Gündem

Hatip Dicle: Cizre'de işaretlenen evlere saldırıldı

Hatip Dicle, Cizre olaylarında ‘paralel yapı’nın etkisinin de bulunabileceğini söyledi

30 Aralık 2014 09:46

DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle, üç kişinin ölümü, beş kişinin yaralanması ile sonuçlanan Cizre olaylarıyla ilgili olarak, “Ortada bir büyük güç, çözüm sürecini sabote etmek üzere devrede olduğunu hissettiriyor. Yılların deneyimi var üzerimizde. Çözüm sürecinin arifesindeyiz. Tam böyle bir aşamada YDG-H’nın böyle bir karar alması, YDG-H ile HÜDA-PAR arasında görüşmelerin olduğu günün gecesi bu olaylar gelişiyor” dedi.

Dicle, “HÜDA-PAR Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yılmaz’ın söylediği bir şey önemli. ‘Bizim evlerimiz, işyerlerimiz hepsi işaretlenmişti’ diyor. Bu işaretlenme olayı daha önce birçok yerde oldu. Maraş’ta, Adıyaman’da oldu. İnsanı kuşkulandırıyor. Bu ilginç. Diyor ki, ‘birileri işaretlemiş. Daha sonra oralara saldırı yapıldı...’ Bir güç kesin devrede” diye konuştu.

DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle Cizre olaylarını Milliyet gazetesinden Namık Durukan’a değerlendirdi. KCK’nın HÜDA-PAR’la Cizre’de görüşme yaptığı günün gecesinde olayların yaşandığına dikkati çeken Dicle, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Cizre’deki olaylarda ‘paralel yapı’nın rolü olduğu iddiasına da “ihtimal var” yorumu yaptı. Dicle, “Biz 1993-94 konseptini yaşayan insanlarız. O zaman Başbakan Tansu Çiller’in en büyük danışmanı bugün paralel devlet diye suçlanan kesimlerin beyin takımıdır. Araştırın o zamanları, Çiller’in yakınında kimler danışman, o isimlere ulaşırsınız. Ben isim vermek istemiyorum” dedi.

HÜDA-PAR yönetimi ile görüşerek Cizre’deki olayların büyümesinin önüne geçen Dicle, o gece ilçede yaşananlara ilişkin önemli bilgiler verdi. Tansiyonun düşürülmesi amacıyla gündüz KCK ile HÜDA-PAR arasında Cizre’de lokal bir görüşme yapıldığını gece ise çatışma yaşandığını anlatan Dicle’nin sözleri şöyle:

 

İki husus dikkat çekici

 

Cizre olaylarında iki dikkat çekici husus var. Biri YDG-H, yani KCK’nın gençlik birimi. Daha önce sokaklarda kanal kazanlar, yüzünü gösterilerde bağlayanlar, molotoflu çatışmalara girenler en çok YDG-H’ya mensup üyelerdir. Onların bir kongre kararı var. Çatışmadan bir gün önce diyor ki, ‘Biz bundan sonra kanal kazmadır, yol kesmedir, yüzünü kapatmadır, gizlemedir, gösterilerde molotof kullanma ve Kepenk kapama gibi eylemlere son veriyoruz. Artık kongre kararı ile kesinleşti. Buna uymayanlar bizden değildir. Biz bunları karşı da mücadele edeceğiz...’ İlginçtir o gün gündüz Cizre’de lokal birimler, HÜDA-PAR’la gençlik birimleri arasında görüşmeler olmuş. Gece 3’te bu çatışmalar başlamış, karanlıkta. Onun için diyoruz ki o karanlıkta hangi karanlık eller devreye girdi.

 

Çatışmayı hangi güç çıkardı?

 

HÜDA-PAR’la bir taraftan Avrupa’da görüşmeler sürüyor bir taraftan yerelde sürüyor. HÜDA-PAR da, ‘biz çözüm sürecinden yanayız, çözüm sürecinde hassasız...’ diyor. Peki hangi güç geldi bu çatışmayı çıkardı? Karanlık yan çok fazla. Zaten Başbakan da bazı şeyleri ima ediyor ama açıkça söylemiyor. Cizre olayları onun için çok önemlidir. O tezgah açığa çıkarılmalı. Orada ne oldu? O karanlıkta kimler saldırdı? Kimler önce başlattı? Biz HÜDA-PAR’la görüşürken telefonda dedim ki madem ki iki tarafın iradesi aynıdır, o zaman gelin kim haklı kim haksızı tartışmayalım, kim başlattı kim başlatmadı tartışmayalım, önce bu yangını söndürelim. Telefon görüşmelerimizin yararlı olduğunu sanıyorum.

 

İşaretlenen yerlere saldırı yapılmış

 

Ortada bir büyük güç, çözüm sürecini sabote etmek üzere devrede olduğunu hissettiriyor. Yılların deneyimi var üzerimizde. Çözüm sürecinin arifesindeyiz. Tam böyle bir aşamada YDG-H’nın böyle bir karar alması, YDG-H ile HÜDA-PAR arasında görüşmelerin olduğu günün gecesi bu olaylar gelişiyor. HÜDA-PAR Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yılmaz’ın söylediği bir şey önemli. ‘Bizim evlerimiz, işyerlerimiz hepsi işaretlenmişti’ diyor. Bu işaretlenme olayı daha önce birçok yerde oldu. Maraş’ta, Adıyaman’da oldu. İnsanı kuşkulandırıyor. Bu ilginç. Diyor ki, ‘birileri işaretlemiş. Daha sonra oralara saldırı yapıldı...’ Bir güç kesin devrede.

 

Yeni provokasyon uyarısı

 

Şu anda sükunet sağlanmış görünüyor. Bundan sonra şu kaygımız var: Çözüme karşı olan güçler süreci önlemekte kararlıdır. Yeni provokasyonlara hazır olmak gerekir. Gerçekten taraflar uyanık olurlarsa olayları lokal tutabilirler. Aklıselim davranılmasaydı bu olay her yere sıçrayabilirdi. Bunun potansiyeli var. Ortada bir başarı varsa lokal tutabilmekti. Görüşmelerimiz etkili oldu. O görüşmeler, karşılıklı yapılan açıklamalarda bazı hususlarda eleştirilmesi gereken noktalar belki olabilir ama bazı arkadaşlar şuna dikkat etmediler. Yangını söndürmek birinci görevdir. Görüşmeleri biz başlattık, devam ediyor. Lokale kadar inmiş. Önemli olan bundan sonra şu olmalı, masada oturup konuşulmalı. Madem ki iki taraf, ‘Kürtler arası bir çatışma sürece ve bütün halkımıza zarar verir’ diyor, iki tarafta bu irade beyanını ortaya koyuyor, o zaman bunun çözümü mutlaka olmalı.

 

‘Çiller’in eski danışmanlarına dikkat!’

 

 (Başbakan paralel yapıya dikkat çekiyor?) Olma ihtimali var. Neden söylüyoruz bunu. 1993-94 konseptini yaşayan insanlarız. O zaman Çiller’in en büyük danışmanı bugün paralel devlet diye, isim vermeyeceğim suçlanan kesimlerin beyin takımıdır. Araştırın o zamanları Çiller’in yakınında kimler var; danışmanlar, o isimlere ulaşırsınız. Ben isim vermek istemiyorum. Dolayısıyla bunlar öyle küçümsenen güç değil, devlet içinde örgütlüdürler. Belki kitlesel güçleri yoktur ama poliste, yargıda belli alanlara sızmışlardır. MİT’in içine, şuna buna... Paris’te Sakine Cansız’ların öldürülmesi basit bir olay mıydı? Dolayısıyla bunları küçümsememek gerekir. Bunlar devletin içinde 40 senedir örgütlüdürler. İlla da onlardır demiyorum, olabilir. Bu olasılık. Bunu ortaya çıkaracak hükümettir. Sürece karşı olan dış güçler de var. Dolayısıyla hem içte hem dışta sürecin yürümesini istemeyen güçler var. Onlar ‘Eğer süreci sabote edersek şimdi edebiliriz yoksa bunlar birkaç ay içinde bir anlaşmaya varırlarsa her şey bitti’ diye düşünüyorlar. Böyle yaklaştıkları için de problem büyük.

 

Üç ayrı soruşturma yürütülmeli

 

Hem PKK kendi içinde soruşturma yürütmeli, hem HÜDA-PAR, hem devlet yürütmeli. Devlet içindeki bu paralel denen kesimlerin bir provokasyonu olabilir. Hatta dördüncü bir güç de devrede olabilir. ‘Orası sınır bölgesi‘ derken Başbakan belki onu kast ediyor. Yanı başında IŞİD güçleri, şunlar, bunlar cirit atıyor. Çözüm sürecine karşı olan en küçük güçlerden en büyük güçlere kadar herkesin parmağı olabilir. Onun için Cizre olayı çok önemlidir.