Gündem

HDP: İstanbul il binasına baskın yapanlar kimdi, emri kim verdi?

“Dün demokrasi nöbetlerine çağrı yapanlar, demokrasi nöbeti bittiği gün partimizi bastılar"

11 Ağustos 2016 21:20

HDP İstanbul İl binasına dönük polis baskınına karşı yapılan açıklamada HDP yöneticileri, İstanbul Valisi'ne baskın yapan polislerin kim olduğu, İçişleri Bakanı'na ise emri kimin verdiğini sordu.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörler Mücadele Şubesi'ne bağlı polislerce saat 02.40’ta HDP’ye yönelik yapılan baskın bugün bina önündeki basın açıklamasıyla protesto edildi.

HDP İstanbul İl Eş Başkanları Aysel Güzel ve Doğan Erbaş, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Saruhan Oluç, İstanbul Emek ve Demokrasi Koordinasyonu adına Emek Partisi (EMEP) İl Başkanı Güven Gerçek’in de aralarında olduğu isimler açıklamaya katıldı.

HDP yöneticileri, polis baskınının parti yöneticilerine ve avukatlarına haber verilmeden, kapıların kırılarak yapıldığını ve hukuksuz olduğunu belirtti.

İstanbul Valisine binaya baskın yapanların kim olduğunu, İçişleri Bakanına da baskın emrini kimin verdiğini açıklama çağrısı yaptılar. HDP yöneticileri hukuki işlemleri başlatacaklarını belirtti.

 

Eş Genel Başkanlar: Demokrasiye darbe

 

Aysel Güzel, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından her türlü darbeye karşı olduklarını vurguladıklarını hatırlatarak “Bugünkü hukuksuzluk sadece partimize dönük değil, barışa, demokrasiye, insan haklarına, özgürlüklere ve kardeşliğe indirilmiş bir darbedir” dedi.

“Dün demokrasi nöbetlerine çağrı yapanlar, demokrasi nöbeti bittiği gün partimizi bastılar. Saldırılar partimizi yıldırmayacak, demokrasi, barış mücadelemizi sürdüreceğiz.

Doğan Erbaş da “Arama değil, talanla, kin ve öfkeyle yapılmış, hukuk ve insanlık dışı davranışla karşı karşıyayız” dedi.

“Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere siyasi iktidar temsilcileri, kanaat önderi denen köşe yazarları bir süredir daha fazla partimizi açıkça hedef göstermekte. Bundan güç bulan güçler de saldırı yapabildi.”

 

Oluç: Erdoğan hedef gösterdi

 

Saruhan Oluç, “Saldırı HDP’ye oy veren bir milyon yurttaşa dönüktür” dedi.

“Erdoğan, Rusya’da gazetecilerin sorularını cevaplarken ve dönüşte uçakta HDP’yi hedef gösterdi. Bir numara hedef gösterince, aşağıdakiler bu talanı yapıyor.

“Darbe girişiminin karşısında yer aldık. Darbe ortamına nasıl gelindiği araştırılsın dedik, 14 yıldır iktidarda olan AKP’nin bu ortamda gelinmesinde kabahati olup olmadığını sorduk, kadrolaşmayı hep birlikte gerçekleştirdiniz, Roboski’yi  FETÖ yaptı diyorsunuz ama arkasındaki siyasi irade kimdi dedik. Bunları sorduğumuz  için bize saldırıyorlar.

"İstanbul Valisine buraya gelenlerin kim olduğunu, İçişleri Bakanı'na da bu kanunsuz emri kimin verdiğini soruyoruz.

“Kılıçdaroğlu’na çağrı; Siz demokrasiye için Yenikapı’ya gidiyor, bizi dışlıyorsunuz. Türkiye’de gerçekten demokrasi, barış, çözüm istiyorsanız yapılanlara sessiz kalamazsınız. Sessiz kalıyorsanız yapılanların köşesinden bucağından ortağı olmuşsunuz demektir. Değiliz diyorsanız, sesinizi yükseltin. HDP’nin kriminalize edilmesine, saldırılara izin vermeyin.”

 

Gerçek: Demokrasi sadece kendimiz için değildir

 

Güven Gerçek de dayanışma mesajlarını iletti:

“Darbeye ve dikatatörlüğe hayır diyor, demokrasi istiyoruz. Demokrasi dediğimiz sadece kendimize değildir, bu ülkede yaşayan farklı kimlik ve inançlar olmak üzere herkes için istiyoruz.

“Meclis’te üçüncü büyük parti olan HDP’ye yönelik anti demokratik uygulamalar devam ediyor. Kabul edilemez. Bölgede sürdürülen savaşta insanlar ölüyor.

“Gerçek demokrasi bu ülkede barışın kardeşliğin sağlanması, savaşın son bulması, demokrasinin tüm kurumlarıyla işlemesiyle mümkündür.”

 

İl Eş Başkanlığı: Barışa ihtiyaç her gün artıyor

 

HDP İstanbul Eş Başkanlığı adına yapılan açıklamayı İl Yönetim Kurulu ve Kadın Meclisi üyesi Muazzez Töre okudu.

Açıklamada 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ve kararnameler ile demokrasi güçlerine saldırıların arttığı söylendi ve İl binasına dönük polis baskını da “Keyfi siyasi amaçlarla başlatılan bir operasyon” olarak tanımlandı.

HDP’nin Meclis’teki üçüncü büyük parti olmasına karşın başta Cumhurbaşkanı olmak üzere hükümet sözcülerince ötekileştirme ve hedef göstermeye uğradığı olduğu söylendi.

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) belediyelerine dönük operasyonlar ve PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yaşamından endişe edildiği hatırlatıldı.

“İşte tüm bu siyasal tablo içerinde partimiz HDP öteden beri Türkiye'de tüm bu sorunların kalıcı bir toplumsal barış ve kapsamlı demokratikleşme ile aşılacağını savunuyor. Biz inanıyoruz ki Türkiye haklarının barışa ve radikal demokrasiye ihtiyacı her geçen gün daha da artıyor.

“Partimiz diğer demokrasi güçleri ile birlikte gelişen tüm baskı ve saldırılara rağmen halklarımızın ortak demokrasi ve barış mücadelesini bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da yükseltmeye devam edecek.”

 

Ümit Kıvanç: HDP binasını dağıtmak ne demek?

 

Barış Bloku:  Saldırı darbeci anlayışın ürünüdür

 

Barış Bloku’da yaptığı yazılı açıklamada il örgütüne yönelik baskının “darbeci anlayışın ürünü” olduğunu ifade etti.

Barış Bloku’nun açıklamasında şöyle dendi:

“Darbe girişiminin ardından ülkemizde yaşananlar toplumsal barış ve demokrasi adına kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Toplum demokratik geleneklerini bir kenara bırakmaya adeta zorlanıyor.

Bayburt'ta olduğu gibi durumdan vazife çıkaran "ırkçı hassasiyetleri" fevkalâde körüklenmiş güruhlar, her gün yeni linçlere kalkışıyor. Bunun bir örneğini de dün gece tahrip edilen HDP İstanbul İl binasında gördük. Polis OHAL' in kendisine sağladığı güvenceyle, tamamen hukuksuz bir şekilde bir siyasi partinin il başkanlığını basıp tahrip etme hakkını kendinde görebilmiş; benzer linçlere, iç kargaşa ve çatışmalara adeta yol göstermiştir.

Bizler ülkemizde tekçi bir anlayışla topluma hızla pompalanan dikta taraftarlığının varacağı yeri görüyor ve kaygılanıyoruz. Darbelere karşı, ancak özgür bir toplumun adaleti ve eşitliği sağlayabileceğini, barışın ve demokrasinin ancak o zaman kalıcı olacağını görüyor ve istiyoruz.

Toplumun en temel ihtiyacı olan barışı ve demokrasiyi sağlayacak eşitlik ve adaleti hayata geçirmek zor değil. Öfke ve nefret yerine hoşgörüyü, düşmanlığın yerine evrensel kardeşliği, ayrımcılığın yerine çoğulculuğu, özetle savaşın yerine barışı konuşmaya başladığımız anda karanlıklar aydınlanacaktır.

Çok geç olmadan dümeni barışın ve barışmanın yoluna kırmak gerekiyor. Bu hepimiz için tarihi bir sorumluluk olduğu gibi varoluşumuzun da tek yoludur.

Bugün susmanın sorumluluğu ve bedeli konuşmanınkinden ağırdır. Bu nedenle toplumun darbeye karşı demokrasiden yana olan bütün kesimlerini sindirilmeyi red ederek, kin ve nefret rüzgârına karşı koymaya, barışın sesine kulak vermeye, eşitlik zemininde kardeşliği savunmaya çağırıyoruz.”