Gündem

Fehmi Koru: Üzerinden 24 yıl geçen Uğur Mumcu suikastında işaretler nereye kadar gidiyor?

"Ben suikastın ardından, cinayetin Uğur Mumcu’nun o sıralarda üzerinde çalıştığı konularla ilgisi olabileceği tezini işleyen yazılar yazıp durdum"

25 Ocak 2017 19:12

Fehmi Koru*

Dün 24 Ocak’tı; Uğur Mumcu’nun uğradığı suikastın yıldönümü…

Üzerinden kocaman bir 24 yıl geçmiş…

Şahsen benim için Uğur Mumcu’nun gerçek katillerinin peşinde geçen bir çeyrek asır demek bu.

Gençler için: Uğur Mumcu kimdi?

Türk basınının en etkili kalemlerinden biriydi Uğur Mumcu; cesurdu, peşine takıldığı bir konuyu sonuna kadar izler, kulaktan dolma veya atmasyon bilgilerle değil, belgeler ve dosyalarla gündeme taşır, sonuç alana kadar da arkasını bırakmazdı.

Aynı panellerde konuştuğumuz da, sütunlarımızda birbirimizle takıştığımız da çok oldu.

Sonra birden öldürülüverdi.

Kendisinden önce Prof. Muammer Aksoy ile Doç. Bahriye Üçok, kendisinden sonra Prof. Ahmet Taner Kışlalı ve Dr. Necip Hablemitoğlu gibi bir suikastta hayatını kaybetti.

Geniş bir ilişkiler ağı olduğu biliniyor. Vaktiyle kendisine ‘sakıncalı piyade’ muamelesi yapmış devlet içerisinden önemli isimler, Genelkurmay Başkanı, Emniyet Genel Müdürü, DGM Başsavcısı, “Kendisini iyi tanırdık” veya “Aile dostuyduk” gibi sözler sarf ettiler suikast sonrasında…

Ülkemizin en karanlık dönemlerinde, Mumcu suikastı, ortalığı daha da karartan bir etken haline dönüşmüştü. Her 24 Ocak günü düzenlenen etkinliklerde, Uğur Mumcu suikastı, onu ‘lâiklik şehidi’ ilân edenler tarafından bir kesimin üzerine gitmek için vesile edildi.

Aile de, uzun yıllar, kendilerine “İşte katiller” diye sunulan kişileri gerçek suçlu bildi.

Sonra sonra.. olaya farklı bakılmaya başlandı..

Bunda da, ailenin, özellikle de acılı eş Güldal Mumcu’nun rolü oldu.

Güldal Mumcu 1999’da olaya farklı bakmaya başlıyor

Dönüm noktasını, Güldal Mumcu’nun Milliyet’ten Azer Bortaçina’ya verdiği mülâkat sayabiliriz (24 Ocak 1999).

O mülâkattan birkaç alıntı yapalım:

“Uğur Mumcu, Abdi İpekçi’nin kâtili ve Papa suikastinin tetikçisi Mehmet Ali Ağca dosyasında bir hayli yol aldığı sırada evinin kapısı çalındı. İçeriye giren CIA’nın ‘anlı şanlı’ Türkiye İstasyon Şefi Paul Henze idi.

Mumcu’ya, Ağca’nın Rus ya da Bulgar ajanı olduğunu yazması yolunda telkinde bulundu!

Mumcu Henze’ye hışımla döndü: ‘Ben sadece araştırdığım gerçekleri yazmakla yükümlüyüm, gazeteciyim. Bulduğum gerçeği yazarım, söylenenleri değil.’

Henze’nin yanıtı odaya bir bomba gibi düştü: ‘Eğer böyle yaparsanız, sizi güzel sürprizler bekler!”

Bir de şu alıntı:

“Güldal Mumcu, Anasol – D Hükümeti’nin kurulmasıyla Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’in odasına heyecanla girdi… Ecevit onu sıcak karşıladı.

Güldal Mumcu, Ecevit’ten cinayetin aydınlatılması için ağırlığını koymasını istediğinde hayret verici bir yanıt aldı: ‘Ben, bana yapılan suikasti soruştururken duvarlarla karşılaştım. Uğur Bey de arı kovanlarına çomak sokmuştu Güldal Hanım.’

Güldal Mumcu’nun yüreği sıkıştı, sustu ve Ecevit’in odasından çıktı.      

Koşar adım merdivenlerden inerken, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’la suikastin hemen arkasından yaptığı konuşmayı da hatırladı. Mumcu, Ağar’a sormuştu: 

‘Görüyorsunuz, olay bir yerde bitmiyor. Bir tuğla gibi, bir duvar gibi yükseliyor.’ 

 Ağar: ‘Altından bir tuğla çekerseniz yıkılır!’      

– Çekin öyleyse Sayın Ağar.

– Yapamam, mümkün değil.      

– Çekin altında kalsınlar.

– Yapamam.

-O zaman kenara çekilin. Bir çeken bulunur elbet ve siz de bu duvarın altında kalırsınız!”

Aynı mülâkattan bir başka alıntı:

“6 yıl sonra bir anı denizindeyiz Güldal Mumcu’yla. Anımsadıkları bir anlamda demokrasi tarihinin belgeleri. Örneğin ‘cinayeti devletin işlediğini, siyasi iktidarlar isterse bu işi çözeceğini’ söyleyen DGM savcısı Ülkü Coşkun anımsanıyor. Coşkun’un bu sözleri üzerine Mumcu ailesinin açtığı dava. Adalet Bakanlığı müfettişlerinin yaptıkları incelemede ‘soruşturmada beklenen hassasiyeti göstermediği’ gerekçesiyle disiplin cezası verilmesi. Ülkü Coşkun’un terfi etmesi. Üstüne üstlük Coşkun’dan sonra soruşturmayı yürüten savcı Kemal Ayhan’ın evinde ölü bulunması.”

Yukarıdaki bütün alıntılar Bortaçina’nın 1999’da Güldal Mumcu’ya anlattırdıklarından…

Üzerinde çalıştığı kritik konu

Ben suikastın ardından, cinayetin Uğur Mumcu’nun o sıralarda üzerinde çalıştığı konularla ilgisi olabileceği tezini işleyen yazılar yazıp durdum; sonunda tezimi –bence– teyit eden şu açıklama kendi gazetesinden, öldürüldüğü sırada Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeni olan Özgen Acar’dan geldi (23 Şubat 1999).

Okuyalım:

“Işık içinde yatsın Uğur Mumcu, öldürülmeden önce çeteler kadar Apo’ya da takmıştı. PKK bağlantıları konusunda yoğun bir araştırma yürütüyordu. Ölümünden sonra Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nden yüksek düzeyde bir yetkili bana -o zaman Genel Yayın Yönetmeni olduğum için- şöyle dedi: ‘Rahmetli Mumcu öldürülmeden 3-5 gün önce Apo hakkında bize bazı sorular yöneltti. Kendisine sınırlı olmak koşulu ile bazı bilgiler derlemeye söz verdim. Araştırmacılığını bildiğim için onu yönlendirmek amacıyla kısa bir not hazırladım. Pazartesi günü kendisine verecektim ki o Pazar öldürüldü. Bu notu size veriyorum.”

Eşi Güldal Mumcu CHP’den milletvekili seçildi, TBMM başkan vekili oldu, herhalde gerçek katillerin kim olduğunu da öğrenmeye çalışmıştır.

Güldal Mumcu’nun anıları

‘Yeşil’in bayram ziyareti

‘İçimden Geçen Zaman’ adını verdiği anılarında (2012), Güldal Mumcu, o zamana kadar kimseyle paylaşmadığı bir olayı anlattı.

Suikastın üzerinden üç yıl geçmişken, meşhur ‘Yeşil’ ellerinden tuttuğu iki küçük çocukla Mumcu’ların evine bayram ziyaretine gelmiş…

Güldal Hanım’ın ısrarla “Ben gerçeği istiyorum” demesi ve “Olayın fâilini bulsak sizin için yeterli olur mu?” sorusuna da aynı cevabı vermesi üzerine, ‘Yeşil’ kodadlı kişi, “Siz hepsini istiyorsunuz. O zaman üç tane gül alacağım. Birini Başbakanlığa, birini Çeçenistan’a, birini de Uğur Bey’in öldürüldüğü yere koyacağım” demiş…

Belki bir gün..

Ailesi de, sonraları, “Gerçek fâiller adalet önüne çıkartılmadı” noktasına geldi.

Belki bir gün kimi veya nereyi suçlayacağımızı da öğreniriz.


Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır