Dünya

Independent yazarı Robert Fisk de 'kimyasal saldırı' iddiasını yazdı

Independent yazarı Robert Fisk, Şam yakınlarında kullanılan kimyasal malzemenin Suriye rejminin cephaneliğinde bulunmadığını öne sürdü

11 Nisan 2014 11:46

Türkiye devletinin, Suriye'de geçen yaz sivillere karşı kimyasal silah kullanmasıyla bağlantılı olduğu iddiasını Independent yazarı Robert Fisk de kaleme aldı. Deneyimli Orta Doğu muhabiri Fisk, ABD'li gazeteci Seymour Hersh'in aktardığı tıklayın iddialara göndermede bulunduğu makalesinde, Şam yakınlarında kullanılan kimyasal malzemenin Suriye rejminin cephaneliğinde bulunmadığı iddiasını tekrarlıyor.

BBC Türkçe'de yer alan habere göre Fisk ayrıca, Türkiye'nin Suriye'deki savaşa karışmayı sürdüreceğini vurgulayarak, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Milli İstihbarat Teşiklatı Müsteşarı Hakan Fidan'ın aralarında olduğu yetkililerin Suriye hakkındaki görüşmelerini içerdiği belirtilen ses kaydına atıf yapıyor. İngiliz gazetecinin makalesi, "Erdoğan: Model güçlü adamdan adi diktatöre" başlığını taşıyor.

 

'Rol model' olarak Türkiye

 

Makalenin giriş paragrafında şu ifadeler kullanılıyor:

"Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama'nın en sevgili müttefiklerinden biriydi. Dindar ama laik, güçlü ama demokratik, bağımsız ama güvenilir bir NATO kankası; tam da Beyaz Saray ve Pentagon'un, Osmanlı imparatorluğunun Arap kısmında kılavuzluk için güvenebilecekleri bir adamdı. Ayrıca, Suriye'deki nefret edilen Beşar Esad'ı devirebilecek isyancılar için bir kanaldı."

Robert Fisk, ABD'deki bazı düşünce kuruluşu uzmanlarının Arap dünyası için "rol modeli" gösterdiği Türkiye hakkında; Kürtlerin haklarının çiğnendiği, 1915'te on binlerce Ermeni'nin öldüğü olayların 'soykırım' olduğunu reddettiği, 2007'de öldürülen Ermeni gazeteci Hrant Dink'i öldürenlerin yargılamasının raydan çıkarıldığı gibi iddialar olduğunu sıralıyor.

 

Türkiye ve sarin iddiası

 

Fisk, "Öyleyse başka bir Orta Doğulu 'güçlü adam' adi (ve tehlikeli) bir diktatöre mi dönüştü? Veya muhafazakâr, aklı başında bir demokrat birden gerçek rengini mi gösterdi?" sorusunu sorduktan sonra, Erdoğan'ın "Arap uyanışı" sırasında devrimcileri desteklediğini hatırlatarak şöyle diyor: "Kim eski Osmanlı bayrağının -veya şimdiki Türk versiyonunun- bir ked daha Gazze ve Mısır'daki Arap evlerinin üzerinde gururla dalgalanacağına inanırdı?"

Yazar sözü, Osmanlı Ermenileri'nin yaşadığı Suriye kasabası tıklayın Keseb'de geçen hafta halkın yerinden edilmesine getirerek, kasabanın Suriye rejimine karşı muhaliflerin silahlandığı Türkiye sınırının hemen yakınında olduğuna dikkat çekiyor.

Suriye rejiminin, geçen Ağustos ayında Şam'ın Guta semtinde onlarca sivilin ölümüne yol açan kimyasal silahın Türkiye üzerinden getirildiği ve saldırının amacının Batının stratejik silahlarını Suriye hükümetine çevirmesi olduğu iddiasını hatırlatan Fisk şu ifadeleri kullanıyor:

"Independent Suriye'deki saldırıları soruşturduğunda Rus kaynaklar, kimyasalların Esad'a satılmadığını belirtti. Bunlar Moskova tarafından Libya'daki eski Kaddafi rejimine satılan stoklardan geliyordu."

"Suriye ordusu subayları ve Esad'a yakın bir isim de, ABD ve müttefikleri gaz saldırısı nedeniyle rejimi suçlamakta ısrar edince bana, sarin gazının Türkiye'nin bir bölümünden Suriye'nin kuzeyindeki isyancılara taşındığına ilişkin resmi kanıta kulak asılmamasından şikayet ediyordu. Sürekli olarak, Türkiye'nin güneyinden, yerel polis tarafından sarin olarak tanımlanan kimyasal madde taşımakla suçlanan 10 El Nusra adamı hakkındaki 130 sayfalık Türk iddianamesine atıf yapıyorlardı. Doğru söylüyorlardı. Grubun elebaşı Haytam Kassab, Türk savcısının 25 yıl hapis cezası istediği mahkemeye çıkarıldı ve daha sonra 'yargılanmak üzere' serbest bırakıldı. Hepsi ortadan kaybolurken, Türkiye'nin Moskova büyükelçisi tutuklamaları gözardı ederek -neredeyse Saddamvari bir kanaatle- 'sarin'in 'antifriz' olduğunu iddia edecekti."

Robert Fisk, aynı yöndeki iddiaları makalesinde dile getiren ve eski arkadaşı olan Seymour Hersh'in adı belirsiz "yetkilileri" ve "uzmanları" kaynak olarak belirtmesine serzenişte bulunuyor.

Buna karşın, Hersh'in dile getirdiği, Guta'da kullanılan materyallerin bir İngiliz laboratuvarında incelenmesinin ardından ABD ve İngiltere yönetimlerinin, kimyasal malzemenin Suriye ordusunun cephaneliğinden çıkmadığına inandığı iddiasına atıf yapıyor Fisk.

İngiliz gazetecinin bu konudaki yorumu şöyle:

"Hersh'e göre Erdoğan, Amerikalıların Libya'dan Türkiye üzerinden Suriyeli isyancılara silah nakli için 'gizli hat' kurmasına izin vermişti - Sovyetler Birliği'nden Libya'ya sarin nakledilmesi gibi. Hersh, Guta saldırısının meydana gelmesinden sonraki aylar boyunca bu 'gizli hattın' devam ettiğini söylüyor. Aynı zamanda, Türklerin İran ile altın ticareti yapmasına verilen iznin; milyarlarca dolarlık rüşvet parasını, aynı zamanda Erdoğan etrafındaki üst düzey isimlerin eline geçtiği ortaya çıkan yolsuzluk parasını yaratan kârlı girişim."

"Bir Türk gazeteci geçen hafta İstanbul'da bana, Erdoğan'ın -zaten bilinen- çılgınlığının, Şam'daki Guta sarin saldırısının Obama'yı Esad rejimine saldırmaya sevk etmesi beklenirken sonunda öyle olmaması üzerine, gaddarlık düzeyine çıktığını ısrarla anlattı. Eğer Amerikan bombardımanı gerçekleşseydi Türkiye yeni Suriye'de mevki sahibi olacak, bu kadim ülke farz edilen, geniş, Osmanlı tarzı imparatorluğun parçası haline gelebilecekti. Bu işleri çok ileriye götürmek olur."

Erdoğan'da "siyasi megalomani izleri" olduğunu söyleyen Fisk, yine Hersh'e atıfla, ABD Başkanı Barack Obama'nın Beyaz Saray'daki yemekte MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a "Suriye'deki radikallerle ne yaptığını biliyoruz" dediği iddiasını aktararak makalesini şöyle noktalıyor:

"Türkiye'nin Suriye savaşına karışması, Amerikalılar ne yaparsa yapsın sürecek. Obama isyancıların hem güvenilmez, hem tehlikeli, hem de mağlup durumda olduğuna inanıyor. Fakat YouTube'da yer alınca -ki yasaklandı- Erdoğan'ı çok öfkelendiren bantlardan biri, Türk yetkililerin Suriye'ye kendi saldırılarına bahane ararkenki konuşmalarını aktarıyordu. 'Üzerinde oynanmış' diye haykırdı Türk hükümeti. Hiç kuşkusuz."