Yaşam

Kadın muhabirlere erkek kameraman şiddeti!

Beyza Kural: Polis barikatlarına karşı hep birlikteyiz ama kadın gazeteciler olarak alanda genellikle erkek kameraman meslektaşlarımızdan oluşan bariyerleri de yıkmaya uğraşıyoruz

29 Nisan 2015 22:48

Beyza Kural*

“Arkadaşlar biraz geniş alalım”, “İki adım geri çıkalım, hepimiz görüntü alalım”, “Kameramanlar geri çekilse, fotoğraf çekecekler önde eğilse”,” Hep birlikte çalışalım”….

Bu cümleler okuduğunuz, izlediğiniz haberleri yapmaya çabalarken sarf ettiklerimizden bazıları.

Dikkate alınırsak duyduğumuz cevaplar “Nereye girmeye çalışıyorsun?”, “Cep telefonuyla mı çekeceksin?” oluyor ancak genel tavır mutlak bir duymamazlık, görmemezlik hali, tripod olarak kullanılmak, itilmek, dirsek yemek şeklinde.

Polis barikatlarına karşı hep birlikteyiz ama kadın gazeteciler olarak alanda genellikle erkek kameraman meslektaşlarımızdan oluşan bariyerleri de yıkmaya uğraşıyoruz.

Bugün, 1 Mayıs 2015 Tertip Komitesi’nin Kazancı Yokuşu’ndaki anmasında da bunun son örneğini yaşadık.

Eylemin başından itibaren kitleye çok yakın mesafede çalışıldı. Açılma çağrıları karşılıksız kaldı. Erkek kameramanlar kadın gazetecileri yok saydı, tepkilerini duymadı. Kamera, telefon ve fotoğraf makinasına karşı en üst mertebede görüldü.

Fiziki baskı öyle arttı ki, kimilerimiz haber alanının dışına çıkmak zorunda kaldık. Yukarıdaki fotoğraf da dışarıya itildiğim andan. Haberde Selahattin Demirtaş'ın konuşmasına yer verememe sebebim de o anda saklı.

Benzer durumlarla sıkça karşılaşıyor ancak haberlerimizi yazarken yaşadıklarımızı hiçbir zaman haberleştirmiyoruz.

Bugün öyle olmasın, kayda geçmek için uğraşırken yaşadıklarımız da kayda geçsin istedik.

Kayıt cihazlarının iki yanında kadın gazeteciler var. Hepimiz aynı şeyi hatırlatıyoruz: Kadınız, gazeteciyiz, her yerdeyiz, alanın dışına itilmeyi kabul etmiyoruz, alışın, birlikte çalışmayı öğrenmek zorundayız.

Anlatıyoruz, dinleyin:

 

Demishevich: Haber alanının dışına çıkarılıyoruz

 

Michelle Demishevich: "Uzun zamandır şiddet devam ediyor. Alanlarda erkek meslektaşlarımız tarafından ötelenerek, iteklenerek haberin olduğu alanın dışına çıkarılıyoruz.

"Kameraman arkadaşlarımızdan bugün arkamızdan kafamıza yumruk vurur gibi ‘aşağı eğil’, ‘makinayı indir’ sözleri duyduk. Sanki onlar en iyi gazeteciler, en iyi kurumlarda çalışıyorlar; bizimse hem kadın olduğumuz için hem de onlarınkinden daha düşük kurumlarda çalıştığımız mantığıyla hareket ediyorlar sanki. Cinsiyetçilik olduğunu, sadece kadın olduğumuz için böyle davrandıklarını düşünmek istemiyorum.

"Bugün çok büyük medya kuruluşlardan birinin kameramanı “Telefonla çekim yapıyorsun bari arkaya geç, kamerayla çekiyoruz” dedi. Görüntü kalitesi aynı zaten.

"Alandaki kadın gazeteciler sanki söz hakkı, gazeteci olma hakkı yokmuş gibi düşünülüyor ve o şiddet de durmuyor. Bununla ilgili çalışma da yapılmıyor.

"Bugün ‘yeter’ dedim alanda. Anmaya katılanlar da tepki göstermedi. Bir sene önce Mecidiyeköy’de Sebahat Tuncel, Gülten Kışanak, Pervin Buldan’ın katılığı bir açıklamada iki erkek muhabir biz kadın gazetecileri iteklemişti. Düşer gibi olduk. Buldan ve Kışanak hemen müdahale etti. Konuşmayı durdurdular ve ‘Biz kadın hakları ile ilgili bir şey yapıyoruz, siz kadınları eziyorsunuz’ diye sert tepki gösterdiler. Ancak bugün Arzu Çerkezoğlu, Selahattin Demirtaş bile tepkisiz kaldı.

"Şiddete maruz kalıyoruz, rahatsız oluyoruz, bağırıyoruz. Sokağa çıkıp isyan edeceğiz. Sendikal örgütlerin içinde tepkimizi ortaya koyacağız. Gazeteci cemiyetlerine konuyla ilgili açıklama yapmaları için baskı yapacağız. Kadın gazeteciler olarak bir an evvel sokağa çıkıp meslektaşlarımız tarafından maruz kaldığımız erkek şiddetini yüksek sesle dillendirmemiz gerekiyor."

 

Yıldırım: Haberin sonunu erkek kameraman şiddeti yüzünden kaçırdım

 

Meryem Yıldırım: "Anma esnasında yürüyüşün başladığı andan itibaren erkek kameramanlar kadın gazetecilere yönelik aldırmaz bir tavırla çalışmaya başladılar. Bu her eylemden aşina olduğumuz bir görüntüydü fakat bugün tahammül sınırlarının hudutlarını çiğneyen bir saygısızlık ve tavırla kadın gazetecilere yönelik bir davranış sergilediler.

"Konuşmaların yapıldığı esnada erkek kameramanların sürekli kadın gazetecilere yönelik bir aldırmaz tutum vardı. Ben dahil birçok gazeteci cep telefonuyla anlık fotoğraf ve bilgi geçmek için çekim yapıyorduk. Haber takip ederken olabiliyor bazen gerginlikler ya da daha iyi açıyı yakalayabilmek adına yer kapma çabası yüzünden itiş kakış yaşanabiliyor fakat bugün erkek kameramanların kadın gazetecileri adeta ezercesine çalışması ve yoklarmış gibi tepkilerine kulak tıkaması sabrı zorladı.

"Bir erkek kameraman ben Selahattin Demirtaş’ın açıklamasını yakından izlemek ve fotoğraf almak için yer aramak isterken 'Nereye girmeye çalışıyorsun, cep telefonuyla mı çekeceksin!' şeklinde saygısız ve aşağılayıcı bir üslupla konuştu. Ben de 'Evet cep telefonuyla çekeceğim' demem üzerine bana dirseğiyle vurarak girmeye çalıştığım boşluktan beni geri itti önümü kapattı. Çekim yapmamı engelledi. Üstelik kendisi de bir basın mensubuyken! Ben Demirtaş’ın açıklamasını kaçırmamak için tartışmaya girmek yerine hemen başka bir boşluktan yaklaşmaya çalıştım fakat erkek kameramanlar hiçbir şekilde yardımcı olmadılar. Ben girmeye çalışana kadar açıklama sona erdi ve ben başından sonuna takip ettiğim haberin son kısmını erkek kameran şiddeti  yüzünden kaçırdım.

"Mesleki dayanışmanın elzem olduğu şu zamanlarda üstelik henüz geçen ay benzeri bir olay vuku bulmuş ve tepki toplamışken ısrarla bu tavrın sürmesi toplumda kadına bakışın bir yansıması olarak şekilleniyor. Biz yok sayıldığımız, görülmediğimiz, umursanmadığımız her yerde göze batmaya,  görünür olmaya, fark ettirmeye devam edeceğiz.

"Görmek istemedikleri her yerde olacağız. Kadın erkek demeden bütün basın mensuplarının gerek saha da gerek başka platformlarda birbirimizi dışlayarak değil, saygı göstererek, önemseyerek büyük bir dayanışma içinde hareket etmemiz lazım.

"Halkın haber alma hakkını birbirimizi ezerek, yok sayarak, iterek kakarak çalışarak sağlayamayız; engelleriz ve bugün olduğu gibi habere giderken haber oluruz. Buna bir son vermemiz lazım artık."

 

Denizaltı: Kimse kenara çekilmemizi bekleyemez

 

(Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şube Sekreteri ve TGS Kadın Komisyonu üyesi) Sevgim Denizaltı: "Kadın gazeteciler olarak ne yazık ki sadece polis şiddetiyle değil erkek meslektaş şiddetiyle de karşılaşıyoruz. Haber yapmamız engelleniyor, şiddet sözlü de kalmayıp fiziksel şiddete de varıyor.

"Bunu kabul etmiyoruz. Daha önce de dile getirmiştik. Kimse bu durumu kabul etmemizi, kenara çekilmemizi bekleyemez.

"Hayatın her alanında olduğu gibi işyerlerimizde de  şimizi yaparken de erkek şiddetine karşı örgütlü olarak mücadele etmeye devam edeceğiz."

 

Korkmaz: Ortak tutum geliştirmeliyiz

 

Rojda Korkmaz: “Kadın olarak yaşamın birçok alanında maruz kaldığımız taciz ve ötekileştirici yönelimlerle kadın gazeteciler olarak saha da çalışırken de karşılaşıyoruz.

“Bu pratik, kadını yok sayan binlerce yıllık ‘erkek aklı’nın, kadına çizdiği dar sınırlar içindeki tasarımının bir sonucu olarak açığa çıkıyor. 

“Kadın gazeteciler olarak, hemen her gün, hangi kurumda çalıştığımız gözetilmeksizin sahada çalışan erkek kameraman/gazeteci ile dar ve erkek yaklaşımlarından dolayı sorunlar yaşıyoruz.

“Özellikle ana akım ya da merkez medya olarak tanımladığımız medya kurumlarında çalışan erkek gazetecilerde, haber takibi sırasında kendisiyle aynı sahada çalışan, ama ona göre çalışmasına çok da gerek olmayan, hele de gazetecilik yapıyorsa kendi çalışma alanını gasp ettiği düşündüğü bir yaklaşım söz konusu.

“Çok kısa bir süre önce gazeteci arkadaşımız Zuhal Atlan’ı, yumruğunu sıkarak taciz eden, tepki gösterilmesi üzerine ise, ‘Erkek adam sinirlenince ne yapar’ diyen yaklaşımın değişik şekillerde açığa çıktığı benzer olayları her gün yaşıyoruz. Dolayısıyla kadınlar olarak devletin de bugün gücünü aldığı  ‘erkek’ ile her gün yüz yüze kalıyoruz. 

“Bu anlamda kadın sorununu topluma taşıyan ve yine bu konunun en birincil muhataplarından olan kadın gazeteciler olarak sahada kadını yok sayan, taciz eden, haber takibini engelleyen bu yaklaşıma karşı ortak bir tutum geliştirmemizin gerekli olduğunu düşünüyorum.”

* Bu yazı Bianet'ten alınmıştır