06 Nisan 2018 00:14
TBMM’de AKP’lilerin milletvekillerinin konuşma sürelerinin kısaltılmasına ilişkin teklifini işleme almayı reddeden HDP’li TBMM Başkanvekili Mithat Sancar, yaşanan tartışmaları ve teklifin TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın yönettiği oturumda kabul edilmesine ilişkin değerlendirmede bulundu. Milletvekillerinin konuşma sürelerinin AKP oylarıyla kabul kısaltılmasının ardından CHP ve HDP, Meclis’i terk ederken MHP’nin sessiz kalmasını eleştiren Sancar, “İsmail Kahraman başkanlığında yapılan Danışma Kurulu toplantısına katılan MHP Grup Başkanvekili Erhan Usta da AKP’nin grup önerisini doğru bulmadıklarını söylemiş. Bu da gösteriyor ki; AKP’nin Meclis’teki diğer bütün partileri yok sayan dayatmacı tutumu buradan da çok daha net görülüyor. AKP, diğer üç partinin doğru bulmadığı öneriyi Meclis’e tek başına dayatma yöntemini kullanmıştır.” dedi.
Sancar "Eğer bugün İsmail Kahraman yönetmeseydi, Meclis tatile girecekti. Gece 12’ye kadar en fazla çalışacaktı. Gelecek haftalarda AKP’li Başkanvekilleri Genel Kurulu yönetecekti. Yani gelecek hafta salı günü bu öneriyi geçireceklerdi. Bu kadar acele etmelerinin nedeni tahammülsüzlüktür. " iddiasında bulundu.
TBMM’nin bugünkü oturumunun kendisi tarafından yönetilmesi gerekirken İsmail Kahraman’ın Meclis’e gelerek bu hakkı devraldığını belirten Sancar “İsmail Kahraman Bugün tamamen demokratik kurallara aykırı şekilde Meclis’i yönetme kararı vermiş bana verilmiş olan hakkı kendisi kullanmıştır. İsmail Kahraman’ın bunu neden yaptığı zaten çok net anlaşılıyor. AKP’nin gurup önerisini geçmesini sağlamaktı bütün amacı bina ulaştıktan sonra Meclis’i yönetmeyi bıraktı bir süredir Ahmet Aydın yönetiyor” ifadelerini kullandı.
TBMM’de gazeteciler ile bir araya gelen Mithat Sancar’a yöneltilen sorular ve Sancar’ın açıklamaları şöyle:
Asıl mesele Meclisi istedikleri gibi yönetme hırsıdır. Bizimle CHP’nin iç Tüzükten kaynaklanan engelleme haklarımız var. Bu söz imkanlarını kullanma şeklinde olabilir. Karar yeter sayısı isteme şeklinde olabilir. Muhalefetin engelleme hakkı demokratik parlamenter geleneğin çok temel bir unsurudur. Bu engelleme hakkı Meclis’i çalıştırmamaya yönelik değildir. Meclis’te müzakere gücünü arttırma gibi bir temel hedefe yöneliktir. Muhalefetin elinde sayısal çoğunluk olmadığı için eğer başka imkanlar verilmezse, o zaman iktidar istediği her şeyi istediği gibi geçirir tablosu ortaya çıkar. Burada pazarlık, müzakere, uzlaşma bunları zorlamak için belli imkanların muhalefete tanınmasıdır. Aksi takdirde parlamento bir karar, kanun otomatına dönüşür. Yani iktidar istediği konuyu, istediği sürede görüşür, istediği şekilde çıkarır. O zaman bunun adı Parlamento olmaz, Parlamento kelimesinin kökeni konuşmaktır. Konuşmak, müzakere etmek ve mümkünse uzlaşma yollarını aramak, uzlaşmaya varmaktır.
CHP ve HDP bu imkanları kullandıkları için ve AKP’nin aksi yönde tekliflerini reddettikleri için bu sefer İç Tüzüğü dolanan, hiçe sayan bir yöntem devreye soktular. Tamamen biz istediğimizi yaparız mantığını muhalefete göstermek için bu yönteme başvurdular. Naci Bostancı da “eğer muhalefet böyle yaparsa biz de İç Tüzük’te başka yöntemler bulur kullanırız” dedi. Temel mesele bu görülüyor.
İkincisi uluslararası sözleşmeleri bir an önce geçirmek önümüzdeki günlerde gündeme rahatlatmak gibi başka amacı da içeriyor. Çünkü anlaşıldığı kadarıyla AKP’nin uyum yasalarını hızla gündeme getirme ve geçirme niyeti var.
Mevcut işaretler gösteriyor ki bir erken seçim hazırlığı var. Erken seçime giderken de yeni anayasa hükümlerinin altını dolduracak uyum yasalarını getirmek gerekiyor. Bu yol çok tehlikeli bir yol elbette. Temel sebeplerin bu olduğu anlaşılıyor.
Siyasi parti gurupları Danışma Kurulu’na öneri getirir. Eğer bu öneri diğer gruplar ya da grupların tümü tarafından kabul edilmezse tek başına Genel Kurul’a indiriliyor. Bu çeşitli konularda getirilebiliyor. Genellikle bu öneriler Araştırma Önergesi şeklinde getiriliyor. Açıp bakarsanız getirilen önerilerin yüzde 90’ı bu niteliktedir. AKP’nin getirdiği öneriler ise Meclis’in çalışma düzenine ilişkin oluyor. Çalışma günlerini, saatlerini artırmak ve gündemi belirlemek gibi bir amaçla getiriliyor. Bir de ortak öneriler de olabiliyor. Bunlar da çok az sayıda olsa bile gündeme gelebiliyor.
Bunun dışında grup önerilerinin neredeyse tamamı Araştırma Önergesi niteliğini taşıyor. Bir konunun Meclis tarafından araştırılmasını isteme amaçlı oluyor. AKP’nin önerisi ise doğrudan doğruya İç Tüzüğün değiştirilmesini öngören bir öneriydi. Uluslararası sözleşmelerle ilgili söz sürelerini çok önemli bir biçimde kısıtlamaya yönelikti. Grup önerileri geldiğinde öneriyi getiren grup 5 dakika diğer gruplar üçer dakika. Sonra oylamaya geçiliyor. Basit çoğunlukla kabul ediliyor.
İç tüzük değişikliğinde gelseydi, Anayasa Komisyonu’nda uzun uzun görüşülecekti. Daha sonra genel kurul, genel kurulda görüşülme usulü ve kabul edilme şartları vardır. Grup önerisini getirdiğiniz de çok çabuk geçirebiliyorsunuz, eğer bu usul yerleşirse çok açık bir biçimde AKP’nin iç tüzük basit bir çoğunlukla usul mecburiyetlerini bertaraf ederek değiştirmesinin yolu açılır.
Bu anayasaya açık aykırıdır, iç tüzüğün 60 ve 81. Maddelerine aykırıdır. Böyle bir öneriyi işleme koymamam hakkı da Meclis başkanvekilinin vardır.
Buna benzer bir öneri geldiğinde siz işleme almayacaksınız o zaman?
Ben almam, benim yönettiğim oturumlarda böyle bir gurup önerisi gelirse dün sergilediğim tutumun aynısını yaparım, yine işleme koymam.
AKP bundan sonra, Cumhurbaşkanlığı Seçim Yasası, gibi Uyum Yasaları getirecek. AKP’nin bu süre kısıtlaması o yasaları nasıl etkileyebilir?
Eğer bu yöntemi devam ettirme niyetleri varsa bu sözünü ettiğiniz kanun tekliflerini hızla getirmek için süreleri kısaltan operasyonlar yapabilirler. Çünkü, bunun yolu açıldı bugün. Oysa, ben dün zaten bunun yolunun açılmaması için bu tutumda ısrar ettim. Ama onlar da gördüler ki; böyle benim yönettiğim oturumlarda istediklerini yapamayacaklar, o nedenle bugün benim yönetmem gerekiyorken İsmail Kahraman iç tüzüğün kendisine verdiği yetkiyle kendisi yönetti.
Benim yaptığım benim sergiledim tutumu ve muhalefet partilerin yaklaşımını hazmedemediler. Muhalefet partileri de olgun tartışmalar yürüttü. AKP’nin gerilim çıkarma ya da gerilimi yükseltme hatta başka noktalara taşıma gayretleri olduğunu da gözlemledim. Bunu oturumu yönetirken söyledim. Oysa dün Meclis’in son yılarda hiç tanık olmadığı biçimde içeriği dolu ve usulü de olgun bir tartışma yürütüldü.
Eğer bugün İsmail Kahraman yönetmeseydi, Meclis tatile girecekti. Gece 12’ye kadar en fazla çalışacaktı. Gelecek haftalarda AKP’li Başkanvekilleri Genel Kurulu yönetecekti. Yani gelecek hafta salı günü bu öneriyi geçireceklerdi. Bu kadar acele etmelerinin nedeni tahammülsüzlüktür. Biz istediğimizi yaptırırız tavrıdır.
Dün ben tutumumda ısrar edeceğimi belirtince, AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, ‘O zaman biz de Meclis başkanına başvurur ve sizin yönetmenizi engelleriz’ dedi. Bütün gurup başkanvekilleri hazırken benim de cevabım, ‘ Bu bir şantajdır. İstediğiniz yola başvurabilirsiniz ama kendi kuralarımdan, prensiplerimden ayrılmam, şantaja da boyun eğmem. İsmail Kahraman’ın gelmesi dünden belliydi. Esasen dün görüşmeler devam ederken Genel Kurula geldi, salona girmedi, ama arka tarafta personelin kullandığı odada bir süre bekledi. Dün bile bu operasyonları yapma niyetleri olduğu anlaşılıyor. AKP’li Başkanvekili Ahmet Aydın da dün ilerleyen saatlerde Meclis’e geldi.
Ortada öyle büyük bir krizin olduğunu söylemek zor, süreleri kısaltmak istiyorlar kendi yorumumu çerçevesinde bu amaca yönelik öneriyi işleme koymayacağımı söyledim. Bunun üzerine inanılmaz bir hırçınlık başladı. İnanılmaz bir manevra başladı. Ben hukuka aykırı bir şey yaptığımı kanısında kesinlikle değilim doğru bir şey yaptım. Krizin temel sebebi AKP’nin Her isteğini değini yaptırma alışkanlığına buruda bir set çekilmesidir. Her istediğin dayatma gibi bir tavrı var, muhalefeti yok sayan bir anlayış Meclis’i de tanımıyor demektir. Yaptıkları da budur.
Ben esasen parlamenter demokratik k geleneğin zaten iyice tahrip olduğu bir ortamda bunu bir parça kurtarma gayretindeydim. Demokratik gelenekleri mümkün ölçüde ayakta tutma çabası içerisindeydim mesela AKP Grup Başkanvekilinden Özgür Özel’i cezalandırma talebi geldi onu da reddettim.
HDP Mehmet Ali Arslan’ın genel kurula getirdiği Yılmaz Güney’in fötr şapkası ve fotoğrafını kürsüye getirdi ve bunu da cezalandırmamı istedi AKP Grup Başkanvekili Mehmet Muş, bunu da reddettim. Gerekçelerini de uzun uzun anlattım. “Ben yasaklarla değil, özgürlüklerle yöneteceğim cezalarla değil demokratik usulle yöneteceğim” dedim.
Bu kadar önemli bir tartışma yaşanırken MHP’nin tamamen sessiz kalması manidardır. MHP dünden beri yaşanan tartışmalara hiçbir şekilde katılmadı. Genel Kurul’da söz almadı, basın toplantısı yapmadı. Oysa Cumhur ittifakı ilan edildikten çok daha önce MHP ile AKP ile birlikte davranıyor Meclis’te ancak bu sefer böyle olmadı. Bunu bir yere not etmek gerekiyor kanımca. Ayrıca, bugün İsmail Kahraman başkanlığında yapılan Danışma Kurulu toplantısına katılan MHP Grup Başkanvekili Erhan Usta da AKP’nin grup önerisini doğru bulmadıklarını söylemiş. Bu da gösteriyor ki; AKP’nin Meclis’teki diğer bütün partileri yok sayan dayatmacı tutumu buradan da çok daha net görülüyor. AKP, diğer üç partinin doğru bulmadığı öneriyi Meclis’e tek başına dayatma yöntemini kullanmıştır. Üstelik bunu tüm demokratik teamülleri hiçe sayarak yapmıştır. İsmail Kahraman Bugün tamamen demokratik kurallara aykırı şekilde Meclis’i yönetme kararı vermiş bana verilmiş olan hakkı kendisi kullanmıştır. İsmail Kahraman’ın bunu neden yaptığı zaten çok net anlaşılıyor. AKP’nin gurup önerisini geçmesini sağlamaktı bütün amacı bina ulaştıktan sonra Meclis’i yönetmeyi bıraktı bir süredir Ahmet Aydın yönetiyor.
Aslında bütün parçalar birbirini tamamlıyor tablo net ortada AKP ben istediğimi yaparım hukuk da , demokratik teamülleri tanımam anlayışı içindedir. Ancak, benim şahsi tutumum da, HDP tutumu da bütün bunlara rağmen demokrasi mücadelesini sürdürmektir.
© Tüm hakları saklıdır.