Özel Dosya

HAMAS Hakkında Her Şey

T24 Şam muhabiri Emre Çalışkan'ın hazırladığı 'HAMAS Hakkında Her Şey' adlı özel dosyada örgütle ilgili sorularınıza cevaplar bulacaksınız.

23 Temmuz 2010 03:00

T24- T24 Şam muhabiri Emre Çalışkan, üzerinde akademik çalışma yaptığı HAMAS örgütünün önemli isimleri ile de görüşerek bütün bilinmeyenleriyle HAMAS'ı yazdı. 'HAMAS Hakkında Her Şey' adını verdiği özel dosyada örgütle ilgili sorularınıza yanıtlar bulacaksınız...


Hamas nedir?


Mavi Marmara gemisine İsrail tarafından gerçekleştirilen operasyon sonrasındaki gelişmeler Filistin meselesinin bir kez daha Türkiye'nin gündemine oturmasını sağladı. Davos'taki “One-Minute” çıkışından sonra Filistin konusu Türkiye'de tekrar bu düzeyde bir zemin buldu. Gerek Gazze olayı, gerekse Mavi Marmara baskını Filistin meselesi olarak temsil ediliyormuş görünse de sahne arkasında dikkat çeken aktör Hamas'tı.

İsrail'in saldırgan tutumu üzerinde odaklanan tartışma sırasında Hamas ve Türkiye'nin Hamas ile ilişkisi Türk medyasında yeteri kadar tartışılmadı. Bu yazı dizisinde Hamas'ın ne olduğu, nasıl ortaya çıktığı, kurulmasında İsrail'in oynadığı rolü, iktidara geliş sürecini, hareket içindeki çatlakları, Hamas'ta “radikaller” ile “rasyoneller” arasındaki farkları, diğer ülkelerle ilişkileri ve Türkiye'nin Hamas ile kurduğu diyaloğu özetlemeye çalışacağız. Türkiye'den Hamas ile kimin görüştüğü de bu yazı dizisinde açıklanacak.


İki temel referans: İslamcılık ve Filistin milliyetçiliği

“Müslüman Kardeşler Örgütü”nün Filistin kolu olarak bilinen Hamas, adını Arapça Harakat al-Muqawama al-Islamiya (İslami Direniş Hareketi) kelimelerinin ilk harflerinin bir araya gelmesinden alıyor. “Hamas” aynı zamanda Arapça'da “hamiyet” (Türk Dil Kurumu'na göre, bir insanın yurdunu, ulusunu, ailesini koruma çabası)  ve “şevk” anlamına geliyor. Hareket, “İslamcılık” ve “Filistin” milliyetçiliği gibi iki temel ideolojiyi kendisine referans alıyor.
 

Hamas'ın kısa ve uzun dönemdeki hedefleri


Kısa dönemli amacı İsrail’in Filistin topraklarından çekilmesini sağlamak olan örgütün, uzun dönemdeki hedefi, İsrail devletini önceleyerek 1948 sınırlarını esas alan İslami bir Filistin devleti kurmak.

1987 yılında Şeyh Ahmet Yasin tarafından I. İntifada'nın hemen öncesinde kurulan Hamas kendini “İsrail'e karşı direniş” örgütü olarak nitelendiriyor.  Buna karşın Hamas, ABD, AB, Kanada, Japonya gibi ülkeler tarafından “terörist” bir örgüt olarak kabul ediliyor. Hamas'ı “askeri niteliği olup (paramilitary) orduya bağlı olmayan örgüt” olarak tanımlayanlar da var.

Hamas'ın askeri kanadı olan İzzettin Al-Kassam Tugayları, diğer Filistinli gruplardan İslami Cihad ve Al Aksa Tugayları ile beraber 1993 ile 2008 yılları arasında 783 sivil ve askerin ölmesine sebep oldu.


Hamas'ın El Kaide'den farkı


Hamas, El-Kaide gibi örgütlerden farklı olarak saldırılarını her zaman Filistin ve İsrail toprakları içinde gerçekleştirdi. Fakat saldırılarında sivilleri de hedef almaktan çekinmedi. Gazze'den gönderdiği roketlerden sivil ya da askeri hedef kaygısı taşımadığını belli etti. İslami boyutta oldukça tartışılan intihar bombacıları da Hamas'ın İsrail'e karşı saldırılarında kullandığı unsurlardan biri oldu. İsrail de birçok Hamas yöneticisini suikast ve saldırılarla öldürdü. Bu saldırılar da Hamas'a karşı ilgiyi, ters etki yaparak artırdı.

Temelde İslami bir hareket olan Hamas, bünyesinde farklı unsurları da barındırıyor. Amerika'nın insiyatifi olan Oslo Barış Süreci'ne karşı çıkan birçok unsur da Hamas içinde yer alıyor. Oslo sonrasında Filistin yönetiminin yolsuzlukları, İsrail hegomanyası altında bir Filistin yönetimi planına  Filistinlilerin karşı çıkması ve planın hayata geçirilmesindeki sıkıntılar Hamas'ın bölgede giderek güçlenmesini sağladı. 2005 yazında İsrail'in Gazze'den çekilmesi sonrasında Filistin içinde Hamas'a destek büyük oranda arttı. İsrail'in 2000 yılında Lübnan'dan çekilmesi (Hizbullah'ın da oynadığı rolle) Filistin halkında silahlı mücadelenin İsrail'e karşı en etkili çözüm olacağı anlayışının yerleşmesine neden oldu.


Sandıkta da kazanan askeri güç


Hamas sadece askeri güce dayalı bir örgüt almaktan ziyade,  meslek ve ticaret odası, üniversite öğrenci seçimleri gibi yerel düzeydeki birçok “demokratik” seçimi kazandı. Filistin halkı tarafından giderek taban bulması 2006 seçimlerinde Hamas'ı iktidara da taşıdı. İsrail'i tanımayan bir Filistin hareketinin yönetime gelmesi Filistinlilerin dış desteği kaybetmesine sebep oldu. Filistinlilere sağlanan bazı maddi yardımlar kesildi ve Filistinliler uluslararası tehcir ile karşı karşıya geldi.

İsrailli asker Gilad Şalit'in Hamas tarafından kaçırılması sonrasındaysa İsrail birçok Hamas yetkilisini tutuklayarak çok sert tepki verdi. 2007 Haziran'ın da El-Fetih ve Hamas arasındaki iç anlaşmazlık sonrasında Hamas Gazze'de kontrolü ele geçirdi. Filistin Yönetimi Lideri Mahmut Abbas da Hamas hükümetini feshetti. Bu arada Gazze'de kontrolü ele geçirmiş olan Hamas, İsrail'e roket  göndermeye devam etti. Bunun üzerine İsrail 2008 yılının sonunda Gazze'ye “Dökme Kurşun Operasyonu” düzenleyerek 22 gün içinde binden fazla kişiyi öldürdü ve beş bine yakın kişi yaralandı. Bu saldırıdan sonra Türkiye ve İsrail'in de arası açıldı.


Başarısında orta sınıfın da payı var


Hamas'ın ortaya çıkışı aslında Filistin toplumunun dönüşümüne işaret ediyordu. Bu geniş bir sosyo-ekonomik zeminde gözlenen değişimin politikaya yansımasıydı. 2006 seçimlerinde elde ettiği başarı, sadece Oslo barış süreci karşıtı ve İslamcı yapısının dışında  orta ve alt-orta sınıfta kazandığı tabandan da kaynaklanıyordu. Filistin'deki kentleşme ve bunun sonucundaki yoksullaşma, dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi, Filistin'de de Uislamcılık için önemli bir zemin yarattı. Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre halen Filistin nüfusunun yarısından fazlası yoksulluk sınırının artında yaşıyor. BM kayıtları, Filistinlilerin günde 2 dolardan daha az bir parayla yaşamlarını sürdürüyorlar.

Aslında bu orta ve alt-orta düzeyde yeni ortaya çıkan sınıf, kendi haklarını aramak iddiasıyla güce talip oluyordu. Bu bağlamda Hamas'ın kurucularının hemen hemen hepsinin üniversite mezunu olması şaşırtıcı değil.


Diploma ve doktoraları ABD'den


Yazı dizisinin yarınki bölümünde daha net belirtileceği gibi Hamas'ın kurucuları öğretmen, hekim, mühendis gibi meslek gruplarından geliyordu. Başbakan İsmail Haniyeh, 1998 yılında İslam Üniversitesi'nde dekandı. 2006 seçimleri sonrasında iktidara gelen 24 kişilik kabinede yer alan Hamas'ın 7 üyesi üniversite diplomalarını ve doktoralarını ABD'den almıştı.

Sonuçta sadece İsrail'e karşı savaşmayan, aynı zamanda Filistinliler için bazı sosyal yardım hizmetlerini de üstlenen bir örgüt doğdu. Yerlerinden edilmiş mülteciler ve Filistin toplumunun dönüşmesiyle beraber Hamas bölgede giderek destek buluyordu.

******

~

İsrail Hamas kurucusu Yasin'e 'külliye' izni vermişti


İSRAİL BAŞLANGIÇTA HAMAS'I KULLANDI...


Şeyh Yasin'in hayatı ve Hamas'ın kuruluşu

Dün Hamas'ın kısaca nasıl bir örgüt olduğunu anlatmıştık. Bugün sıra Hamas'ın nasıl kurulduğunda...

Hamas'ın nasıl kurulduğunu anlamak için öncelikle kurucusu Şeyh Ahmet İsmail Hasan Yasin'in hayatına bakmak gerekir.

Ahmet Yasin, 1938 yılında Britanya Manda Yönetimi altında bulunan Güney Filistin'deki El Majdel sahil kasabasının yakınlarındaki El Cevra (Al Jourah) köyünde doğdu. El Majdel, şimdi İsrail'in Aşkelon kentidir. Babası Abdullah, Yasin 3 yaşındayken öldü. 1948 yılında yaşanan çatışmalar sırasında, annesi dahil, babasının 4 karısıyla birlikte Gazze'ye kaçtılar. Aile burada El-Şati Mülteci Kampı'na yerleşti.


Güreşirken felç olan Yasin, Gazze Şeridi'nin en iyi hatibiydi


Hamas'ın kurucusu ve karizmatik lideri Yasin, 1952 yılında arkadaşıyla güreş yaparken sakatlandı. Boynu 45 gün alçıda kaldı. Omuriliği zedelenmiş, felç olmuştu, yaşamının kalan bölümünde ellerini ve kollarını kullanamayacaktı. Kahire'deki El Ezher Üniversitesi'nde okumak için başvuru yapmasına rağmen kötüye giden sağlığı yüzünden eğitimini sürdüremedi ve evde çalışmak zorunda kaldı. Bu sürede felsefi sorunlar, din, siyaset, sosyoloji ve iktisat üzerine çok okuma yaptı. Bu eğitim, haftadan haftaya verdiği cuma vaazlarına yansıdı ve Yasin'i Gazze Şeridi'ndeki en iyi hatiplerden biri haline getirdi.

İşsiz geçen yıllardan sonra Gazze'deki El Rimai İlkokulu’nda Arap dili öğretmeni olarak işe girdi. Düzenli bir işe sahip olduktan sonra 1960 yılında evlendi.

Mısır Devrimi sırasında Müslüman Kardeşler Örgütü'nün üyelerinin toplu olarak tutuklanmasından sonra Cemal Abdül Nasır'ın yasakları, örgütün faaliyetlerini o zamanlar Mısır kontrolünde bulunan Gazze Şeridi'ne kaydırdı.



Vaaz yasağıyla bırakıldı, camilerin aranan sesi oldu


1966 yılında Müslüman Kardeşler'e üye olduğu gerekçesiyle çok sayıda militan tutuklandı. Tutuklananların arasında Şeyh Ahmet Yasin de vardı. Fakat engelli olması nedeniyle bir süre sonra serbest bırakıldı. Serbest kalabilmek için cuma namazlarından sonra vaaz vermeyeceğine dair belge imzalamıştı. Fakat, Yasin bu belgeye uymayarak  serbest olduktan sonraki ilk cumadan itibaren El-Şati Camii'nde vaaz vermeye devam etti. Etkinliğini giderek diğer camilere doğru genişletti ve Gazze Şeridi'nde en aranan ses o oldu. Bu sıralarda camilerin içine muhtaç ve yoksullar için yardım sandıkları koyarak para toplamaya başladı.


İslam Külliyesi'ni kurdu ve İsrail'den izin aldı


1973 yılında Müslüman Kardeşler Gazze, Nablus, Hebron (El-Halil) ve Kudüs'te İslami dernekler kurmuştu. Şeyh Yasin, Müslüman Kardeşler'in fikirlerini ve öğretilerini kabul ederek 1976 yılında bir İslami Dernek kurdu. Bu dönemde İsrail'e karşı direnişte daha büyük bir İslami oluşum kurma kararı aldı ve İslam Külliyesi'ni kurdu. 1973-1983 yılları arasında derneğin başkanı olarak çalıştı. Külliyeyi kurduktan sonra yaptırdığı ilk iş onu İsrail makamlarına kaydettirmek oldu. Uzun bir süreçten sonra İsrail, İslam Külliyesi'nin çalışması için gerekli izni verdi.



'İsrail Hamas'ı FKÖ'ye karşı kullandı'


Tel Aviv'in İslam Külliyesi'ne izin belgesi verme kararı, ilan edilmemiş ama resmi İsrail politikası haline gelecek olan  bir yaklaşımın göstergesiydi. İsrail hükümeti, en ciddi düşmanının milliyetçi ve seküler Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) olduğunu kavradı ve İslamcı rakiplerinin gelişmesine izin verdi. Daha sonraki yıllarda İsrail’in eski Savunma Bakanı Yitzak Rabin, İslam Külliyesi'nin Hamas'a maddi destek sağladığı iddialarına “FKÖ'nün etkinliğini zayıflatmak için başvurulan bir taktik idi” sözleriyle yanıt vermişti.


Yasin: Hamas 4 evrede gelişti



Yasin'in anlattığına göre, Hamas hareketi 4 evrede gelişti. İlk evre İsrail'e karşı direnişte rol oynayacak ve herkese açık olacak hayır kurumları ve sosyal komitelerin oluşturulmasıydı. İkinci evrede amaç, Batı Şeria ve Gazze'de her hanede direnişin köklerini sağlamlaştırmak ve politik güvenilirliği güçlendirmekti.  Üçüncü evreyi taş, molotofkokteyli gibi basit silahlardan ateşli silah, el bombası ve diğer patlayıcıları kullanabilecek askeri yetenekleri geliştirmek oluşturdu. Son evrede de, Hamas'ın Filistin boyutlarının ötesine taşınacak ve Arap-İslam komşularla diyalog kurulacaktı.


Mühendis, hekim ve hocalar buluştu, Hamas kuruldu


Şeyh Yasin, 1987 Aralık ayında Şeyh Salak el Şehade ile birlikte İsrail yerleşim politikasına karşı çıkacak, işgale direnecek ve Filistinlileri İsrail'e karşı çabalara katılmaya teşvik edecek bir hareket kurmaya karar verdi. Yasin bu amaçla Aralık 1987'de örgütlediği bir grup insan ile bir araya geldi. Bunların arasında Gazze'deki İslam Üniversitesi'nde çalışan el-Şehade, mühendis İsa el-Neşşar, pratisyen hekim İbrahim el-Yazuri, pratisyen hekim Abdülaziz el-Rantisi, okul müdürü Abdül Fattah Dokan, okul öğretmeni Muhammed Şamha vardı.

Bu toplantı sırasında harekete “İslami Direniş Hareketi”nin Arapça kısaltması olarak “Hamas” denilmesine karar verildi. Herkes yaşadığı yerden sorumlu olacaktı. Şeyh Yasin Gazze Başkanı idi. Ayrıca el-Şehade hareketin askeri kanadını kurdu.

Hamas aynı zamanda Arapça'da “hamiyet, şevk” anlamına gelir. Hamas kuruluş tüzüğünde belirtildiği gibi bir direniş hareketiydi, sadece Müslüman Kardeşler’e bağlı olmayan, ama tüm Filistinli grupları kapsayan bir koalisyon olma iddiası taşıyordu.



El Fetih ile 'intifada' rekabeti


1987 yılının Aralık ayının ortasında I. İntifada'nın patlak vermesinden sonra yeni kurulan Hamas kısa sürede taraftar kazandı. Ahmet Yasin her zaman İntifada'nın arkasında Hamas'ın itici güç olduğunu iddia etmesine karşın el-Fetih İntifada'nın arkasındaki itici gücün kendisi olduğuna inanıyordu. Siyasi rekabet bir yana, İntifada gücünü büyük bir halk desteğine dayanmasından alıyordu.



9 yıl yattı, Mossad ajanlarına karşılık serbest bırakıldı


Yasin, 18 Mayıs 1989 yılında tutuklandı. 1 yıl süren yargılamadan sonra ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Fakat 1998'de serbest bırakıldı. Özgürlüğü, Ürdün Kralı Hüseyin'in arabuluculuk yapmasıyla Hamas Lideri Halid Meşal'e başarısız suikast teşebbüsünde bulunan  Mossad'ın iki ajanının serbest bırakılmasına karşılık olmak üzere sağlandı.
Silahlar üzerinde 'El Kassam tarafından Gazze'de üretildi' yazısı var

Hamas'ın askeri kanadı olan İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın 1991 yılında saldırıları başladığında örgütün elinde en fazla 20 dolayında makineli tüfek olduğu tahmin ediliyordu. Fakat örgütün, geliştirdiği atış sistemleri ve sağladığı desteklerle önümüzdeki yıllarda Tel Aviv'i Gazze Şeridi'nden vurmayı başaracak güce ulaşması bekleniyor. Örgütün ürettiği askeri malzemenin üzerinde “el-Kassam tarafından Gazze'de üretilmiştir” damgası bulunuyor.

Ahmet Yasin'in başlangıçtaki mütevazı örgütü artık İsrail'i tedirgin edebilecek bir yapıya ulaşmıştı. Arkasına aldığı dış destekle de Hamas hem Filistin iç siyasetinde, hem de Ortadoğu'da söz sahibi olmaya başlıyordu...

*****

~

Örgütte 'radikaller' ve 'rasyoneller' ne ifade ediyor?


HAMAS NASIL İKTİDARA GELDİ?


Yazı dizimizin ikinci bölümünde Hamas'ın kuruluşunu ve askeri yapısını incelemiştik. Bugün askeri yapısı üzerinden devam edeceğimiz Hamas'ın siyasetteki ikili yapısı üzerinde de duracağız.

Örgütün askeri kanadının İsrail'e karşı gerçekleştirdiği her saldırıdan sonra yapılan açıklamalarda askeri kanat ile siyasi kanat arasında doğrudan emir-komuta zinciri olmadığına dair vurgu yapılır. Halbuki fiili hayatta askeri kanat ile siyasi kanat arasında yakın bir ilişki var.

Askeri kanat üzerindeki kontrolün Hamas'ın dış yönetiminde olduğu söylenebilir. El-Kassam Tugayları, yani askeri kanat, emir ve talimatları Başbakanlık da yapan Gazze'deki İsmail Haniyeh'den ziyade Şam'da bulunan -ve Türkiye'yi de ziyaret ederek AKP yönetimi ile görüşen- Politik Büro Şefi Halit Meşal'den alır.



İç yapı – Dış yapı / Radikaller - Rasyoneller


Hamas temel olarak “iç yapı” ve “dış yapı” diye ikiye ayrılabilir. Aynı zamanda Hamas kendi içinde  “radikaller” ve “rasyoneller” olarak bölünür. İsrail'in varlığını hiçbir şekilde kabul etmeksizin askeri mücadelenin sürmesini savunan radikal kanat, Hamas içinde radikal İslami kesimi temsil eder. Rasyoneller ise, dönemsel politika güderek, koşullar gereği yumuşak çizgi uygulayabilirler.

2006 yılında Hamas'ın genel seçimlere ilk kez katılma kararı radikaller ve rasyoneller arasındaki tartışmanın sonunda alındı. Radikal kanat seçimlere katılmanın, Oslo Anlaşması'nın kabul edilerek İsrail varlığının dolaylı olarak tanınması anlamına gelebileceğinden çekiniyordu. Fakat Hamas seçimlere katıldığı gibi rasyonel kanadın temsilcisi İsmail Haniyeh de 2008 yılında İsrail'in varlığını kabul eden 1967 sınırlarını Hamas'ın tanıyabileceğini bildirdi.

Uluslararası konjonktürün etkisiyle Hamas’ın çizgisinde önemli bir değişim söz konusu. Politik Büro'nun ikinci ismi Ebu Marzuk, daha önce bana verdiği röportajda 1967 sınırlarını tanıdıklarını, fakat İsrail devletini tanımadıklarını söylüyordu. 1967 sınırlarında Filistin devleti kurulması sonrasında direnişin sona erebileceğine vurgu yapıyordu. Bu konuda gri bir tutum takınan Hamas, 1967 sınırlarında Filistin devleti kurulmasına karşın “İsrail'e karşı direneceklerini” de daha önce açıklamıştı.



Hamas'ın iktidara gelmesi


25 Ocak 2006 tarihinde yaklaşık 1 milyon Filistinli seçmenin oy kullandığı seçimlere Hamas çok iyi hazırlanmıştı. Hamas, militan tabanıyla birlikte seçimlere giden 6 ay boyunca gizli olarak seçim çalışmalarını yürüttü. İsmail Haniyeh Hükümeti'nde Dışişleri Bakanı olarak görev alan Dr. Mahmut el-Zahar, oy tercihleri sorulduğu zaman sessiz kalmaları için seçmenleri örgütlediklerini  söylüyordu. Hatta ısrar edilmesi durumunda yanıltıcı yanıtlar vermelerini salık vermişlerdi.

Hamas'ın 2006 seçimlerinde gelen galibiyeti kimsenin tahmin edemediği iyi örgütlenmiş bir zafer niteliği taşıyordu. Filistin Yasama Meclisi'nde 132 koltuktan 74'ü Hamas'a, 45'i el-Fetih'e gitmişti. Geri kalan 13 oy diğer partiler ve bağımsız adaylar arasında paylaşıldı.

Ana seçim sloganı seçilirken Hamas, askeri göndermeleri ima edecek herhangi bir ifadeden kaçınmak için özen gösterdi. Bunun üzerine “Değişim ve Reform İçin” diye tercüme edilebilecek vurgusuz bir slogan kararlaştırdı. 

Hamas'ın seçimler için ne kadar para harcadığı ise tam olarak bilinmiyor. El-Fetih, Hamas'ın seçimlerde 22 milyon dolar harcadığını iddia ederken, resmi rakamlara göre bu rakam 3 milyon dolar. Fakat uzmanlar resmi rakamların ötesinde de para harcandığını vurguluyor.

Hamas'ın kazandığı oylar sadece Gazze'den değil, Batı Şeria'dan da geliyordu. Örneğin sayıları 80 binden fazla olan Filistin polisinin çogunluğunun doğrudan el-Fetih'e oy atacakları varsayılıyordu. Fakat bunların en az yüzde 40'ının Hamas'a oy verdiği ortaya çıktı. 



İsrail Filistinli muhbirlerle Hamas liderlerini öldürdü


İsrail, geçtiğimiz on yılda Hamas'ın birçok üst düzey yöneticisine saldırı gerçekleştirdi. Bunların arasında en önemlisi 22 Mart 2004 tarihinde Hamas'ın kurucusu Ahmet Yasin'e karşı gerçekleştirilendi. Daha sonra Yasin'in yerine gelen Abdul Aziz el-Rantisi de 6 hafta sonra öldürüldü. İsmail Abu Şanab ve İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın lideri Salah Şehade de 2002 ve 2003 yıllarında suikast sonucu öldürüldü. Bu saldırıların hemen hemen hepsinde İsrail, Filistinli muhbirleri kullandı. Halit Meşal ise Ürdün'de uğradığı suikast girişiminden kılpayı kurtuldu.


Tüm bu suikastler dizisi, Filistin'deki radikal İslamcılığı güçlendiren nedenlerden biri oldu.

*****

~

Hamas'ta radikaller güçlenirken hükümet gitti


GİLAD ŞALİT'İN KAÇIRILMASI DÖNÜM NOKTASI OLDU...


Yazı dizisinin ilk üç bölümünde Hamas'ın kuruluşu, siyasi yapısı, örgüt içindeki radikal kanat ile rasyonel kanat arasındaki çatlağı özetlemeye çalıştık. Bugün “Gilad Şalit” olayı ve radikal kanadın Hamas içinde yükselişini inceliyoruz.

19 yaşındaki İsrailli onbaşı Gilad Şalit, 25 Haziran 2006 günü, aralarında el-Kassam Tugayları üyelerinin de bulunduğu 3 farklı militan grubu tarafından kaçırıldı. Bu olay, Gazze'deki silahlı farklı grupların yeri geldiği zaman ortak hareket edebildiklerini göstermesi açısından da önem taşıyor.

Hamas savaşçıları sınırı Gazze Şeridi'nin güney ucundaki Kerem Şalom yakınından geçerek İsrail'e ulaştılar. Onbaşı Şalit’i kaçırıp tünel yolu ile Gazze Şeridi’ndeki emniyetli bölgeye götürdüler. Ondan önce de kontrol noktasına hücum ederek iki askeri öldürüp dört askeri yaraladılar.

Bu olaydan hemen sonra Hizbullah militanları “Gerçek Vaat” adını verdikleri bir operasyon kapsamında Güney Lübnan'dan gizlice sızarak İsrail'e girmeyi başardılar. 12 Temmuz 2006'da gerçekleştirdikleri saldırı sonrasında 7 askeri öldürüp 27 askeri yaraladılar. Ayrıca 2 askeri kaçırarak Lübnan'a götürdüler. İsrail operasyona 2006'da Lübnan'a saldırarak tepki verdi. Ama Hizbullah 2006 Lübnan Savaşı'nı kendi başarısı olarak vurguladı. Çünkü artık Hamas ve Hizbullah gibi İsrail karşıtı gruplar İsrail topraklarında eylem gerçekleştirebilecek güce ulaşmışlardı.



Gilad Şalit olayı Hamas'ta radikal kanadı güçlendirdi, hükümeti zayıflattı


Gilad Şalit olayı Hamas için bir dönüm noktası oldu. Bu emrin adresi olarak Şam'daki politik büronun başı Halit Meşal gösterildi. Zaten uzun süredir el-Kassam Tugayları doğrudan Meşal'den emir alıyordu. Meşal örgüt içindeki gücünü giderek perçinledi. Politik büro, başta esir askerin serbest bırakılması için arabulucu olan Almanya olmak üzere birçok hükümet tarafından daha çok muhatap alınmaya başlandı. Hamas'ın radikal kanadı bu süreçte daha da güçlenirken Şalit olayı yeni seçilmiş Hamas Hükümeti'nin sonunu getiren zincirin ilk halkasını oluşturacaktı.
 
Şalit'in Hamas tarafından kaçırılması sonrasında İsrail 64 Hamas yetkilisini tutuklayarak tepki verdi. Bunlar arasında Filistin Yönetimi'nden 8 Hamas'lı bakan, 20 Filistin Yasama Konseyi üyesi ve yerel belediye liderleri vardı. 

Gilad Şalit olayı Filistinliler üzerindeki baskıyı daha da arttırdı. Filistin Yönetimi'ndeki yolsuzlukları ve diğer sorunları çözmek için iktidara talip olan Hamas, dış baskılar yüzünden ekonomik bir kıskacın içine girdi. Bu durum el-Fetih ve Hamas arasındaki gerginliği de tırmandırdı.


Zaten Hamas'ı yalnızlaştırma projesi iddialara göre çok önceden yürürlükteydi. 14 Şubat 2006 tarihli New York Times'in haberine göre, Amerika ve İsrail yönetimi yeni seçilen Hamas hükümetini tecrit etmeyi, istikrarsızlaştırmayı ve sonuç olarak da Filistin Özerk Yönetimi'ni paradan uzak bırakmak suretiyle devirmeyi planlalıyordu. Bu haber Amerikan yönetimi tarafından yalanlanmasına karşın, ABD, henüz yemin eden Hamas hükümetiyle diplomatik ve mali bağlarını kesti. Amerikalı diplomatlara da Hamas tarafından atanan bakanlarla işbirliğini kesmeleri konusunda e-posta gönderildi.


Hamas'lı 7 bakan ABD'de eğitim görmüştü


Amerika'nın bu baskısına karşın yeni seçilen Hamas hükümeti çevresindeki ekonomik kuşatmayı yönetebilecek, ABD'de eğitim görmüş, iktisatçılar, mühendisler ve plancılarla iyi donatılmış durumdaydı. 24 kişilik kabinede yer alan Hamas'ın 7 üyesi üniversite diplomalarını ve doktoralarını ABD'den almıştı. Fakat Hamas'ın “rasyonel” kanadını temsil eden bu yönetim de radikal kanadın gerçekleştirdiği Şalit olayindan sonra köşeye sıkıştı.

2007 Haziran'ında el-Fetih ve Hamas arasındaki iç anlaşmazlık sonrası Hamas Gazze'de kontrolü ele geçirdi. Filistin Yönetimi Lideri Mahmut Abbas da Hamas hükümetini feshetti.  Hamas'ın Gazze'yi ele geçirmesi sonrası Mısır ve Gazze arasındaki Rafah Sınır Kapısı da kapandı.



Hamas'a karşı ABD, AB ve Mısır duvarı


Rafah sınır kapısı, 2005 yılında Filistin Yönetimi ve İsrail arasında imzalanan anlaşma gereği Mısır ve Filistin Yönetimi’nin kontrolündeydi. 2007’de Hamas’ın Gazze Şeridi’nin kontrolünü ele geçirmesi sonrasında Rafah sınır kapısının durumu çıkmaza girdi. Avrupa Birliği’nin Hamas’ı “terörist örgüt” olarak görmesi nedeniyle Rafah’taki Avrupa Birliği Sınır Yardım Gücü (EUBAM) bölgeden çekildi. İsrail ve Mısır Hamas’ın Gazze’de kontrolü ele almasından sonra Rafah sınır kapısını kapattı.

El-Fetih ile Hamas arasındaki anlaşmazlıklar ise sınır kapısının durumunu daha da belirsizleştiriyor. Şu anki şartlarda Mısır bölgeye sadece şartlı olarak yardım malzemesinin girmesine izin veriyor ve Gazze’ye yardım malzemesi girişine daha temkinli yaklaşıyor. Özellikle, Mısır yönetimi, bölgede uyguladığı politikada ABD ile ters düşmemeye özen gösteriyor. Ayrıca kendi iç siyasetinde radikal İslam’ın güçlenmesine karşı da Hamas’ın Gazze’de güçlenmesini istemiyor.

Bu sınır kapısının sorunlu durumu Türkiye'den Gazze'ye yola çıkan konvoyların gerekçesini oluşturuyor.

*****
~

Hamas'ın ABD, Rusya, İran, Suriye, Ürdün ve Katar'la ilişkileri


Yazı dizimizin beşinci gününde Hamas'ın dış bağlantılarını inceliyoruz. Ahmet Yasin'in kuruluş aşamasında belirttiği dördüncü ve son evre Hamas'ın Arap ve İslam ülkelerinden dış destek bulmasıydı. Yasin'in hedefi bu açıdan gerçekleşti. Hamas çeşitli ülkelerden ciddi destek görüyor.

Hamas'ın ayakta kalması, örgütü kendi siyasetleri için bir fırsat olarak gören devletlerin de desteğine bağlıydı. Hamas'ın asıl güçlenmesi Körfez Savaşı'ndan sonra gerçekleşti. Körfez Savaşı'na kadar Arap ülkeleri maddi ve siyasi desteği el-Fetih'e aktarıyordu. Fakat Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesi tüm dengeleri değiştirdi. Arafat, bu işgalde Saddam Hüseyin'ın yanında yer aldı. Hamas ise daha tarafsız bir tavır takındı. Bu politika sayesinde Hamas'a diğer Arap ülkelerinden gelen yardımların yolu açıldı.



Dış İlişkiler birimi kuruluyor


Hamas I. İntifada sırasında dış destek kazanmak için yapısına dış ilişkiler bölümünü ekledi. Bu, örgütün Müslüman Kardeşler'den kopması için önemli adımlardan da biriydi. Hamas, ilk olarak Ürdün'de büro kurunca ev sahibi hükümetle ilişkisi güvenlik kuvvetleri (istihbarat birimi) aracılığıyla sağlandı. Bu, daha sonra Hamas ile iletişim kuran diğer ülkeler için de bir yöntem olacaktı.

Şeyh Yasin hapisteyken İsrail tarafından Gazze'ye dönüşü yasaklanan Ebu Marzuk Ürdün politik bürosunun başına geçmişti. Hamas liderlerinin sınırdışı edilmesi ve Gazze'ye girişlerinin yasaklanması üzerine yurtdışı yöneticilik açma kararını daha önemli hale geldi. Körfez Savaşı sonrası Kuveyt'e yerleşen Hamas liderleri Ürdün'ün başkenti Amman'a taşındılar. Ebu Marzuk da politik büronun şefi oldu. Burada Ürdün devletinden üst düzey destek gördüler. Ürdün bir açıdan Hamas'ı el-Fetih, İsrail ve Müslüman Kardeşler'e karşı bir kart olarak görüyordu.

Hamas'ın ülke dışında büro açma kararı İsrail'in Hamas yöneticilerini sınır dışı etme kararının ardından alındı. 1992 yılında 415 kişi ülkeden sürgün edildi. Bu, Hamas'ın Filistin topraklarını terk ederek dış destek bulmasını kolaylaştırdı. Amman'dan yönetilen bu büro ağı giderek farklı ülkelere temsilcilikler açarak yayıldı. 29 Ağustos 1999'da Ürdün  Hamas bürolarını kapatacağını duyurdu. Halit Meşel liderliğindeki Hamas heyeti bu durumu tartışmak için bir süreliğine Suriye'nin başkenti Şam'a geçti.



Katar hem ABD'ye yakın, hem Hizbullah ve Hamas'a destek veriyor


Hamas, 1990'ların başında Şeyh Hamad Bin Halifa El Tani veliaht olduğu sırada Katar ile dostluk kurdu, bu ilişki şeyhin 1995'te Emirlik makamına gelmesiyle güçlendi. Hamas üyeleri Amman'dan sınırdışı edildiğinde bir grup Katar'ın başkenti Doha'ya gitti. Katar Emiri, Şam ziyaretinden sonra Amman'a dönerek Ürdün tarafından tutuklanan Halit Meşal'in serbest bırakılması için özel çaba harcadı. Basına yansıdığı kadarıyla Ürdün Kralı Hüseyin'in “Hamas'a neden ihtiyaç duyuyorsunuz” sorusuna Katar Emiri şöyle yanıt verdi:

“Katar devletine İsrail'in diplomatik ilişkiler başlatma niyetine akla uygun bir kılıf sağlıyor. Hamas'ı misafir ederek diğer Arap hükümetleriyle ilişkimizi iyi tutacağız”

Katar'ın bölgesel dengeler için oynadığı rol oldukça ikirciklidir. Her şeyden önce Körfez Bölgesi'nde Amerikan üssüne ev sahibi olan Katar, ABD'nin bölgedeki en önemli ortaklarından biridir. Diğer yandan Hizbullah, Hamas gibi örgütlere doğrudan siyasi ve ekonomik destek verir. Ayrıca sermayesi devlet tarafından sağlanan el-Cezire kanalını kurarak ilk kez İsrailli siyasilerin görüşlerine açıkça yer veren Arap kanalı olmuştur. El-Cezire olaylara farklı açılardan bakması ve düşünce özgürlüğünü desteklemesi açısından Arap basınında devrim niteliği taşımaktadır.


Buna karşın el-Cezire'nin oynadığı rol de ikirciliklidir. Bu konu Arap basınında her zaman bir tartışma konusudur. Bu tartışmada yer yer El-Cezire'nin CIA ve Mossad tarafından kullanıldığı iddia edilir. Bu iddianın dayanak noktalarından biri, İsrail'in (iddia edildiği üzere) Dubai'de farklı ülke pasaportlarını kullanarak Hamas yöneticisi Mahmoud el-Mabhouh'ya karşı gerçekleştirdiği suikastır. El-Mabhouh öldürülmeden 1 hafta önce el-Cezire kanalına röportaj vermişti.

Buna karşın bazı Arap entelektülleri el-Cezire'yi İslami grupların haberlerine daha çok yer vererek Ortadoğu'yu İslamlaştırdığını iddia ediyorlar. El-Cezire'nin tüm operasyonlarının Genel Direktörü Wadah Kanfar'ın gençlik yıllarında Sudan'da Hamas'ın temsilcisi olarak görev yaptığı iddia ediliyor. Bu konuyu sorduğum Hamas'a yakın bir kaynak, bu iddiayı reddetti, fakat Kanfar'ın Hamas ile yakın ilişkisi olduğunu doğruladı.



'Ortak düşman İsrail' diyen İran ve Hamas sıkı müttefik


Hamas'ın en önemli dış bağlantısı Suriye ve İran'dır. İran İslam Devleti FKÖ'nin lideri Yaser Arafat ile sancılı ilişkisi yüzünden Hamas'a yaklaştı. İki yapı, aralarındaki mezhep farklılıklarına karşın ortak düşman İsrail'in motivasyonuyla sıkı müttefik oldular.

Hamas'ın İran ile ilişkileri Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesinden hemen sonra başladı. Hamas'ın İran temsilcileri hep hareketin önemli liderlerinden seçilmiştir. İran, siyasi ve ekonomik desteğin dışında Hamas'a askeri destek de veriyor. Öne sürülen iddiaya göre; İsrail Deniz Kuvvetleri tarafından Akdeniz'de el konulan, Ürdün'de karada ele geçirilen ya da planlanan varış noktalarına başarıyla ulaşan silahların ortak özellikleri İran kaynaklı.


Suriye, Hamas için bir sığınma merkezi oldu


1982 yılında İsrail'in Lübnan'ı işgal etmesi sonrasında o zamana kadar bu ülkeyi üs olarak kullanan FKÖ ve Yaser Arafat Lübnan'ı terk etti. Arafat, yeni üssünü Filistinli mülteci nüfusun yoğun olarak yaşadığı Şam'da kurmak yerine Tunus'u tercih etti. Bu karara sinirlenen Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad, Arafat'ı Şam'a yaptığı ziyaret sırasında “persona non grata” (istenmeyen kişi) ilan etti. Arafat daha sonraki yıllarını Oslo Süreci ile Filistin'e dönene kadar Tunus'ta geçirdi.

Hamas önceleri Şam'da bir enformasyon bürosu açmıştı. Fakat Oslo Süreci'ne karşı çıkan Hamas ve diğer Filistinli gruplar (bunlar Filistinli On Grup İttifakı olarak da bilinir) Şam'da bir araya gelmeye başladı. Böylece Hamas liderleri Şam yönetimiyle giderek yakın ilişkiler kurmaya başladı. Örgüt Ürdün'den çıkarıldıktan sonra Hamas yönetimi Doha ve Şam arasında mekik dokumaya başladı. Sonunda Şam'da ikamet etmeye karar verdiler.

2000'li yıllar sonrasında Hamas'a Gazze Şeridi'nde giderek artan ekonomik ve siyasi destek Suriye ile Hamas'ı yakınlaştırdı. Suriye ve İran'ın Hamas ile ilişkisi örgütün Hizbullah ile olan ilişkisine de katkı sağladı. Suriye'deki Filistin nüfusunun da giderek Hamas'ı sahiplenmesi örgütün askeri kanadının birçok yöneticisi için Şam'ın bir sığınma merkezi olmasını sağladı.


Rusya zirvesi Meşal ile buluştu, ABD de Hamas'la görüşüyor


Rusya, Ortadoğu sorununa bir şekilde müdahil olmak için Hamas ile bağlantı kuran ülkelerin başında geliyor. Bu ilişkilerin en üst düzeyde görüldüğü nokta bu sene Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev'in Suriye'yi ziyareti sırasında Hamas'ın lideri Halit Meşal ile bir araya gelmesi oldu. Bu görüşme Hamas'ın Ortadoğu sorununda önemli bir aktör haline geldiğini göstermesi açısından  önemliydi.

Öte yandan, ABD'nin de şu an Hamas ile görüştüğü biliniyor. Bu haber ilk önce el-Cezire'nin blog yazarı tarafından gündeme getirildi. Daha sonra farklı medya organlarında yer buldu, ancak hiçbir zaman resmi olarak açıklanmadı. Suriye'de Hamas'a yakın kaynaklar, bana örgütün ABD ile temasını doğruladılar.



Arap ülkeleri Hamas'a karşı temkinli


Başta Mısır ve Ürdün gibi Ortadoğu'nun önemli ülkeleri olmak üzere Arap devletleri Hamas'a temkinli yaklaşıyor. Bu ülkeler Hamas ile temas kurulmasının önemli olduğunu düşünüyor. Ama Hamas'ın İslamci yapısı ve İsrail-Filistin sorunundaki müzakereye karşı olan tavrı nedeniyle örgüt ile çoğu Arap ülkesi arasında ciddi mesafe var.


Arap ülkeleri radikal İslamcılık akımını kendi yönetimleri ve bölgenin geleceği için tehdit olarak düşünüyorlar. Arap hükümetlerinin başarısız ekonomik politikalarına alternatif olarak İslami grupların ücretsiz sosyal hizmetlerde bulunması her geçen gün İslami grupların güçlenmesine neden oluyor.

Ayrıca Arap rejimlerinin büyük çoğunluğu için ciddi tehdit unsuru olan İran'ın, Hamas'ın arkasındaki ülkelerden biri olması örgütün  imajını etkiliyor. Bu kaygılar nedeniyle son dönemde Arap yönetimlerinin de Türkiye'ye karşı mesafe koymaya yöneldiği yorumları var. Arap ülkelerinin, eksen kayması tartışmalarına da maruz kalan Türkiye'ye sırtını dönebileceği yolundaki bu gözlemlere, bir sonraki yazımızda değineceğiz.

Yukarıda özetlediğimiz ilişkilerin ışığında, Şeyh Yasin'in kurguladığı son evrenin de Hamas için tamamlandığını söyleyebiriz. Hamas, Ortadoğu'da birçok ülke ile temas kurabilen noktaya geldi, fakat giderek güçlenen aynı Hamas diğer Arap ülkeleri için tehdit oluşturmaya başladı.

*****

~

Hamas ile Türkiye'den kim görüşüyor


Hamas ile ilgili yazı dizimizin beşinci bölümünde Hamas'ın temas halinde olduğu ülkeleri yazdık. Bugün de Hamas'ın Türkiye ile ilişkilerini ve Türkiye'den örgütle kimin temas kurduğunu açıklıyoruz.

Hamas ile Türkiye arasındaki ilişkiler AKP Hükümeti ile başlamadı. Hamas politik bürosunun Şam'da yaşayan iki numaralı ismi Ebu Marzuk'un daha önce bana verdiği mülakkatta söylediğine göre, ilişkiler AKP Hükümeti'nden önce başladı. O zamanlar Hamas ile tıpkı bazı Batı ülkelerinin yaptığı gibi istihbarat birimleri görüşüyordu. Hamas'ın AKP'den önce Saadet Partisi / Refah Partisi ile de teması vardı. Ancak Hamas'ın Türkiye'de ilk kez Başbakanlık düzeyinde muhatap bulması AKP Hükümeti’yle gerçekleşti.

AKP’nin Hamas'la temasındaki fark, örgütün, diğer Avrupalı ülkelerin aksine, siyasi düzeyde muhatap alınması oldu.  Türkiye, temaslar sırasında büyük ölçüde Suriye'de bulunan politik büro şefi Halit Meşal ile görüşüyordu. Bilindiği gibi, bu dönemde kurulan ilişkilerin sonucu olarak Halit Meşal 2006 yılında Türkiye’yi ziyaret etti. Hamas'a göre, 2006 yılında tartışma yaratan bu ziyaret “çok başarılı” değildi. Fakat geçen 4 yılda Hamas ve Türkiye arasındaki ilişki çok daha iyi bir noktaya geldi.



Türkiye'nin Hamas ile görüştüğü konular


Türkiye Hamas ile çeşitli konuları görüşüyor. Ankara, Hamas ile el-Fetih arasındaki görüşmelerde kimi zaman kolaylaştırıcı rol oynamaya çalışıyor. Fakat bilindiği gibi, bu süreç asıl olarak Mısır tarafından yürütülüyor. Mısır'ın bölgedeki tarihsel konumunu düşününce Türkiye'nin daha dolaylı katkısı olduğu söylenebilir.

Türkiye, 2006 yılında Hamas tarafından kaçırılan İsrail askeri Gilad Şalit için de girişimlerde bulundu. Aynı zamanda Alman vatandaşı olan Şalit için Almanya da devrede. Almanya bu girişimlerini Alman Gizli Servisi aracılığıyla yönetiyor. Hamas Batılı ülkelerle temas kurmak ve dış gücünü arttırmak için bu konuda arabulucu olmaksızın Almanya ile görüşmeyi tercih ediyor.


Türkiye, Hamas ile ilgili olarak 2009 yılında önemli bir rol üstlendi. İsrail'in Gazze'ye gerçekleştirdiği Dökme Kurşun Operasyonu sonrasında ateşkes ilan edilmesi için Türkiye'nin büyük gayretleri oldu. Türkiye'nin bu dönemde Şam, Kahire ve Tel Aviv arasında mekik diplomasi yürüttüğü biliniyor.


Davutoğlu 39 kere Suriye'ye gitti


Türkiye’nin Hamas ile ilişkisi çok daha siyasi bir karar. Hamas ile görüşmeler şu an bile Başbakanlık Ofisi tarafından yönetiliyor. Bu ilişkinin mimarlarından biri Ahmet Davutoğlu. Davutoğlu Başbakanlık Başdanışmanlığı görevindeyken 39 kere Suriye’ye gelerek bu konuda büyük çaba göstermişti. Davutoğlu Dışişleri Bakanı olduktan sonra da Şam'a gerçekleştirdiği resmi ziyaretler sonrasında Hamas liderlerini de ziyaret etti.

Davutoğlu’nun şu anda başında bulunduğu Dışişleri Bakanlığı’nın bu konudaki rolü ise sınırlı. Dışişleri'nin yılda bir kez düzenlediği büyükelçiler konferansından basına sızan haberlere göre de, bazı büyükelçiler Suriye, İran, Hamas gibi ilişkilerin tarzından kaygı duyuyor.


Davutoğlu'ndan sonra Fidan sürdürdü


Davutoğlu Dışişleri Bakanı olduktan sonra, temasları daha sonra MİT Müşteşarı olan Hakan Fidan sürdürdü. Başbakanlık'ta dış politika ve uluslararası güvenlik konularından sorumlu Müşteşar Yardımcısı olarak görev yaptığı dönemde Fidan, Hamas ve -İsrail basının yazdığına göre- İran'da Devrim Muhafızları yetkilileri ile görüştü.

Fidan'ın Hamas görüşmelerinde türcümanlığını Davutoğlu zamanındaki gibi Başbakan Başmüşaviri Emrullah İşler yapıyordu. İşler'in, Fidan dışında Hamas  ile  Başbakan adına temas kurduğu da söyleniyor.

AKP iktidarına kadar Hamas'ın Türkiye'deki ilişkileri, Müslüman Kardeşler ideolojisine yakın kurumlarla idi. AKP iktidara geldikten sonra Türkiye Hamas'ı siyasi olarak muhatap aldı. Eleştiriler, Hamas ile görüşülmesinden ziyade örgüt ile kurulan ilişkinin hükümet düzeyinde olmasında odaklandı.



SON SÖZ



Hamas ile ilgili yazı dizimiz boyunca örgütün ideolojisini, kuruluşunu, yükselişini, kendi içindeki gerginliklerini, dış bağlantılarını ve Türkiye ile ilişkilerini anlatmaya çalıştım. Elimizden geldiği ölçüde tarafsız olma kaygısı taşıdık.

Bu yazı dizisini hazırlarken gazeteci olarak Suriye’de yaşadığım sürede öğrendiklerimin yanı sıra  kitaplardan faydalandım. İkarus Yayınları'ndan çıkan Zaki Chehab'ın Hamas kitabı Türkçe yayımlanmış eserler arasında bu konuyu en iyi anlatan çalışma olarak değerlendirilebilir. Henüz Türkçe'ye kazandırılmayan Azzam Tamimi'nin Hamas kitabı ve Jereon Gunning'in Hamas'ın siyasi kanadını anlatan eseri de örgütü anlamak için büyük bir olanak sunuyor. Bu yazı dizisi sırasında bu üç kitabın bana da büyük katkısı olduğunu söylemeyi borç biliyorum.

6 günlük yazı dizisi boyunca Hamas hakkında temel bilgileri anlatmaya çalıştık. Şüphe yok ki bu sürede bazı önemli ayrıntılara yer ve zaman sıkıntısı nedeniyle yer veremedik. Ortadoğu'nun önemli aktörü haline gelen Hamas'ın Türkiye'de daha çok tartışılması ve objektif bilgilerle tanınması gerekiyor.