Ekonomi

Koç Holding Yönetim Kurulu üyesi İpek Kıraç: İş dünyasında bizden önceki nesiller, demokratik kazanımlar konusunda çok net bir söylem ve duruş gösteremedi

İpek Kıraç röportajı "Tercihlerimiz Türkiye'nin geleceğini belirleyecek" başlığıyla Capital Dergisi kapağında

Fotoğraf: Gökhan Çelebi | Doğan Burda dergi grubu

01 Mart 2024 10:57

Koç Holding Yönetim Kurulu üyesi İpek Kıraç, “Ülkemiz iş dünyasında bizden önceki nesiller, ekonomimizin ve sanayimizin güçlenmesinde çok önemli rol oynadı. Ancak istikrarlı bir ekonomik büyümenin temel ihtiyacı olan demokratik kazanımlar konusunda çok net bir söylem ve duruş gösteremediler” dedi. İpek Kıraç, “Kendi evinde, mahallesinde, şirketinde demokratik olmayan birinin seçimlerden seçimlere demokrasi konuşması bana ne sahici ne faydalı geliyor. Cumhuriyet'in ikinci yüzyılında ev ödevimiz bu bana göre” mesajını verdi.

Sivil toplum çalışmalarıyla adından söz ettiren Koç Holding Yönetim Kurulu üyesi İpek Kıraç, kız çocuklarının hayata eşit katılımı için hayata geçirdikleri “Suna’nın Kızları”nı, Capital Dergisi Yayın Direktörü Sedef Seçkin Büyük ve Yazı İşleri Müdür Yardımcısı Özlem Aydın Ayvacı'ya anlattı.

İş dünyasının ülke ekonomisi ve sanayisi üzerindeki etkilerinin yanı sıra 21. yüzyılın demokrasisindeki payının önemine değinen İpek Kıraç, dikkati çeken açıklamalar yaptı.

Fotoğraf: Gökhan Çelebi | Doğan Burda dergi grubu“Israrcı ve güçlü iradeyi koyamadılar”

Kendisini de içine katarak, yeni neslin, tercihlerinin ve vatandaşlık anlayışının Türkiye'nin geleceği üzerinde belirleyici bir rol oynayacağını söyleyen İpek Kıraç, “Ülkemiz iş dünyasında bizden önceki nesiller, ekonomimizin ve sanayimizin güçlenmesinde çok önemli rol oynadı. Ancak istikrarlı bir ekonomik büyümenin temel ihtiyacı olan demokratik kazanımlar konusunda çok net bir söylem ve duruş gösteremediler, gösterdilerse de işleri konusundaki ısrarcı ve güçlü iradeyi koyamadılar” dedi.

"Kendi şirketinde demokratik olmayan birinin seçimlerden seçimlere demokrasi konuşması sahici değil"

İpek Kıraç, 21. yüzyılda demokrasinin sadece siyasi bir mesele olmadığını, toplumsal ilişkilerde de eşit derecede önem taşıdığını, "Örneğin kız çocukların hayatlarına dair kararlara katılabilmesi ve bunun evden, okuldan, mahalleden başlaması bizim için çok önemli ve bu mücadelenin bir parçası. Aynı şekilde şirketlerimizdeki yönetim ve karar alma süreçleri de öyle. Kendi evinde, mahallesinde, şirketinde demokratik olmayan birinin seçimlerden seçimlere demokrasi konuşması bana ne sahici ne faydalı geliyor" sözleriyle vurguladı.

Kıraç'a göre, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılında Türkiye'nin önündeki temel görev, her alanda demokratik değerleri güçlendirmek ve yaygınlaştırmak.

"Sivil topluma yeterli alan açılmalı"

Sivil toplum kuruluşlarına yönelik destekleyici politikaların önemine değinen Kıraç, "Sivil toplum kuruluşları için yeterli kaynak ve alan yaratmanın öneminin dikkat çekmek istediğim iki konu kaynak ve alan yaratmak. Çok önemli toplumsal konularla ilgili sahada etki yaratmalarını beklediğimiz STK'lara bu beklentiye paralel bir kaynak da yaratıyor muyuz diye dürüstçe kendimize sormamız gerekiyor" dedi.

Fon sağlayıcıların rolüne de dikkat çeken Kıraç, "Bir diğer konu da fon verenler olarak STK'lara kendi kafamızdaki önerileri dayatmamak, onlara alan açmak" ifadelerini kullanarak, STK'ların özgürce hareket edebilmeleri için gerekli desteğin sağlanması gerektiğini vurguladı.

Fotoğraf: Gökhan Çelebi | Doğan Burda dergi grubuFotoğraf: Gökhan Çelebi | Doğan Burda dergi grubu

Suna'nın kızları nasıl kuruldu?

Suna Kıraç’ın eğitim alanındaki çabalarını, değerlerini, hedeflerini ve vizyonunu yaşatmak amacıyla Suna ve İnan Kıraç Vakfı çatısı altında oluşturulan Suna'nın Kızları'nın hikâyesi de şu sözlerle anlattı:

"Suna'nın Kızları'nı kurarken sorun alanlarını bir grup hayırseverin ya da profesyonelin tanımladığı bir yapı yerine, meselelerden en çok etkilenen grupların tanımladığı bir modele geçebilir miyiz diye tartıştık.

Bu grupların güçlenmesi için masada eş değerli şekilde söz hakkına sahip olmalarını sağlayabilir miyiz? Kaynakları elinde tutanlar olarak, her kuruşun nereye harcandığına takılmak yerine güven temelli bir kaynak aktarım yöntemine geçebilir miyiz?

Sonuçta "kolektif etki" isimli modelde karar kıldık ve meselelerin paydaşlarının ortak amaçlar etrafında eşitlik ve adalet temelinde bir araya gelmesine yönelik çabamız başladı."