Politika

Mehmet Altan: Fransa’da 'oy kapma' hesabı yok, katile katil diyorlar...

"Sadece kendilerinin değil, Türkiye’nin de başını belaya sokacaklar"

16 Kasım 2015 11:50

Mehmet Altan*

Yüz iki insanımızı göz göre yitirdiğimiz Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ölümcül katliamının üzerinden ancak bir ay geçmişken, bu kez insanlık, aynı katilin barbarca saldırısıyla Paris cihetinden sarsıldı.

Bir ülkeyi ve toplumu öldürerek ve korkutarak esir alacağını sanan psikopat bir katil çetesine karşı nasıl kararlı bir duruş gösterilir?

Fransa, izi kolayından silinmeyecek büyük bir travma yaşarken, bunu tüm dünyaya ve çok az bir süre önce saldırı kurbanlarının üzerine polis gönderip gaz sıkan Ankara iktidarına gösterdi.

Fransa Cumhurbaşkanı sözü Başbakan ya da İçişleri Bakanı’na bırakmadı, anında devreye girerek, halkına cesaret ve güç vermeyi amaçlayan bir konuşma yapıp ardından gerekli ilk önlemleri aldı ve bakanlar kurulunu topladı.

Ertesi gün ise Cumhuriyet Başsavcısı’nın ağzından katliamın tüm ayrıntılarını ve katilin kimliğini de öğrendik.

Katliamı IŞİD yapmıştı, zaten kendisi de üstlendi.

***

Biz ise Ankara katliamından sonra kan üzerinden seçim kazanmak isteyen umacı bir yüz gördük.

Olayın ardından Türkiye, sırıtan ve 102 ölüme rağmen herhangi bir ihmal olmadığını iddia eden bakanlara rastladı, bu şahıslar hala bakanlık koltuklarında oturuyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara Garı’ndaki terör saldırısıyla ilgili ‘yazılı’ açıklama yaptı. Başsavcılık, saldırının talimatının Suriye’deki IŞİD terör örgütünden verildiğini belirtti.

Hâlbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan, “burada DAEŞ de var, PKK da var, El Muhaberat da var… Burada Suriye’nin kuzeyindeki PYD terör örgütü de var” diyordu, konu mankeni gibi ortalıkta dolaşan bir diğeri ise ‘kokteyl eylemden’ söz ediyordu.

HDP oylarına akıllarını takmış olduklarından açıkça IŞİD diyemiyorlardı… İşin içine PKK’yı, PYD’yi sokmaya, insanların aklını karıştırmaya uğraşıyorlardı.

Fransa’da ise seçimlerde ‘oy kapma’ hesapları yoktu, toplumu ve devleti tehdit eden bir belaya karşı ortak hukuksal bir duruş vardı.
Katile katil diyorlardı.

***

Bu ikiyüzlülüğün, dünyayı kandırırım sanma ilkelliğinin ve kurnazlığının altını çizmemin bir nedeni var.

Ölüme susamışların Paris katliamı 21’inci yüzyılın da çok zor geçeceğini gösteriyor.

Batı dünyası kendi varlığına ve yaşam biçimine kast eden bir barbarlığa karşı Hollande’ın değişiyle ‘acımasız’ önlemler alacak.

Sadece içine kapanmak ve duvarlarını yükseltmekle kalmayıp, Ortadoğu’daki ‘İslamcı’ görünümlü çıldırmaya karşı da bölgede sert alternatif çareler üzerinde yoğunlaşacak.

‘Müslüman-demokrat’ bir sentezi boşa çıkararak, hırsızlık ve baskıda karar kılan Ankara da muhtemelen bu yeni gelişmeyi okuyamadığı, yalan dolan ile dünyayı kandıracağını sanan bir eblehlikle ortalarda dolaştığı için bu gelişmelerden fazlasıyla etkilenecek.

***

Küreselleşme, gelişme düzeyleri çok farklı olan dünyaları kolayından yan yana getiremeyecek gibi gözüküyor. Olup biteni, biraz da hala kendi etkin karakterini ve özellik çizgilerini oturtamayan 21’inci yüzyıl açısından değerlendirince, zor bir çağa girdiğimizi anlayabiliyoruz.

Paris’teki saldırı, insanlığın ortak kültürüne kendi kimliğine sahip çıkarak katılmak ve onu zenginleştirerek yeni çağa uyum sağlamak yerine, öldürmeyi, kafa kesmeyi, kaba kuvvetten medet ummayı tercih edenlerin dünyayı bir süre daha kalın duvarlarla böleceğini ortaya koyuyor.

Bu anlayış, değişik kültürlerin ve yolların birleşmesini değil, en azından şimdilik sert bir biçimde kopmasına neden olacak.

Çağın ilk yarısı, kendini maalesef bu içindeki kanlı ve sert iklim üzerinden tanımlayacak gibi.

***

Bu sert sarsıntıyı bütün dünya, özellikle Ortadoğu ve tabii Türkiye hissedecek… Bizim bölgemizin çok sert siyasi depremlerle sallanacağını tahmin etmek çok zor değil.

Devleti çökerterek, şiddet ve zorbalıkla kendi diktatörlük hayalleri peşinde koşan Ankara’daki iktidarın tüm bunları okuyup değerlendirme kabiliyeti hiç yok.

Onlar 17-25 Aralık dosyasını kapatıp, devlet hazinesinin başında patlayınca kadar kalmak için her şeyi yapmaya hazır görünüyorlar.

‘Kendileri gibi konuşmayanı’ ülke içinde susturmaya sıvansalar da 21’inci yüzyılın zor koşulları karşısında nasıl duracaklarına dair hiç bir fikirleri olmadığı yalpalamalarından açıkça anlaşılıyor.

Bu çizgide devam ederlerse sadece kendilerinin değil, Türkiye’nin de başını belaya sokacaklar.


Bu yazı gazete360.com'da yayımlanmıştır