15 Ocak 2019 17:29
CHP ve İyi Parti'nin oluşturduğu Millet İttifakı'nın 31 Mart'ta yapılacak yerel seçim için Ankara'dan aday gösterdiği Mansur Yavaş, tanıtım toplantısında konuştu. "Artık müsrifliğe dur demenin zamanının geldiğini" söyleyen Yavaş, "Ankaralıların aldıkları hizmet karşılığı ödedikleri bu paraları har vurup harman savuramayız. Tüm harcamalarımızın hesabını vereceğiz" dedi. Yavaş, Ankara'yı tarafsız bir şekilde yöneteceğini de söyledi.
ATO Congresium'da Aday Tanıtım Toplantısı'nda konuşan Yavaş'ın açıklamlarından satır başları şöyle:
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyor, Cumhuriyetimizin Başkent’i için çıktığımız bu yolda, katkılarınızdan dolayı şükranlarımı sunuyorum.
Cenab-ı Allah başımızı öne eğdirmesin, halkımıza karşı mahcup etmesin. Yüz akıyla çıktığımız bu yolculuğu yine yüz akıyla tamamlamayı nasip etsin.
Değerli misafirler,
Öncelikle şu sözlerimizin altının çizilmesini özellikle istiyoruz: Gerginlikten, çekişmeden, kavgadan yorulmuş olduğuna inandığımız Ankara’mıza söz veriyoruz. Bizler kavgaya, çatışmaya, husumete gelmiyoruz. Tam tersine; kardeşliğimizi pekiştirmeye, Ankaramızı yaşanılır kılmaya, huzurlu ve sağlıklı bir kent haline getirmeye geliyoruz.
Çok istiyor ve yürekten inanıyoruz ki; 1 Nisan’da yeni bir sabaha uyandığımızda, ülkemizin siyasi Başkent’i Ankara’mız, huzurun da Başkent’i olmaya başlayacaktır.
Çünkü bizler, nefret dilini kendimizden uzak tutacağız. Sevgi ekip, sevgi biçeceğiz. Hiçbir ayrım yapmadan, 5 buçuk milyon Ankaralıyla birlikte bu şehri kardeşçe kucaklayıp ileriye taşıyacağız.
İşte bundan dolayıdır ki, seçimi kazandığımızda kendimizi asla zafer kazanmış saymayacağız. Bu savaş değil ki… Ne zaferi? Kime karşı zafer? Demokrasilerde kaybeden olmaz. Biz bu seçimi, Ankara halkının bize sadece beş yıl için verdiği hizmet etme yetkisi olarak göreceğiz.
Oy veren, vermeyen bütün Ankaralılara adil ve eşit hizmet vermeyi; izzet, şeref ve kul hakkının gereği sayacağız. Kim olursa olsun, karşımızdakini herhangi bir partinin taraftarı olarak değil, bütün kimliklerden bağımsız, sadece ve sadece insan olarak göreceğiz. Kim olursa olsun, taşıdığı hiçbir sıfat, herhangi birini veya bir grubu öncelikli yapmayacaktır. Göreve başladıktan itibaren belediyede liyakat ve ehliyeti en büyük kriter olarak göreceğiz. Partizanlık, akrabalık veya başka aidiyetlere asla prim vermeyeceğiz.
Belediyemizin çalışanlarını mesai arkadaşımız olarak kabul edeceğiz. Alnının teriyle üreten, emek veren Belediye personelini, herhangi bir kişisel nedenden dolayı işten çıkarmayacağız. Kimsenin ekmeğiyle oynamayacağız. Hizmeti ihtiyaç ve aciliyet sırasına göre dağıtacağız.
Bu kent yönetilirken betonlaşma uğruna insan gerçeği ihmal edildi, yok sayıldı. Beton severler kazandı ama insanımız kaybetti. Kendi yüksek ama ruhu olmayan binalarımız oldu. Sosyal hayatımız, vasıflarımız, güzel özelliklerimiz büyük darbe aldı. Maalesef şehrimiz insana göre değil, araçlara göre planlandı.
Değerli hemşehrilerim,
Ankara’da ve büyük kentlerin tamamında insanların stres yaşaması, hastalıkların artması, yaşadığımız şehir selleri ve afetler, klimatik dengenin bozulması tesadüf mü sanıyorsunuz?
Bilimsellikten uzak, şehircilikten anlamayan, şehri sadece betona, araçlara boğan ve insanı yok sayan bir anlayışın sonucu elbette böyle felaketler olacaktı.
Belediyecilikte hepimizin bir zihniyet devrimine ihtiyacı var… Şehirlerin havası, suyu, yeşili, taşı toprağı, tarihi dokusu ve tüm canlıları, seçilen başkanın keyfince kullanacağı bir şekilde kendi mülkiyetine geçmiyor. Tüm bu değerler, gelecek nesillerin bizlere emaneti… Bunları korumayı, geliştirmeyi ve gelecek nesillere emaneti sağlam olarak teslim etmeyi görev olarak kabul edeceğiz. Bizler bilimle, ortak akılla ve çağdaş bir belediyecilik anlayışıyla kenti yönetmeye talibiz.
Öncelikle insanımıza temiz hava, musluktan içilebilir su, 24 saat ve konforlu bir ulaşım vaat ediyoruz. İnsanların güvenli bir şekilde kullanabileceği, toplamda en az 32 kilometrelik bisiklet yolunu şehrimize kazandıracağız.
Kamusal açık alanlarda internete ücretsiz ulaşım hakkını önemsiyoruz.
Sosyal yardımlara devam edeceğiz. Bizler sağ elle verileni sol elden gizlemeyi emreden kültürden geliyoruz. Yardımları yaparken kameralarla gitmeyeceğiz, hiçbir ihtiyaç sahibini rencide ettirmeyeceğiz. Ayrıca, hem onların çocuklarının sağlığı ve eğitimi ile ilgilenip, hem de meslek sahibi olmalarını sağlayacağız.
Çarpık kentleşmeye ve ranta dayalı imar uygulamalarına asla izin vermeyeceğiz. Yatay mimariyi özendirip, sağlıklı şehirler meydana getirmeyi planlıyoruz.
Çevreci ve yeşil enerjiyi her alanda kullanacak ve teşvik edeceğiz. Yeşil kuşakla çevrilmiş Ankara’nın içerisinde, peyzaj betonuyla kuşatılmış doğal park ve yaşam alanlarıyla kente nefes aldıracağız. Ankara’mızı betona değil yeşile boğacağız.
Bir yandan kentin ekonomik kalkınması ve işsizliğin azalması için gerekli bütün hamleleri yaparken, diğer yandan turizmde çeşitliliği artırmayı hedefliyoruz.
Sağlık yatırımlarını desteklerken, “Akıllı Ankara Projesi” ile de insanlarımızın hayatını kolaylaştırmayı; kadınlara, emeklilere, emeklilikte yaşa takılanlara (EYT), gençlere ve çocuklara, öğrencilere, engellilere, yaşlılara, esnafa, işsizlere ve yetimlerimize, huzurlu ve mutlu yaşayabilecekleri bir Ankara’yı vaat ediyoruz. Sokak hayvanlarının özgürce dolaşacağı ve hayvan severlerle buluşacağı barınaklar kuracağız.
Çevre ilçelerde ve köylerde, büyükşehir uygulamasıyla ortaya çıkan sorunları ortadan kaldırmayı, köylerin kalkındırılmasını ve köye dönüş projesini hayata geçirmeyi planlıyoruz. Tarımı destekleyeceğiz, üretici ve alıcıyı buluşturacağız.
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin uzun yıllardır süren, yurt dışından fidan ve ağaç getirme uygulamasına son vereceğiz. Yine Ankara dışından bitki getirme uygulamasına da son verip, tüm ürünleri Ankara ve çevresinden temin etmeyi ve Avrupalı köylü yerine, Ankara’nın çiftçi ve köylüsünü zengin etmeyi hedefliyoruz.
Bu anlamda, Atatürk’ün bize emanet ettiği Ankara’mızın, dünya başkentleri arasında layık olduğu değere kavuşması için çalışacağız.
Ankara’mızın en önemli marka değerlerinden, yüzyılı devirmiş koca çınar Ankaragücü’müzün Şampiyonlar Ligi’nde mücadele etmesi ve Gençlerbirliği’nin de yeniden Süper Lig’e dönerek büyük zaferlere imza atması için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağız. Şahsen lisanslı bir amatör sporcu olarak, sporun tüm çeşitlerinin destekleneceği bir yapının kurulmasını sağlayacağız.
Sonuç itibariyle, hayat kalitesinde, dünyanın zirvesinde bir Ankara tasarlıyoruz.
Ve buradan söz veriyoruz, belediyedeki görevimize başladığımızda ilk icraatımız; makam araçlarını azaltmak ve şahsımınki de dahil olmak üzere, belediyeye ait bütün makam araçlarının çakırlarını sökmek olacaktır. Ankara halkı ile bütünleşeceğiz. Ayrıcalıklı davranmayacağız.
Saygıdeğer misafirler,
Bugün burada, bazı misafir ve gazetecilerle yaptığımız konuşmalarda, hemen hepsi projelerimizi merakla beklediklerini dile getirdiler. Öncelikle şu mutluluğumuzu sizinle paylaşmak istiyorum; henüz seçim gerçekleşmeden bir projemiz hayata geçmiş durumda. İçme suyunda dün yapılan yüzde 30’luk indirim ve fiyatların sabitlenmesi bizim daha işbaşına gelmeden gerçekleşen projemizdir. Keşke bu indirimi daha önce dile getirdiğimizde yapsalardı da Ankara halkının cebinden yüzde 30 eksiltilmemiş olsaydı. bu parayla anneler çocuklarına neler alırdı? Bu fahiş fiyatlar yüzünden o çocuklar nelerden, nelerden mahrum kaldılar?
Dönelim proje meselesine…
Projenin kelime anlamı, “Tasarı”dır… ancak nedense, proje demek adet olmuş. “Tasarı”, içi boş bir kelime değildir. Maliyeti hesaplanmış, kurum ve kuruluşların yönetim organları tarafından onaylanmış, kısa ve uzun vadeye bağlanarak gerçekleştirilmesi kabul edilmiş bilimsel çalışmalardır.
Maalesef Ankara'da tasarı kelimesinin anlamına uymayan ne için yapıldığı bilinmeyen, planı programı olmayan ve estetiğe aykırı duran, milyarlarca paraya mal olmuş ama adeta ölü doğmuş onlarca proje var. Bu projeler, yürüyen dinozor projesi, semazen projesi, dev golf sahası projesi, uçan efeler, Hıdırlık Tepesi'ne uçak, otel ve diğerleri gibi tek tek saymanın gereği yok.
Tabi ki biz yapılan iyi şeyleri yıkmaya gelmediğimiz gibi hatalı bulduğumuz projeleri bile ıslah edip halkımıza kazandırmayı hedefliyoruz. Biz aynı hatalara düşüp kamu kaynaklarını gerçekçi olmayan projelerde israf etmeyeceğiz!
Değerli Hemşerilerim,
Artık müsrifliğe bir dur demenin zamanı geldi. Ankaralıların aldıkları hizmet karşılığı ödedikleri bu paraları har vurup harman savuramayız. Tüm harcamalarımızın hesabını vereceğiz.
Maalesef en büyük kutuplaşma Ankara'mızda. En zenginler ve en fakirler bir arada yaşıyor. Bu şehir, birbirini görmeyen, birbirini tanımayan ortak kentlilik bilinci ortadan kaldırılmış bir kent haline geldi.
Oysa Türkiye'nin kalbi burası. Atatürk’ün mirası…
Biz proje yarıştırmayacağız… Bizim planlı programlı, maliyeti hesaplanmış, sürdürülebilir onlarca projemiz var. Gerçek proje, halkın öncelikli ihtiyacı, kentin kazancı olan projelerdir…
Tüyü bitmemiş yetimi çoktan unuttuk. Biz onu unuttuk ama o bizi unutmuyor. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını çar çur eden projeleri, “ben yaptım oldu” diyerek vergisini ödeyen namuslu vatandaşın sırtına zorla sarma dönemi bitecek, bitmek zorunda!
Buradan taahhüt ediyorum; seçimi kazanınca, rakiplerin akılcı projeleri varsa, bunları da en az kendi projelerimiz kadar özenli bir şekilde hayata geçirmek için çalışacağız.
31 Mart’ta bir seçim olacak. Seçimi kazandığımızda, Belediye Meclisi'nin farklı partili üyelerden oluştuğunu göreceğiz. Biz niye kavga edelim? Elbette tartışacağız ama uzlaşacağız da. Bizim derdimiz makam değil. Bizim derdimiz, Atatürk’ün bize bıraktığı, yüzbinlerce şehidimizin kanıyla kazandığımız bu güzel ülkemizin Başkentini dünya standartlarında bir kente dönüştürmek.
Bizler devlet geleneğini, devlet terbiyesini bilen insanlarız. Büyükşehir Belediyesi'ni siyasete ayar veren bir mekanizma olarak değil, yasaların ön gördüğü biçimde devletin tüm unsurlarıyla uyumlu bir hizmet aracı olarak kullanacağız. Belediye, devletin bir hizmet birimidir. Bu çerçevede devletimizin en tepesinden en alt birimi olan muhtarlıklara kadar Ankara’ya ve hemşerilerimize hizmet yolunda, uyum içinde saygın bir ilişki sürdürmeye gayret edeceğiz.
Ankara’nın tertibe ve düzene ihtiyacı var. Coğrafi olarak İzmir ve İstanbul’da yaşanan trafiğin zorluğu anlaşılır da Ankara’nın sıkışıklığını anlamak mümkün değildir. Bunun tek nedeni, plansızlık ve yanlış tercihlerdir. Ulaşım planı insanlara göre değil, araçlara göre düzenlenmiştir. Ankara’da yerleşim, toplam arazinin %3’üne sıkışmış halde. Ankara’nın trafik sorunu da yerleşim sorunu da son 25 yıllık nizamsızlık ve plansızlığın bir sonucudur…
Pursaklar’da üşüyen bir yetimin de, Haymana’da iş yerini siftahsız kapatan esnafın da derdinin nedeni bu nizamsızlık yani plansızlıktır.
Osmanlı’da Belediye Başkanına “şehremini” derlerdi; Yani şehrin emin olunan kişisi. 7 yaşındaki çocuk da bizden emin olacak, 70 yaşındaki dedesi de. Bu bilinçle göreve talibiz.
Eskilerimizin güzel bir deyişi vardı, İzan...
İzan, anlayıştır derlerdi. Bu gökdelenler izansızlıktır. Bu debdebe, bu lüks izansızlıktır. Çarpık kentleşme izansızlıktır…
Ankara’nın kenar mahallelerinde insanlar yokluk içinde yaşıyor. Bir yanda görgüsüzce bir zenginlik, bir yanda insafsızca bir yoksulluk varsa o kentte izan kalmamıştır. İzan olmayınca, anlayış olmayınca, tok açın halinden anlamaz hale gelmiştir. İşte belediyenin görevi, bu sosyal adaletsizliği, ilçeler ve semtler arasındaki eşitsizliği en aza indirmektir...
İlim, irfan deriz. Peygamberimiz, “İlim Çin'de de olsa gidiniz, öğreniniz” der. İlim, ilim bilmektir. İlim kendini bilmektir. ilim, kentini bilmektir. İrfan ise, bilgiyi alıp ortak akılla hizmet etmeyi gerektirir. Oysa Ankara’da, insanların çoluk çocuk el ele yürüyebileceği, 3 sokak bile sayamaz hale geldik. Burası Başkent. Eğer sokakta çocuklarımızla el ele rahat bir şekilde yürüyemiyorsak bu nasıl bir kenttir?
Değerli hemşerilerim,
Buraya çok gösterişli videolar, bina resimleri de koyabilirdik. Mesele bunlarla göz boyamak değil, 25 yıldır bunlarla zaten yeterince göz boyandı. Artık yeter! Bu şehir, bir 5 yıl daha bu zihniyeti kaldıramaz. Mesela, sadece şu anda inşaatı devam eden binalar tamamlanıp dolduklarında bu şehrin trafiği dünyanın en kötüsü olacak.
Burası bir üniversite kentidir. İç Anadolu çanağının tüm kentlerinden, Yozgat’tan, Kırşehir’den, Çankırı’dan, Çorum’dan, Kırıkkale’den gelen güzel kardeşlerimin sadece kentli değil, başkentli olmasının zamanı geldi.
İşte benim en büyük projelerim bunlar. Belediyecilikte plan, kural ve bilgi dönemi. Tam olarak sorunları gören, dertlere derman olan belediyecilik dönemi. Ölçülebilen, denetlenebilen, şeffaf ve sürdürülebilir projeler… Ankara’ya vaadimizde sözümüz de budur.
Değerli Ankaralılar,
Ankara’yı tarafsız bir şekilde yöneteceğimize söz veriyoruz. Ankara çevre ilçelerinden başlayarak önce en yoksulu, en muhtacı gözeteceğimize söz veriyoruz. Belediyeyi, çağdaş bir belediyecilik anlayışıyla katılımcı, şeffaf ve hesap verebilir birşekilde yönetmeye söz veriyoruz. Bizler hesap vermeye talip oluyoruz. Allah’ın izni ve halkımızın takdiriyle, Ankaramıza ve güzel Ankaralı kardeşlerimize hizmetkar olmak için gece gündüz çalışacağımıza söz veriyoruz. Ankara’yı inovasyon, endüstri 4.0, tasarım, turizm, spor ve sanat merkezi haline getireceğimize söz veriyoruz. Attığımız her adımda, esnafımızın bereketini, halkımızın huzurunu arttıracak disiplin içerisinde olacağımıza söz veriyoruz. Benim en büyük projem, Ankara'nın güzel günler görmesidir. Ankara'nın mutlu yaşamasıdır.
Beraberce, el ele, sevgiyle, saygıyla ve sabırla. Yavaş yavaş…
Bu anlamlı yürüyüşümüze eşlik ettiğiniz için çok teşekkür eder, saygılarımı sunarım...
© Tüm hakları saklıdır.