Medya

Haşmet Babaoğlu: AKP'nin yanındaymış gibi görünen fırıldaklar, şehitlerden çok OHAL mağdurlarından söz ettiler!

"Hâlâ da sürdürüyorlar bu tavırlarını"

13 Şubat 2017 12:43

Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu, "medya yoluyla 15 Temmuz'u unutturma, etkisini hafifletme çalışmalarının hızlandırıldığını" iddia etti. Babaoğlu, "AK Parti yanındaymış gibi görünen kimi fırıldaklar da şehit ve gazilerin lafını etmekten çok Ohal mağduriyetlerinden söz ederek bu atmosfere katkıda bulundular. Hâlâ da sürdürüyorlar bu tavırlarını. Bir de o 'canım zaten herkes darbeye karşı çıktı' kanaati var ki; yalan" görüşünü dile getirdi"

Haşmet Babaoğlu, son olarak Star yazarı Ahmet Taşgetiren'in 9 Şubat 2017'de kaleme aldığı yazısında "'Evet' diyenler vatansever, ülkenin beka meselesini anlamış ve ona göre konuşlanmış, 'Hayır' diyenler de FETÖ'cü, ya da PKK'cı kabul edilirse, ortaya çıkan sonuç diyelim, Ak Parti ve MHP'nin en yüksek beklentisi olan yüzde 60'a 40 olsun, burada bile yüzde 40'lık bir 'Ne' grubu oluşmuş oluyor? Bu ülkeyi diyelim bir Başkan yönetti, bu yüzde 40'ı ne yapacak? O Başkana oy vermese bile 'Başkanım' diyecek bir toplum olması sağlıklı değil mi?" ifadesini kullanmasına tepki göstermişti.
Babaoğlu, Taşgetiren'in söz konusu yazısından bir gün sonra (10 Şubat 2017) Sabah'taki köşesinde “Pek muhafazakâr, pek 'abi' ve iddialara bakılırsa pek İslamcı (bana göre değil ya, ayrı konu) dün şöyle şeyler yazdı: 'Evet diyenler vatanını seviyor, hayır diyenler de FETÖ'cü veya PKK'cı kabul edilirse, ortaya çıkan diyelim yüzde 40'lık grup ne olacak? Başkan, bu yüzde 40'ı ne yapacak?' Elinin körü yapacak, demek var da...” diye yazmıştı.

Haşmet Babaoğlu'nun "15 Temmuz direnişi 16 Nisan’da tamamlanacak" başlığıyla yayımlanan (13 Şubat 2017) yazısı şöyle:

O kötü başlayıp güzel biten gece milletin gösterdiği kahramanlığı tarihe taşıyacak on binlerce görüntü var.
Hâlâ cep telefonları hafızalarından, güvenlik kameralarından görüntüler yağıyor.
Gece yarısı ellerinde gaz tüpleriyle nizamiyeye dayanıp "tankları çıkartırsanız bunları patlatırız" diyerek darbecileri içeri kapatanlar...
"Bu hainler evlere saldırmaya başlarsa, kahrımdan ölürüm, hakkınızı helal edin!" dedikten sonra siper aldığı minibüsün arkasından kalkıp darbecilerin üzerine doğru elinde sopaylayürümeye başlayan ve birkaç metre sonra şehit düşen çarşı esnafı...

***
Başka görüntüler de var tabii...
Madalyonun öteki yüzünü aktaran görüntüler.
Tankları alkışlayanlar....
Darbe haberini alınca meydanlara koşup zafer işaretleri yapanlar...
Şimdi onlar da ortaya dökülmeye başladı.
Bunların hepsi fetöcü mü? Hayır!
Fakat milli olmadıkları kesin!
Bir de darbecilerin şehrin bazı semtlerinde sivil destek de aldığını düşündüren görüntüler var.
Üzerlerinde henüz hukuksal gizlilik bulunan mobese ve mekânların güvenlik kamerası görüntüleri...
Hemen ertesi gün heyecan içinde bazı mekân kameralarının görüntülerini izlemiştik.
Şimdi hatırlıyorum da, onlar üzerindeki gizlilik kaldırıldığında, diplomatik bakımdan yer yerinden oynar mı? Oynar.
***
Bilmem, henüz eylül ayındayken ana muhalefet liderinin müthiş bir pişkinlikle "meclistekienkazı kaldırın" deyip durduğu günleri hatırlıyor musunuz?
Nitekim hemen ardından bir kısım medya yoluyla 15 Temmuz'u unutturma, etkisini hafifletme çalışması hızlandırıldı.
AK Parti yanındaymış gibi görünen kimi fırıldaklar da şehit ve gazilerin lafını etmekten çok Ohal mağduriyetlerinden söz ederek bu atmosfere katkıda bulundular. Hâlâ da sürdürüyorlar bu tavırlarını.
Bir de o "canım zaten herkes darbeye karşı çıktı" kanaati var ki...
Yalan! Hem de nasıl yalan!
***
Peki niye 15 Temmuz'u unutturmaya çalışıyorlar?
Çünkü memleketin direksiyonunu küresel sermayenin kölesi eski siyaset seçkinleri sınıfına geri vermek istiyorlar.
İşte tam da bu yüzden...
Millet 15 Temmuz'da başlattığı direnişi tamamlamak zorunda.
Nasıl?
16 Nisan'da "evet!" diyerek.

 

 

olağaOHAL uygulamalarıyla mağdur olduğunu düşünen kişi ve kurumların itirazlarını incelemek üzere kurulmasına karar verilen ‘Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun yeterli olmayacağını savu

 

O kötü başlayıp güzel biten gece milletin gösterdiği kahramanlığı tarihe taşıyacak on binlerce görüntü var.
Hâlâ cep telefonları hafızalarından, güvenlik kameralarından görüntüler yağıyor.
Gece yarısı ellerinde gaz tüpleriyle nizamiyeye dayanıp "tankları çıkartırsanız bunları patlatırız" diyerek darbecileri içeri kapatanlar...
"Bu hainler evlere saldırmaya başlarsa, kahrımdan ölürüm, hakkınızı helal edin!" dedikten sonra siper aldığı minibüsün arkasından kalkıp darbecilerin üzerine doğru elinde sopaylayürümeye başlayan ve birkaç metre sonra şehit düşen çarşı esnafı...

***
Başka görüntüler de var tabii...
Madalyonun öteki yüzünü aktaran görüntüler.
Tankları alkışlayanlar....
Darbe haberini alınca meydanlara koşup zafer işaretleri yapanlar...
Şimdi onlar da ortaya dökülmeye başladı.
Bunların hepsi fetöcü mü? Hayır!
Fakat milli olmadıkları kesin!
Bir de darbecilerin şehrin bazı semtlerinde sivil destek de aldığını düşündüren görüntüler var.
Üzerlerinde henüz hukuksal gizlilik bulunan mobese ve mekânların güvenlik kamerası görüntüleri...
Hemen ertesi gün heyecan içinde bazı mekân kameralarının görüntülerini izlemiştik.
Şimdi hatırlıyorum da, onlar üzerindeki gizlilik kaldırıldığında, diplomatik bakımdan yer yerinden oynar mı? Oynar.
***
Bilmem, henüz eylül ayındayken ana muhalefet liderinin müthiş bir pişkinlikle "meclistekienkazı kaldırın" deyip durduğu günleri hatırlıyor musunuz?
Nitekim hemen ardından bir kısım medya yoluyla 15 Temmuz'u unutturma, etkisini hafifletme çalışması hızlandırıldı.
AK Parti yanındaymış gibi görünen kimi fırıldaklar da şehit ve gazilerin lafını etmekten çok Ohal mağduriyetlerinden söz ederek bu atmosfere katkıda bulundular. Hâlâ da sürdürüyorlar bu tavırlarını.
Bir de o "canım zaten herkes darbeye karşı çıktı" kanaati var ki...
Yalan! Hem de nasıl yalan!
***
Peki niye 15 Temmuz'u unutturmaya çalışıyorlar?
Çünkü memleketin direksiyonunu küresel sermayenin kölesi eski siyaset seçkinleri sınıfına geri vermek istiyorlar.
İşte tam da bu yüzden...
Millet 15 Temmuz'da başlattığı direnişi tamamlamak zorunda.
Nasıl?
16 Nisan'da "evet!" diyerek.