Gündem

Kültür Bakanı: Türkiye şu anda play-off'da oynuyor, süper lige çıkacağız; OHAL'in turizme etkisi algı operasyonu

"Eserlerin peşinde hafiye gibiyiz"

02 Ağustos 2017 10:13

Kabinedeki revizyonla Kültür ve Turizm Bakanı olan Numan Kurtulmuş, Türkiye’nin şu anda play-off’ta oynadığını belirtti. Kurtulmuş, “Birileri de Türkiye’yi play-off’tan aşağıya atıp bir alt kümeye atmak istiyor. Onlar bizi aşağıya itmeye çalışıyorlar, küme düşürmeye çalışıyorlar, biz süper lige çıkacağız. Bir taraftan terör ve diğer algı operasyonlarıyla bu mücadeleyi sürdüreceğiz ama diğer taraftan da her alanda, savunma sanayisinden turizme kadar, kültüre kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

Kurtulmuş, PYD’nin isim değiştirme tavrı ile ilgili olarak ABD’nin tavrına da “Allah aşkına, ne biçim müttefiklik bu? Kimi kandırıyorsunuz? Niye kandırıyorsunuz? Bu kabul edilemez” tepkisi gösterdi.

Milliyet'ten Abdullah Karakuş'un, 1924-1960 arasında TBMM olarak kullanılan Cumhuriyet Müzesi’nde  sorularını yanıtlayan Kurtulmuş'un yanıtları şöyle:

Hedef 50 milyon turist

- Yeni hedefler ve yeni projeleriniz...

Biz tabii her alanda önümüze büyük hedefler koymak zorundayız. Türkiye artık sadece günü kurtaran politikalarla yürüyemez. Son 10-15 yılda büyük bir başarı kazandık ama henüz dünyanın süper liginde değiliz yani 10 büyük ekonomisinden birisi değiliz, şu anda play-off oynuyoruz. Birileri de Türkiye’yi play-off’tan aşağıya atmak istiyor, bir alt kümeye atmak istiyor. Onlar bizi aşağıya itmeye çalışıyorlar, küme düşürmeye çalışıyorlar, biz süper lige çıkacağız. Bir taraftan Türkiye’ye karşı bu işlerle, terör ve diğer algı operasyonlarıyla bu mücadeleyi sürdüreceğiz ama diğer taraftan da her alanda, savunma sanayisinden turizme kadar, kültüre kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu çerçevede önümüze büyük hedefler koymamız lazım. Türkiye 2023’te 50 milyon turist 50 milyar dolar turizm geliri hedefini yakalamak durumundadır. Hedeflerimizi büyük koyarsak daha hızlı koşacağımızı düşünüyorum. Aynı şekilde kültür alanında da atılımlar yapmamız lazım. İslam kültür ve medeniyetini bütün dünyaya tanıtacak büyük bir kültürel atağa da kalkmak mecburiyetindeyiz. İslam karşıtlığı yani İslamofobi diyorlar ya bunu düzeltmek lazım. Dünyadaki İslam karşıtlığı üretilmiş bir korkudur yani kasıtlı olarak bir takım çevrelerin ürettiği bir korkudur. İslam dünyasının baskılardan kurtulması hem de bütün dünyaya Müslümanlığın doğru tanıtılması için, İslam medeniyetinin doğru tanıtılması için gayret sarf edeceğiz.

- Turizmde hedefler nasıl?

Turizm sektörü Türkiye’nin gayrisafi millî hasılasının yüzde 12’sini oluşturuyor ve istihdamın yüzde 8.2’sini oluşturuyor, ekonominin önemli alanlarından birisi ve çok şükür, son yıllarda çok büyük bir gelişme kaydetti. Ama, maalesef, bölgemizde bu terörden ortaya çıkan birtakım algılar, özellikle Avrupa’da bazı ülkelerde yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı, Türkiye düşmanlığı şekline dönen bu politik gelişmeler, Rus uçağının düşürülmesiyle birlikte ortaya çıkan gerilim, Almanya’yla yaşanan kriz… Bütün bunları üst üste koyduğumuzda, 2015 ile 2016 arasındaki süreçte ciddi şekilde turizmde maalesef bir kayba uğradık. Şöyle söyleyebiliriz toplam bir rakam olarak: 11 milyon turist kaybettik, 12 milyar dolar da turizm geliri kaybettik. Ama çok şükür bu sene içinde bunların aşılmaya başlanmasıyla birlikte geçen yılın mayıs ayı ile bu yılın mayıs ayını kıyasladığımızda yüzde 16’lık bir iyileşmenin olduğunu görüyoruz. Sadece Antalya’da ilk altı aylık süre içerisinde yüzde 60 turiste bir artış var. Bunlar güzel işaretler. Bu, şunu gösteriyor: Türkiye’de turizm sektörünün dayanıklılığını gösteriyor. Ayrıca turizmde ürün ve pazar çeşitlemesine gideceğiz.

Algı operasyonu

- OHAL’in turizme etkisi...

Türkiye terörle mücadele ediyor. Türkiye’nin bir olağanüstü hâl uygulamasına ihtiyacı vardı ve bu uygulanmaya devam ediliyor. Bu uygulama sırasında sivil vatandaşa hiçbir zarar gelmediği gibi aslında Türkiye’deki olağanüstü hâl uygulamaları turistler açısından da çok fazla görünür değil. Türkiye’nin bütün şehirleri, Antalya’sı, İstanbul’u, İzmir’i, Bodrum’u en az Paris kadar, Londra kadar, Brüksel kadar, Berlin kadar güvenlidir. Bu bir algı operasyonu. ‘Aman Türkiye’ye gitmeyin’ diye şimdi biliyorsunuz Avrupa’da, özellikle Almanya’da hava limanlarında birtakım posterler açılıyor, oralarda imza kampanyaları düzenleniyor. Bu, son derece büyük bir haksızlıktır, Alman siyasetçiler ne derse desin Alman turistler yıllardır geliyor, son derece memnunlar. Dolayısıyla bu düşmanca sözlerin pratikte hiçbir kıymeti harbiyesi yok.


‘Ne biçim  müttefiklik anlayışı bu?’

- Afrin’deki Türkiye’ye yönelik tehditler ve ABD’nin PYD’ye silah verme ve isim değiştirmesi söylemlerine nasıl bakıyorsunuz?

Suriye politikasında, maalasef, tam manasıyla bir kargaşa hâkimdir. Dünya ölçeğiyle söylüyorum, başta ABD başta olmak üzere Suriye’deki müttefik güçler nasıl bir program izleyeceklerini, nasıl bir politika icra edeceklerini maalesef bilemiyorlar. Suriye’nin toprak bütünlüğü bölge barışının geleceği için önemlidir. Rakka da Musul da o şehrin kendi halkının malıdır yani oranın esas sahipleri onlardır. Diyelim Rakka’dan biz DEAŞ’ı çıkartırken ya da Musul’dan DEAŞ’ı çıkartırken orayı başka bir silahlı gruba teslim etmeyelim. Bunu biz, Amerikalılar başta olmak üzere bütün müttefiklerimizle konuştuk. Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde bir oldu bittiyle Türkiye düşmanı bazı unsurların orada etkin olmasına müsaade edemez. Mesele, terör örgütü PYD, YPG’nin bir şekilde Türkiye’nin başına bela edilme riskidir. Amerikan Özel Kuvvetler Komutanı ‘Biz YPG, PYD’ye ismini değiştirip SDG olmasını tavsiye ettik’ diyor. Allah aşkına, ne biçim müttefiklik bu? Kimi kandırıyorsunuz? Niye kandırıyorsunuz? Yani SDG’nin de YPG’nin bir devamı olduğunu, isim değiştirmiş olduğunu itiraf ediyorsunuz. Bu, kabul edilemez. Türkiye bu anlamda bölgede, Kuzey Suriye’de ortaya çıkacak herhangi bir oldubittiyi kabul etmeyecek.

Güzellikler perişan

- Turizm alanlarındaki imar sorunu, kıyı bölgelerimizdeki betonlaşmayla ilgili neler söyleyeceksiniz?

Hem kıyı bölgelerinde hem mesela yaylalarda bu fevkalade ciddi bir sorundur. Böyle hesapsız kitapsız, plansız yapılaşmaların sonucu, dünyanın en güzel coğrafyasına sahip olan bu ülkenin çok önemli turistik yerlerini perişan etmişiz. Özellikle sit alanlarındaki yapılaşmaların ve imarsız yapılaşmaların gözden geçirilmesi gerekiyor. Kıyılar, yaylalar, doğal güzellikler kimsenin babasının malı değil,  buralar milletin ortak yerleridir.

- Almanya ile yaşananlar Alman turistleri etkiler mi?

Almanya’da bazı siyasetçiler Türkiye düşmanlığı üzerinden kendi iç politikalarındaki yükselen ırkçılığa karşı kendilerini korumak için bir şeyler söylüyorlar ama ortada da bir realite var. Bu yıl içinde 863 bin Alman turist Türkiye’ye gelmiş, gelmeye devam ediyor. Çünkü turizmin siyasetin dışında bir dili var, bir gerçekliği var. Dolayısıyla, biz yeni dönemde hem Almanları, İngilizleri, Avrupalıları, Rusları tekrar buraya kazanmanın çalışması içindeyiz hem de aynı zamanda, mesela Çinliler gibi, Hindistanlılar gibi Uzakdoğu ve Asya’daki çok büyük pazarların Türkiye’ye yönelmesi için atak yapacağız.

‘Eserlerin peşinde hafiye gibiyiz’

- Kaçırılan birçok tarihi eserimiz var. Bunlarla ilgili neler yapılacak?

Türkiye’nin çok sayıda yurt dışına kaçırılmış eseri var. Yıllardır Türkiye’nin kültür alanındaki en önemli mücadelelerinden birisi budur. Tabiri caizse bir hafiye gibi eserlerinin peşinden koşarak Türkiye bunları takip ediyor ve uluslararası alandaki hukuki bütün mekanizmaları da çalıştırarak bunları kazanmaya gayret ediyor. En son bildiğim kadarıyla Topkapı Sarayı’ndaki destimal töreni sırasında, en son İngiltere’deki bir müzayededen satın alınarak getirilen buradan kaçırılmış bir eser Topkapı Sarayı’na kazandırıldı. 

- Telif haklarıyla ilgili çalışma var mı?

Bununla ilgili bir yasa çalışması var. Bu kültür alanında iki üç temel yasa üzerinde çalışmalar son noktaya geldi. Zaten daha önceki dönemde de telif haklarıyla ilgili yasa çalışması da sinema yasa çalışması da bütün bu çalışmalar sektörle de istişare edilerek yapılmış, son noktaya gelecek.

‘Kudüs’e sessiz kalmak suça ortak olmaktır’

- İsrail’in Mescid-i Aksa’daki tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İsrail’in son zamanlarda ortaya koyduğu bu tavır, esas itibarıyla, aslında Kudüs’ün de geçmişine ve tarihine hakarettir. Son karar, tabiri caizse bu Mescid-i Aksa’ya karşı yapılan sistematik saldırıların bir devamıdır. Asla kabul edilemez. Müslümanların orada rahat bir şekilde camiye girmeleri, ibadet etmeleri lazım. Ama maalesef 1967’den bu yana ilk sefer cuma namazı kılınmasına müsaade edilmedi. Bu vahim bir durumdur, büyük bir felakettir.Dünya barışının kapısı Ortadoğu barışıdır, bu kapının anahtarı da Filistin barışıdır. Dolayısıyla İsrail Filistin’de barışın sağlanmasını erteleyen her adımı attıkça aslında Orta Doğu’da barışı da erteliyor ve imkânsız hâle getiriyor. Burada, Batı dünyası başta olmak üzere İslam dünyasına da büyük sorumluluklar düşüyor, sessiz kalınmamalıdır. Bu işe sessiz kalmak, aslında İsrail’in bu insanlık suçuna ortak olmaktır.

- İslam ülkelerinin sessiz kalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sünniler, Şiiler, Türkler, Kürtler, Türkmenler, Araplar, Farisiler, herkesin birbirine sokulmaya çalışıldığı bir kaos ortamı var. Baktığınız zaman Suriye krizinden kim kazandı? Cevabını görüyoruz, İsrail kazanmış. Ne yazık ki İslam ülkelerinin kendi içlerindeki çatışmalara yoğunlaştığı bir ortamda, hele hele bunlar yetmiyormuş gibi son derece suni, üretilmiş, fabrikasyon bir Katar krizinin gündeme gelmesiyle birlikte İslam dünyası başka şeylerle uğraşırken İsrail çok rahat bir şekilde Müslümanların kutsal mabetlerinden biri olan Mescid-i Aksa’ya karşı açık saldırıda bulunuyor ve 1 milyar 700 milyon Müslüman’ın yönetim kademesinden maalesef pek bir ses çıkmıyor, halkları tenzih ederek söylüyorum.

‘ABD’nin tavrı kabul edilemez’ 

- ABD’nin Fetullah Gülen’i iade etmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Amerikalıların FETÖ’yü geri vermemesi için en ufak bir mazereti yoktur. Bütün dosyalar ellerinde. Bir an evvel sonuçlandırılması lazım. Biz diyoruz ki ‘eğer dostsak, müttefiksek bu adamı göz hapsine alın, ev hapsine alın’. Amerikan gazetesine verdiği mülakatta çektirdiği resim açık şekilde bu adamın nasıl bir tehdit oluşturduğunun kanıtıdır. Hem müttefiksiniz hem Türkiye’de eli kanlı bir terör çetesinin lideri sizin orada ikamet ediyor ve siz hâlâ bu adamın Türkiye’ye karşı oradan mesaj vermesine göz yumuyorsunuz, bu kabul edilemez. Kısaca, bir an evvel bu adam Türkiye’ye iade edilmelidir.