Fehmi Koru*
Türkiye’nin zihni en açık, kafası en dingin, kendini en rahat hisseden siyasileri Saadet Partisi kadrosu olmalı.
Partinin arkasında hesabı verilemeyecek hemen hiçbir olumsuzluk bulunmadığı görüntüsü sebebiyle bunu söylüyorum.
“Bunlar bizim eski arkadaşlarımız” diye iktidar partisinden söz ederlerken, ağızlarında kekremsi ekşi bir tat olduğu hissedilse de gerçek bu.
Siyasette böyle bir üslup da olabiliyormuş
“Gerçek bu” dediğim kanaate Saadet Partisi genel başkanı Temel Karamollaoğlu’nu İstanbul Cevahir Otel’de düzenlenen basınla buluşma toplantısında dinlerken vardım.
Yalnız iktidar partisini değil, muhalefeti de eleştirmekte tereddüt etmedi Temel Bey; ancak rakip partilerin iç işleriyle ilgili konular soru halinde kendisine yöneltildiğinde, “Bu tür konulara girmem benim için doğru olmaz”diyebildi.
Ülkenin dev sorunlarla karşı karşıya bulunduğunu, bunların altından kalkılabilmesi için her partiye görevler düştüğünü söyledikten sonra, iktidarı ve muhalefetiyle bütün partileri, belli ilkeler etrafında görüş alış-verişinde bulunabilecekleri bir platform çatısı altında buluşmaya davet etti Saadet Partisi lideri…
Hırçınlıktan, saldırgan üsluptan uzak ifadelerle…
İyi niyet aranıyorsa, dün akşam, o otelin en geniş salonunda toplaşan gazetecilerle Saadet Partisi adına paylaşılan görüşler, siyasetin alışılagelmiş çatışmacı dilinden hayli uzak, hemen her alanda iyi niyetli çözümler bulmayı amaçlayan önemli bir açılımdı.
Adayları Abdullah Gül mü?
‘Adil Seçim Adil Sistem’ başlıklı bir kitapçıkta sisteme dönük tekliflerini de toplamışlar, kitapçığın sayfalarında dolaştıkça hemen her konuya olumlu yaklaştıklarını bir kez daha görmüş oldum.
Yüzde 10 barajının kaldırılmasını, partilere hazine yardımının hakça dağıtılmasını, basın-yayın kuruluşlarının tarafsızlığının temin edilmesini, Meclis TV’nin parlamento çalışmalarını baştan sona yayınlamasını, yasama faaliyetlerine sivil toplumun katılımının sağlanmasını, kürsü dokunulmazlığının önündeki engellerin kaldırılmasını istiyor Saadet Partisi…
Denge ve denetleme sisteminin, kuvvetler ayrılığı ilkesinin yerli yerinde olduğu bir siyasi düzen. Başkanlık sistemine de itirazları yok, yeter ki, seçilen başkanın gücünü sınırlayacak dengeli bir düzenin mekanizmaları bulunsun.
Başkanlık seçiminde aday göstermek için anayasada öngörülen 100 bin imza için “Şeffaf ve kolay olmalı” şartını ileri sürüyor Saadet.
“Kendi adayımızı çıkaracağız” keskinliğini, “Kimi aday göstermeyi düşünüyorsunuz?” sorusuna verdiği “Her kesimden, hatta iktidar partisi tabanından da oy alabilecek birini mutlaka bulacağız” cevabıyla yumuşattı Temel Karamollaoğlu.
“Abdullah Gül olabilir mi?” sorusuna da, “Değerli bir isim, bizim eski arkadaşımız, cumhurbaşkanlığı yaptı, istenilen vasıflara uygun bir insan” cevabını verdi.
Karamollaoğlu, adaylığını düşünebilmeleri için, Gül’ün kendisinin “Ben böyle bir teşebbüste bulunabilirim” mesajını vermesi ve bu arada aday olduğu taktirde seçilebileceği noktasında da sağlam bir kanaatin oluşması gereğini de hatırlattı.
Ona göre, 2019’da yapılacak başkanlık seçimi, ikinci tura bile kalmadan, kendilerinin belirlenmesine katkıda bulunacakları adayın seçilmesiyle sonuçlanabilecek.
Ak Parti’nin ülkenin karşı karşıya olduğu ciddi sorunlarla artık baş edemez hale geldiği, dış politika, iç barış ve ekonomi alanlarındaki sıkışıklığın iktidar değişikliğine yol açacağı da bir başka tespiti Saadet Partisi liderinin.
Başka konularda söyledikleri de önemliydi Temel Karamollaoğlu’nun:
Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinin, Washington’un izlediği politikalar yüzünden Türkiye’nin çıkarları aleyhine çalıştığı, bu sebeple Afrin’e asker göndermek başta olmak üzere (“Afrin’e asker göndermek kolay, girersiniz, ama sonra nasıl çıkacaksınız?” dedi Karamollaoğlu) bölgeyle ilgili atılacak her adımda dikkatli davranılması görüşü…
Diğeri de, FETÖ ile mücadele adıyla bugüne kadar yapılanların, sergilenen yanlışlıklar yüzünden ters tepebileceği… Yüzbinlerce insanın üzerine gidilmesi yerine, ‘FETÖ’ denilmeyi hak eden piramidin tepesindekilerin peşine düşülüp onların yargılanmasının sağlanması…
Anayasa Mahkemesi’nin iki gazeteci ile ilgili hak ihlali yapıldığına dair kararına yerel mahkemelerin verdiği tepkinin hukukun işlemediği anlamına geldiğini de söyledi Saadet lideri. “Bu hukukun bittiği noktadır” dedi ve yargıya güvensizliğin yüzde 85 boyutuna varmasının tahammül edilemez bir durum olduğunu da sözlerine ekledi.
Dinlerken, zihnimden “Et kokarsa tuzlarsın, ya tuz kokarsa ne yaparsın?” sorusu geçti.
İyi niyet yeterli olursa…
Saadet Partisi bir dönem ülkenin en çok oy almış partisinin devamıdır; Refah Partisi 1994 yerel seçiminde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere pek çok ilde belediye başkanlıklarını kazanmış, ertesi yıl (1995) yapılan genel seçimden de birinci parti olarak çıkmıştı.
Önümüzdeki dönemde kendisinden kaçan oyları geri alma mücadelesi yürütme yanında, olumlu tavır ve iyi niyetli yaklaşımlarla başkanlık seçiminde seçilebilecek bir adayın bulunmasına da katkıda bulunmak niyetindeler.
İyi niyetin fazla anlam taşımadığı ülkemiz siyasi hayatında iyi niyetle sonuç almaya çalışan bir parti başarılı olabilir mi?
Sorunun cevabı 22 ay içerisinde yapılacak üç seçimle alınacak.
*Bu yazı ilk kez fehmikoru.com.tr adresinde yayınlanmıştır.