Gündem

Fehmi Koru: Trump - Erdoğan görüşmesinde ne oldu, Türkiye maceraya sürüklenir mi?

"İran, kendisini 'Kıyamet Savaşı'na hazırlıyor"

17 Mayıs 2017 13:33

Fehmi Koru*

Benimkisi uzaktan maval okumak olacak. Şu ana kadar hemen bütün gazetelerin ve yorumcuların yaptığı da benim burada yapacağımdan fazla farklı değil. Hepimiz iki liderin duruşlarından, heyet üyelerinin karşı heyet üyelerine bakışlarından sonuç çıkarmaya çalışıyoruz çünkü.

İki liderin başbaşa görüşmeleri 20 dakika, heyetler halinde görüşme dahil Beyaz Saray ziyareti toptan 2 saate yakın sürdü.

ABD Başkanı Donald Trump Türkiye’nin önemini, ikili ilişkilerin değerini vurgulayan bir konuşma yaptı; ancak daha önceki buluşmalarda hep yapılan ‘stratejik ortak’ tanımlaması bu defa eksikti.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise Türkiye’nin itiraz ettiği hususları tek tek sıraladı, beklenti ve taleplerini birbiri ardına sıraladı konuşmasında; ziyaretten sonra yayılan genel kanaat ilişkilere ‘virgül’ konulduğudur.

‘Nokta‘ bekleniyordu, ‘virgül‘ ile yetinildi.

Üzülelim mi?

ABD’de değişen ve değişmeyen

Devletlerin politik tavırları bir sürecin sonucudur; ABD’nin Türkiye’yi yakından ilgilendiren bölgesel politikası da bir günde belirlenmedi, son beş yılın her adımında Washington’daki karar alıcılar kendi ülkelerinin çıkarlarını önceleyen tavırlar belirlediler.

Bazen birbiriyle çelişebilen adımlar…

En başta Şam’da iplerin Beşşar Esad‘ın elinden alınması konusunda acelesi vardı ABD yönetiminin; bunun için ‘muhalif‘ görüntülü kim varsa onları silâhlandırmaktan geri durmadı. Bedava silâhlar Suriye’den Irak’a yol buldu ve IŞİD denilen örgütün palazlanmasına yaradı.

IŞİD yüzünden Washington’un Suriye politikası değişime uğradı.

Türkiye başta ”Esad’ı reforma zorlayarak çözüm” diye özetlenebilecek bir çıkış yolunu savunurken, sonra yeniden “Esad’lı çözüm” politikasına geçecek ABD’nin o sıradaki ”Esad’sız çözüm” arayışına ayak uydurmak zorunda kaldı. IŞİD’e bağlı olarak değişen Washington’un Suriye politikası en fazla Ankara’yı zora düşürdü.

PYD/YPG yapılanmasının durumdan vazife çıkaran çıkarcı manevraları yüzünden, sonlara doğru, işler iyice Türkiye’nin istemediği istikamette gelişti.

Türkiye şimdi Amerika’nın kendi çizgisine gelmesini arzuluyor. ”PYD/YPG’yi bırak, Türkiye destekli ÖSO’lu çözümden yana ol” tavsiyesinde bulunuyor Washington’a…

Umudumuz da Trump…

Galiba sıkıntı da umudumuzun aslında umutlanmamız gerekecek kadar yanlış olmasından kaynaklanıyor.

Donald Trump ve kadrosu ‘savaşkan’ sıfatının üzerlerine oturduğu insanlar. Başkan olur olmaz ilk yaptığı iş, selefi Barack Obama‘nın en önemli reformu saydığı geniş kitlelere yaygın sağlık sigortasından vazgeçildiğini ilân etmek oldu Trump‘ın; bütçeye yük olduğu gerekçesiyle… Buna karşılık, 2018 bütçesinde silâhlanmaya yüzde 20 kadar ekleme yapıldı.

ABD Ortadoğu’da savaşacak; ancak bunu Amerikan askerlerinin burnunu kanatmadan yapmak niyetindeler.

En sıkı ortakları da, Trump‘ın NATO Zirvesi öncesine konulan ziyaret programından öğrenilebilir: Suudi Arabistan ve İsrail… İlk yurtdışı gezisini bu iki ülkeye yapacak, ardından Vatikan’a gidip Papa ile görüşecek Trump…

Müslümanlar açısından önemli kutsal topraklar üzerinde hüküm süren Suud yönetimi ile Hıristiyan Dünya’nın lideri Papa’dan alınacak destek önümüzdeki savaşkan dönem için önemli…

Bir başka ilk ziyaret ülkesi olan İsrail’in güvenliği de öyle…

Önemli olan İsrail’in güvenliği

Ortadoğu, ABD için, bölgede yaşayan insanların kara kaşı kara gözü için değil.. İsrail’in güvenliği açısından önem taşıyor.

İsrail’in güvenliği ise.. kendisini tehdit eden etraftaki bütün unsurların ortadan kalmasıyla sağlanabilir…

Hangi ülke kaldı İsrail’in güvenliğini tehdit edebilecek? Irak artık tehdit unsuru değil; Suriye, Libya, Yemen de öyle… Mısır ve Ürdün imzaladıkları ‘barış anlaşmaları’ ile İsrail için tehdit teşkil etmez hale gelmiş iki ülke.

Tek ciddi tehdit unsuru.. evet bildiniz.. İran…

Obama, sorunu İran’ı dünya sistemiyle barıştırarak çözme yolunu benimsemiş, bunun için iki ülke ciddi adımlar da atmıştı. Trump ise, sağlık sigortası politikasına ne kadar karşıysa Obama‘nın –hatta ondan da fazla– İran politikasından nefret ediyor. Daha seçilmeden başlayan mesajlarıyla İran’ı hedefe yerleştirmeyi başardı.

Donald Trump‘lı dönemin, ‘İsrail’in güvenliğini tehdit eden ülke’ olmaktan İran’ı da uzaklaştırma hamlelerine sahne olacağını tahmin etmek zor değil. Konu Trump‘lı ilk NATO Zirvesi‘ne bile getirilebilir.

”ABD’nin Türkiye’ye ihtiyacı var” deniliyor ya, gerçekten var ve ihtiyaç da İran’ı dize getirmekle ilgili. ABD, Kürtleri (PYD/YPG’yi) de, büyük ihtimalle, Türkiye’yi bu konuda kendi çizgisine getirmek için kullanıyor; çizgiye gelindiğinde harcamak üzere…

Gördüğüm kadarıyla, İran, bu yeni dönemin kendisini hedef alacağını anlamış durumda ve kendisini en kötüye (‘Kıyamet Savaşı’na) hazırlıyor.

Peki Türkiye bu durumun farkında mı?

Farkındaysa, böyle bir görevi üstlenmeye hazır mı?

”Sen de çok ileri gidiyorsun” diyenleriniz olduğunu işitir gibiyim; Suriye ile ilk sürtüşmeler başladığından itibaren yazıp konuştuklarıma da benzer itirazlar aldığımı hatırlıyorum.

Benim de kaderim bu: Hep bir adım ileriyi düşünmek…


* Bu yazı Fehmikoru.com'dan alınmıştır