Gündem

HDP Eş Genel Başkanı Temelli: İçişleri Bakanı yalan üretim makinesi olmuş

Temelli'den Erdoğan'a: Hastalık ilerlemiş artık

21 Haziran 2018 22:37

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu 14 Haziran'da Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde 4 kişinin öldüğü kavgaya ilişkin açıklamalarını eleştirerek "İçişleri Bakanı’nın yüzü hiç kızarmıyor, sürekli yalan söylüyor. Cumhurbaşkanı yalan söylüyor. İçişleri Bakanı yalan üretim makinesi olmuş, sürekli yalan. “Suruç olayı, Sayın İnce Sayın Demirtaş’ı ziyaret ettiği için oldu.” Böyle bir yalanı bütün Mardin bir araya gelse uyduramaz" dedi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "15 sene önce fırın, buzdolabı bulabiliyor muyduk?" sözlerini hatırlatan Temelli, "Hastalık ilerlemiş artık. Geldiklerinde buzdolabı yokmuş, fırın yokmuş. Daha önce fırın yoktu biz hamurları çiğ çiğ yiyorduk. Bunlara ülke teslim edilmez" diye konuştu. 

 HDP Eş Genel Başkanı Temelli, partisinin Mardin mitinginde konuştu.

Temelli Mardin mitinginde şöyle konuştu:

"24 Haziran’a çok az zaman kaldı. Bu ceberrut iktidarı hep birlikte düşüreceğiz. Bu gerçekleşecek. Bu onurlu halkın iradesi karşısında duracak, yıkılmayacak hiçbir baraj yok. Biz barışın ve demokrasinin önüne kurulan bu barajı hep birlikte yıkacağız. 

Mardin, insanlık tarihine çok önemli bir ders vermiş bir şehir. Bir arada yaşamanın, yan yana olmanın örneği olmuş bir kent. O yüzden de Mardin demek bir arada yaşam demek, tarih demek, kültür demek, barış demek. 

"Yeni yaşam siyasetinin iktidar olma zamanı geldi"

HDP, kurulduğu günden bugüne demokrasi dedi, barış dedi, bir arada yaşam dedi. Yeni yaşam, yeni siyaset dedi. Halkları birbirine düşman edenlere karşı biz bir aradayız dedik. Yan yana geldik ve bir yeni yaşam siyasetini var ettik. Şimdi bu yeni yaşam siyasetinin iktidar olma zamanı gelmiştir. 24 Haziran’da HDP barajı yıkarak halkların iktidarına yürüyecek. 

"İnsanlar arasına koydukları önyargı barajlarını da hep birlikte yıkacağız"

Bunu bildikleri için halkın iktidarının önüne setler kurmaya çalışıyorlar. Ama başaramıyorlar. 7 Haziran’da, 1 Kasım’da olduğu gibi yine yan yana geleceğiz. Bu barajı yıkacağız. Bu bizim gücümüzdür, biz yan yana geldiğimizde bizden daha güçlüsü olamaz. Çünkü o farklılıklarımız bize güç katar. Hangi baraj bunun karşısında duracak? Biz sel olduk geliyoruz. Sadece bunların bize kurduğu barajı değil, insanlar arasına koydukları önyargı barajlarını da hep birlikte yıkacağız. 

"İnsanların gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar"

Bu baraj yıkılmasın diye, bu ülke bu düşmanlıkla yaşasın diye ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar. Akla hayale gelmeyecek her türlü şaibeyi, hileyi hayata geçiriyorlar. İnsanların gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar Seçim kararı alındığı günden bugüne HDP’ye yönelik saldırılar her geçen gün artıyor. Stantlarımıza saldırıyorlar, arkadaşlarımızı gözaltına alıyorlar. Sanıyorlar ki vazgeçeceğiz. Biz ne zaman vazgeçtik. Asla vazgeçmeyeceğiz. Ne yaparlarsa yapsınlar onların bu tuzaklarına gelmeyeceğiz. Oyumuza sahip çıkacağız, bu oyunu hep birlikte bozacağız. 

"İçişleri Bakanı yalan üretim makinesi olmuş"

Arife günü Suruç’ta insanları katlettiler. Masum insanları, 25 yıldır esnaflık yapan insanları, Suruç halkının sevdiği insanları katledip onları suçladılar. İçişleri Bakanı’nın yüzü hiç kızarmıyor, sürekli yalan söylüyor. Cumhurbaşkanı yalan söylüyor. İçişleri Bakanı yalan üretim makinesi olmuş, sürekli yalan. “Suruç olayı, Sayın İnce Sayın Demirtaş’ı ziyaret ettiği için oldu.” Böyle bir yalanı bütün Mardin bir araya gelse uyduramaz. Nereden çıkartıyorsun? 

Suçlu suç üstü yakalandı. Artık ne dediklerini bilmiyorlar panikten. Suruç’ta valinin, polisin gözü önünde 3 insan katledildi. Otopsi raporlarını, görüntü kayıtlarını saklıyorlar. Çok iyi biliyorlar her şeyi. Kimin ne iş çevirdiğinin kayıtları var. Çok kısa zamanda suçlular ortaya çıkacak. Ben ilk gün savcılara suçluları yakalamalarını söyledim. Savcılar olayda terör bağlantısı olup olmadığını araştırıyorlar. O insanlar 25 senedir ekmek parasının peşinde, ne terörü! 

"Bunlar 24’ünde gidecek, bu ülkeye adalet gelecek"

Diyarbakır Barosu ve birçok kurum gidip yerinde inceleme yapmak istiyordu, çıkıp “bu baro terör örgütüne yardıma gidiyor” diyorlar. Senin görevin suçluları bulmak, sen içişleri bakanısın. Ama çok yakında bu provokasyonları yapanlar açığa çıkacak. Bunlar 24’ünde gidecek, bu ülkeye adalet gelecek. Bütün adaletsizliklerin hesabını bağımsız ve tarafsız yargı soracak. Yargı bu vesayetten kurtulacak. 

"Ülkeye barış gelecekse en önde biz olacağız"

Türkiye’ye demokrasi gelecekse, bu işin en önünde biz yürüyeceğiz. Bu ülkeye barış gelecekse en önde biz olacağız. Hiçbir hesap yapmadan, hiçbir kirli ittifakın içinde olmadan halklarımız için en önde biz olacağız. Çünkü bu ülkeye barış gelecekse ancak bizim onurlu mücadelemizle gelir, sizlerin onurlu mücadelesiyle gelir. Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da öyle devam edecek. 

"Saklayacak bir şeyimiz yok, tavrımız net: Erdoğan rejimi düşecek"

Soruyorlar “birinci turda ne yapacaksınız, ikinci turda ne yapacaksınız?” Geçin bunları, bir oy Demirtaş’a bir oy HDP’ye. İkinci turda da ya demokrasi ya Erdoğan rejimi. Bizim tercihimiz nettir, bizim tercihimiz demokrasidir. Bu kadar açık, bu kadar samimi. Kapalı kapılar ardında saklayacak bir şeyimiz yok. Tavrımız net: Bu Erdoğan rejimi düşecek.

Sevgili Selahattin Demirtaş Türkiye’nin adayıdır. 25’inde Sevgili Selahattin Demirtaş da sevgili Figen Yüksekdağ da, Sebahat da Selma da Gültan da bütün tutsak arkadaşlarımız, Gülser Yıldırım da özgür kalacak. 

"Yan yana gelip demokratik bir anayasa yapacağız"

Yan yana geleceğiz, bu ülkenin önünü açacağımız demokratik bir anayasa yapacağız. Öyle bir anayasa yapacağız ki, Mithat Hocam yazdı, ben okudum, çok şey öğrendim. Bütün dünya öğrendi bir tek bunlar öğrenmedi. O demokratik anayasayı hep beraber yapacağız. O anayasa eşit yurttaşlık temelinde bizi bir araya getiriyor. Ayrımcılık yapmıyor, ötekileştirmiyor. Bizleri birbirimizden ayırmıyor. Geçmişte olduğu gibi değil, evrensel hukuk değerleriyle güçlendirilmiş bir kuvvetler ayrılığı temelinde bir demokratik anayasa üzerinde yükselen bir siyaset bütün sorunları çözer. Başta da Kürt sorununu çözer. 

"AKP teşkilatı yollarda telef oldu, onları da kurtaracağız"

Amed’e gidiyorlar, Van’a gidiyorlar, Hakkari’ye gidiyorlar. Hep birlikte gidiyorlar, çünkü onları orada dinleyecek kimse yok. Her yere hep birlikte gidiyorlar. AKP teşkilatı telef olmuş yollarda. Sizi de kurtaracağız. Sadece bu trafik olsa iyi. Gidip insanlara bakarak diyor ki “Kürt sorunu yoktur.” Bu yaşadığımız ne, nasıl yok Kürt sorunu? Bu yaşadığımız ne? Bu Afrin ne, Cizre ne, Sur ne? Bu yoksulluk, bu işsizlik ne? Bu kayyumlar ne? Bunlar Kürt sorunu değilse nedir? 

"Kimse seninle kardeş olmak istemiyor"

Koca bir coğrafyayı kayyumlarla yöneten bu zihniyet, hiç sıkılmadan “Kürt sorunu yok” diyor. Biz senin kardeşin değiliz. Bunu aklından çıkar. Kimse seninle kardeş olmak istemiyor. Biz eşit yurttaşlar olarak ortak vatanımızda birlikte yaşamak istiyoruz. O eşit yurttaşlık temelinde bir araya geldiğimizde bu ülkede Kürt sorunu da çözülecek, bu ülkeye barış da gelecek. 

Kürt sorununu bir güvenlik sorunu olarak ele alıyorlar. O güvenlik sorunu üzerinden savaş bütçeleriyle bir rant ekonomisi yaratıyorlar. Buradan haksız bir servet yaratıyorlar. O yüzden demokrasi programımız kadar güçlü bir ekonomi programı yazdık. Hakça Dağıtım Programı dedik adına. 

"Mardin’in kaynaklarını çalacaksın, sonra da bizi suçlayacaksın"

Mardin’de işsizlik sorununu çözecek herhangi bir yatırımları yok. Bunları yapacak olan belediyeye kayyum atıyorlar. O kayyum buranın kaynaklarını tüketiyor. Burayı perişan ediyor. Sonra da bizi suçlu gösteriyor. Halbuki bizim belediye eş başkanlarımız geldiğinde oturdukları koltuk bile hacizliydi. Mardin’in kaynaklarını çalacaksın, sonra da bizi suçlayacaksın, bunların da hesabını soracağız. 

Bütün Mardin’i çölleştiriyorlar. GAP projesi 1962 yılında başlamış. Proje benden büyük. Sulama projesi bitmediği için Mardin çölleşiyor. Mardin ekilebilir toprakları kaybediyor yanlış sulama nedeniyle. Çiftçi perişan, halk yoksul; o diyor ki “İHA siha üretiyorum.” Kürt düşmanlığı üzerinden iktidarı devam etsin diye. Biz halkın kaynağını halka vererek, halk çiftlikleri kurarak bu sorunu çözeceğiz. Bu sorunu çözmek demek Kürt sorununu çözmek demek. 

"Bahçeli kıraathane projesini eleştirdi, spiker perişan oldu"

İşsizlik sorunu bu kadar devasa boyutta, gençlere vaat ettiği şey kıraathane. Ağzından kıraathane çıktı ama şimdi çeviremiyor. “Kıraathane okuma evidir” diyor. 550 tane kütüphaneyi kapatmış, şimdi kıraathane açıyor. 

Dün akşam bunun koalisyon ortağı var ya hani kurt ittifakı, diyor ki “nedir ya bu kıraathane, milleti kekliyorlar.” Spiker perişan oldu. Bir şey dese işinden olacak, diyemiyor ki bu “senin ortağının projesi.”  

"Bunları bekleyen yer iktidar değil huzurevi"

Şimdi bunların emeklilik yaşı çoktan geldi. Bunları bekleyen yer iktidar değil, huzurevi. Bir söylediklerini ertesi gün unutuyorlar. Doktorlar teşhis koyamıyor. Ben onların affına sığınarak diyorum ki bunlarda Alzheimer başlangıcı var. Bunlara ülke teslim edilir mi? 

Hastalık ilerlemiş artık. Geldiklerinde buzdolabı yokmuş, fırın yokmuş. Daha önce fırın yoktu biz hamurları çiğ çiğ yiyorduk. Bunlara ülke teslim edilmez. 

"Vergide adalet yoksa toplumda adalet olmaz"

Esnaf kan ağlıyor, habire esnafa vergi. Vergi alman gereken yerden vergi alıyor musun? Esnafa her gün yeni vergiler ekliyor. Binlerce esnaf dükkan kapatmış ama müteahhitlerin vergi borcu silinmiş, müteahhitlere kredi desteği, çiftçiye zulüm. 

Hep birlikte bu adaletsizliğe son vereceğiz vergide adalet yoksa toplumda adalet olmaz. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alacağız. 

"Darbe mekaniğini sonlandıracağız"

Başlarken dedik ki “kentimizi de kendimizi de biz yöneteceğiz. Bir yeni yaşam siyaseti var edeceğiz” dedik. “İnadına HDP” dedik, şimdi de senle değişir diyoruz. 2014 yerel seçimlerinde başladığımız işi bitirme zamanıdır. İktidara gelme zamanıdır. Yerel demokrasi ile güçlendirilmiş bir parlamenter sistemi hep birlikte var edeceğiz. Ortak vatanımızda demokratik cumhuriyeti inşa edeceğiz. Bu darbe mekaniğini sonlandıracağız. Bunu hayata biz geçireceğiz. 

"AA istediği kadar halkı yanıltsın biz sandıklara sahip çıkacağız"

Bakın Anadolu Ajansı şimdiden seçim sonuçlarını yayınlıyormuş. Halkı şimdiden yanıltma peşindeler. Nasıl ki 7 gün 24 saat çalıştık. Önümüzdeki 3 gün de 24 saat çalışacağız. Sandığa gideceğiz, sahip çıkacağız. Sadece oy vermekle kalmayacağız, oyumuzun akıbetini takip edeceğiz. Onlar televizyonlarda istedikleri kadar rakam açıklasınlar, biz sandıklara sahip çıkacağız. Hatırlayın referandum gecesi AA’nın açıkladığı ilk sonuçlarda yüzde 64 “hayır” idi. Halkı yanıltmak, evlerine dönmelerini sağlamak içindi. Bu sefer bu tuzağa düşmeyeceğiz. Oyumuza sahip çıkacağız. Çünkü oylarımız geleceğimizdir. Hep birlikte sandıklara sahip çıkacağız. O yüzden hepimiz müşahidiz. 

Bizler 25’i sabahı kahkahalarımızla halaylara duracağız, türküler söyleyeceğiz. Bu türküler özgürlük türküleri olacak."