Gündem

Kırlıkovalı: Hrant Dink ismi Ermeni Diasporası'na nefes aldırdı

Ergun Kırlıkovalı, Türkiye'de neden Ermeni meselesi konusunda ABD'de mücadele yürüttüklerinin anlaşılmamasını bilgizliğe bağladı.

02 Mart 2011 02:00



YILDIZ YAZICIOĞLU - Washington DC - T24




Türk - Amerikan Dernekleri Asamblesi (Assembly of Turkish American Associations - ATAA) Seçilmiş Başkanı Ergun Kırlıkovalı, Türkiye'de neden Ermeni meselesi konusunda ABD'de mücadele yürüttüklerinin anlaşılmamasını bilgizliğe bağladı. "Hrant Dink'in ölümü terörizm suçlarıyla ABD'de köşeye sıkışmış olan Ermeni Diasporası'na nefes aldırdı" diyen Kırlıkovalı, Türkiye'de insani açıdan Hrant Dink'in öldürülmesi olayı kadar ASALA tarfından öldürülen diplomatlar ve beraberlerindeki sivil ölümlerine de sahip çıkılmasını istediğini söyledi.

ATAA Genel Başkanlığı görevini gelecek Temmuz ayında Günay Evinç'ten devralacak olan Ergun Kırlıkovalı, Türk - Amerikan ilişkilerini etkileyen konu başlıkları hakkındaki görüşlerini TurkishNY'a anlattı. Yeni dönem hedeflerini açıklayan Kırlıkovalı, özellikle Ermeni Diasporası konusunda dikkat çekici açıklamalarda bulunurken, önümüzdeki iki yıl ATAA Genel Başkanlığı dönemine ilişkin ipuçları da vermiş oldu. 

Türkiye'de burada Türk Diasporası olarak örneğin Ermeni meselesiyle ilgili yürüttükleri mücadelenin anlaşılmamasından dolayı kırgınlığı açıklamalarına yansıyan Kırlıkovalı, Hrant Dink'in öldürülmesinden sonra Türkiye'de takınılan tavrı "Seçmeli Ahlak" olarak niteledi.

Genel başkanlık ajandasını da TurkishNY'ye açıklayan Kırlıkovalı, ABD Kongresi'nde bir Türk kökenli ismin bulunması için çalışacağını ifade etti. Kırlıkovalı, bunun için ABD'deki Türk toplumuna bulundukları yerlerde akademik ve politik hayatta aktif olmaları çağrısında bulundu.

Temmuz ayından sonra Kaliforniya eyaletinden ATAA Genel Başkanlığı'nı yürütecek olan Ergun Kırlıkovalı'nın, ABD'deki Türk toplumuna ilişkin detaylı görüşleri şöyle:



Kaliforniya'daki 50 bin Türk

En basit soruyla başlayalım ki Kaliforniya'dan (California) ATAA Genel Başkanlığı'nı nasıl yürüteceksiniz?

E.K.: Her ay belli dönemlerde Washington DC'ye yüzyüze görüşme ve toplantılar için geleceğim. Bunun yanında ATAA'nın buradaki ofis personeliyle her gün telefon ve elektronik posta aracılığıyla sürekli temas halindeyim. Bunun yanında telekonferans sistemi de kullanıyoruz. Benden önceki dönemde Kaliforniya (California) bölgesinden Ali Başol seçilmişti. Dolayısıyla ikinci kez California'dan ATAA Genel Başkanlığı yürütülecek. Sorun yaşayacağımızı zannetmiyorum. Acil durumlarda da her zaman burada olacağım.


Yaşadığınız California bölgesindeki Türk komitesi hakkında bize bilgi verebilir misiniz?

E.K.: Açıkçası en az 50 bin civarında olduğumuzu düşünüyoruz. Bunun çoğunluğu Santa Barbara'dan Los Angeles ve Orange County bölgesini de içine alan San Diego'ya kadar olan yerleşim yerlerinde yaşıyor. Ancak etkinliklere katılım çok az oluyor. Herkesin ilgisi farklı ya da herkesin düğmesi farklı ilikleniyor diyebiliriz. Mesela bazen bir ses sanatçısı geliyor hiç görmediğiniz yüzler konsere çıkıp gelebiliyor ya da bir sporcu geldiğinde... Ancak nüfusumuz etkinliklere katılımdan fazla ve 50 bin civarında.


Başkanlık döneminizde ABD genelindeki Türkler hakkında mesela bir iletişim bilgilerini kapsayan bir çalışma hazırlamayı öngörüyor musunuz? Bunu soruyorum çünkü az önce ifade ettiğiniz üzere pek çok Türkiye kökenli kişinin varlığı tesadüfen ortaya çıkıyor.

E.K.: Bunu yapacağız. Ancak şunu belirteyim ki bu çalışmalar yeni değil. Farklı bölgelerde, eyaletlerde bu çalışmalar yapılıyor ama ardından o bölgedeki dernek yönetimi değişiyor. Malesef bu bilgilerde bazen o başkan veya yönetimle birlikte yok oluyor. Elbette buna çözüm bulmalıyız. ABD'de büyükelçiliklerde, konsolosluklarda kayıtlı 120 bin civarında insanımız var. Ama çoğunluk yıllar önce gelmiş. İş, ev değiştirmiş, adresini bildirmemiş. Ya da hiç kayıt yaptırmamış. Ama ben şahsen bunun en az dört misli, yarım milyonu aşkın olduğumuzu düşünüyorum.


2010 yılı (CENSUS) nüfüs sayımı sonuçları henüz açıklanmadı. Bununla ilişkili beklentiniz nedir?

E.K.: Biliyorsunuz geçen sene "Say Türk" kampanyası başlattık. Çünkü CENSUS'ta bugüne kadar "White (Beyaz)" şıkkını işaretliyorduk. Ama bu sefer "Other (Diğer)" şıkkını işaretleyerek, "Türk" yazılmasını istedik. ATAA'nın bu kampanyasının etkili olduğunu düşünüyoruz. Elbette buna bütün Türkiye kökenliler ve Türk cumhuriyetlerinden olanlar da dahil. Mesela İran Azerisi nüfusu da burada var ama mesela onlar genellikle kendilerini İranlı addediyor. Ama bazı Tebrizli arkadaşlar kendilerini bu nüfus sayımında "Türk" yazdıklarını söyledi. Umarım herkes öyle yapmıştır, göreceğiz.


"Türkiye için birlikte çalışırız"

Büyükelçi Namık Tan'ın, ABD'deki Türk toplumuyla ilgili çatı kuruluşu örgütlerin birlikte çalışması konusunda tekrarladığı çağrıları var. Ancak ABD'deki örgütler arasında duruş farklılıkları söz konusu. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?

E.K: ATAA olarak yıllardır Kaya Bey'in başkanlığını yürüttüğü Federasyon (Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu) ile ortak etkinliklerde bulunuyor, birlikte çalışıyoruz. Son olarak cemaat grupları üyesi arkadaşlarımızca kurulan çatı örgüt olan Türk-Amerikan İttifakı (TAA) ile de temas halindeyiz. Biz ATAA olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Washington DC'yi ziyaret ettiğinde de ifade etmiştik ki burada siyasi görüş ayrılıkları değil bizim için Türkiye'nin çıkarları ön planda. Ancak elbette hassas konular söz konusu olduğunda eğer Türkiye'nin çıkarlarına zarar verici etkinlikler düzenlendiğini görürsek biz ATAA olarak bunlarda yer almayız. Bunun dışında her zaman Türkiye için birlikte çalışmaya hazırız.



"Texas'a bizi şoke etti"

Bu noktada, Texas'da geçtiğimiz haftalarda aniden eyalet meclisi gündemine alınan Rum Patrikhanesi'yle ilgili karar taslağı konusunda görüşünüz nedir? Sizce özellikle cemaat grupları bünyesindeki sivil toplum örgütleri bu eyalette oldukça güçlü iken Türkiye aleyhine böyle bir karar taslağı nasıl gündeme geldi?

E.K.: Ben açıkçası çok ama çok şaşırdım. Bunun Yunan lobisini daha güçlü bulduğumuz başka eyaletlerde gördüğümüzde şaşırmayabilirdim. Ama Texas gerçekten güçlü bir Türk toplumunun olduğu bir eyalet. Bu eyalette özellikle cemaat grubundaki arkadaşlar çok aktif ve orada etkili faaliyetlerde bulunuyorlar. Karar tasarısı bizi kesinlikle şoke etti. Ancak bildiğiniz gibi ATAA ve Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu (TADF) olarak ortak harekete geçildi. Texas Eyaleti Meclisi Başkanlığı'na, üyelerine ve valisine yönelik bu karar taslağı ile Türk-Amerikan ilişkilerine zarar verileceğini anlatan bir mektup hazırlandı ve bunun durdurulması istendi. Ancak malesef bu mektubu imza atmaları için Türk-Amerikan İttifakı'na (TAA) da iletmemize rağmen kendilerinden yanıt alamadık. Herhalde bu karar taslağından ve ATAA ile TADF'in bunu durdurma çabasından haberdar olmadıkları söylenemez. Bu arkadaşlarımız neden bunu imzalamadı bilemiyoruz ama biz ortak imza olmasını istemiştik ama olmadı. Sonuçta yine de bu karar taslağı Texas'ta engellendi. Ama ilginçtir ki bu karar taslağından hemen sonra gündeme Fethullah Gülen ile ilgili övücü nitelikte bir karar taslağı Texas'ta gündeme geldi. Fethullah Gülen'i takdir eden bir karar çıktı. Açıkçası ben şahsen zamanlamayı ilginç buldum. Ancak biz ATAA olarak her zaman Türkiye aleyhine olan gelişmeleri engellemek için buradaki bütün örgütlerle ortak çalışmaya hazırız.


"Ermeniler 'soykırım' kabul edilmezse dost olmaz"

Bu arada diğer bir husus da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, özellikle ABD'deki diplomatlara da talimat verdiği Ermeni Diasporası ile temasa geçilmesi, diyalog kurulması ve onlara yönelik davetler de bulunulması konusu. Ama Türk ve Ermeni müzisyenlerce sunulan konsere Ermenistan Büyükelçisi'nin Namık Tan tarafından davet edilmesine karşın katılmadığını da belirtelim. Siz bu husus da ne diyorsunuz?

E.K.: Ermeni Diasporası'nın öncelikle şöyle bir şartı olduğu mutlaka anlaşılmalı ki eğer Ermeni Diasporası ile masaya oturmak ya da ortak etkinlikler düzenlenmesi isteniyorsa önceklikle "Ermeni Soykırımı" olduğunu kabul etmeniz gerekiyor. Dolayısıyla Ermeni Diasporası ile ilişkiye geçilmesi konusunda Ankara'da, Türkiye'de şunun anlaşılması lazım ki onlarla masaya oturabilmek için öncelikle "Ermeni Soykırımı olmuştur" denilmesinden  geçiyor. Bu durumda masaya oturduğunuz anda iş bitmiş oluyor zaten. Ancak o zaman dost oluruz, konuşuruz diyorlar. Davutoğlu iyi niyetli bir insan ancak acaba gerçekten böyle bir masaya oturur mu acaba? Burada bizim yaşadığımız olay bu... Birileri zannediyor mu ki "California'daki Ermeniler bizimle otursa konuşsa da biz de kardeşlik, dostluk yolunu açsak..." Ama Ermeni Diasporası'nın derdi, niyeti o değil. Eğer soykırım kabulüyle başlarsanız açık açık bu konuda Ermeni Diasporası tarafından yazıya, makalelere, kampanya metinlerine dökülmüş talepler var ki bunun ardından Türkiye'den toprak ve tazminat talepleri de gelecek. Son olarak Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, San Diego'ya geldiğinde kendisiyle Amerikan-Türk toplumu olarak orada yaptığımız görüşmede anlattım. "Türkiye'de çarşaf çarşaf yazılıyor ki kardeşlik olsun vesaire... Ancak burada 'ya soykırımı kabul ederseniz ya da konuşmayız' deniliyor dedim". Bunun üzerine Bakan Yazıcı da anladığını belirterek, konuyu değiştirdi.



"Türk Diasporası olmasa Türkiye köşeye sıkışır"

Bu konuyu derinleştirmek istiyorum. Türkiye'de şöyle bir algı var sanki 'ABD'deki Türk Diasporası ve Ermeni Diasporası olmasa sanki bu Ermeni meselesi aşılabilecek ve sorun çözülecek'. Sizce bu algılama neden kaynaklanıyor?

E.K.: Bu algı bilgisizliğe dayalı. Bakın, Ermenistan elbette Türkiye'yi yutamaz. Ancak diyelim ki ABD'de Ermeni soykırımı yasalaşsa, kabul edilse bunu sizce ne takip eder? Bunu bizce Yunan lobisi desteğiyle birlikte Türkiye'ye yönelik ekonomik ve askeri amborgolar takip edebilir. Biz bunu yaşadık, unutmayalım. ABD, Kıbrıs meselesinde Türkiye'ye amborgo uyguladı. O dönemde silahlarımızı Almanya'dan temin etme durumunda kaldık ki ben bizzat askerliğimi tercüman subay olarak Almanya'da yaptım. ABD'den tek kuruşluk birşey alamıyorduk ki niye? Çünkü Yunan lobisi, Türkiye'ye amborgo koydurtmuştu. Malesef Türkiye'de bilgisizliğe dayalı bu tartışmalar yaşanıyor. Ben bizzat 33 yıldır bu olaylar içinde yaşadığım gibi İngiliz belgelerden tutun bu konudaki her metni sürekli okuyorum. Okumadığım kitap da kalmamıştır. Şimdi "Ermeni Soykırımı oldu mu?". Ben bunu İngilizce'de 6 ayrı "T" harfi altında anlatıyorum. Eğer soykırım kabul edilirse diğer olayları yok sayarsanız. Birincisi "İsyanlar", ikincisi "Terörizm", üçüncüsü "İhanetler", dördüncüsü "Türk acısı" yani Ermenilerce yapılan Müslüman ölümleri... İngiliz belgeleri, Aralık ayında 120 bin Müslüman ölümü olduğunu gösteriyor. Örneğin Amerikalılara diyorum ki New York'ta 3 bin ölüm üzerine "küresel savaş" ilan ettiniz ve binlerce Müslüman ölümü oldu ki bu durum "haklı" ise Osmanlı İmparatorluğu'nun Ermeniler hakkında yer değiştime kararı vermesi neden yanlış olsun ki... Bu anlatıldığında pek çok Amerikalı da anlıyor. Bize soruluyor ki "Neden Ermeni Diasporası ile anlaşamıyorsunuz?". Ben diyorum ki "Benim acılarım Ermeni tarihinde yok. Bu acılar da bilinmeli. Ama elbette eğer Türklere ait acıları da Ermeni tarihine koyarsanız o zaman olay, soykırım olmayacaktır. Türkiye'de zannediliyor ki Türk Diasporası olayı sıcak tutuyor, bunu unutalım gitsin.. Eğer biz mücadele etmesek, ABD Kongresi'nde diyelim ki karar çıksa bunu para ve toprak talepleri takip edecektir. Mesela Ermeniler, bugünkü İncirlik Üssü'nün bulunduğu arazi için Ermeni toprağı talebini açıkça ifade ediyor. Eğer Türk Diasporası buna karşı mücadele etmese Türkiye daha da köşeye sıkışır. Kendimizi "soykırım yapmış" olarak kabul etmiş oluruz. Ben bunun anlaşılmamasını bilgizliğe bağlıyorum.


"Dink'in öldülmesi elbette yanlış ama..."

Bu noktada belki Hrant Dink ismini anımsamakta yarar var. Dink ismi, Türkiye'nin Ermeni meselesini barışçıl çözüme ulaştırması gerektirdiği konusunda bir simge oldu, tartışmayı alevlendirdi. Siz Hrant Dink ismi konusunda düşünüyorsunuz?

E.K.: Söyleyeceklerim yanlış anlaşılmamalı. Ancak Hrant Dink ismi, ABD'de Ermeni Diasporası'na, Ermeni Lobisi'ne nefes aldırdı. Aslında Ermeni Diasporası, terörizm suçlarıyla köşeye sıkışmıştı. Hrant Dink'in öldürülmesi olayı, Ermenilere nefes aldırdı. Bakın 1973'ten bugüne kadar 200'ün üzerinde bombalama eylemi, 42 Türk diplomatının öldürülmesi, 30 insan bu diplomatlarla o sırada yan yana oldukları için öldürülmüş. Binalar, arabalar yakılmış. Birden Ermeni Lobisi bu olaylardan sıyrıldı, bu geçmişten kurtuldu. Her yerde artık Hrant Dink ismi zikrediliyor. Mesela ben bir toplantı salonunda soruyorum ki Hrant Dink'i kaç kişi tanıyor diye hemen herkes el kaldırıyor. Hemen soruyorum ki Kemal Arıkan'ı (28 Ocak 1982'de ASALA tarafından öldürülen Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu) kaç kişi tanıyor diye... Neredeyse hiç el kalkmıyor. Oysa ikisi de öldürüldüğünde 52 yaşında, ikisi de evli, ikisi de kızı babası ve ikisi de bir genç tarafından öldürüldü. Ancak Hrant Dink ismini herkes biliyor. Kaliforniya'da öldürülen Arıkan'ı tanıyan yok. Neden bu ayrıcalık? Ben malesef buna "Seçmeli Ahlak" diyorum. Hrant Dink barış istiyordu ki Arıkan istemiyor muydu? Türkiye'de yüzbinler yürüdü ve "Biz Ermeniyiz" dedi. Peki ABD'deki Ermeni Diasporası ne yaptı? Arıkan gibi isimler öldüğünde, "Bu ölümleri Türkler hak etti" dedi hatta bizim üzüntümüzle dalga geçtiler. Öldüren adam için bağış kampanyası düzenlediler. Ne yazık ki bu olaylardan sonra Hrant Dink'in ölümleri diğer ölümleri ezip geçti. Eğer gayemiz insan olarak bir fanatik tarafından bir insanın öldürülmesine üzülmek ise o zaman hepsine üzülmeliyiz. Ama sadece Hrant Dink'e üzüleceksek o zaman insanlıktan söz konusu olmaz. Bu seçmeli ahlak doğru değil.



"Azeri mültecileri de unutmayalım"
  

Bu arada Azeri mültecileri de konuşalım. O Kafkas soğunda çadırlarda yaşayan neredeyse bir milyon insan var, bunu da konuşalım. O insanlar, insan değil mi? O mültecileri de konuşalım.


"Arıkan'a da üzülelim"

Hrant Dink'e yapılan, öldürülmesi olayı elbette doğru değil ama Arıkan'a ve onun gibi Türk diplomatlara ve çevresindekilere yapılanlar da doğru değil. İnsanlığa üzülüyorsak hepsine üzülmeliyiz. Ben tersini anlayamıyorum. Ne yazık ki bizim ölümlerimiz, acılarımız konuşulmuyor. Bu durum beni yaralıyor. Ben insan beynine ve kalbine hitap ediyorum. Amerikalılara anlatıyorum ki bizim de ölümlerimiz, acılarımız var, onlar anlıyor. Bence Türkiyedekiler de okumalı, anlamalı. Hrant Dink'e de üzülüyorsak Arıkan gibi isimlere de üzülmeliyiz.


"24 Nisan'da Kongre gündemi beklemiyorum"

Peki yeni ABD Temsilciler Meclisi'ndeki Cumhuriyetçi ağırlıklı yapı çerçevesinde Ermeni konusunda yeni dönemde ne tür gelişmeler öngörüyorsunuz?

E.K.: Ben Ermeni meselesinde geçen yıl olduğu gibi bir yasa tasarısını gündeme gelmesini beklemiyorum. Ancak bazen komisyon gündemlerini by-pass etmek yöntemiyle yasa tasarısı girişimleri olabiliyor. Eğer böyle bir girişim de olursa mevcut Kongre yapısında bunun önlenebileceğini düşünmekteyim. Ama dediğim gibi bu yıl 24 Nisan döneminde ben ABD Kongresi'nin gündeminde Ermeni meselesi olmasını beklemiyorum ama dediğim gibi sürpriz bir girişim olmazsa...



"Aday olursa peşine takılacağız"

Peki gelecek ATAA Genel Başkanı olarak neler yapacağınızı planlarken, ajandanızdaki ana başlıklarınız nelerdir?

E.K.: Öncelikle Türk toplumundaki ses veren gruptaki aktivist (eylemci) kişi sayısı oranını neredeyse sıfıra yakın düzeylerden yüzde 1, yüzde 2 düzeyine çıkarmak. Ancak Ermeni ya da Yunan toplumunda bu durum ise her yüz kişiden en az biri ya da ikisi aktivist. Benim rüyam ki rüya sahibi olmaya kimsa fatura göndermiyor. Benim rüyam Türk toplumunda binde 1'ler civarındaki aktivist kişi sayısını yüzde 5'ler düzeyine çıkarabilmek. Ajandamdaki ikinci madde ise akademik hayatta etkili olmak. Ben bütün Türk toplumundan rica ediyorum ki toplantılarımızı artık otellerde, restaurantlarda yapmayalım ki bulunduğumuz yerlerdeki kolej ve üniversite salonlarını kullanalım. Böylece akademideki bilinirliğimizi artıralım, temas kuarabileceğimiz isim sayısını arttıralım. Bunu takiben elbette medyada etkili olmalıyız. Mesela en basitinden bizimle ilgili haberlere yorum yazmalıyız. Hiç mi yazamıyoruz ki en basiti "Sizin görüşünüze katılmıyorum" diye yazabilmeliyiz. En önemlisi de politikada görünür olmalıyız. Mutlaka Türk toplumundan isimlerden birileri artık ABD Kongresi'ne kadar seçilebilmeli. Böyle siyasette her aşamada adayımız olduğunda biz de peşine takılıp kendisini desteklemeliyiz. Son olarak New York'taki Türk Evi gibi başlıca merkezlerde, kentlerde merkezler kurabilmeliyiz. Umarım bunu da Türkiye'den de alacağımız destekle gerçekleştireceğiz.