Gündem

Hürriyet Okur Temsilcisi: Ertuğrul Özkök'ü üzmek istemezdim, bu benim görevim

"Bir bilgi yanlışını ortaya çıkardım"

06 Kasım 2017 11:51

Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici'den gazetenin yazarı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'nun yazısında 'yaş dilimi listesi' hatasını bulması üzerine, "Bize üç ay mutluluğu bile fazla gördüler. Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici yememiş içmemiş. Araştırmış" diyen Ertuğrul Özkök'e yanıt geldi. Bildirici, "Ertuğrul Özkök'ü üzmek istemezdim, bu benim görevim" dedi.

Müftüoğlu, bir yazısında "Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSO) ‘yaş dilimi listesi’ni değiştirdiği ve artık 66-79 yaş arasını yaşlı değil orta yaşlı kabul ettiği" iddiasının öne sürmüştü. DSO'nun 60 yaş üstünü hâlâ yaşlı olarak kabul ettiğini yazan Müftüoğlu'nun yazısının yanlış bilgiler içerdiğini Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici tespit etmişti. Müftüoğlu daha sonra konuya ilişkin olarak verdiği bilginin yanlış olduğunu kabul etti. 

Bildirici'nin "Üzmek istemezdim" başlığıyla (6 Kasım 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Belli ki çok etkilenmiş. Önce “Bize üç ay mutluluğu bile fazla gördüler. Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici yememiş içmemiş. Araştırmış. Meğer Dünya Sağlık Örgütü’nün yeni yaş skalası yokmuş” diye yazdı. İki sefer de adımı vermeden “Hürriyet Okur Temsilcisi bir kalem dokunuşu ile ‘yeni orta yaş grubu’ hayallerimizi söndürdü” diye yakındı.

Oysa ben Özkök gibi 70 yaşındaki insanların “orta yaşlı sayılma hayalini söndürme”dim, bir bilgi yanlışını ortaya çıkardım. Bir yanlışın düzeltilmesini sağlayana tepki gösterilmemeli. Hem bu benim görevim.

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, “Dünya Sağlık Örgütü’nün ‘yaş dilimi listesi’ni değiştirdiği ve artık 66-79 yaş arasını yaşlı değil orta yaşlı kabul ettiği”ni yazmıştı. Okurlardan itiraz gelince Müftüoğlu’na kaynağını sordum, “bir dostundan gelen WhatsApp mesajı”na dayandığını ve onun da “Brillo.net” adlı (Endonezya kaynaklı) bir web sitesinden öğrendiğini belirtti.

Resmi bir yanıt alabilmek için DSÖ yetkililerine e-posta gönderdim. Sonunda DSÖ Türkiye Ofisi’nden Doç. Dr. Toker Ergüder, “DSÖ’nün böyle bir kararı olmadığı ve DSÖ’nün 60 yaş üzeri kişileri yaşlı kabul ettiği” yanıtını verdi. Müftüoğlu’nun isteği üzerine referanslarını iletince Ergüder, “Gönderdiğiniz referanstan sonra konuyu DSÖ Cenevre Genel Merkezi ve Kopenhag Avrupa Bölge Ofisi uzmanları ile tekrar değerlendirdik. Bu web sayfasında verilen bilginin DSÖ ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır” dedi.

Bu yanıtları ilettiğim Müftüoğlu, köşesinde bir düzeltme yayınlayarak, DSÖ’nün böyle bir kararı olmadığını okurlarına duyurdu. Son derece net ve samimi bir üslup kullandı; bir daha da yazmadı.

Özkök ise bu konuda yeni bir dosya açacağını duyurduktan sonra, Bill Andrewsadlı bir doktorla söyleşi yaptı. Bu doktoru, “yaşlanmayı tedavi etmede yepyeni bir alan açan ... molekülünü buldu” diye tanıttı.

Kerem Kaynar ve bazı okurlardan gelen eleştiriler nedeniyle bu dosyayı da inceledim; yine uzmanlarla konuştum. Hatta Osman Müftüoğlu da NTV’de, “Hapla çöple olmaz bu iş. Bunlar pazarlama teknikleri” diye konuştu. Gazetede de böyle bir yöntemin kansere yol açabileceği uyarısında bulundu.

Öncelikle belirteyim, yaşlanma ile telomer ilişkisini bulan Dr. Bill Andrews değil, 2009’da Nobel Ödülü’nü alan ABD’li üç bilim insanı. Andrews’ün bulduğu, daha doğrusu pazarladığı Çin ve Moğolistan’da yetişen “astragalus” adlı bitkiden elde edilen bir ürün. Bu bitki özütü, bağışıklık güçlendirici olarak birçok marka tarafından satılıyor. Andrews’ün farkı, bu ürünü “telomer tedavisi” ve “yaşlanma önleyici” diye pazarlaması. Bu ürün, hayvanlar üzerinde denenmiş ama insanlar üzerindeki etkisi bilimsel olarak kanıtlanmış değil. Nitekim Andrews de söyleşisinde “Doğal maddelerden yapıldığı için FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) onayına gerek olmadığını” belirtiyor.

Bu bitki özütü, Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı onayı olmaksızın satılıyor. Belli ki, Andrews ürünü pazarlamak için Türkiye’ye gelmiş. Onu ağırlayan da ürünü (bazı testlerle birlikte) yüzlerce liraya satan bir şirket. Andrews, 28 Ekim’de bir konuşma yaptı bu online şirketin organizasyonunda.

Bu ürünün “piyasa yüzü” de Sertab Erener. Sanatçı, ürünün tanıtımı için 5 Ekim’de düzenlenen basın toplantısına katılmış, reklam panosu önünde şirket yöneticileriyle fotoğraf çektirmişti. Erener’in 
25 Ekim’de yaptığı “Biyolojik yaşı 40’da durdurmak ve telomerler” etkinliği de şirketin web sayfasından duyurulmuştu. Özkök’ün Andrews söyleşisinin yayınlandığı gün, Hürriyet Pazar’da da Ayşe Arman’ın aynı konuda Erener ile yaptığı söyleşi çıktı.

Andrews’ün bitki özütü, Dr. Ziya Özel’in “kanseri tedavi edici zakkum ekstresi”ni çağrıştırıyor. Biliyorsunuz, zakkum hâlâ FDA’dan onay alamadı. Hürriyet, 13 Şubat 1988’de boş umutlar yaymak yerine “Zakkum rezaleti” manşeti atmıştı; haklı çıktı. Ne yazık ki, günümüzde aynı çizgiyi 
izleyemedi.

Çöken tuvaleti

“Lavabo çöktü, doktor alt kata düştü” haberini okurken tereddüde düşmüştüm. “Acaba lavabo değil de tuvalet mi çöktü” diye.

Esat Koçal adlı okurdan “Lavabo lafı, tuvalet veya hela demekten utananlarca kamuflaj için kullanılıyor. Ama gazetede tuvalet yerine lavabo yazılması komik kaçmış” mesajı gelince sağlık muhabiri arkadaşımız Mesude Erşan’dan yardım istedim. Sağlık İl Müdürlüğü yetkililerine sordu. Hakikaten Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde lavabo çökmemiş. Tuvalet çökmüş, oraya giren doktor da alt kata düşerek yaralanmış.

İhlas Haber Ajansı (İHA) haberde tuvalet yerine “lavabo” yazmış. Hürriyet’in yanı sıra hemen tüm gazeteler de “lavabo” sözcüğünü aynen aktarmış. Lavabo ile tuvalet aynı şey olmadığına göre “lavabo çöktü” yazmanın anlamsızlığı ortada. Ajansın haberi gazete ve internette düzeltilmeliydi. Haber, günlük dildeki mahcup edayı takınmamalı. Olayın kendisi trajikomik olsa da...

Okurdan kısa kısa

TUĞÇE Karadeniz: Amasra’da oturan anneannem Ferdane Güler, yıllardır eve Hürriyet’ten başka gazete sokmaz. Ama son zamanlarda süper loto ve şans oyunları sonuçlarını vermemenizden şikâyetçi.

Ayla Türman: Kelebek’teki Magazin Konseyi’nde Ömür Gedik’in Erkan Petekkayave Sinan Akçıl fotoğrafı için yaptığı cinsiyetçi yorum üzücü. Dostane bir fotoğraftan nasıl oldu da öyle bir sonuç çıkardınız anlamadım. (30 Ekim)

Sadık Baycan: Cengiz Semercioğlu’nun, “Emrullah Bey görmesin” yazısında ölçü kaçmamış mı? Yeni açılan bir restoranı göklere çıkarıp reklamını yapmış. (3 Kasım) S. Kozluoğlu/E. Gül/Ö. Turan: Sitenizde son günlerde yayınlanan sesli reklamlar çok sinir bozucu. Başka bir sayfaya da geçseniz, baştan tekrar başlıyor ve kapatmak zor oluyor. Haber okumayı imkânsız ve zahmetli yapıyor.

Erol Erdoğmuş: Promosyon kuponlarının arkasında haber ve köşe yazıları görülüyor. Kupür kesersem kupondan, kesmezsem kupürden oluyorum.

Anıl Ural: MASAK Başkanı Osman Dereli, 16 Ekim’de yayınlanan söyleşide “İllegal bahis sitelerinin artık banka havale ve EFT işlemlerini kullanamadıklarını” vurgulamış. Ama bu yöntemleri hâlâ kullanıyorlar.

Mustafa Aydoğmuş: Sokak köpekleri haberinde Eyüp’ün adı “Eyüpsultan” olarak yazılmış. Eyüplü olarak ilçenin adının değiştiğini duymadım. (30 Kasım)

NOT: İlçenin adının Eyüpsultan olarak değiştirilmesi hakkındaki kanun, 3 Kasım’da yürürlüğe girdi. Haklısınız, o tarihte henüz değişmemişti.

Baysan Pamay: Kelebek’teki “35 yıl sonra yine sahnede” haberinde “Arzu Tramvayı” adlı oyunun 1982’de Kenter Tiyatrosu’nda sahnelenmesinden 35 sene sonra tekrar sahneleneceği yazılmıştır. Bu yanlış. İBB Şehir Tiyatroları bu oyunu 2005’te “İhtiras Tramvayı” adıyla sahnelemişti. (27 Ekim)

Hikmet Kanca: İnternette gazetenizi okumak çok eziyetli. Her haberin her satırı için tıklamak gerekiyor. Reklamı atlamak da işkenceye dönüyor.