Politika

Kılıçdaroğlu: Diktatör bozuntusu senin için şeref ve namus ne anlama geliyor

"Patronlu başkanlık sistemine izin vermeyeceğiz"

16 Ocak 2016 16:28

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a tarafsızlığını korumadığı suçlamasıyla eleştirilerde bulunarak, "Diktatör bozuntusu senin için şeref ve namus ne anlama geliyor?" diye seslendi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Ankara Spor Salonu'nda düzenlenen 35. Olağan Kurultayı'nı açtı. 'Demokrasi, değişim ve kardeşlik' temalı kurultayda Divan Başkanlığı'na, eski İstanbul İl Başkanı Murat Karayalçın seçildi.

Kurultayda konuşan Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çok sert sözlerle yüklendi. Kılıçdaroğlu “Senin için şeref ve namus ne anlama geliyor? Ya adam gibi tarafsızlığını korur saygı görürsün ya da tarafsızlığını korumazsan sana her gün namus ve şerefi hatırlatırım. Soruyorum sen namus ve şereften ne anlıyorsun?” dedi. CHP kurultayını izlemeye gelen AKP heyeti, kurultay salonunu terketti. AKP’lilerin, Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “diktatör bozuntusu” demesi üzerine tepki olarak salondan ayrıldıkları öğrenildi.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından öne çıkan ifadeler şöyle:

"35. Kurultayımız umuyorum ve diliyorum, üzerimize çöken baskıcı atmosferi umuyorum bir parça aydınlatır. Bizim görevimiz Türkiye'ye özgürlüğü, kardeşliği, birinci sınıf demokrasiyi getirmektir.

Bu kurultayın bir bayram havası içinde geçmesini isterdik. Oyunlar oynanmasını, türküler söylenmesini isterdik. Hapishanelerinde gazetecilerin olmadığı, hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesini, hiçbir çocuğun teröre kurban gitmemesini, herkesin rahat bir nefes alabilsin isterdik. Ama bugün geldiğimiz noktada yönetilemeyen bir Türkiye gerçeği var.

O kadar ki demokrasiden söz ediyoruz, özgürlük, birliktelik, beraberlikten söz ediyoruz ama oluşan atmosfer bunların tümünü gölgeliyor. Bugün karamsar bir hava varsa yönetimden kaynaklanıyor. Birlikte mücadele edersek, ayrışmazsak, bölünmezsek, bir olursak emin olun Türkiye'yi aydınlığa çıkarırız.

Bugün can güvenliği her şeyin önüne geçti. İnsanlar açlığı, yoksulluğu, işsizliği düşünmüyor; ne olacak bu ülkenin hali diye düşünüyor, benim can güvenliğim var mı diye düşünüyor. Terörün yeniden azdığı her gün can kayıplarının olduğu bir Türkiye atmosferi yaşıyoruz.

 

"Teröristler asla affedilmemelidir"

 

Mısır'daki sağır sultan da duysun, biz CHP'liler olarak bu ülkeye hizmet etmeyi temel ülkü olarak benimseyen CHP'liler olarak terör nereden nasıl gelirse gelsin, teröre karşıyız. Teröristler asla affedilmemelidir, insanlık suçudur. İnsan hayatı kadar değerli bir şey yoktur. Masum insanların öldürülmesini asla kabul etmiyoruz. Terörü bu ülkeye musallat edenler, hiçkimse unutmasın terörden beslenen terör örgütleridir. Kandan beslenen terör örgütleridir. Terörle mücadele akılla, ilgiyle, bilimle, irfanla yapılır. Terörle mücadele kolay değildir. Bugün geldiğimiz nokta iç açıcı nokta değildir. 

Anlattıklarımı iyi dinleyin. 31 yıldır PKK terör örgütüyle mücadele ediliyor. Bugün geldiğimiz nokta çok daha felaket bir noktayı ortaya koyuyor. Karanlıkla mücadeledir. Hiç kimsenin burnu kanamasın istiyoruz. Birlikteliği savunuyoruz.

En sağlıklı mücadeleyi rahmetli Bülent Ecevit yapmıştır. Sayın Hüsnü Mübarek'i çağırmıştır, Suriye'den terör örgütü çıksın demiştir. Genelkurmay 2. Başkanı'nı Suriye sınırına göndermiştir. Terör örgütü Bekaa Vadisi'nden çıkmış, Öcalan yakalanmıştır. Sıfır terörle AKP Türkiye'yi devralmıştır.

Bugün geldiğimiz noktaya bakın. Terör örgütü palazlandı, büyüdü. Biz barışı sağlayacağız dediler, buyrun dedik. Oturdular terör örgütüyle masaya. Terör örgütüyle masaya oturursanız, örgütü meşrulaştırırsınız dedik, bilmezsiniz dediler. Biz, benim başkanlığımda bir grup arkadaşımla dönemin başbakanını ziyaret ettik. Bu sorun böyle çözülmez dedik, 2012'de. Siyasi partileri değil, terör örgütünü muhatap aldılar.

Bugünkü fotoğraflara bakın. Suriye, Lübnan'daki fotoğraflardan ne farkı var. Kim getirdi Türkiye'yi bu hale? Masaya otururken, ciddi yanlışlar yaptılar. Önce silahları bırakın, yurtdışına çıkın dediler. İlk darbeyi yediler. Silah bırakmayan örgütle nasıl anlaşacaksın. Valilere talimat verildi, bunlara dokunmayın diye. 17 ilçe ve pek çok ilde terör örgütü silahları depoladı. Her eve silah soktu. Eğitimini yaptılar, Kandil'den gelenler çocuklara terör eğitimi verdi. AKP bunları seyretti ve kimse bunlara dokunmayacak dedi. Mahkemeler kurdular, vergi daireleri kurdular, asker alma daireleri kurdular, sesleri çıkmadı.

Acı bir gerçeği Erdoğan'ın dilinden sunacağım. Bir TV programında şunları dedi: "Çözüm sürecini güneydoğuda, kısmen doğuda silah stoklaşma süreci olarak değerlendirdiler." Kim söylüyor, Cumhurbaşkanı söylüyor. Demek ki silahların nereye stoklandığını biliyorlardı.

 

"Güneydoğu silah deposu haline gelirken iktidarda kim vardı?"

 

78 milyon yurttaşımın vicdanına sesleniyorum. Doğu, güneydoğu silah deposu haline getirilirken iktidarda kim vardı? Valilere, kaymakamlara sakın dokunmayın talimatını veren kimdi? Bunları kendi vicdanınızda sorgulayamazsınız bu hükümeti değerlendiremezsiniz. Bugün yaşananların tek sorumlusu AKP'dir, bunu herkes bilsin.

2002'de sıfır terörle ülkeyi aldılar. Bugün kan gölüne dönen bir Türkiye var. Bizim bunu sorgulamamız lazım. Sorgulayalım ki demokrasinin hakkını verelim, sorgulayalım ki bu sorunu nasıl çözeceğiz onu bilelim.

Bu işin sorumlusu kim? Esnaf Adem mi, emekçi Mehmet usta mı? Bu işin sorumlusu ülkeyi yönetenlerdir. Şimdi mücadele ediyoruz diyorlar. Neyin bedelini ödüyor Türkiye? Zamanında niye sesini çıkarmadı?

 

"Kimlik siyaseti yapmadık"

 

Bizler, hiçbir ayrımı kabul etmiyoruz. Kimlik siyaseti yapmadık. Senin kimliğin senin şerefin, senin onurundur. Kürt kimliğinle onur, gurur duyabilirsin. Hiç kimse senin kimliğini sorgulamayacak. Senin en temiz duygularınla oynadılar. Barışı getiriyoruz dediler, bugün ülkeyi kan gölüne çevirdiler.

Sevgili kardeşim biz seninle Çanakkale'de, İnönü'de, Gaziantep'te, Kahramanmaraş'ta birlikteydik. Seninle birlikte özgürlükçü demokrasiyi getireceğiz. Biz seninle birlikte, hiç kimsenin kimliğinden ötürü hiç kimsenin ötekileştirilmemesini sağlayacağız. Bunun sözünü veriyoruz.

Toplumsal barışımız dinamitlenmiştir. Bunu sağlayacak tek parti vardır o da CHP'dir. Biz bu ülkeyi birlikte kurduk. Biz bu ülkede birlikte yaşadık, yaşıyoruz, yaşayacağız. Hiçbir yurttaşımızın ötekileştirilmesini istemiyoruz.

 

"Darbe hukuku ortadan kaldırılmalı"

 

Son günlerde bir tartışma daha var: Anayasa. Darbe döneminde çıkarılan yasalar topluma dar geliyor. Toplum özgürlükçü bir demokrasi istiyor. Evet, darbe hukuku ortadan kaldırılmalı. Hiçbir kaygımız, kuşkumuz yok. Darbe yasalarının değişmesi konusunda samimi olarak, toplantılara katılacağız, düşüncelerimizi ifade edeceğiz. Hiç kimsenin kişisel beklentileri üzerine yeni bir dünya inşa etmeyeceğiz.

Darbe yasalarının arkasına saklananlar, yeni bir darbe anlayışını Türkiye'ye dayatmasınlar. AKP'nin değerli genel başkanına çağrıda bulunuyorum. Siz bu ülkede özgürlükçü bir demokrasi istiyorsanız, gelin darbe hukununu tümüyle değiştirelim. Bunları değiştirebilirsek darbe hukukunu temizleriz.

Yasa değişiyor, adı değişiyor ama o yasanın darbeci ruhu değişmiyor. Özgürlükçü, çoğulcu demokrasiyi getirelim. Demokrasi hukukundan söz ediyoruz. Darbe hukukunun kaldırılmasından söz ediyoruz. Anayasa diyor ki, "basın hürdür, sansür edilemez" diyor. Bugün basın hür mü? Basın özgür olsaydı, o gazeteciler doğru haber yaptığı için tutuklu olur muydu?

Onların niyeti açıkça söylüyorum, onların niyeti darbe hukukunu tahkim etmek. Başkanlık sistemini getirmek istiyorlar. Onlar patronlu bir başkanlık sistemini istiyorlar. Buna asla izin vermeyeceğiz. Herkes bilsin. Ne oldu da patronlu başkanlık sistemini istiyorlar?

 

"Patronlu başkanlık sistemi"

 

Bir ülkenin rejimini tarihi koşullar, siyasal, sosyolojik koşullar belirler. Biz ikinci meşrutiyetten bu yana parlamenter sistemi benimsemiş bir sistemiz. Osmanlı'nın parlamenter sistemini niye reddediyorsun? Bunların niyeti patronlu başkanlık sistemi. Bir kişi emredecek, yargı gereğini yapacak, aydınlar hapse tıkılacak. Bunun gereğini yapacağız. Bunu Mısır'daki sağır sultan da, kaçak saraydaki zat da duysun.

Türkiye'de parlamenter sistem sağlıklı çalışmıyor. 12 Eylül darbe hukuku nedeniyle sağlıklı çalışmıyor. Özgürlükçü demokrasiyi getirirsek, parlamenter sistem de saat gibi çalışacak. 12 Eylül darbe hukukunu değiştireceğiz.

Bir, siyasi partiler yasası değişecek, lider sultası değişecek. Siz milletvekili seçtiğinize mi inanıyorsunuz? Milletvekili listelerini yazıyorlar ve bunlara oy vereceksiniz diyorlar. Biz, milletin vekilini millet seçsin. Vatandaş otursun kendi milletvekilini seçsin. Uygulaması var, biz niye yapmıyoruz? Hem milli irade diyeceksin, hem ona güvenmeyeceksin.

İki, yasama organı yani parlamento yani bakanlar kurulunun arka bahçesi gibi çalışıyor. Bu doğru değil. Bu tabloya, milletvekilinin parlamentoda özgür iradesini kullanamaması yol açıyor. Milletvekili endişeli ve iradesini yerine getiremiyor. Bu parlamentonun saygınlığına gölge düşürüyor, buna izin vermemeliyiz.

 

"Yüzde 10 seçim barajını kaldıralım"

 

Yüzde 10 seçim barajı. Milli irade parlamentoya niye tam yansımıyor? Barajı kaldıralım. Gelin özgürlükçü bir anlayışı getirelim. Darbe, darbe, darbe diye diye darbe hukukunu güçlendirdiler. Makul şüpheyi getirdiler. Bu yasa hala yürürlükte ve 12 Eylül'de bile bu yapılmadı ama bunlar yaptı.

Düşünce özgürlüğü bütün demokrasilerin ortak görüşü. Bir insan kendi düşüncesini açıklayabilmeli. Kitapların yakıldığını, gömüldüğünü biliyoruz. Şimdi bu ülkenin aydınları düşüncelerini açıkladılar diye mahkeme salonlarına çıkarılıyor. Düşüncelerini açıklamayazlarsa bu ülkenin büyümesine nasıl katkıda bulunabilirler? Düşünceye katılır, katılmazsınız, eleştirirsiniz. Ama düşünceyi açıklama özgürlüğünü bu topraklara getirmek bizim boynumuzun borcudur.

Gençler bu ülkenin geleceği, umudur. Sizi onlar potansiyel suçlu olarak görüyor. Bizse baş tacı olarak görüyoruz. Aramızdaki fark bu. Onlar daha iyi eğitim almalı, onlar bu ülkeyi daha iyi yönetmeli.

 

"Akademisyenler diktatör bozuntusu yüzünden tek tek gözaltına alınıyor"

 

Düşüncelerini açıklayan akademisyenler tek tek gözaltına alınıyor bir diktatör bozuntusu yüzünden. Nasıl oluyor da siz bu insanların kapısına polis gönderip gözaltına alabiliyorsunuz. Bizim de içerik için katılmadığımız noktalar var insanlar düşüncelerini özgürce dile getirebilmeli.

"Devletin ekmeğini yiyip devlete düşmanlık ediyor" diyor. Ben de ona soruyorum, devletin ekmeğini yiyip, yine devleti soyanlarlara ne demeli? Oturduğun yer devleti soyma makamı değildir. Bu kara leke alnından hiç silinmeyecektir. Bir devlet darbe hukukundan arınacaksa, toplanan her kuruş verginin hesabı verilmeli. O yüzden bu düzeni değiştireceğiz. Dünyanın en zengin liderlerinden birisini, nereden buldun bu parayı, nereden götürdün bu parayı?

Bir ülkenin rejimini tarihi koşullar, siyasal koşullar, sosyolojik koşullar belirler dedik. İlk 4 madde bizim kırmızı çizgimizdir. Bunun anlamı, bu ülkeyi kan ve gözyaşı ile kurduk. Şehitlerimiz, gazilerimiz var. Kalkıp ben değiştireceğim diyorsun, değiştiremezsin. İlk 4 madde mandayı reddeden irade, bağımsız Türkiye'yi kuran irade. Bu irade özgürlükçü demokrat bir iradedir, bunu böyle kabul edeceksin. Tarihimize sahip çıkarak, gerçeklerimize, değerlerimize sahip çıkarak Türkiye'yi ileri taşımalıyız.

Türkiye kendi tarihinin en derin krizini yaşıyor. Demokrasiden tutun, dış politikaya kadar her alanda ciddi sorunlarımız var. Yeni bir hamle, yeni bir sayfa açmalıyız. Dış politikada batağa saplandı Türkiye. Dış politika milli olmak zorunda. Dış politikada iktidar, muhalefet olmaz; birlik bütünlük olur dedik.

Dış politikada millilikten örnekler vereceğim. Örnek, Rusya ile ilişkiler. Ekonomik ilişkiler gelişti, hiçbir sorunumuz yoktu. Sadece bir konuda eleştirdik, bir ülkeyi tek başına bu kadar doğalgaza bağımlı yapamazsınız dedik. Bu yetmedi, nükleer santrali onlara verdiler. Suriye konusunda vizeler kalktı. Suriyeliler geliyordu, iş adamları gidiyordu. Esad Bodrum'da aile boyu ağırlandı. Hiç niye böyle yapıyorsunuz mu dedik? Irak ile ilişkileri niye geliştiriyorsunuz demedik. Bu ülkenin menfaati için çalışmak zorundayız. Mısır konusunda hiçbir şikayetimiz yoktu. İşadamları dünyanın yatırımını yaptılar. Libya ile ilişkilerde Kaddafi ile iyi ilişkiler kurdunuz. Niye ilişkileri geliştiriyorsunuz dedik mi? Sonra ne yaptılar, Kaddafi'yi arkadan hançerlediler.

Erdoğan'a insan hakları ödülü verdiler ve 250 bin dolar verdiler. Defalarca sordum, o 250 bin doları sen hangi hayır kurumuna bağışladın, çık açıkla. Açıklayabilir mi? Doları bu kadar arzu eden birisi hayır kurumlarına bu kadar dolar verir mi?

İsrail ile ilişkileri neden geliştiriyorsunuz mu dedik? Ne zaman Mavi Marmara ile olaylar değişti, biz de devletimizin yanında yer aldık. Biz her zaman Filistin'in yanında olduk. Suudi Arabistan ile ilişkiler, Avrupa Birliği ile ilişkiler itiraz etmedik. AB ile uyum yasalarında hiçbirine itiraz etmedik, destek verdik.

Şartlar ne zaman değişti? Ortadoğu batağına ne zaman girdik? Davutoğlu Dışişleri Bakanı oldu. Komşularla sıfırı sorun dedi. Suriye'ye demokrasi, özgürlük gelecektir; bütün cihatçı gruplar geldi. Oraya geleceklerdi, Süleyman Şah Türbesi'ni kaçırmak zorunda kaldılar, oraya gideceklerdir 2,5 milyon Suriyeli Türkiye'ye geldi. Bugün geldiğimiz nokta iç açıcı değil. IŞİD'e terör örgütü bile diyemediler. Yaramaz çocuklar dediler. Uçağımız düşürüldü. Arap bölgesinde kabile şefi bile Türkiye'ye kafa tutabiliyor. Bu benim ağrıma gidiyor. Niğde, Cilvegözü, Adana, Suruç'ta, Ankara'da yaşanan katliamların sorumlusu IŞİD. 70 ilden IŞİD'e miltan gitti. Bu ülkeyi kim yönetiyor? Bu ülkenin Diyanet İşleri Başkanı IŞİD'e el atıp, onların yaptığının Müslümanlık olmadığını neden anlatmıyor? Her gün anlatıp, söyleceksiniz.

Artık politika üreten değil, olayların arkasından sürüklenen bir Türkiye var. Bu kadar boyunuzu aşan işlere karışacağınıza, Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözünü neyinize yetmiyor? Dış politikayı iç politikaya malzeme edemezsiniz. İç politikada kavga edebiliriz ama 3 gün sonra yan yana gelebiliriz. Ama dış politikadaki bir hata kuşaktan kuşağa geçer.

Kurultay meselesi ile bize yöneltilen bazı eleştiriler oldu. CHP hiç çözüm üretmez, sadece eleştirir denilirdi. Bizim son 2 seçimde oluşturduğumuz seçim bildirgesi aynen kopya edilmişse, CHP'nin öneri getirdiğini herkesin vicdanına sesleniyorum. Eğer bir kafanda bir sorun varsa bana yaz, tamamına yanıt vereceğim. Nerede bir sorun varsa, çözümün adresi CHP'dir.

 

"CHP'ye haksızlık yapmıyor musunuz?"

 

CHP halka inmiyor deniliyor. Bu vatandaşlarımızın vicdanına sesleniyorum. Asgari ücreti, taşeron işçileri, mevsimlik işçileri, sigortasız işçileri dile getiren kim? Özgürlükçü demokrasiyi, çiftçinin, sanayincinin sorununu dile getiren kim? Sadece sorunu değil, çözümü de dile getiren CHP. Haksızlık yapmıyor musunuz CHP'ye?

CHP en büyük değişimleri Türkiye'ye getiren partidir. Çok partili hayatı, sosyal demokasiyi biz getirdik. Şimdi bu ülkeye özgürlükçü demokrasiyi getireceğiz, bedeli ne olursa olsun. Bizi tutuklayabilirler, gözaltına alabilirler bedeli ne olursa olsun bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz.

CHP nasıl elitlerin partisi anlayamadım. Biz halkın partisiyiz. Bizim aramızda işçi de, işadamı da var. Biz kitle, halkın partisiyiz. Bir herkese kucak açıyoruz. Bizim düşüncelerimizi benimseyenlere kucak açıyoruz tek şartla, kul hakkı yiyenlerin bu partide işi yoktur.

 

Davutoğlu'na çağrı

 

Nasıl darbeyi savunuyoruz? Bizim malvarlığımıza el konuluyor, gencecik çocuklarımız sokakta öldürülüyor, evlerimiz basılıyor tık yok. Sayın Davutoğlu sana çağrıda bulunuyorum, darbe hukukunun arkasına saklanma. 71 Darbesi olduğu gün, darbeye karşı çıktığı için Ecevit istifa etmiştir. Tamemen halkı kandırmak için. Bütün darbelere karşıyız. Diktatör bozuntusu da bilsin, hiçbir vesayeti bu ülkenin üzerine düşürmeyeceğiz. Biz yüzümüzü arkaya değil, geleceğe döndük.

CHP'nin vizyonu yok diyenlere diyorum, senin vizyonun ne? Biz 2023'ü değil, 2035'i değil, 2050'de Türkiye'de ne olmalı dedik ve çözüm yollarını açıkladık. Türkiye'yi merkez haline getirme projesini yaptık. Bizim vizyonumuz, ufkumuz var. Bütün dünyaya bakın, üç grup var. Gelişmiş ülkelerin tamamında katıksız demokrasi var. Diğer ülkelerin hiçbirinde hukuk, adalet, demokrasi yok.

Vatandaşlarıma şunu diyorum, biz ibadetimizi Allah için yaparız, siyaset için yapmayız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Genelkurmay Başkanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı'nı aynı gün kurmuştur. İmam Hatip Okullarını CHP kurmuştur. Biz inançları siyasete alet etmez. Dine saygısızlıktır. Kapalı kapılar ardında bize yapılan iftiraları Allah'a havale ediyorum. Kocatepe Camisi'nin tarihine bakın. Kurucuları arasında CHP'li vekiller var. Vergi muafiyeti de CHP döneminde geldi. Ama biz bunları saymayı ayıp sayıyoruz. Propaganda aleti olarak kullanmıyoruz. Kimin kafasında bir soru işareti varsa bana yazsın. Ona her türlü bilgi, belge ve dokümanı göndereceğim.

Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması demektir. Çünkü devlet vatandaşın inancına göre hizmet etmez. Ona eşit hizmet yapmak zorundadır. Her insan istediği gibi ibadet eder.

Cumhurbaşkanını halk seçer. Cumhurbaşkanının görevleri vardır. Anayasa'nın 101'inci maddesi tarafsızlığını, 103'üncü maddesi yeminini içerir. "Üzerime aldığım görevi, tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma namusum ve şerefim üzerine and içerim" diyor.

 

"Namus ve şereften ne anlıyorsun?"

 

Namus ve şeref kavramı bu toplumda ne kadar önemli biliyorum. Namus ve şeref bizim için tartışılmazdır. Dün yine bize sataşmış. Diktatör bozuntusu olan adam, senin için namus ve şeref ne anlama geliyor? Ya adam gibi durur tarafsızlığını gösterirsin, ya da her gün sana namus ve şeref kavramını hatırlatacağım. Sen bu yemini niye ettin? Namus ve şereften ne anlıyorsun? Ya tarafsız olursun ya da bu lafları ağırlaştırarak devam ederim.

Bir de sen dindar geçiniyorsun. Sanki kendisinden başkası dindar değil. Dindar bir insan için namus ve şeref ne anlama gelir? Sayın Davutoğlu beni eleştirebilir ama tarafsız bir kişi tarafsızlığını bozarsa ona namus ve şerefi yeminini hatırlatırım.

Amacımı bu ülkede insanlar özgürce, adalet içinde yaşayabilsin. Ahlakın ve adaletin yüceldiği bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz. Savaşın olmadığı, kardeşliğin egemen olduğunu bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz. İnançları güçlü bir Türkiye istiyoruz. Hiçbir ayrım yapmadan huzur içinde yaşamak istiyoruz. Böyle bir Türkiye bizim hayalimiz. Böyle düşünen tüm yurttaşlarımıza kapılarımız açık. Gelin dördüncü büyük devrimi yapalım. Siyaset köşeyi dönme, mevki makam aracı olmasın.

Şimdi ayağa kalkalım ve Türkiye'ye selam gönderelim:

"Ankara'dan Hakkari'ye, Diyarbakır'a, Mardin'e, İstanbul'a, Muğla'ya, Rize'ye, Samsun'a, Kilis'e, Çankırı'ya, Kırıkkale'ye Tekirdağ'a selam olsun. Selam olsun Türkiye'ye."