Gündem

Kart: Hükümet eliyle yaratılan 'Fatih Saraç Prototipleri' deşifre edilmeli

Kart: Başbakan da, Fatih Saraç da halkımıza ve kamuoyuna yalan beyanda bulunmaktadır

06 Şubat 2014 23:03

CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, yazılı yaptığı basın açıklamasında, “Başbakan’ın 4 Haziran tarihinde Fas’tan, Saraç’ı arayarak Gezi Parkı eylemlerine ilişkin Sayın Devlet Bahçeli’nin, Cumhurbaşkanı’nı göreve davet eden haberinin kaldırılmasına dair vermiş olduğu talimat ve akabindeki uygulama üzerine; Türkiye’de Hükümet eliyle yaratılan “Fatih Saraç Prototiplerini” bir kez daha kamuoyuna deşifre etmek gereği doğmuştur” ifadelerine yer verdi.

Kart, 18 Temmuz 2013’te “Fatih Saraç’ın, Ciner Grubu içindeki önlenemez yükselişini ve doğrudan Başbakan’ın talimatıyla bu görevi üstlendiğini” belirttiklerini hatırlatarak, bunun üzerine Saraç’ın avukatı tarafından yapılan, “Müvekkil hiçbir zaman üçüncü bir şahsı temsilen ya da üçüncü bir şahsın talimatı ile hareket etmemiştir” açıklamasını eleştirdi. Kart, “Başbakan da, Fatih Saraç da halkımıza ve kamuoyuna yalan beyanda bulunmaktadır. Bu 2 belge suçüstü belgesidir. Türkiye’de basının, medyanın kirli fotoğrafını gösteren bir ibret belgesidir” dedi

Atilla Kart’ın yazılı basın açıklaması metni şöyle:

 

Yasin Al Kadı, Mehmet Fatih Saraç bağlantılarıyla birlikte Akşam ve Habertürk Gazetelerindeki dönüşümleri, sansürü, haksız kazanç ilişkileriyle ilgili iddiaları dile getirmiştik. Fatih Saraç’ın, Ciner Grubu içindeki önlenemez yükselişini ve doğrudan Başbakan’ın talimatıyla bu görevi üstlendiğini ifade etmiştik. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının, bu kişilerin sermaye gücü ve ilişkileri üzerinden nüfuz suiistimali içine girdiğini, çıkar ilişkileri yarattığını dile getirmiştik.

Habertürk Televizyonunun özellikle Gezi Eylemleri esnasındaki yayınları ve değişen genel yayın politikasının ve diğer bulguların bu iddia ve ilişkileri doğruladığını dile getirmiştik. Yine Yasin Al Kadı’nın Başbakanlık Müsteşarlığı ilişkilerini, değiştirilen trafik kazası tutanaklarını, bu konulara ilişkin önergelerimize cevap verilmediğini dile getirmiştik.

Fatih Saraç’ın, Ciner Grubu içinde Başbakan’ın talimatlarını doğrudan yerine getirme görevini üstlendiğine dair diğer somut gelişmeler Mustafa Hoş’un “Abluka” isimli kitabının 265 ve müteakip sayfalarında ayrıntılı ve somut olarak anlatılmaktadır. Mustafa Hoş’un bu kitabı; Başbakan’ın medya yapılanmasına nasıl doğrudan müdahale ettiğini, daha doğrusu medyayı nasıl yapılandırdığını, bu süreçte görev üstlenen “Göbels’leri” ve çıkar ilişkilerini somut olarak anlatmaktadır.

18 Temmuz tarihli basın toplantımızın hemen akabinde,  M.Fatih Saraç, avukatı aracılığıyla Kadıköy 8. Noterliğinin 22 Temmuz 2013 tarih-13051 sayılı ihtarnamesiyle Tarafımıza kendince uyarıda bulundu.

Saraç’ın avukatı, bu ihtarnamede;

“…..Müvekkil hiçbir şahsın danışmanı değildir. Fatih Saraç bir iş adamı olup, ticaretle uğraşmaktadır.  Bugüne kadar yapmış olduğu tüm ticari ortaklıklarını ve faaliyetlerini tamamen kendi çıkarları doğrultusunda, yalnızca ticari fayda güderek gerçekleştirmiştir. Hiçbir şekilde özel ilişkilerini kullanarak hareket etmemiştir. Bahsi geçen medya kuruluşunda da tamamen kendi ticari menfaatleri doğrultusunda bulunmakta olup, günlük işlere karışmamakta, tamamen tarafsız bir yönetim kurulu üyesi olarak görevini sürdürmektedir.  

Müvekkil hiçbir zaman üçüncü bir şahsı temsilen ya da üçüncü bir şahsın talimatı ile hareket etmemiştir. Hal böyleyken, bu duruma anlam yüklenmeye çalışılması ve gerek müvekkilin gerekse Hükümetin zan altında bırakılması açıkça suç teşkil etmektedir…..Yaptığınız açıklama ile müvekkilim ve üçüncü şahısların kişilik haklarına açıkça saldırıda bulunmaktasınız. Müvekkilin ticari itibarini zedelemekte ve asıl olmayan iddialarınız ile kamuoyunu da yanıltmaktasınız. Bu tavrınıza son vermenizi ve mevcut kesinleşmiş resmi belgeler ışığında Müvekkil aleyhinde kamuoyunda yarattığınız olumsuz izlenimi düzeltmenizi , aksi halde aleyhinizde yasal yollara müracaat edilerek maddi ve manevi tazminat davası açılacağını…..” ifade etmiştir.

Fatih Saraç’ın bu ihtarnamesine karşı, 31 Temmuz 2013 tarihinde açıklamalarımızı 3 sayfalık metinle kamuoyu huzurunda yaptık.

Başbakan’ın 4 Haziran tarihinde Fas’tan, Saraç’ı arayarak Gezi Parkı eylemlerine ilişkin Sayın Devlet Bahçeli’nin, Cumhurbaşkanı’nı göreve davet eden haberinin kaldırılmasına dair vermiş olduğu talimat ve akabindeki uygulama üzerine; Türkiye’de Hükümet eliyle yaratılan “Fatih Saraç Prototiplerini” bir kez daha kamuoyuna deşifre etmek gereği doğmuştur.

Başbakan’ın bu talimatıyla, M.Fatih Saraç’ın yukarıda özetlediğimiz ihtarnamesi birlikte değerlendirildiğinde ortaya çıkan fotoğraf şudur;

Başbakan da, Fatih Saraç da halkımıza ve kamuoyuna yalan beyanda bulunmaktadır. Bu 2 belge suçüstü belgesidir. Türkiye’de basının, medyanın kirli fotoğrafını gösteren biribret belgesidir.

Bu kirli ilişkiler sadece medya için söz konusu değildir. Bu ilişkiler yoluyla yaratılan kirlilik Türkiye’nin genel fotoğrafıdır. 17 Aralıkta ortaya çıkan bulgularla artık bu fotoğrafın üstü örtülemez hale gelmiştir.

Bu fotoğrafın karelerinden olan, Fatih Saraç’lar ne yaparlar?

Hemen ve önemle ifade ediyoruz; Fatih Saraç’ın şahsı bizi ilgilendirmemektedir. Bu anlamda muhatabımız da değildir. Fatih Saraç “bir prototiptir”. Devlet gücünün kötüye kullanılması suretiyle oluşturulan  çıkar ilişkilerini sorgulamak ve denetlemek sorumluluğu içinde, bu örnekler üzerinden açıklamalarımızı yapıyoruz.

AKP Hükümetleri Fatih Saraç’lar üzerinden,  nüfuz ilişkileri yoluyla medya gruplarının fiili patronu haline gelmiş, basın özgürlüğünü yok etmiştir. Yasama denetimi mekanizmalarını  bu yolla engellemeye çalışmaktadır. 

Fatih Saraç’lar; Yargıda, kollukta, medyada, sivil toplumda, meslek kurumlarında Hükümet eliyle yaratılan  “Hükümet Komiserliği” mekanizmasının birer parçası haline gelmişlerdir.

Bu yapının sonucunda  yurttaşlarımızın, temel hak ve özgürlükleri tehdit altına alınmış,  Hükümet eliyle doğrudan ya da dolaylı olarak bilgi kirliliği yaratılmış, Türkiye’nin gerçek sorunları konuşulamaz hale gelmiştir. Toplum , Başbakan eliyle inançlar üzerinden ve nefret söylemiyle ayrıştırılmış, kutuplaşma yaratılmıştır.

Bu arada, Hazine üzerinden  de rant yaratılmış  ve birilerine aktarılmaktadır.

Kirli bir  Türkiye fotoğraf yaratılmıştır. Bu fotoğrafı yaratanların “temiz ilişkiler” içinde olması mümkün değildir. Bu fotoğrafın müsebbibi olanlar, kişisel ve siyasi çıkarları uğruna, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını ve toplumsal barışını ihlal eder hale gelmiştir.

Bu fotoğrafı yaratanlar, medya yapılanmasında “havuz” ilişkileri yoluyla 100’er Milyon Dolarları toplarlar….. Sonra da bu iş adamlarının 700 Milyon Dolar seviyesindeki vergi borçlarını bir kalemde silerler.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ; bu kirli fotoğrafı yaratanları, bu fotoğrafta rol alanları yasama denetimi sorumluluğu içinde ve “fikri takip” anlayışıyla denetlemeye, teşhir etmeye  devam edeceğiz.

Kamuoyu huzurunda yolsuzluk dosyalarını ve yalan beyanları arşivlemeye devam edeceğiz. Zira, bu dosyalara ve bu bulgulara,  Yüce Divan aşamalarında ihtiyaç olacaktır.