Gündem
BBC Türkçe

Menbic'in alınması Türkiye için ne anlama geliyor?

Stratejik önemi yüksek kent, Cuma gününden bu yana Suriye Demokratik Güçleri\'nin (SDG) kontrolünde. Ankara\'nın, SDG\'nin omurgasını oluşturan Kürt YPG güçlerinin Fırat Nehri\'nin doğusuna çekilmesinde ısrarlı olması ise Türkiye-ABD ilişk

15 Ağustos 2016 22:33

Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün Türkiye'ye ve dünyaya açılan kapısı olarak görülen Suriye'nin kuzeyindeki Menbic kenti, artık Kürt ve Arap birliklerin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) kontrolünde.

SDG güçleri yaklaşık 70 gün süren bir operasyonun ardından Cuma gecesi kent merkezine girdi. Onları sevinçle karşılayan kadınlar, IŞİD'in giymeyi zorunlu kıldığı siyah çarşafları yaktı.

Fotoğraflarla IŞİD'in elinden alınan Menbic

Fırat Nehri'nin batısındaki kent ve çevresi, çatışmalar sırasında "dünyanın en sıcak noktası" olarak nitelendirilmişti. Menbic, Türkiye sınırından bir, IŞİD'in Suriye'deki kalesi olarak görülen Rakka'dan ise iki saat uzaklıkta.

Kentin IŞİD'den alınmasında ise İncirlik Üssü'nden kalkan koalisyon uçaklarının hava desteği de etkili oldu.

15 Temmuz'daki darbe girişimi sonrası Fethullah Gülen'in iadesi talebiyle gittikçe gerilen ABD-Türkiye ilişkilerinde ağırlık kazanan konulardan birinin de Menbic olacağını tahmin etmek güç değil.

Menbic operasyonu, Türkiye ile ABD arasında görüş ayrılıklarına da yol açmıştı.

Bunun temel nedeni ise Menbic'e operasyon düzenleyecek kara gücünde, Türkiye'nin, PKK'dan farkı olmadığını söylediği Kürt Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) askeri kanadı Halk Koruma Birlikleri'nin (YPG) de bulunmasıydı.

Ankara özellikle Türkiye'de çözüm sürecinin sona ermesinin ardından, YPG'nin Suriye'de attığı adımlardan ve ABD ile Rusya gibi iki büyük gücün desteğini almasından doğan rahatsızlığını sık sık dile getiriyor.

Türkiye ve ABD'nin Menbic'le ilgili olarak fikir birliğine vardıkları tek konu, IŞİD'den bölgeden uzaklaştırılmasıydı.

ABD yetkilileri ise Türkiye'nin, Suriye'nin kuzeyinde bir Kürt koridoru oluşmasıyla ilgili hassasiyetini anladığını söylüyorlardı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bugün yaptığı açıklamada ABD'nin, SDG içindeki PYD'lilerin tekrar Fırat Nehri'nin doğusuna geçeceğine yönelik sözü olduğunu vurguladı. Mevlüt Çavuşoğlu, "Şimdi ABD'nin bu sözünü tutması gerekiyor" dedi.

Peki bundan sonra ne olacak? Menbic'i kim yönetecek? SDG nereye yönelecek?

BBC Türkçe'ye konuşan Türkiye'nin eski Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen'e göre akılcı olacak sonuç, Afrin ve Menbic'in El Bab üzerinden bağlanması.

Aydın Selcen, "Bazıları bundan sonraki hedefin Cerablus olduğunu söylüyor ama ben katılmıyorum. Alttan iki taraf birbirine bağlanır ve IŞİD iyice izole olur" diyor.

Selcen, YPG olmadan askeri adımların atılmasının imkansız olduğunu belirtiyor, Menbic'de yönetimin çok sesli olması için çaba gösterileceğini vurguluyor:

"Burada Rojava adından dahi kaçınıyorlar. Burada Çeçenler, Türkmenler, Araplar var. Doğrudan demokrasi yoluyla, yerelden yukarıya gidecek şekilde özerk bir bölge inşa edilmeye çalışılıyor.

"Her ne kadar aksine propaganda yapılmaya çalışılsa da oradaki Araplardan pek şikayet dalgası yükselmiyor. Sahada Türkmen ve Arap komutanlar da var."

Bölgedeki gelişmeleri yakından izleyen güvenlik uzmanı Metin Gürcan ise Menbic'in, Rakka'ya düzenlenebilecek olası bir operasyonun "stratejik yığınak noktası" olarak kullanılabileceği kanısında.

Metin Gürcan, Menbic'i farklı güçlerin yöneteceğini söylüyor:

"Menbic'in hava sahasını ABD yönetecek; karada operatif düzeyini ise stratejik düzeyini Kürtlerle, Araplar, ABD'liler birlikte yönetiyormuş gibi bir görüntü çizilecek. Ama bizzat sahada, oradaki insanlarla bire bir muhatap olacak olan ise YPG'dir."

Türkiye'nin tepkisi ile ilgili tartışmalara gelince...

Metin Gürcan, Menbic'in "makyajlı YPG" olarak tanımladığı SDG'nin eline geçmesinin, Türkiye siyasetinde fay hattı yaratabilecek bir soruyu ortaya çıkardığını düşünüyor.

Bu soruyu ise şöyle özetliyor:

"Menbic'in IŞİD'in elinden YPG'nin eline geçmesine üzüldünüz mü, sevindiniz mi?"

Gürcan'a göre, Türkiye'nin yakın dönemde ivedilikle yanıtlaması gereken bir soru bu. Ankara'daki karar alıcılar için de bir ev ödevi...

Ankara'nın beklentilerini ve riskleri değerlendiren Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü'nden Doç. Dr. Cengiz Tomar ise aslında her hamlesi birbirine sıkı sıkıya bağlı bir tablonun çerçevesini aktarıyor. En önemlisi ise Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinin "tamamen" bozulabileceğini düşünüyor:

"ABD Türkiye'ye verdiği güvenceyi yerine getirmez ve Fırat'ın batısında PYD'nin kalıcı olacağı anlaşılırsa, Türk-ABD ilişkileri tamamen bozulur. Ancak PYD de şu anda Suriye'de ABD'nin en önemli müttefiklerinden biri. Bu bölgede yönetimin kimde olacağı, PYD'nin bu bölgeden çekilip çekilmeyeceği hususunda ABD başat rol oynayacak."

PYD'nin bölgede kalmasının Türkiye'nin tezlerine aykırı olduğunu hatırlatan Tomar, mevcut iç sorunların Türkiye'nin elini zayıflattığını, Rusya faktörünün de Türkiye'nin Suriye politikasında önemli bir değişiklik anlamına gelebileceğini belirtiyor.

IŞİD'e karşı Türkiye sınırının hemen ötesinde düzenlenen operasyonların bir başka etkisi daha var.

Aydın Selcen, "Cihatçıların Türkiye'ye süpürülmesinin beraberinde getirdiği güvenlik risklerine" dikkat çekiyor.

Türkiye'nin eski Erbil Başkonsolosu, Menbic'deki son gelişmeler sonrası atılacak yeni adımların IŞİD'i Türkiye sınırındaki küçük bir bölgeye hapsedebilceğini, bu tehlikeye karşı gereken önlemlerin alınması gerektiğini vurguluyor.

Selcen, "Türkiye'nin her şeyden evvel ulusal tehdit algılarının başına, Suriye kaynaklı cihatçı saldırıları yazması gerekir" diyor. Eski Başkonsolosa göre, "Sahada yolun sonu göründü":

"Bu cihatçılar burada sıkıştıkça aileleriyle birlikte Türkiye'ye doğru süpürülüyorlar" diye konuşuyor Selcen ve ekliyor:

"Bizim bunlara karşı bir planlamamız var mı? Ne gibi tedbirler planlıyoruz?"

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir