Dünya
Deutsche Welle

KRV seçimlerinin genel seçimlere etkisi nasıl olacak?

Kuzey Ren-Vestfalya seçimi Almanya’daki genel siyasi trendi tescil etti. Angela Merkel dördüncü başbakanlık dönemine bir adım daha yaklaşırken rakibi Martin Schulz’un şansı azalıyor.

15 Mayıs 2017 12:48

ABD'nin aksine Almanya'da genel seçimler ön seçimlerin ardından yapılmıyor. Başbakan da doğrudan seçilmiyor. Siyasi eğilimler hem genel seçimler hem de başbakan adayları açısından eyalet seçimleriyle ortaya çıkıyor. Kuzey Ren-Vestfalya (KRV) seçimleri ise süper barometre yerine geçiyor. 20 milyonluk nüfusuyla Almanya'nın en kalabalık eyaleti olan KRV'deki eyalet parlamentosu seçimi bu kez genel seçimlerin dört buçuk ay öncesine denk geldi.

Bu açıdan bakıldığında Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) yenilgisi, Hristiyan Demokrat Birliğin (CDU) ise zaferiyle sonuçlanan eyalet seçimi CDU Genel Başkanı ve Başbakan Angela Merkel'i adeta kanatlandırmış oldu.

Çünkü KRV'deki iktidar değişikliği diğerleriyle kıyaslanamaz. SPD'nin 1980 – 1995 yılları arasında mutlak çoğunlukla yönettiği kalesinde CDU 1966'dan bu yana sadece bir dönem iktidar olabilmişti. Eyalet seçiminin medyada ‘siyasi deprem' olarak tanımlanması bu bakımdan abartılı sayılmaz.

Son üç eyalet seçimini de kazanan CDU şimdilik başarı rotasını tutturmuşa benziyor. Saarland'da iktidarını koruyan CDU Schleswig-Holstein'den sonra Kuzey Ren-Vestfalya'da ise muhalefetten iktidara yükseldi. Serinin bozulmayacağı ve eylül ayındaki genel seçimlerin Merkel için çantada keklik olduğu söyleniyor.

SPD'nin başbakan adayı Schulz savunmada

Serinin bozulmaması ihtimali yüksek. Merkel'in SPD'li rakibi Martin Schulz ona artık yılın başlarındaki gibi tehlikeli olabileceğe benzemiyor. SPD'nin kamuoyu araştırmalarındaki hızlı tırmanışı tersine döndüğü gibi, binlerce yeni parti üyesi kazandığı günler de geride kaldı. Almanya genelindeki partileri ve adaylarını konu alan anketler de aynı sonucu veriyor.

Seçmenin eğilimi Schulz öncesine geri döndü. Hızlı düşüşün canını yaktığını ancak sihirbaz olmadığını söyleyen Merkel'in rakibi aldığı yaraya rağmen ibreyi kendi yönüne çevirmek için atak yapmak zorunda. Schulz bunu nasıl başarabileceğini şimdilik açık etmiyor. En çok üzerinde durduğu ‘sosyal adalet' konusu artık eskisi kadar çekici gelmiyor. CDU'nun seçim sloganlarının başında yer alan ‘iç güvenlik/asayiş' ise seçmenin kulağına daha hoş geliyor.

Siyaset cazibesini arttırabiliyor

Eyalet seçimleri CDU'ya hayat vermişe benziyor. Çünkü Merkel'in partisi eyaletlerde beklendiği kadar başarılı olamıyordu. Partisinin eyaletler meclisinde çoğunluğa geçememesi Merkel'in kusuru sayılıyordu.

Trendin güçlenmesinde CDU'nun seçmeni hareke geçirme gücüne yeniden kavuşması da rol oynuyor. KRV eyalet seçiminde CDU en büyük artışı daha önce seçime katılmayanlar arasında sağladı. Partinin dijital destekli ‘kapı kapı dolaşma' kampanyasının Saarland ve Schleswig-Holstein seçimlerinde etkili olduğu tahmin ediliyor.

Schulz faktörü ile CDU'nun ‘seferberlik' başarısı arasındaki mücadele nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Almanya'daki sandığa kayıtsızlığın azaldığı anlaşılıyor. Katılma oranı artıyor.

AfD'nin yükselişi durdu

Alman sağ popülistlerinin (AfD) yüksek tek haneli oranda sabitleştirdikleri oylarıyla yüzde 5'lik barajı aşıp Federal Meclis'e girecekleri anlaşılıyor. Ancak diğer Avrupa ülkelerindekinin aksine Yeşiller, Sol Parti ve Hür Demokrat Parti ile birlikte ‘küçük' parti kategorisinde kalacakları görülüyor.

CDU ve SPD ise yüzde 30'u aşan oranlarıyla iki büyük kitle partisi olmaya devam edecekler. Bu bakımdan Alman siyasi partiler yelpazesinin istikrarlı yapısını koruyacağı söylenebilir.

Aynı zamanda hep ‘zorunlu izdivaç' olarak görülen CDU ile SPD arasındaki koalisyonlara alternatifler de doğmaya başladı. Dört yıl önce oy barajına takılarak Federal Meclis'e giremeyen Hür Demokrat Parti eski gücüyle birlikte geçmişin başarılı koalisyonlarını yeniden canlandırma imkânına da kavuşmuşa benziyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Kay-Alexander Scholz

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle