Gündem

"Kendini yakmayı 'çaresizlik' olarak sunmanın gizli bir destek içerdiğini hesaba katmayan dili, tasvip edemem"

"Kendini yakmanın normal bir protesto gibi gösterilmesi kabul edilemez"

31 Ocak 2018 04:09

Balıkesir'de cezaevinden denetimli serbestlik uygulaması kapsamında çıkan Mustafa B., iş isteklerine olumsuz cevap verildiği iddiasıyla üzerine benzin döküp, kendisini ateşe verdi. Olayı değerlendiren Karar yazarı Akif Beki, "Kendini yakmayı ‘çaresizlik’ gerekçesiyle sunmanın gizli bir destek ve teşvik içerdiğini hesaba katmayan haber dilini tasvip etmiyorum" dedi.

"Kendini yakmanın normal bir protesto, demokratik bir eylem biçimi gibi gösterilmesi kabul edilemez" diyen Beki'nin "Kendini yakmanın tiyatrosu mu olurmuş!" başlığıyla (31 Ocak 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Balıkesir’de işsizlikten ve borçlardan bunalan vatandaşın kendini ateşe vermesine bir tepki var ki, beni benden aldı.

Olayın önünde cereyan ettiği Karesi Belediyesi’nin başkanı, ‘gerçek mi kurgu mu bilemedi’ğini söyledi.

“Olayın önünde cereyan ettiği belediye” demem, “Kendini yakan vatandaşın protesto ettiği belediye” demekten özellikle kaçınmamdandır.

Çünkü kendini yakmanın normal bir protesto, demokratik bir eylem biçimi gibi gösterilmesi kabul edilemez.

Başkalarının canına, malına zarar veren şiddet eylemleri nasıl hiçbir mazeret altında meşru, demokratik hakka girmiyorsa...

Diri diri yakarak kendi canına kıyma girişimi de ‘çaresizlikten’ denilerek normalleştirilemez, yönetenlerin duyarsızlığına tepkiyle gerekçelendirilip anlayışla karşılanamaz.

Yani bu istenmeyen olayın sadece protesto kısmı üzerinde duran ama şiddet ve vahşet içermesini hiç sorgulamayan muhalif siyasi söylemi de sorunlu buluyorum...

Kendini yakmayı ‘çaresizlik’ gerekçesiyle sunmanın gizli bir destek ve teşvik içerdiğini hesaba katmayan haber dilini de tasvip etmiyorum...

Fakat bütün bu olan bitende en yadırgadığım nedir derseniz...

Tabii ki Karesi Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’ın absürt yaklaşımı...

Maksadını aştığını düşünebilirsiniz.

Ama muhalefetin ve medyanın da olayın üstüne giderken bu tür eylemleri normalleştirmeyi, teşvik etmeyi ya da cesaretlendirmeyi amaçladığını düşünmüyorum ki.

Ele alma biçimlerinin hiç amaçlamadıkları halde tehlikeli, sakıncalı bir eğilimi tetikleme ihtimaline bile eleştirel yaklaştığımız yerde...

AK Partili başkanın olayı takdimindeki vahamet, ‘dil sürçmesidir, şaşkınlık eseridir’ diye mazur görülüp geçiştirilemez.

GERÇEKLERLE SAVAŞMAK KÖRLEŞTİRİR

Ne demek kurgu olduğundan şüphelenmek, tiyatro imasında bulunmak?

Benzini üstüne dökmüş mü, dökmüş...

Çakmağı çakmış mı, çakmış...

Üstünü başını tutuşturmuş mu, tutuşturmuş...

Alev topuna dönmüş mü, dönmüş...

Her anı çekilmiş, kare kare görüntüsü var mı, var...

Nesi montaj, nesi sahte, nesi mizansen olabilir hala bunun?

Kendini yakacakmış gibi artistlikler yapabilirsin belki ama kendini bilfiil yakmış, daha artistliği mi kalır?

Altında siyasi düzenbazlık arıyor başkan.

Cezaevinden çıkan Mustafa, iş başvurusuna olumlu cevap alamadığı için değil de mahsustan belediye önünü seçmiş olabilir ama kendini mahsustan yakmadığı kesin.

Söndüren itfaiye, müdahale eden 112 acil servis, ambülansla kaldırıldığı hastane devlet hastanesi ve ayakta değil yatılı tedavi görüyor...

Belediyeyi zor durumda bırakmaya dönük bir tertip olduğundan şüphelenmeye neresinde yer olabilir...

Yine de Başkan’ın haklı olduğu bir nokta var.

“Cinnet mi geçirdi, ailevi problemlerden mi, yoksa olay kurgu mu bilemiyorum” derken, hani mağdurun kendilerine iş başvurusu var mı yok mu, kayıtlara baktırdığını söylüyor ya...

İşte orada “Denetimli serbestlik ile bırakılmış. Bu kişilerin belediyede çalışması da mümkün değil. Olay belediyeye mal edilirse üzülürüz” şeklindeki sözleri haklı.

Kabul edelim ki olaydan ne başkan ne belediyesi sorumlu tutulabilir.

Ama partizanlık adına gerçeklerle kavga siyasetinin sorumluluğu da inkar edilemez.