Gündem

HDP’li Sancar: İç tüzük teklifinin kabulü, demokrasi tabutuna son çivi olur

"Milletvekilleri, ırkçı-muhafazakar zihniyetin dil ve yorum dünyasına mahkum edilmek isteniyor"

11 Temmuz 2017 13:20

HDP İstanbul Milletvekili, Meclis Anayasa Komisyonu üyesi Prof. Mithat Sancar, AKP ve MHP ortaklığında hazırlanan ve Anayasa Komisyonu’nda yarın görüşmelerine başlanacak 18 maddelik iç tüzük değişikliğini T24’e değerlendirdi.  

Sancar, “Bu içtüzük değişikliğinin amacı, muhalefeti etkisiz hale getirmek, parlamentoyu iktidarın tam tahakkümü altına almak ve ırkçı-otoriter rejimi iyice yerleştirmektir” dedi.  Sancar, ‘bu teklifin aynen kabul edilmesi, parlamentonun ve demokrasinin tabutuna son çiviyi çakma sonucunu doğuracaktır’ ifadesini kullandı.

 Prof. Sancar’ın T24’e  değerlendirmeleri şöyle:

Bu içtüzük değişikliğinin amacı, muhalefeti etkisiz hale getirmek, parlamentoyu iktidarın tam tahakkümü altına almak ve ırkçı-otoriter rejimi iyice yerleştirmektir.

 İktidar çevreleri, içtüzük değişikliğini gündeme getirmelerinin amacını, “Meclis’in daha hızlı ve verimli çalışmasını sağlamak” olarak açıklıyorlar. Bundan kasıtlarının da, muhalefetin etkili olduğu yolları kapatmak olduğu biliniyordu. Nitekim muhalefetin Meclis gündeminin belirlenmesine katkı sunmasını engellemeye ve kendini ifade etme imkanlarını kısıtlamaya yönelik hükümler teklifte yer alıyor. Ancak değişiklik teklifine, bu hedefin çok ötesine geçen hükümler de koymuşlar.

 

“Ermeni soykırımı” ifadesini kullanan bir milletvekili, hemen cezaya çarptırılacak

 

Teklifin 15 ve 16. maddelerinden söz ediyorum. Bu maddelerle, parlamentonun tarihsel anlamına ve parlamenter demokrasinin varoluş temellerine ölümcül darbeler indiriliyor. Teklifin 15. maddesi, “Meclisten geçici olarak çıkarma cezası”nın verileceği hallere yenilerini ekliyor. Buna göre, “Türk Milletinin tarihi ve ortak geçmişine yönelik hakaret ve ithamlar ile Anayasanın ilk dört maddesine aykırı beyanlarda bulunmak, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasa ve kanunlarda düzenlenen idari yapısı ve yerleşim birimlerine ilişkin Anayasa ve kanunlara aykırı isim ve sıfatlar kullanmak” da Meclis’ten geçici çıkarma cezasını verileceği haller arasına alınıyor. Bunun genel ve soyut anlamı, milletvekillerinin ifade özgürlüğünü ağır bir biçimde sınırlamaktır. Milletvekilleri, ırkçı-muhafazakar zihniyetin dil ve yorum dünyasına mahkum edilmek isteniyor.

 

“Meclis kürsüsünden Kürtçe kelimeler kullanmayı ve Kürtçe cümleler kurmayı da bu çerçeveye sokabilirler”

 

 Tam bir faşist dayatma söz konusu burada. Şüphesiz bu düzenlemenin somut amaçları da var. Birincisi; başta “Ermeni meselesi” olmak üzere geçmişteki soykırım, kıyım ve katliamların adını koymayı ve o zamanki anlayış ve uygulamaları eleştirmeyi engellemek. Mesela “Ermeni soykırımı” ifadesini kullanan bir milletvekili, hemen cezaya çarptırılacak. Aynı durum mesela Dersim, Maraş, Sivas gibi kıyım ve katliamlar için de geçerli. Yine mesela Şeyh Said’i saygıyla anmak da, bu kapsama sokulabilir. İkinci somut amaç; Kürt, Kürdistan gibi kelimelerin kullanılmasını cezalandırmaktır. Hatta Meclis kürsüsünden Kürtçe kelimeler kullanmayı ve Kürtçe cümleler kurmayı da bu çerçeveye sokabilirler. Üçüncü somut amaç ise; özerklik, çokdillilik, anadilinde eğitim gibi fikir ve önerileri boğmak gibi görünüyor.

 

“Anayasanın 83. maddesi milletvekillerinin ifade özgürlüğünü mutlak koruma altına alıyor, ama İçtüzük’le bu güvencenin içi boşaltılıyor”

 

Bu düzenlemede akıl almaz çelişkiler olduğunu da belirteyim. Düşünün Meclis, anayasayı tümden ve kısmen değiştirme yetkisine sahip; idari sistemi ve coğrafi isimleri değiştiren kanunlar yapabilir, fakat milletvekilleri mevcut anayasayı ve kanunları eleştiremeyecekler. Öte yandan Anayasanın 83. maddesi milletvekillerinin ifade özgürlüğünü mutlak koruma altına alıyor, ama İçtüzük’le bu güvencenin içi boşaltılıyor.

 

“AKP-MHP ittifakının bu topluma dayatmak istediği rejimin çarpıcı bir özeti”

 

Tek kelimeyle dehşet verici bu düzenlemeyle geçici çıkarma cezasın mali sonuç da bağlanıyor. Teklifin 16. maddesine göre, Meclis’ten geçici olarak çıkartma cezasına çarptırılan milletvekilinin bir aylık ödenek ve yolluğunun üçte ikisi kesilecek. Üstelik bu cezaları verme yetkisi de Meclis çoğunluğunun, yani iktidarın elindedir. Milletvekillerini ırkçı-muhafazakar anlayışa aykırı fikirler savundukları için gelirlerini kesmekle tehdit etmek, tek kelimeyle ahlakdışı bir yaklaşımdır. Faşist bir düzenlemeyi etkili kılmak için, ahlakdışı bir yaptırım: AKP-MHP ittifakının bu topluma dayatmak istediği rejimin çarpıcı bir özeti…

 

“Bu teklifin aynen kabul edilmesi, parlamentonun ve demokrasinin tabutuna son çiviyi çakma sonucunu doğuracaktır”

 

Muhalefetin rolünü ve sözünü budamaya dönük diğer düzenlemelerle birlikte alındığında, bu içtüzük değişiklik teklifinin Meclis’i iktidarın noteri haline getirmek istediği açıktır. Bu değişiklik teklifini hazırlayanların Meclis’e biçtikleri fonksiyon, en fazla yasa yapma otomatlığıdır. Oysa parlamento konuşma, tartışma anlamına gelen ‘parlare’ sözcüğünden doğmuş bir kavramdır. Gerçek demokrasilerde parlamentonun esas işlevi de siyasal ve toplumsal meseleleri etraflıca tartışabilmek, muhalefete en geniş özgürlüğü temin etmek ve iktidarın sürekli eleştiri ve denetim yoluyla sınırlanmasını sağlamaktır. Yasa yapmak, elbette parlamentonun temel görevlerindendir, ancak parlamentonun işlevini buna indirgenemez.

 

“ Bu teklifin bu haliyle geçmemesi için, biz parti olarak elimizden geleni yapacağız”

 

Böyle yapılırsa, parlamentonun demokratik anlamı ortadan kalkar. İçtüzük değişiklik teklifiyle hedeflenen de esasen budur. Bu teklifin aynen kabul edilmesi, parlamentonun ve demokrasinin tabutuna son çiviyi çakma sonucunu doğuracaktır. Diğer iki çivi, OHAL rejimi ve şaibeli referandumla gerçekleşen anayasa değişikliğidir. Bu teklifin bu haliyle geçmemesi için, biz parti olarak elimizden geleni yapacağız. Ancak parlamentodışı toplumsal demokratik muhalefetin de bu konuda etkili çalışma yapmasına ihtiyaç var.