Dünya

İngiltere, Reuters üzerinden Mısır'da Sisi lehine yayınları fonladı iddiası

10 Temmuz 2023 10:00

T24 Dış Haberler

İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın Mısır’da ülkenin demokratik yollarla seçilen ilk liderinin devrilmesi maksadıyla yayın yapan bir medya kuruluşunu, medya devi Reuters’ın vakfı üzerinden gizlice finanse ettiği iddia edildi. İddiaya göre, 2017'de yayın hayatına son veren Aswat Masriya kuruluşu, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrilmesine giden süreçte ve darbeyle iktidarı alan Abdülfettah El Sisi’nin iktidarının bir kısmında yanlı haberler yaparak yerel ve uluslararası kamuoyunu yanlış yönlendirdi.

3 Temmuz 2013'te Mısır Genelkurmay Başkanı Abdülfettah El Sisi, Kahire’de iktidarı şiddet yoluyla ele geçirerek ülkenin 5 bin yıllık tarihinde demokratik yollarla seçilmiş ilk lider olan Muhammed Mursi’yi görevinden uzaklaştırmıştı. Ülkeyi 30 yıldır baskı rejimiyle ve Batı’nın da desteğiyle yöneten Hüsnü Mübarek’ten seçimler yoluyla iktidarı alan Muhammed Mursi iktidarda olduğu süre boyunca uygulanan demokratik düzenlemeler, Sisi’nin yaptığı darbe sonrasında hızlıca tersine çevrilmişti.

Sisi’nin darbesinden bu yana geçen 10 yılda hükümetin, ülke muhalefetini sistematik olarak ezdiği belirtildi. Siyasi partilerin ve eleştirel medyanın yasaklandığı, aktivistler, gazeteciler ve sivil toplum aktörlerinin yıldırma ve susturma politikalarına maruz kaldığı, işkenceye maruz kaldıkları ve hapse atıldıkları belirtildi. Mısır’ın 120 bin kişilik mahkum nüfusunun yarısının siyasi nedenlerle hapiste olduğu tahmin ediliyor.

Mursi’nin görevden uzaklaştırılmasının ve ülke muhalefetinin, eleştirel medyasının susturulmasına dair sürüyle belge ve kayıttan bahsedilebilir, ancak Sisi darbesine giden süreçte medyanın gördüğü işlev açısından şimdiye kadar ortaya çıkmamış bir konuyu The Grayzone adlı internet haber sitesi gündeme getirdi.

Habere göre, muhabirin ulaştığı sızıntı belgeler İngiliz medya devi Reuters’ın 3 Temmuz 2013’teki vahim olayları yönlendirmek için İngiltere Dışişleri Bakanlığı ile yakın işbirliği içinde çalıştığını ortaya koyuyor. Londra tarafından finanse edilen propagandanın Mısır’da demokratik yollarla seçime gelen Mursi iktidarının Sisi’nin kanlı darbesiyle devrilmesinde üstlendiği rolün, aklama ve kamuyu yanlış bilgilendirmelerle dolu olduğu aktarıldı.

İngiliz casusların Reuters ile gizli anlaşma yaptığı iddia edildi

Mübarek’in gidişinin ardından Ekim 2011’de ilk özgür parlamento oylamasına hazırlanan Mısır’da geçici askeri yönetime yönelik düzenlenen protestolar şiddetli çatışmalara dönüşüyor, bazen ölümle de sonuçlanan olaylar günlük olarak yaşanıyordu. Bu çalkantılı ortamda popüler Müslüman Kardeşler’in zafer kazanması ihtimalinin ülkenin Batı’yla ve özellikle İngiltere’yle olan ekonomik bağını koparacağı ve bağımsız yol izleyeceği endişesinin belirgin olduğu belirtildi.

Reuters medya devinin “hayırsever” kolu olan Thomson Reuters Vakfı’nın görünüşte bağımsız olan Aswat Masriya haber kuruluşunu kurduğu belirtildi. Bu girişimin tamamen İngiliz Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edildiği iddia edildi. Aswat Masriya’nın kapanmasına kadar geçen süreçte Londra tarafından girişime 2 milyon sterlin para aktarıldığı yazıldı.

Reuters Vakfı’nın sızdırılan bir belgesinde kuruluşla ilgili, “kapanana kadar Mısır’ın en önde gelen bağımsız yerel medya kuruluşu oldu” diye yazıldı. Ayrıca Reuters’ın Kahire bürosunun Aswat Masriya’ya, “maaş, insan kaynağı ve güvenlik desteği” sağladığı belirtilen haberde kuruluşun yayın süresi boyunca aynı büroda yer aldığı ifade edildi. Proje kapsamında 300 Mısırlının gazetecilik için eğitildiği, her hafta İngilizce ve Arapça olmak üzere 300’den fazla haber üretildiği belirtildi. Bu haberlerin Reuters dahil olmak üzere dünya çapındaki 50’den fazla medya kuruluşu tarafından kullanıldığı kaydedildi.

İngiliz istihbaratının Reuters da dahil olmak üzere anlatım kontrolünü elde tutmak maksadıyla yurtdışı haber kuruluşlarını finanse etmek konusunda uzun bir geçmişinin olduğu ayrıca iddia edildi. Buna örnek olarak 1960’ların sonlarında Reuters’ın Ortadoğu servisinin kuruluşunun finanse edilmesi gösterildi. Servisin, yerel ve dünya olayları hakkında aynı Aswat Masriya’da olduğu gibi İngilizce ve Arapça dillerinde yeniden kullanılmak üzere yanlı haberler yaptığı ifade edildi. Haberde bu konuya ilişkin, gizliliği kaldırılmış bir İngiliz Dışişleri belgesinde yer alan, İngiliz İstihbaratı’nın güvence altına alabileceği şeyin, “Reuters’ın tüm çıktısını bir ölçüde etkileme şansı olduğu” alıntısına yer verildi.

Aswat Masriya'nın haberleri

2012 sonlarında Mursi hükümetinin geniş yürütme yetkileri aldığı Anayasal Bildiri’nin açıklanması sonrasında meydana gelen küçük çaplı protestolarda Aswat Masriya kanalının muhalefetin başını çekerek kararı kınadığı ve bunu Müslüman Kardeşler’in Mısır’ın tüm organları üzerinde tam ve kalıcı bir kontrol elde etme planı olarak gösterdiği belirtildi. Gerçekte ise Bildiri’nin üç haftalığına yürürlüğe girdiği ve Kahire’nin siyasallaşmış yargısının Mısır’ın demokratik geçiş sürecini sürekli olarak engellemeye çalışması nedeniyle uygulamaya konduğu ifade edildi. Yargıçların bu zamana kadar bir defa ülkenin ilk anayasal ve seçilmiş parlamentosunu görevden aldığı ve ordunun siyasetteki gücünü sınırlandıran yeni anayasa taslağı dolayısıyla hükümeti bunu yeniden yapmakla tehdit etmiş olduğu aktarıldı.

Mursi’nin yeni parlamento seçimleri ve anayasa referandumu için harekete geçmiş olması karşısında Anayasal Bildiri’nin Batı medyası tarafından yayılan olumsuz yansımalarının ve protestoların dağınıklığının Mursi muhaliflerini ordu komutanlarıyla gizli anlaşmalar yapmaya sevk ettiği ifade edildi.

Nisan 2013’te daha sonra Birleşik Arap Emirlikleri'nce finanse edildiği ortaya çıkan Tamarod adlı bir gençlik örgütünün Mursi’nin görevden alınmasını talep eden imzalar toplamaya başladığı, bu süreçte de muhalefetin Mısır genelinde kitlesel protestolar düzenlenmesi çağrıları yaptığı belirtildi. Aswat Masriya’nın bu gençlik örgütüne haberlerinde geniş yer verdiği ifade edilirken, güncel anketlerin o dönemde Cumhurbaşkanı Mursi’yi yüzde 53’le desteklediğini gösterdiği, yayın organının muhalefet için kesintisiz bir megafon görevi gördüğü kaydedildi.

30 Haziran 2013’te Kahire ve diğer büyük Mısır şehirlerinin sokakları, Mursi’nin istifa etmeyi reddetmesi nedeniyle protestocularla dolmuştu. Askeri kaynaklar Reuters’a 14 milyon kadar insanın, yani ülke nüfusunun neredeyse yüzde 17’sinin protestolar için sokağa çıktığını söylemiş, haber ajansı dahi bu rakamın “mantıksız derecede yüksek göründüğünü” kabul etmişti. Öte yanda ordunun kalabalığı izlemeye devam ettiği konusunda okuyucularına “güvence verdiği” ifade edildi.

14 milyon iddiasının Aswat Masriya da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki haber kuruluşları tarafından usulüne uygun olarak tekrarlandığı, Sisi’nin Mursi’yi iktidardan uzaklaştırmak ve kısa süre önce kabul edilen Anayasa’yı askıya almak için uluslararası tepkiden ve iç karışıklıktan yararlandığı belirtildi. Muhaliflerin protestocuların sayısını daha da şişirmeye devam ettiği, özellikle 33 milyon sayısının Mursi’ye oy verenlerin sayısından daha fazla olması gerekçesiyle sıklıkla tekrarlandığı bildirildi.

Ancak, daha sonra yapılan araştırmalar en fazla bir ila iki milyon protestocu olduğunu ortaya çıkardı. Gazeteci Max Blumenthal'ın o dönemde yazdığı, "(Mısır muhalefetinin) dünyanın dört bir yanına yaydığı çarpıcı kalabalık sayıları, eleştirel incelemeye karşı dayanıklı görünmüyor. Ve 30 milyon kişilik bir yürüyüş serabı buharlaştıkça, çirkin bir askeri darbe açığa çıkıyor” ifadeleri bu konunun nasıl farklı şekilde servis edildiğini anlatır nitelikte. 

Aswat Masriya, Sisi Mısır'ının gerçeklerini aklıyor

Aswat Masriya da Reuters gibi, Ağustos 2013'te Sisi'nin emrindeki Mısır güvenlik güçlerinin Kahire'deki Rabaa al-Adawiya Meydanı'nda düzenlenen bir protestoyu vahşice bastırarak en az 817 kişiyi katletmesine büyük ölçüde sessiz kalmıştı. İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu katliamı, "belki de modern tarihte tek bir günde protestoculara yönelik en büyük toplu katliam" olarak nitelendirmişti.

Bununla birlikte, Aswat Masriya katliamla ilgili resmi bir soruşturmayı yayınladı ve güvenlik güçlerine yönelik saldırıları "başlattıklarını" iddia ederek ölü sayısının yüksek olmasından protestocuları sorumlu tuttu. Uluslararası Af Örgütü'nün, soruşturmanın özellikle güvenlik güçlerini yaptırımdan korumak için düzenlenmiş bir aklama olduğu iddiası gizemli bir şekilde haberde yer almadı.

Yayın organının, Sisi'nin Mayıs 2014'te oyların yüzde 96,91'ini aldığı "ezici" seçim zaferini, diğer adayların çoğunun ya yarıştan çekilmesi ya da oy verme gününden önce hapse atılmasından bahsetmeden haberleştirdiği ifade edildi.

Mısır'daki durum 2017'ye gelindiğinde o kadar vahim bir hal almıştı ki İngiliz Dışişleri Bakanlığı artık bunu görmezden gelemezdi. Aynı yılın şubat ayında Londra, Kahire'yi, "insan hakları açısından öncelikli ülke" ilan etti. Buna eşlik eden bir bilgi notunda, "işkence, polis şiddeti ve zorla kaybetme raporlarının" son yıllarda arttığı, "sivil toplum" ve "ifade özgürlüğü" üzerindeki kısıtlamaların da arttığı ve "bir dizi önde gelen insan hakları savunucusunun seyahat etmesinin yasaklandığı" kaydedildi.

Bir ay sonra Aswat Masriya, kapılarını kalıcı olarak kapattı. Buna eşlik eden bir basın açıklamasında Reuters Vakfı’nın, "platform için sürdürülebilir bir finansman kaynağı bulamadığı" belirtildi. İngilizlerin yayın organını desteklemeyi neden bıraktığı bilinmemekle birlikte, Aswat Masriya'nın Kahire'de uygun, yumuşak başlı ve dostane bir hükümetin güvenli bir şekilde kurulmasına yardımcı olma amacını yerine getirerek misyonunu tamamladığı anlaşılmış oldu.

Britanya medyası Ocak 2020'de Reuters'in İngiliz istihbaratıyla soğuk savaş döneminden kalma gizli ilişkisini ifşa ettiğinde, haber ajansının bir sözcüsü böyle bir anlaşmanın güven İlkelerine uygun olmadığını ve "bugün bunu yapmayacaklarını" iddia etti.

"Reuters hükümetten hiçbir fon almamakta ve dünyanın her yerinde bağımsız, tarafsız haberler sunmaktadır" şeklinde konuşan sözcüye rağmen, 3 yıl öncesinde ülkenin demokratik yollarla seçilmiş ilk hükümetinin devrilmesi için uğraşan Mısırlı bir yayın organına Dışişleri Bakanlığı adına hizmet verdiği iddiası nedeniyle, Londra merkezli medya devinin bugün de benzer şekilde devlet destekli entrikalara karışıp karışmadığının tahmin edilemeyeceği belirtiliyor.