerden kadınların kürtaj hakkındaki tutumları ve başbakanın açıklamaları hakkındaki görüşleriyle ilgili olarak Prof. Dr. Bilgin, Ulema fetvasına göre, İslamiyet'te gebeliğin 42. gününe kadar kürtaja izin verildiğin söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "kürtaj cinayettir" ve "her kürtaj bir Uludere'dir" açıklaması hem medyada hem de feminist çevrelerde konuşulmaya devam ederken, bu tartışma İslami çevrelerde kendine pek yer bulamadı.
Bianet'te Çiçek Tahaoğlu, ilahiyatçı Prof. Dr. Beyza Bilgin, Toplumsal cinsiyet alanında çalışan araştırmacı Feyza Akınerdem, Sosyolog ve Özgür Açılım Platformu sözcüsü Filiz Işıker'e kürtaj hakkındaki tutumlarını ve başbakanın açıklamaları konusundaki görüşlerini sordu.
Prof. Dr. Bilgin: İslamda 42. güne kadar izin var
Ankara Üniversitesi'nde "Dinlerde Kadın" dersini veren, Prof. Dr. Beyza Bilgin, İslam'da gebeliğin 42. gününe kadar kürtaja izin verildiğini, Ulema'nın bu konudaki fetvasında "Daha ruh üflenmemiştir, bu cinayet sayılmaz" dediğini söylüyor:
"Başbakan durup dururken bunu neden söyledi, öncelikle bunu sorgulamak gerekiyor. Niye özellikle kadın kongresinde söyledi? Kadınlar da bunu çılgınca alkışladılar. Acaba bu kadınların bir sorunu mu var, diye düşündüm. Eşime sordum, onların partili kadınlar olduğunu, başbakan ne söylese alkışlayacaklarını söyledi. Sonra başka bir arkadaşıma sordum, o da aynı cevabı verdi, buna kürtajla ilgili bir anlam yüklemememi önerdi.
"Olabilir tabi. Ama bu çok önemli bir durum. Niçin durup dururken kürtaj Uludere'ye benzetildi. Bu da çok enteresan. Ben bunlardan bir şey çıkaramadım. Ama İslam'da kürtajla ilgili neler var, size onu söyleyebilirim.
"İslama göre, çocuğun istenmediği durumda ne yapılır? Hz. Peygamberin tavsiyesi şudur: planlama yapmak ve korunmak. Cahiliye denen İslam öncesi dönemde bunu erkekler yapıyordu. Peygamber de onlara bunu yapmamalarını söylemiyor. Tam aksine bu konuda bir ayet var: 'Siz ne kadar korunsanız da Allah istediğini yaratır. İstediğine çok çocuk verir, istediğini kısır yapar. İstediğine kız çocuğu, istediğine oğlan çocuğu verir. "O zamanlar kızlar istenmiyordu. Korunmayla oğlan çocuğa sahip olmak mümkün değil. Bu ancak çocuk doğduktan sonra planlanabilecek bir şey. Bunu da Araplar, erkek çocukları yaşatıp, kızları biraz yaşattıktan sonra diri diri gömerek gerçekleştiriyordu. Bu herkesin yaptığı bir şey değil, karşı çıkanlar da var şüphesiz. Ama şimdiye göre, yaygın diyebileceğimiz bir şey. Mesela Halefi Ömer bir kız çocuğunu bu şekilde gömmüş ve unutamadığı hadiselerden biri olduğunu söylüyor. Demek ki olağan bir şeymiş.
"Kürtajla ilgili olarak ise Ulema'nın fetvaları var. Hristiyanlıkta nasıl kilise karar veriyorsa, İslam'da da bu işi Ulema yapıyor. Ulema, Secde Suresi'nin 9. Ayet'inden yararlanmış. Burada Allah'ın insanı nasıl yarattığını anlatıyor. Önce topraktan Allah'ın erkeği ve dişiyi yaratması, ruhunu üflemesi; sonra da onların birbirine karşı alakasından diğer insanların ve bütün soyların üremesi.
"Planlamaya zaten izin veriliyor, çünkü nasıl olsa Allah istediğini yaratır. Ama istenmemiş bir çocuk olursa, yani korunmaya rağmen olmuşsa ve aile buna hazır değilse, Ulema demiş ki, 'Allah'ın yaratış safhaları vardır. Ruh üfleninceye kadar çocuğun teşekkül etmesinin anne karnında safhaları var.
"Önce baba maddesiyle anne maddesi, rahimde karşılaşıp birbirini tutabilirlerse, rahime tutunuyor ve çocuk şekilleniyor. Şekillenmeden önce eğer farkedilir de kürtaj yapılırsa, buna izin veriliyor. Ulema, 'Daha ruh üflenmemiştir, bu cinayet sayılmaz' diyor. Ulema o zamanlar bunu 42 gün diye söylemiş, şimdi de doktorlar bunu 10 hafta olarak velirliyor. Yani buna izin veriliyor.
"Ama bunun sınırı vardır. Korunmanız ve planınızı yapmanız gerekiyor, ama buna rağmen olmuşsa çocuk alınabilir. "Mesela kız çocukları aileiçi ilişkiden ya da savaşlarda kadınlar hamile bırakılıyor. Sonradan çocuğa kimsenin sahip çıkmayacağı, toplum tarafından dışlacağı durumlarda, erken zamanda bunun olmasına izin veriyor Ulema. İslam'da bu kurallar, Kilise'nin kuralları kadar katı değil."
Akınerdem: Kürtlerin yaşam hakkını doğmamış bebeğinkine benzetmek?
Toplumsal cinsiyet konusunda çalışan araştırmacı Feyza Akınerdem, başına gelmeden kürtaj konusunda bir hükümde bulunmanın yanlış olduğunu, ama asıl üzerinde durulması gereken konunun Uludere benzetmesi olduğunu söylüyor:
"Ben başbakanın meseleyi kürtaj tartışmasına bile isteye çektiğini düşünüyorum. Hem meseleyi Uludere olayından uzaklaştırmak istemesi, hem de böyle konuşarak aslında Kürtlerin yaşam hakkını da tıpkı doğmamış bebeğinki gibi tartışmalı bir mecraya çekmesi esas trajik ve acı olandır diye düşünüyorum.
"Ben kürtaj cinayet midir değil midir'in tek bir cevabı olduğunu düşünmüyorum. Hiç başıma gelmedi. Hiç bu konuda karar vermem gerekmedi. Genelde bu tip durumlarda normatif yaklaşmayı doğru bulmuyorum. Tamamen spekülatif bir konu. Yapılan gazete ve websitesi haberlerinde de odak noktasının hala Uludere olması gerektiğini düşünüyorum."
Işıker: Önemli olan varolanları yaşatmak
Sosyolog ve Özgür Açılım Platformu sözcüsü Filiz Işıker ise kadının hayati tehlikesi olmadığı durumlarda isteğe bağlı yapılan kürtajın haram olduğu görüşünde. Ancak kürtajın "Uludere"ye benzetilmesine tepki gösteriyor ve üç çocuk teşvikleriyle ilgili ise "önemli olan varolanları yaşatmak ve onlara insanca muamele etmek" diyor:
"Özgür Açılım Platformu sözcüsü ve Müslüman bir kadın olarak kürtajla ilgili benim söyleyeceklerim İslam dininin buyrukları dışında olamaz. Bir Müslüman için bedeni, üzerinde keyfince tasarrufta bulunabileceği bir eşya değil Allah'ın emanetidir. Yani İslam düşüncesine göre insan, özelde bedeninin ve genel olarak kozmozun/ekolojik sistemin sahibi değildir. İnsanın kendi bedenine ve ekolojiye kendi iradesiyle istediği müdahaleyi yapabileceği yargısı insan merkezli aydınlamacı felsefenin yargısıdır. İslam düşüncesi ise kainata ve insana böyle bakmadığından Allah'ın ruh üflediği bir canlı olan ceninin öldürülmesine cevaz vermez. Kadının hayati tehlikesi gibi istisnai durumlar dışında yapılan kürtaja cinayet denir. Doğmuş ya da doğmamış bir insanı öldürmek haramdır.
"Başbakanın 'her kürtaj bir Uludere'dir' açıklamasını talihsiz bir açıklama, kaş yapayım derken göz çıkarma olarak okuyorum. Uludure'de katledilen, çoğunun çocuk olduğu 34 kişiyle ilgili kimseden bir hesap sorulmamışken, hükümet içinden hukukla, insafla alakası olmayan açıklamalar gelirken böyle bir ifade, en başta öldürülen 34 insanın acılı akrabalarını yaralamıştır. Uludere mevzusu çözümlenmeyi beklerken bu tarz bir açıklamanın kabul edilebilir bir yanı yoktur. Hükümetin görevi zaten bu olayın sorumlularını bulmaktır. Başbakan sürekli olarak üç çocuk vurgusu yapıyor ancak önemli olan üç beş değil önemli olan belki de varolanları yaşatmak ve onlara insanca muamele etmek."